Skip to main content

Full text of "Gök Tanrı - Tengri Kitapları"

See other formats




| 


| 


















ie 


MURAT URAZ 


TÜRK 
MİTOLOJİSİ 


YARATILIŞ EFSANESİ 












önceleri yalnız büyük tanrı kara han 
vardı.Xzra han' ın karşısında sudan başka birşey 
yoktu, Kara han ilk insanı yarattı, ama bu insan 
hileci vehaindi. 

Sular üzerinde uçımava başladı, Sonra Kara han 
onun yaşaması için suların dibinden bir yıldız 
çıkardı, insana yıldızdan bir avuç toprak almasını 
bunu suyun üzerine serpmesini bildirdi, İnsan 
yıldızdan bir avuç toprak aldı, bir avuçta gizlice 
kendi için aldı bunu ağzına sakladı. 

Kara hanın emri ile insan toprağı suyun 
üzerine serpti. Bu toprak büyüyerek ada oldu. 
Öbür taraftan insanın ağzındaki toprak ta 
büyüyerek ağıza sığmamaya başladı. Ağzı 
parçalanacaktı. Kara han bunu sezdi . Ona tükür 
ali O da tükürdü, bundan da dağlar meydana 
geldi. | 
© Kara han bu adaya bir çam dikti.Bu çamın do- 
kuz dalı vardı... i - v ' 


DAŞANEN ADAM AHMAK 





3 
3 
o . 
Zi 








MURAT URAZ 





TÜRK 
İTOLOJİSİ 





iğ 
ii a 
si i 
si 
“ği ii 
si 






DÂŞANEN ADAM SAHINLARI 





TÜRK MİTOLOJİSİ 
MURAT URAZ 


DÜŞÜNEN ADAM 
YAYINLARI 





İ TÜRKMİTOLOJİSİ 
MURAT URAZ 





Birinci Baskı Haziran 1992 i 
İkinciBaskı Şubat 1994 | 
Dizgi Düşünen Adam 

Baskı 


Kapak Düzeni Düşünen Adam 

Genel Dağıtım o :Çağdaş Pazarlama 

Cağaloğlu Yokuşu, Bakış Ofset İşhanı No:6-8 

Zemin Kat a 
Cağaloğ DÜŞÜNEN ADAM 
Cağaloğlu / İST. YAYINLARI 


Tel: 512 33 69-511 96 15 
Fax: 512 33 69 








İÇİNDEKİLER 


1. Bölüm 


YARADILIŞ.................... yn 15 
Kainatın Yaradılışı........ sikis ass 15 


2. Bölüm 


Güneş Ay ve Yıldızlar.............00 000 27 
ÖÜİMÖŞ Ea vesiieeye e SOM elele ük de 27 
ha e e e e e e e 30 
LEE ae me EE İma e na ke sikilen 32 
Yedi İklimi İdare Eden Yıldızlar........... 34 
Gökgürültüsü Şimşek Yıldırım............ 36 


32. Bölüm 


Tanrılar Tanrıçalar Tanrı Alleleri........ 317 
Tanr: Varlığına İlk İnanışlar................ 39 
İlk Türk Tanrılarının Türeyişi.............40 
Tanrıların Karakter ve Görevleri.........41 
ta 22 6 hp b kk ZAN Şe i 
Oi Lİ EĞ ELİE se kameesedese imada ls ME 
Tanrıların Oturdukları Yerler............... 











Cisimli Cisimsiz Tannlar......66e000. 45 


Totomme Tanımı| ge eskimesi EĞ 
Animist ve NatüristTanrılar................ 47 
Zöcnmti Tanrıla 2 amseseznvusseayesiasa 47 
Zn Eron OrlOrU TELLER seeesen esasa sussudirsinee 47 
Tanrı Aileleri Tanrıların 

insanlarla İlgilem keemeessrsrisensssrse öy 48 
MenmlaştırıLal ese mesayeeessenesaki esasi 49 
Tanımlar... .. SMM e miele irsi 50 
Fair Gl emek ee asidini sa ron süyüz onlu sase Tk 
Tanrı Aileleri.......... e MN lk saa e Gİ 


4, Bölüm 


Gök ve Yeraltı Alemi Göklerin Katları 


ve Göklerde Bulunanlar ........-se0e0r0002000: 87 
Göklerden inenler. ses asibukisinesndasak asusa 88 
Yeraltı Aleminin Ayrıldığı Katlar a 93 
Yeraltı Aleminde Bulunanlar............... 94 
Yeraltı Alemine Gidenler 

ve Dönebilenler......... lem Bi 95 
Kıyamet Cennet Süt Gölü 

Ge mon Eli İm a le ele eni 96 
Kıyamet ve Deccal.............. irki 
Cennet ve Cehennem............... İY 99 
Cönmetler ve SüÇ GÖNÜL secere vessuresonsoua 100 
Cehennemler............. ene e İsa 103 


Bir Cehennem Tasviri 





—— 


mmm m 
mam. 
m — mu 


— ——— 
— — 


| 








5. Bölüm 


Ruhlar... ez Mİ 
Periler ele M.O 
NX Ruhlar... 10 enkesn sese ssasi 115 
Cinler Şeytanlar Zebaniler.. sense rares oni 116 
Cadılar.... esen vi ... 116 


6. Bölüm 





İNSAN sise ale sküreseneeieğazadassnesza 124 
İnsanın Yaradılışı eri ai araerözomeka Eğ 
İnsandan Türemiş İNSANİRMA esmesi 128 
Tufan Tufandan Sonra Yeryüzünde 
İkinci Türeyiş......ssvvss0ssss02010902100s3903323 132 
7. Bölüm 
Hayvan Kültü... ai 142 
a Ma ee yanarak 143 
inat Pan silal İee kere AAA SSKERN 155 
8. Bölüm 
Beş Kutsal Unsur........eeeeeeeereereeeeee 
Ateş........ e akkor pike een ae 
İGNE eee elikküzeisennerreiieeer sidir ierik 
Toprak..........veeseeeeeeseeee erer ereseresirnn 
ER İİ eye re ARAŞ 





ABE Bayat eeseeisizieri veee a İİ 


Yağmur ve Kar Yağdırmak... AN a ...184 
Sudan Çıkan İnsan ve Yaratıklar.......193 
9. Bölüm 
Din... ÜL a eaesiare EMİ Sİ. 
Türklerde pe iile 198 


re ek ça bg 0 MANN OR 
im. Alaska ölülerle Lİ 


Mim. A Av DAŞ 





İKE kt iza A pll e senem e EL DR 217 
KİŞ, İN ele kasi ke üne kese 218 
İTİN. sescsa adenaR La SAÜO ESKA 0ad Tİ 220 
MANA rk sek EKİ dme ye 221 
AZN ie dez SGY OR UNULUEİESDASNNSEYA 223 
ş 10. Bölüm | 
2 4 1 a EN e en SEM 224 
1. Bölüm 
| Tabular.... lol 
12. Bölüm 
Hanlar Hakanlar Kahramanlar......... 263 
13. Bölüm 
Destanlar Masallar Hikayeler............ 273 





DE ŞANAMMNENMM 





X wi 





ÖNSÖZ 


Tarihi eski büyük milletlerde mitolojik materyaller 
çok boldur. 


Zengin ve geniş bir tarihi olan Türklerin mitolojileri 
de bu bakımdan büyük değer taşır. 


Geçen yüzyılların içinde; çok hareketli büyük 
savaşlar, yabancı kültürler ve yabancı dinlerle te- 
maslar sonucu olarak türk mitolojisine bir takım so- 
kulmalar olmuştur. Bu sokulmaların izleri, büyük Türk 
kollarını göz önünde tutarak denilebilir ki; Çinli'ler, 
Hintliler ve İranlı'larla temaslarda bulunan Gök 
türklerde ve Uygur'larda, bir de güneye doğru inmekle 
Araplarla karşılaşan Sümer'lerde görülmektedir. Al- 
taylılar, Yakut'lar, hatta Kırgızlar yukardakilerle 
kıyaslanırsa daha katıksız kalabilmişlerdir. Her ne de 
olsa bu temaslar; kadrosu zengin, materyalleri çok, 
tanrıları kaliteli olan Türk mitolojisinin milli çehresini 
değiştirememiştir. 


Buna karşılık ise civar milletlerin Türklerden aldığı 
tanmların, mitolojik konuların epeyce bir yekün tut- 
tuğu da gerçek halindedir. 


Sümerlerin kültür bakımından varisleri sayılan 
başka Mezopotamyalı'ların mitolojileri; Sümer mi- 
tolojisinin kısmen değiştirilerek gelişmiş manzarısını 
gösteriyor. 














I 


YARADILIŞ 
KAİNATIN YARADILIŞI (cosmogonie) 


Türk Kozmogonisinde, dünya denilen âlemin 
türeyişi üzerinde daha etraflı durulmaktadır. Gökler ve 
gökler âlemi içinde güneş, ay, yıldızlar gib itanrısal 
kurdretlerin Ode yaradılışlarına çeşitli (o olaylar 
gösterilmekte, ayrı açılardan bakılmaktadır. 

Bu büyük âlemlerin yaradılışları üzerindeki bir 
Sümer efsânesine bakılınca; (Ap-su) odenilen tatlı su 
ile (Tiamet) adında tuzlu suyu temsil eden dişi bir dev- 
den gökler ile yerler meydana geldiği, bundan sonra 
gök tanrısı Anu, hava tanrısı Enlil, deniz tanrısı Fa. 
(Enki) nin yarattıldığı, bu üç tanrının da güneşi, ayı, 
yıldızları yartattığı görülür. 

Bir efsâneye göre de; Kara Han (Kayra Han) suları, 
dünyayı, insanı yarattıktan sonra on yedi kat göğü ya- 
ratmıştır. 

Aslı Sümerlerden gelen (Enüma Elis) destanında 
görüldüğüne ve Keldanlıların bir açıklamasına göre, 
büyük tanm Marduk, Tiamat'ı tutturdu. Vücudunu 
ikiye bölerek bir parçasını yukarı attı, bundan gökler, 
bir parçasını da aşağıya attı, bundan da yerler mey- 
dana geldi. 

Genel olarak, Türklerin yaradılış efsâneleri, ya- 


lp. 








bancıların oOkozmogonileri ile de karıştırılmış 
görülmektedir. 


BİRKAÇ YARADILIŞ EFSANESİ 


Aşağıdaki efsâneye göre sudan başka dünya 
üzerinde bir şey göze çarpmazken büyük tanrı Kara 
Han önce insanı yaratmıştır. 


Efsane | 

Önceleri yalnız büyük tanrı Kara Han vardır. Kara 
Han'ın karşısında sudan başka bir şey yoktur. Kara 
Han ilk insanı yarattı, ama bu insan hileci ve hâindi. 
Sular üzerinde uçmaya başladı. Sonra Kara Han onun 
yaşaması ıçın suların dibinden bir yıldız çıkardı, insana 
yıldızdan bir avuç toprak almasını, bunu suyun üzerine 
serpmesini bildirdi. insan yıldızdan bir avuç toprak 
e Bir avuç da gizlice kendisi için ayırdı, ağzına sak- 
adı. 

Kara Han'ın emri ile insan toprağı suyun üzerine 
serpü. Bu toprak büyüyerek ada oldu. Öbür taraftan 
msanın ağzındaki toprak da büyümeye, ağzına 
sığmamaya başladı. Ağzı parçalanacaktı. Kara Han 
bunu sezdi, ona: (Tükür!) dedi. O da tükürdü. Bundan 
da dağlar meydana geldi. 

Kara Han bu adaya bir çam dikti. Bu çamın dokuz 
dalı vardı. 

Bundan sonra Kara Han bunları kendi haline 
bıraktı. Yukarda onyedi kat göğü yarattı. On yedinci 
katta kendisi, onaltıncı katta oğlu Ülgen oturdu. Yer 
altında yarttığı âlemde de öbür oğlu Erlik'i oturttu. 


İğ 





Su Altay efsânesinde de; yine büyük tanrı ile sular 
vardır. Bundan da sudan başka, her şeyden önce bir 
beyaz kuğu kuşu görülür. Kuğunun, gagası ile suların 
altından çıkardığı toprak suların üzerine serpildi, kar- 
alar meydana geldi: 


Efsâne: | 


Önceleri yalnız büyük tanrı ile bir de su vardı. Tanrı 
suya bir beyaz kuğu kuşu gönderdi, bir ağız dolusu to- 
prak getirmesini söyledi. Kuğu kuşu suya daldı, dibe 
indi. Oradan toprak aldı. Kuğu, suyun üzerine çıkınca 
toprağı üfledi. Bunlar toz halinde sulara düştü. Bu toz- 
lar büyüyerek yayıldı. Topraklar meydana geldi. Bu to- 
praklar düz bir alan halinde idi. Tanrı bu defa ikinci 
bir kuğu kuşu gönderdi. O da toprağı gagaladı. Bundan 
da dağlar, yükseklik ve derinlikler oldu. Bu arazi 
üzerinde bir bitki yoktu. Bu hal şeytanın hoşuna git- 
medi. Şeytan da bataklıklarla ormanı yarattı... 

Aşağıdaki efsânede de, tatlı ve tuzlu su her tarafı 
kaplamıştır: Tatlı su (Ap-su) adını almış, Tuzlu su da 
(Tiamat, sonra erkek bir dev olan (Kingo) ile evlendi. 
Bundan sonra türemeler ve mücadeleler devam etti. 


Efsane: İl 


Tiamat, adındaki devin Kıngo adında ikinci kocası 
vardı. Onlardan hatasız hesapsız ifritler, cinler türedi. 
İyilik sever Ap-su tanrıları da çoğaldıkça, âlemleri 
genişledi. Tiamat,'ın âlemi de daraldı. Kendi mülkünün 
bu gidişle tükenmemesine çare olmak üzeri, Tiama, Ap- 
su'larla savaşa kalktı. Kocasını kumandan yaparak 


17. 








bütün fritleri ona vardi. Ap-su tanrılarından Anşhar ile 
Ea bunlara yenilerek kaçtılar. Daha çok Keldan lılar 
tarafından tertiplenerek (Emüna Elis) destanı denilen 
efsâneye göre, bütün tanrılar Ea'nın oğlu Maduk'u baş 
seçtiler. O da fırtınaları, Rüzgârları, yıldızlar gibi kuv- 
vetlerini kendisine asker edindi. Sonra bir de ağ 
hazırlattı. Tiamat,ı o ağın içine düşürdü, yaraladı. 
Bütün tanrılar huzurunda vücudunu ikiye ayırarak bir 
parçasını yukarı fırlattı ki bundan gökler, öbürünü de 
aşağıya fırlattı, bundan da yerler yaradıldı ve bu âlem 
böylece meydana geldi. (1) 

Su efsanede de kozmik alemden önce Ap-su ile Tia- 
mattan Mummu denilen hüviyetsiz ve acaip bir kudret 
türedi. Bundan biri dişi, biri de erkek iki büyük yılan 
doğdu. Bu yılanların evlenmesiyle gökler, yerler mey- 
dana geldi. 


Efsane: İV 


Kozmik âlemden önce Mummu meydana geldi. On- 
dan da Lakhmu adında bir erkek ve lakhamu adında 
bir dişi yılan peydâ, oldu. Bu yılanlardan Anşhar 
adındaki gök ile Kishar adındaki yer meydana geldi. | 

Budist Uygur'lara göre dünyanın yaradılışı şöyledir: 


mmm aa 

(1) Buna benzer olarak Alman efsânelerine göre Yimir adında 
dünyanın yaradılışında bir dev türemişti. Bunu tanrılar öldürdüler. 
Eteğinden toprağı, kanından denizi, kemiklerinden dağları, 
saçlarından ormanlar, kafasından göğü yaratmışl ardı. 
Hintli'lilerin çeşitli yaradılış efsânelerinden biri de yine buna benz- 
a) a . a " d , ökl 
Tanrıların kurban ettiği ilk insan olan Prusha'nın başından gökler 
ayaklarından da yerler meydana gelmiştir. 


-18- 





Efsâne: V 


Düğün sofrasında toplanıldığı zaman (Yu dadşob 
Dero) adı verilen bir duada şöyle denilmektedir: 

(Dünya nasıl yaratıldı? - Dört tarafta dört gök 
sütunu yaratıldı. 

Birinci olarak (Rendulk) sütunu yaratıldı. Ikinci ol- 
arak (Nödulk) sütunu yaratıldı. Uçüncü olarak (Cün 
Cölk) sütunu yaratılınca, dördüncü olarak (Döndulk) 
sütunu yaratıldı. 

Bu efsânelerin birincisinde ilk varlık olarak sularda 
sonra insan, ikincisinde kuğu kuşu, üçüncüsünde de su 
âlemini temsil eden Ap-su ile Tiamat'dan sonra devler, 
ifritler cinler görülür. Dördüncüde sulardan bah- 
sedilmez, beşinci efsâne ise yalnız dünyanın yaradılışı 
gösterilmektedir. 

Yakın doğudan gelen bir efsânede de yine su temel 
yeri almaktadır. Bu efsânenin tablosunda şunlar 
görülür : 


DÜNYA, ÖKÜZ, TAŞ, BALIK, SU VE HAVA 


Dünya büyük ve kırmızı bir öküzün tek boynuzu 
üzerinde durur. O boynuz yorulunca öküz dünyayı öbür 
boynuzuna atarken dünya sarsılır ve buna (Zelzele : 
Yer sarsıntısı) denir. 

Bu öküz bir taşın üzerinde, taş bir balığın sırtında, 
balık suda, su da havadadır. 

Bu öküze: Gâv-ı Zemin, Sevr, Ahmer ve Behmut 
gibi adlar verilmektedir. 

Bu çeşitli yaradılış efsâneleri kısaca yukarıya 
alındıktan sonra da; Abdülkadir İnan'ın (Şamanizm) 
adındaki kitabının yaradılış bahsinde W. Radlofftan 


-19- 








aldığı, yerin yaradılışı hakkındaki bir Altay efsanesi 
aşağıya aynen konulmaktadır: i 

(Evvelce ancak su vardı. Yer, gök ay ve güneş yoktu. 
Tanrı (Kuday ile bir (Kişi) vardı. Bunlar kara kaz 
şekline girip su üzerinde uçuyorlardı. Tanrı hiç bir şey 
düşünmüyordu. Kişi rüzgâr çıkarıp suyu dalgalndırdı 
ve tanrının yüzüne su serpti. Bu kişi kendisinin 
tanmdan büyük olduğunu sandı ve suyun içine 
dalıverdi. Su içinde boğulacak oldu; (Tanrı, bana 
yardım et! ) diye bağırmıya başladı. Tanrı; (Yukarı çık!) 
dedi. O da sudan çıkıverdi. Tanrı şöyle buyurdu: 
Sağlam bir taş olsun!) Suyun dibinden bir taş çıktı. 
Tanrı ile kişi taşın üzerine oturdular. Tanrı, kişiye: 


(Suya dal, oradan toprak çıkar!) dedi. Kişi suya daldı ve 


: (Ben kendim için de toprak alayım) diye düşündü. Iki 
eline toprak aldı. Bir elindeki toprağı, kendi başına iş 
görmek düşüncesiyle ağzına soktu. Tanrıdan gizlice yer 
yaratmak istiyordu. Deminki kişinin ağzında gizlediği 
toprak da büyümeye başladı. Nefes tıkanıp boğulacak, 
ölecek oldu. Tanrıdan kaçmaya başladı. fakat nereye 
baksa tanrıyı yanında buldu. Boğulmak üzere iken: 
(Tanrı, gerçek tanrı bana yardım et!) diye yalvardı. 
tanrı ona: (Ne yaptın, ağzına toprak saklayayım diye 
mi düşündün? Bu toprağı ne için gizledin?) diye sordu. 
Kişi cevap verdi: (Yer yaratayım diye bu toprağı 
ağzımda gizlemiştim). Tanrı ona: (At ağzından o to- 
prağı) dedi. Kişi toprağı atıverdi. Bu topraktan küçük 
küçük tepeler meydana geldi. bundan sonra tanrı şöyle 
dedi: (Sen günahlı oldun, bana karşı fenalık düşündün. 
Sana itaat eden halkın düşündükleri dahi fena ol- 
acaktır. Bana ittat eden halkın düşünceleri arı, temiz 
olacaktır. Onlar güneş görecekler, aydınlık görecekler. 
Ben gerçek Kurbustan adını almışımdır. Senin adın ise 
erlik osun. günahkarını benden gizliyenler senin halkın 


-90- 


olsun. Günahkarını senden gizleyenler senin halkın ol- 
sun!) dedi. 

Dalsız, budaksız bir ağaç bitmişti. Bu ağacı tanrı 
gördü ve: (Dalları olmıyan ağaca bakmak hoş bir şey 
değil. Buna da dokuz tane dal bitsin!) dedi. Ağaçta do- 
kuz dal bitti. Tanrı yine şöyle dedi: 

Bu sırada Erlik bir kalabalığın gürültüsünü işitti ve: 
(Bu gürültü nedir) diye sordu. tanrı: (Sen de bir ha- 
kansın, ben de bir hakanım. Bu gürültüyü yapan kal- 
abalık benim ulusumdur) dedi. Erlik bu kavmin ken- 
dine verilmesini istedi. Tanrı ona : (Hayır, sana 
vermiyeceğim. Sen kendine bak!) dedi. Erlik : (Dur, 
bakalım, Tanrının şu ulusunu bir göreyim) dedi ve kal- 
abalığa doğru yürüdü. Bir yere geldi. Burada insanlar, 
yabani hayvanlar, kuşlar ve başka birçok canlı ya- 
ratıklar gördü ve: (Tanrı bunları nasıl yaratmış? Bun- 
lar ne ile besleniyorlar?) diye düşündü. Burada bu- 
lunan insanlar bir ağacın meyvesi ile besleniyorlardı. 
Ağacın bir tarafhndaki meyveyi yiyorlar, diğer ta- 
rafindaki meyvelerden ağızlarına almıyorlardı. Erlik 
bunun sebebini sordu. İnsanlar ona cevap verdiler: 
(Tanrı bize bu dört dalın meyvesini yemeği yasak etti. 
güneşin doğduğu yanda bulunan beş dalın mey- 
velerinden yemeği buyurdu. Yılan ile köpeğe bu ağacın 
dört dalandan yemek isteyenleri bırakma diye emretti. 
Bundan sonra tanrı göğe çıktı. Beş dalın meyveleri bi- 
zim aşımız oldu). 

Erlik, Körmös bunları duyduktan sonra Törüngey 
denilen bir kişiyi buldu ve ona: (Tanrı yalan söylemiş, 
siz bu dört dalın meyvelerini de yiyiniz!) dedi. Bekçi 
yılan uyuyordu. Erlik onun ağzına girdi ve : (Bu ağaca 
çık!) dedi. Yılan ağaca çıktı, yasak meyveden yedi. 
törüngey ile karısı Eje beraber geziyorlardı. Erlik on- 
lara: (Bu meyvelerden yiyiniz) dedi. Törüngey istemedi. 


31. 











fakat karısı yedi. Meyve çok tatlıydı. Meyveyi alıp ko- 
casının ağzına sürdü. O anda her ikisinin tüyleri 
dökülüverdi. Utandılar, ağaçların altına saklandılar. 
derksen tanrı geldi. Bütün ulus tanrıdan gizlendi. 
Tanrı haykırdı : (Törüngey, Törüngey! Eje, Eje? Ner- 
edesiniz?) Onlar: (Ağaç altındayız, sana varamayız.) de- 
diler. Yılan, köpek, Törüngey, Eje kabahati hep bir- 
birine attılar. Tanrı yılana dedi: (Şimdi sen Körmös 
(Şeytan) oldun Kişiler sana düşman olsun, vursun, 
öldürsün.) Bundan sonra Eje'ye: (Yasak meyveyi yedin. 
Körmös'ün sözüne uydun. Bundan böyle sen gebe ol- 
acaksın, o çocuk doğur acaksın, doğum sancıları 
çekeceksin) Törüngey'e şöyle dedi : (Körmüs'ün aşını 
yedin; beni dinlemedin, şeytanın sözüne kandın, onun 
sözüne kananlar onun ülkesinde yaşıyacaklar. Benim 
nurumdan mahrum olacaklar, karanlık dünyada bu- 
lunacaklardır. Şeytan bana düşman oldu. Sen de ona 
düşman olacaksın. Beni dinlemiş olsaydın, benim gibi 
olurdun. Şimdi senin dokuz oğul, dokuz kızın olsun, 
Bundan sonra ben kişi yaratmıyacağım. Kişileri sen 
doğuracaksın). Tanrı, şeytana (Adamlarımı ne için al- 
dattın?) dedi. Şeytan: (Ben istedim, sen vermedin. Ben 
de hırsızca almaya karar verdim. Ben alacağım: Atla 
kaçarsa düşürerek alacağım Rakı içip sarhoş olursa 
döğüştüreceğim, suya girse, ağaca çıksa yine alacağım) 
dedi. Tanrı şöyle dedi. (Uç kat yerin altında, ay ve 
güneşi olmıyan karanlık bir dünya vardır. Ben seni 
oraya atıyorum.) İnsanlara da şöyle dedi : (Bundan son- 
ra $size yemek vermiyeceğim. Kendinizi kendi 
gücünüzle kazanarak besleyin. Sizinle 
konuşmayacağım. Size Maytere'yi göndereceğim) dedi. 

Maytere geldi. İnsanlara bir çok şeyler öğretti. Ara- 
ba yaptı. Aş olarak ot köklerini, ısırgan ve saire otları 
tayın etti. 


29. 


Erlik, Maytere'ye yalvardı: (Ey maytere, sen benim 
için tanrıya baş vur. Müsaade etsin de ben tanrının 
yanına çıkayım). Maytere, Erlik'in kabul edilmesi için 
Tanrıya altmış yıl yalvardı. 

Tanrı şeytana şöyle dedi; (Bana düşman olmazsan, 
insanlara fenalık etmezsen yanıma gel!) Şeytan göklere 
Tanrının yanına çıktı, tanrıya, secde ederek : (Beni tak- 
dis et, müsaade et de ben kendim için gökler yapayım) 
dedi. Tanrı müsaade etti. Erlik gökler yaptı. Erlikin 
avenesi göklere yerleşip, çok kalabalık oldu. Tanrının 
öz kişisi Mangdaşire şöyle düşündü; (Bizim Öz 
kişilerimiz yer yüzünde Birlik, Erlikin kişileri 
göklerde. Bu çok fena bir şey!) 

Mangdaşire, tanrıya danlıp, Erlik'e karşı savaş açtı. 
Erlik karşı geldi. ateşle vurup Mangdaşire'yı kaçırdı. 
Mangdaşire tanrı Kuzür una geldi. Tanrı : (Nereden ge- 
liyorsun?) diye sordu. Mangdaşire: (Erlikin avensi 
yüksek göklerde, bizim kişilerimiz de yerde bu- 
lunuyorlar. Bu çok fena bir şey. Ben Erlik'in avenesini 
yere indirmek için savaştım. Fakat gücüm yetmedi, in- 
diremedim.) dedi. Tanrı (Benden başka kimse ona day- 
anamaz. Erlik'in gücü senden fazladır. Fakat bir za- 
man gelecek ki sana: (Var! diyeceğim. İşte o zaman 
senin gücün Erlik'in gücünden üstün olacaktır) dedi. 
Bunun üzerine Mangdaşire rahat rahat yattı. 

Bir gün Mangdaşire şöyle düşündü (Tanrının var 
diyeceği gün yaklaştı). 

Tanrı, Mangdaşire ye dedi: (Ey Mangdaşire, bu gün 
var oOErliki göklerden süreceksin. oMaksadına 
erişeceksin, ondan çok güçlük olacaksın, Benim gücüm, 
takdisim (Alkışım) sana yetsin.) Mangdaşire sevindi, 
bir kahkaha attı. (Tüfeğim yok, yayım, okum yok, 
kargım (cidam) yok, yatağınım yok... ancak yalın 
bileğim, kolum var. Nasıl ben Erlik'e karşı varayım?) 


23. 











dedi. Tanrı ona kargı verdi. Mangdaşire kargıyı alıp 
Erlik'in göklerine çıktı. Erlik'i yendi, kaçırdı. Göklerini 
kırıp parça parça etti. Erlik'in göklerinin parçaları yere 
döküldü. O zamana kadar yer yüzü dümdüz idi: Bu 
parçalardan, dağlar, kayalar hasıl oldu. güzel tanırnın 
güzel yarattığı dümdüz yer böylece eğri büyrü oldu. Er- 
ikin bütün avenesi yere döküldü. Kimi suya düştü, 
boğuldu, kimi ağaca, kimi taşa çarptı öldü. Kimi hay- 
vanlara çarptı öldü. 

Şimdi Erlik tanrıdan yer istedi: (Benim göklerimi 
kırdın. Şimdi benim barınacak yerim yok) dedi. Tanrı 
onu yerin altına, karanlık dünyasına sürdü. Üzerine 
kat kat kilitler koydu: ( Üzerinde sönmez ateş olsun, 
güneş ve ay ışığı görmiyesin! tekrar ediyorum: İyi olur- 
san yanıma alırım, fena olursan daha derinlere 
sürerim!) dedi. Erlik: (Ben, ölmüş adamların canlarını 
alacağım.) dedi. tanrı: (Ben onları sana vermiyeceğim. 
Kendin yarat!) dedi. Erlik eline çekiç, körük, örs aldı. 
Bir vurdu, kurbağa çıktı: bir vurdu, yılan çıktı; bir vur- 
du, ayı çıktı, bir vurdu, domuz çıktı, bir vurdu, albıs 
(fena ruh çıktı, bir vurdu, şulmus (fena ruh) çıktı; bir 
vurdu, deve çıktı. 

Tanrı geldi. Erlir'in körük, çekiç ve örsünü alıp ateşe 
attı. Körük bir kadın, çekiç te bir erkek oldu. Tanrı bu 
kadını yakalayıp, yüzüne tükürdü. Kadın bir kuş olup 
uçtu. Bu kuş eti yenmez, tüyü yelek olmaz (Kurday) de- 
nilen kuştur. Tanrı erkeği yakalayıp yüzüne tükürdü. o 
da bir kuş oldu. Bu da (Yalban) denilen kuştur. 

Bütün bunlardan sonra tanrı halka hitaben : 

- (Ben size mal verdim, aş verdim, yerin üzerinde, 
iyi güzel ve arı sular verdim. Size yardım ettim. Siz de 
iyilik yapınız. Ben göklerime döneceğim. Çabuk gel- 
miyeceğim.) dedi. 


-24- 


Sonra yardımcı ruhlarına hitaben: 


(Şal - yime, sen rakı içip aklını kaybedenleri, körpe 
çocukları, kısrak yavrularını inek buzağılarını koru, iyi 
sakla. İyilik yapmış olan ölülerin canlarını yanına al, 
kendi kendini öldürenleri alma! Zenginlerin malına göz 
dikenleri, hırsızları başkalarına düşmanlık edenleri de 
alma benim için ve hakanı için savaşan ölüleri al, be- 
nim yanıma getir! İnsanlar, size yardım etsin, sizden 


- fena ruhları uzaklaştırdım. fena ruhlar (Körmös'ler in- 


sanlara (o yaklaşırsa (Ooonlara yemek o versinler. 
Körmös'lerin aşlarını yemeyiniz, yerseniz onlardan 
olursunuz. Benim adımı söylerseniz, himayemde bu- 
lunacaksınız. Şimdi ben uzaklaşıyorum. Fakat tekrar 
geleceğim. 'Beni unutmayınız, beni gelmez sanmayınız. 
Şimdi uzaklara gidiyorum. Tekrar geldiğim zaman si- 
zin iyilik ve fenalıklarınızın hesabını göreceğim. 
Şimdilik benim yerimde Yapkara, Mangdaşire ve Şal- 
yime kalıyorlar. Onlar size yardım edeceklerdir. 


Yapkara, sen iyi bak! Erlik senin elinden ölmüşlerin 
canını çalmak isterse Mangdaşire'ye söyle, o kuv- 
vetlidir. Şal-yime, sen iyi bak! albıs, Şulmus yerin 
altından çıkmasınlar. çıkarlarsa derhal Maytere'yi ver! 
O kuvvetlidir, onları kovsun. Podo - sünku ayı ve 
güneşi beklesin. Mangdaşire'ye söyle, yeri ve gökleri 
muhafaza etsin! Maytere iyilerden kötüleri uzak- 
laştırsın. Mangdaşire, sen fena ruhlarla savaş! sana 
güç gelirse benim adımı çağır! İnsanlara iyi şeyleri, iyı 
işleri öğret. oltayla balık avlamak, sincap (tiyin) vur- 
mak, hayvan beslemek sanatlarını öğret. 


Bunları söyledikten sonra tanrı uzaklaştı. Mang- 
daşire olta yaptı, balık avladı. Tüfek, icat etti, sıncap 


-95. 











vurdu. Tanrının buyurduğu gibi insanlara bir çok 
şeyler öğretti. 


Mangdaşire bir gün şöyle dedi; (Bugün beni rüzgâr 
uçuracak ve götürecektir) Rüzgâr geldi, Mangdaşire'yi 
alıp götürdü. 

Yapkara insanlara şöyle dedi : 


(Mangdaşire'yi tanrı yanına ald. Onu bu- 
İlamıyacaksınız. Ben tanrının elçisiyim. Tanrı nerede 
durdursa orada kalacağım. Siz öğrendiklerinizi un- 
utmayınız. Tanrının yargısı budur) dedi. İnsanları ken- 
di hallerine bırakıp o da gitti. 


N1 
GÜNEŞ, AY VE YILDIZLAR 


< 
GÜNEŞ 


Yaradılış bahsınde geçen bir Sümer efsânesine göre; 
Ap-Su ile Tiamat'tan gökler ve yerler meydana gel- 
dikten sonra, gök tanrısı Anu, hava tanrısı Enlil ve de- 
niz tanrısı Fa (Enki) yaradılmış bunlar da güneşi, ayı 
ve yıldızları yaratmıştır. 

Güneş; kozmik âlemin yaradılışından önce var ol- 
masaydı Altaylı'ların Kara Han'ı dahi bu gökleri ya- 
ratırken onun oşığı, onun sıcaklığından fay- 
dalanmasaydı eli koynunda kalırdı. 

Bunun içindir ki güneş efsânelerin dahi var- 
amıyacağı kadar derinliklerden her şeye ışığını tut- 
makta, taşıdığı hayır ve şer vasıfları etrafındaki köklü 
inanışların yarttığı geleneklerle tanrılar üstü bir tanrı 
olarak er almış bulunmaktadır. 


a 














Onda bütün tanrısal kudretler toplandaı gibi, bir 
takım ruhlar da toplanmış bulunmaktadır. Türkler 
büyük vasıflarla tanmlaştırdığı güneşi çeşitli. adlarla 
anarlardı: 

Sümerler; Dingir, Utu, Ra, Babbar, Nin - Uraş, 
Meşarru adını vermiş, Araplar da Sümer'lerden alarak 
şamaş demişlerdir. Hitit'lerin Ardıs Elâmlıların Nan - 
Hunte dedikleri büyük tanrı da güneştir. Hom 
adındaki tanrı ise güneşin vasıflarından birini 
taşıyordu. 

Yukarıda adı geçen Nin - Uraş, tanrı Enlil'in oğlu 
iken, büyütülmüş ve güneş tanrı olmuştur ki, ilk ba- 
harın ılık havasını da bu tanrı temsil ederdi. 

Güneş; Altaylı'larca Günine adıyla hayat veren bir 
tanrıça dahi tanınmıştır. 

Türk hakanları bile güneşin oğulları idi. Kendilerine 
kuvvet kaynağı olan güneş babaları idi. Mete'nin oğlu 
için de : (Yer ve gökten doğmuş, Güneşle ay tarafından 
memur edilmiş Hun'lların büyük hakanı ) de- 
nilmektedir. 

Geauli osülâlisinin kurucusu Olan Çicumin, 
düşmanlarından kaçarken bir ırmağın kenarına gel- 
miş, geçemeyince ırmağa: (Ben güneşin oğluyum) 
demiş, bütün balıklar, kurbağalar ona köprü olmuştu. 

Hak ve adaâlet yollarını da güneş tanrı gösterirdi. 
Ur kralı Urengur'a hak ve adâleti o tanıtmış, Ham- 
urabi'ye de ünlü kanunlarını O bildirmişti. 


Yakut'lara da kahramanların adlarını o gönderirdi. 
Moğol'lar ona tapar, Sümer'ler onun ilk doğduğu za- 
- manlarda ibâdetlerini yaparlardı. Şaman'lar ise çok 


-98.- 





büyük tanıdığı bu kudreti törenlerinde heyeceanla an- 
arlar, manyak adındaki elbiselerine, davullarına 
güneşi kudretlerin senbolü olarak resmederlerdi. 

Hun'lar da geceleri aya, sabahları güneşe döner, sec- 
de ederdi. 

Türklerden çokları evlerinin, çadırlarının kapılarını 
güneşin doğduğu tarafa yaparlardı. 

Güneş ad olarak da kullanılırdı. Oğuz'un oğlu (Gün 
Han) güneşten başka bir şey değildi. Ay Toyun'un kızı 
Güneş'e, Ulu Toyun'un aşık olduğuna dair de bir 
efs'ane vardır. 

Güneş Hitit'lerde de büyük kudretleri taşıyan bir 
tanrı ve bütün tanrıların hakimi idi. O her sabah de- 
nizden yükselir, Üç Çift gözü vardır, canlı cansız her 
şeyi görür, işleri düzenler, bütün varlığı icabına göre 
idâre eder. Sabahleyin doğarak gökler âleminde, yer 
yüzünde hâkim olduğu gibi, akşam vakti de ufuktan in- 
dikten sonra, yer altı âleminde hüküm ve irâdesini 


yürütürdü. Yine Hititllerce Arınna ile anılan Güneş 


Tanrıçası da devletin kurucusu idi. 


-29- 











AY 


Yaradılışı güneş gibi i 

e gibi, uzak ve yakı 

rk pi ae ay; e malandımılırış in 
idızlar gıbı o da tanrılıştırılırak gökteki « 

oturtulmuştu. Türk'lerin ay tanrı: Rl 

MM mliivier y tanrısı ve tanrıçaları hep 


Sümer'ler; En - Zu | 

5 yahut Nan - Nar adını verdikleri 

nn gk severler. Alaylar da (Ayata) sn 
ıkür. Araplar, lürklerin ay tan ı Si 

danlı'lar Zin, Hitit'ler Kaşku, Selârdis ilan m 


Öksüz kız hikâyesine 

ıkâyesinde de; ay çalılıkta yürü 

ai bir kıza acıyarak, çalıya: (0 kızı al, ei!) det. 
ermiş, çalı da hemen bu öksüz kızı alarak göğe ayın 


-30- 








sarayına çıkarmıştır. Ay bu kızı sevdi. Gökte şekile, 
halden hâle girişi de, bu sevgiden ileri gelmektedir. 

Müneccimlik (yıldızlara bakarak geleceği anlamak) 
âleminde de ayın önemli rolü vardır. Üzerinde bazen 
uğurlu, bazen de uğursuz yorumlar yapılır. () 


Güneşin ve Ayın tutulması 
Şamanist'lere göre: 


Kötü ruhlar güneş ve ay ile mücadele ederler. 
Çünkü güneşle ay iyilik yaparlar. Dünyaya, insanlara 
ışık, bereket ve hayat verirler. Kötü ruhlarla mücadele 
de bu yüzden olurdu. Kötü ruhlar bu mücadelede üstün 
geldikleri zaman güneşle ayı tutarak karanlıklar 
âlamine atarlar İşte o zaman güneş ve ây görünmez. Ay 
tutuldu, güneş tutuldu da bunun için denirdi. Çünkü 
kötü ruhlar güneşle ayı hapsetmek için tutarlardı. Bu 
sebepledir ki Şamanıstler kötü ruhları korkutmak ve 
kaçırarak güneşle ayı kurtarmak için gürültü yaparlar, 
bağırırlar. 

Bundan kalma olarak şimdi de köylerde, hatta bazı 
şehirlerde ay tutulduğu zaman tenekelere vururlar, 
bağırırlar, tüfek atarlar. 


(WAyla ilgili ve yalancı ay denilen bir (Mah-ı Nahşep) efsanesi 
vardır: 

Türkistanda Nahşep şehrinin yakınında, Siyam dağının eteğinde 
İrandan gelen İbin-i Nukanna adındaki bir bilgin bir kuyu yapmış, 
kuyunun içinde hiyle ile bir ay tertiplemiş, bu ay altmış gün her 
gece (kuyudan doğar, etrafındaki dört saatlik omesâfeyi 
ışıklandırmış. 


e 








YILDIZLAR 


Yıldızların yaradılışları da çok kere güneşle ayın ya- 
radılışı efsâneleri arasında geçmektedir. 


Mitolojide ve Folklorda geniş yer alan yıldızlar da 
kozmik tanrılar arasında sayılar. Özellikle Sümer mit- 
olojisinde (Yedi gezegen yıldız) dan çoğu birer tanrıdır. 
Zühre yıldızını Astarte, Zuhâl yıldızını Nebu, Mirrih 
yıldızını Mergâl, Müşteri yıldızını Adar adıyla tanrı 
tanımışlardır. Yine Sümerlere göre bir kısım tanrılar 
da yıldızlarda oturur. 


Yâkut'larca da Zuhâl yıldızı Arzutilek adında bir 
tanrıdır. 


Yabancı mitolojilerde (Kâtip - ül - eflâk adıyle geçen 
Utarıt yıldızı Türklerce de göklerin kâtibidir. 


Şamanist Türkler arasında epeyce yıldız efsâneleri 
vardır. Şaman davullarında bu efsâneleri ifâde eden 
yıldız resimleri bulunmaktadır. 


Oğuz Hane'ın oğlu yıldız Han, yıldızlar âleminin bir 
senbolüdür. 


Gökte uçan (Şihap) adındaki yıldızlar da, şeytanı 
a0. 


- a, ba : 





Yıldızları rüyada görülmesi de mutlulukla yorum- 
lanır: Timurleng'in büyük babası sayılan Kaçuli, bir 
İ gece gördüğü rüyada: kardeşi Kubil böğründen üç 
* yıldız çıkarıyor, bir süre sonra bu yıldızlar batıyor. Son- 
İV Ya bir dördüncüsü çıkıyor, ışığı dünyayı kaplıyor. Daha 
| sonra kendi de yedi yıldız çıkarıyor. bunlar da batıyor. 
Sekizinci bir yıldız çıkarıp o da dünyayı kaplıyor. Üy- 
İ andıktan sonra bu rüya yorumlanıyor, Kubil ile 
Kaçuli'mden yetişenlerin de dünyayı ellerine alacakları 
* neticesine varılıyor. Folklora kayan kanaatlere göre; 
“ her insanın gökte bir yıldızı vardır. Gökte yıldız 
uçarken hâlk: (yine birisi öldü ve yıldızı düştü) der. 
© İnsanların talihi, devletlerin, milletlerin mu- 
'kadderatı, her hangi bir istekte hayırlı ve hayırsız 
* sonuç, yıldızların hareketlerinden anlaşılacağı kanaatı 
ortaya (ilm-i Nücum: yıldızlar bilgisi)ni getirdi. Bir 
çeşit faldan başka bir şey olmıyan bu bilgiyle 
uğraşanlara (Müneccem) adı verildi. (Yıldıznâme) 
adındaki kitap bu bakımdan önem taşımaktadır. 

Doğuda, özellikle İran, Arap, İsrail ve Hint kültürü 
ile mitolojileri arasında yer alan (Yedi gezegen 
yıldızlar) hakkındaki bir takım inanışlar Türkler 
“ arasında da yer almaktadır. 

Heft Peyker, Heft Ecram, Heft Renk, Heft Bânu, 
“Heft Ahter, Sab'a-i Seyyâre, Seyyârât-ı Seba gibi adlar 
taşıyan (Yeni gezegen yıldızlar) Türk edebiyatında; 
Arapça, farsça kelimelerden tamlama halindeki bu AR 
ları ile geçmekte, (Mârifetnâme) gibi bir takım din fel- 
sefelerine (Odayalı bulunan kitaplarda, bunların 
açıklanmasına sahifeler ayrılm aktadır. 


-33- 








Bu açıklamalara göre dünya bu yedi gezegen yıldızın 
ortasında bulunmaktadır. 

Dünyanın etrafında ise (Semâvât-ı seba), Heft Câm) 
denilen yedi kat gök, göklerin her birinde yedi gez- 
egenden biri bulunmaktadır. 

Bunlardan birinci gökte ay, ikinci gökte Utarıt, 
üçüncü gökte Zühre, dördüncü gökte Güneş, beşinci 
gökte Mirrih, altıncı gökte Müşteri, yedinci gökte Zuhal 
bulunmaktadır. 

Bu yıldızların dünyada olanlar, bitenler üzerinde et- 
kileri vardır. İnsanların talihi onlara bağlıdır. Haftanın 
her bir gününde dünyanın işlerini bu yıldızlardan biri 
idâre eder. 


YEDİ İKLİMİ İDARE EDEN YILDIZLAR 


Doğu bilgilerine göre; idaresi göklerden gelen dünya, 
yedi iklime ayrılmıştır. Türk çevresine de geçen ve mi- 
tolojik hava içinde verilen bu bilgilerde yediye ayrılan 
iklimlerin her birini bir yıldız idare eder. Bu iklimlerle 
bunları idare eden yıldızların tablosunu şöyle ter- 
tplemek mümkündür: 

Birinci iklim : Hint diyarı, İdare eden : Zuhal. Rengi 
siyah. Yedinci gökte. 

İkinci iklim : Çin diyarı. İdare eden: Müşteri. Kah- 
verengi. Altıncı gökte. 

Üçüncü iklim : Türk diyarı. idare eden: Mirrih. 
Kırmızı. Beşinci gökte. 

: Horasan diyarı. idare eden : 


04. 


Dördüncü iklim 


| 
| 
| 


beş yıldızdan Ay'ın 
> belcettendir. Utarit'in bulunduğu gök sarı yakuttandır. 
Zührenin bulunduğu gök. Kızıl Yakuttandır. Zuhal'ın 
bulunduğu gök. Ak gümüştendir. | 





Güneş, Sarı. Dördüncü gökte. 
Beşinci iklim : Mâvera ün nehir diyarı. idar 
E i im ; | e eden: 
Zühre, Yeşil, Üçüncü gökte. 
,, Altıncı iklim : Rum diyarı, İdare eden: Utarit. Mavi. 
İkinci gökte n 
Yedinci iklim : Bulgar diyarı: id : Ay y 
al g yarı: ıdare eden: Ay. Beyaz. 
Bu yedi iklime farslar. (Heft ikli Ar r (Ekaa- 
lim-i Seb'a) derler, “ ie ardi 
, Bu iklimlerin dışında kalan yerlere de (Karanlıklar 
diyarı) denir. 
Yedi iklimi idare eden yıldızlar göklerde bulunur. 
Bunların beşi önemlidir. güneş ve ay ile yedi olur. Bu 
bulunduğu gök. Yeşil Ze- 








| iğ 


İl Ji 
ni 





N | 
gi Jİ 
İl 





GÖK GÜRÜLTÜSÜ, ŞİMŞEK, YILDIRIM 


Cökle eçen bu tabii olaylar da kutsal sayılırdı. 
a. e yıldırım ve şimşek Ülgen'in emrinde 
olduğu gibi, yıldırım ayrıca tanrı da sayılırdı. an 
hem korkutur, hem de sevilir ve kutlanırdı. Gö 
gürültüsü; tanrı arabasını koşturduğu zaman te- 
kerleklerin çıkardığı sesler olduğu gibi, şimşek te 
tanrının şeytanlara attığı oklardı. | 

Ürenha, Kazan- Kırgız kadınları ilk baharda ılk 
şimşek çaktığı ve gök gürlediği zaman çadır çevresinde 
süt,ayran, kımız dolu kapları dolaştırıp sacı töreni ya- 
parlar, Müslüman Türklerden Başkurt kadınları 
şimşek çakarken süt, ayran gibi beyaz içkileri örtere 
saklarlar. İnançlarına göre süt ve ayrana yıldırım 
düşermiş... oUryankıt'lar yıldırımdan i e ie a 
Şimşek çakıp gök görlerken bağırıp y- 
gur'lar yıldırımın düşmesini beğerirler. Gök gürle ikçe 
bağırıp çağırırlar, göğe doğru ok atarlar... Bir yıl sonra 
güz mevsiminde, atların iyi beslendiği sırada yıldırım 
düşen yere toplanırlar, bir koyun kesip sela e 
gömerler... Kadın Şaman ilâhiler okur. Atlı erkekler bu 
yerin çevresinde bir kaç defa dönerler...) Şamanizm: 
Abdülkadir İnan. 


HI 


TANRILAR, TANRIÇALAR, TANRI 
AİLELERİ 


(Theogonie) 


Türk mitolojisinin; kadrosu çok zengin olan 
Tanrılariyle Tanrı çaları içinde yabancılardan gelmiş 
olanlar yok değildir. 

Bunlara karşılık, başka milletlerin Türk'lerden 
aldığı tanrıların, mitolojik materyellerin ıse epeyce 
yekün tuttuğu bir gerçek halindedir. 

Bunlardan bir kaçı; 

Bir takım Sümer tanrıları kendi adlarıyla, bir kac 
da değişik adlarla Keldan'lılara geçmiştir ki, büyü 
tanrılardan anşhar, Anu, Enlil, Ea (Enki) bu aradadır. 


#1) Bu üç tanrının, Hint tanrıları arasına geçince görevleri şöyle 
olmuştur: i 
Pushan: İnsanlara bolluk, bereket verir. İneklerin sütünü çoğaltır, 
hayvanların, yolcuların koruyucusudur. Hint tanrısı olduktan son- 
ra, indra'nın yıldırı mlarını, tanrıların yıyecek kaplarını yapmıştır. 
Varuna: Kâinatı idare eder. Güneşi, ayı, yıldızları parlatır, 
rüzgârları yapar, yağmur yağdırır. 

Rudru: Merhametli, iyiliksever bir tanrdı olduğu halde, sonraları 
intikamcı olmuş, tenalıklar yapmıştır, 


7 


AN ri di, 











Yine Keldanlı'lar, Sümer efsânelerinden de çoğunun 
üzerinde işleyerek benimsemişlerdir. Keldan mitolojisi, 
Sümer mitolojisinin biraz daha değişik çehrelerle 
gelişmiş şeklinden başka bir manzara göstermiyor. 
Bâbil Kâhinleri bile Türk Şamanlarının karakter ve 
görevlerine vâris olmuşlardır. Zaten Keldanlılarla 
başka Mezopotamyalı'lar da, Sümer mitolojisinin at- 
mosferinden dışarı pek çıkamamışlardır. 

Yunan tanrıları içinde de Türk tanrılarının izleri bu- 
lunduğu ileri sürülmekle beraber, Pushan, Varuna, 
çıva adını almış olan Rudra, daha bir kaç tanrı da Hint 


“mitolojisinde yer almış birer Türk anrısıdır. (1) 


Yine Hint'lilerin Uma'sı, Türklerin Umay adındaki 
Tanrıçasının rolündedir. Sümerlerin Ap-Su kon- 
usundaki kutsal inançları Hint'lilerin Veda'larında (1) 
Appas ile ve ayni inançlar çerçevesi içinde 
görülmektedir. 


() Hintlilerin din kitabı olan Veda'ların, M.Ö. 1000-1200 yılları 


arasında yayınlandığını diyenler olduğu gibi, daha önceden ter- 
tiplendiğini söyleyenler de vardır. 

Veda'lar dört kısımdır: 1--Rig Veda: Din şiirleri. 2- Soma Veda: Bit- 
kilerden çikarılan suyun, tanmlara sunulacağı zaman okunan 
ilahiler. 3-Atharva Veda: Eski tanrılarla Brahma ya ait parçalar. 4- 
Yajür Veda: Kahramanlık şiirleri ile kurban sunma usulleri. 


-58. 





TANRI VARLIĞINA İLK İNANIŞLAR 


İlk insanlar; güçlerine, büyüklerine akıllarının 
ulaşamadığı varlıklarla olaylar önünde hayret, korku 
duyarak bunları tanrı tanıdığı - Başta Max Müller ol- 
arak - ileri sürülmüş ise de, Durkhei bunu kabul et- 
memiş, tabiat varlığı ve kuvvetleri ile insanlar her vak- 
it karşı karşıya bulunduklarından, bunlara alışılacağı; 
bu sebeple de tanrı konusunun, kutsal inançların git- 
gide gevşiyeceği, bu bakımdan Max Müller'in ve onun 
kanaatlarına katılanların ileri sürdükleri yorumun 
doğru olamıyacağını söyleyerek, ilk Tanrı anlayışı ile 
inaçlarını totemle başladığını ortaya koymuştur. 


Bu kabul edilecek olursa; güneşin, ayın ve ben- 
zerlerinin, tabii olayların tanrılar mevkiine çıkmaları, 
çıksalar dahi çok geçmeden inmeleri lâzım gelirdi. Hal- 
buki bu tabiat varlıklarının tanrılığına inananlar, 
sarsılmayan, Oogevşemeyen inançlara (o bağlanmış 
kalmıştır diye cevap verenler vardır. 


Tanrı varlığına ilk inanışın sebepleri etrafındaki bu 
gibi Omütalâalar konu dışı bırakılarak, Türk 


-39. 

















tanrılarının türeyiş ve çoğalışlarına bakılacak olursa, 
kesin bir hükme bağlamamak şartı ile, büyük vasıflar 
taşıyan ilkel tanrıların yoktan belirdiği görülür. Sonra 
da bir takım hayvanlar, bitkilerle, gök, güneş, ay, 
yıldızlar, Oo rüzgârlar, o firtinalar, Oo gökgürültüleri, 
yıldırımlar, ağaçlar, dağlar, denizler, büyük nehirlerd- 
en bir takımı doğrudan doğruya tanrı, bir takımı da to- 
tem tanınmış, bunlarda bir ruh, tanrısal bir kudret bu- 
lunduğuna inanılmıştır. 


Biraz daha şöyle açıklanabilir. 


İLK TÜRK TANRILARININ TÜREYİŞİ 


Türk tarihinin derinliklerinde yapılan incelemeler, 
araştırmalarla tanrıların durumu gün geçtikçe daha 
aydınlanmakta, görevleri ile çehreleri daha iyi be- 
lirmekte, şimdiye okadar bilinenlere o yenileri 
katılmaktadır. 

Türk kollarında tanrıların türeyişi çeşitli olaylar ve 
tablolar içinde gösterilmiştir. 

Altay Türk'lerine göre Kozmik âlem türemeden önce 
tek tanrı Kara Han ile bir de uçsuz bucaksı bir su âlemi 
vardır. Kara Han tek kudret halinde idi. Bunun 
Ülgen'le Erlik ve Mergen adında üç oğlu oldu. Bunlar 
da birer büyük tanrı idi. 


Sümer'lere göre de tanrıların türeyişi şöyledir: 


Onceleri ancak Ap-su (Tatlı su) ile (Tuzlu su)yu tem- 
sil eden ve dev olarak cisimlendirilen Tiamat vardı. Ap- 
su erke Tiamat dişi idi. Bunlar birbirine karıştı. Mum- 
mu denilen acaip bir yaratık ortaya çıktı. bundan sonra 


-40- 


da Lâkhmu ile Lâkhamu meydana geldi. Bunlar büyük 
birer yılandı. 

Yine Ap-su ile Tiamat'tan gök (Anşhar) ile yer (Kish- 
ar) türedi. Sonra da gök tanrısı Anu, Hava tanrısı Enlil 
ve Deniz tanrısı Ba (Enki) oldu. Bu üç tanrı da güneşi, 
ayı, gezegen yıldızları yarattı. Bundan sonra kozmik 
varlıklar da birer tanrı olarak tanınmaya başladı. 


TANRILARIN KARAKTER VE GÖREVLERİ 


Türk tanmları genel olarak iyilik yapmaktan 
hoşlanırlar. Mert ve doğrudurlar. İyilik yapmayı, be- 
reket, bolluk dağıtmayı ve adâletli olmayı ana 
görevlerinden bilirler. Tanrıçaların da çoğu şefkatli, 
merhametli, cömerttirler. Kötülük tanrılarının sayısı 
çok değildir. Ancak bunların eli altında kötü ruhlar, 
zebâniler, cinler, şeytanlar bulunuyordu ki fenalıklar 
bunlar vasıtası ile yapılırdı. 


Türk tanrıları görevleri bakımından şöyle top- 
lanabilir : 

İlkel yaratıcı gök tanrıları, iyilik yapan koruyucu 
tanrılar, kötülük ve yeraltı tanrıları, fırtına, gök 
gürültüsü, şimşek, yıldırım, yağmur, savaş, adâlet, has- 
talık ve ölüm tanrıları, güzellik tanrıçaları, cehennem 
tanrı ve tanrıçaları, kahraman tanmlar, kozmik 
varlıklarla temsil edilen tanrılar, hayvanların, bit- 
kilerin, çobanların, tanrıları, bereket, bolluk, mevsim 
tanrıları, denzi, su, doğ, orman, nehir, demir, maâden, 
ateş tanrıları, bölgelerin koruyucu tanrıları. 


Zeus gibi çapkın, Diyonizos ve Baküs gibi sarhoş 
-41- İ 


d 
a NN 








şarap tanrılarını, Türk tanrıları kadrosunda bu- 
lunmasına Türk karakteri müsaade edemezdi. 

Şunu da belirtmek gerekir ki; Kelt'lerin Ogmios'ı, 
İskandinavyalı'ların Braya'sı gibi şiir tanrıları, Yu- 
nanlı'ların Apollon'u gibi müzik tanrısı şimdiye kadar 
bilinen Türk tanrıları arasında görülemedi. 

Fenikeli'lerin İşmun, İskandinavyalı'ların Egra, Yu- 
nanlı'ların Asklopiyos'u gibi tıp tanrılarının görevlerini; 
Hitit'lerde Kamruşşaba adındaki tanrıça ile eski Türk 
tanrılarından Rudra görürlerdi. Rudra'nın bin çeşit ka- 
dar ilâcı vardı. Bunlarla sevdiklerine bin yıl ömür ve- 
rirdi. 


İYİLİK TANRILARI 


Altaylı'ların ilk büyük tanrısı Kara Han, bir iyilik 
eseri olarak her şeyi yaratmıştı. Oğlu Ülgen, iyilik yap- 
mayı severdi. Dünya yüzündeki insanları körmös'lerin 
şerrinden korumak için oğullarını bile 
görevlendirmişti. 

Sümer'lerin Anu'su, Enlil'i, Ea (Enki) sı de bu tip 
tanrılardandır. Ancak Enlik bir ara insanlara kızmış, 
Tufanı yapmışsa da, sonra pişman olmuş, insanlarla 
barışmıştı. | 

Yunan mitolojisindeki en büyük tanrı Zeüs; kurnaz, 
keyif ehli bir tanrı idi. Kadınları kandırmak için çeşitli 
kılıklara girer, hileler yapardı. Karısı Hera gibi şirret 
bir tanrıçadan çekinmese daha çok ileri giderdi. 

Türk'lerin tanrıları ise böyle değildir. Tanrıçaların 
da çoğu merhametli olmakla beraber güzeldirler. 
Göğün altıncı katında oturan Altaylıların günana sı 


-49- 


şefkatin bir senbolü idi. Yine Altaylı'ların İline'si de 
böyledir. Ayzıt ise güzelliğin senbolüdür. Ancak 
Sümer'lerin İştar'ı bir bakımdan Yunan'lıların Afrod- 
itine benzer. 

Hitit'lerde, Sümer'lerde her bölgenin, her şehrin, 
hattâ her insanın koruyucu tanmları vardır. Bunlar 
bölgelerindeki insanları kötülük tanrılarının, fena ruh- 
ların musallat ettikleri hastalıklardan, felâketlerden 
korurlar. 


İyilik tanrıları ile kötüülük tanrıları arasında in- 
sanları korumak için mücadele eksik olmazdı. Çok defa 
iyiler üstün gelerek insanları bunlardan kurtarır. Ama 
kötülük tanrıları durmazlar, fırsat buldukça hemen in- 
sanlara musallat olmaktan gecikmez ise de iyilik 
tanrıları yetişerek, gelecek felâketleri önlerlerdi. 


KÖTÜLÜK TANRILARI 


Altaylı'ların kötülük tanrılarının başında Erlik Han 
gelir. Yerin altında oturan bu tanm, kardeşi Ulgen'e 
benzemez. Emrinde bulunan ikinci derecedeki kötülkü 
tanrıları ve ruhları ile işi gücü insanlara fenalık et- 
mektir. Oğulları onun gibi değildir. Onlar yer 
yüzündeki insanlara iyilik yapar, babalarının idar- 
esindeki fena ruhlardan insanları korurlar. 

Fırtına tanrısı Nergal ile karısı cehennem tanrıçası 
Ereşkiğal ,Sümer'lerin belli başlı kötülük tanrılarıdır. 
Targanneme adındaki Sümer tanmsı da yılan gibi ze- 
hirli ve kötüdür. Çok da yalan söyler. 


43- 








Türklerden Hintli'lere geçmiş olan Rudra bir der- 
eceye kadan hâin ise de iyi tarafları da çoktur. 

Sümer'lerin Nin-Gişzida'sı yerin altınad bulunmakla 
beraber kötü sayılmaz. Yine Sümer'lerin Adat'ı yıldırım 
ve firtina tanrısı idi. Altay Türklerinin göklerde 
yaşayan Yalpağan'ı yedi başlı bir kötülük tanrısıdır. 
Yağmur tanrısı olan Ağada siyah deniz canavarı 
kılığındadır. 


Etilerin de Manyos adında bir cehennem tanrısı 
vardır. 


TANRILARIN OTURDUKLARI YERLER 


Tanrıların bir kısmı gökte, yıldızlarda, bir kısmı da 
yer altında, denizlerde, yahut yüksek dağların başında 
otururlar. 


Sümerlerin, Altaylı'ların Yâkut'ların ve 
Göktürk'lerin büyük tanrıları da göklerin en yüksek 
yerlerinde oturur. 

Sümerlerin büyük tapınakları da Tanmların sa- 
rayıdır. Tanrılar bu tapınaklarda istedikleri zaman âi- 
leleri ile de otururlar. Ancak tanrıların buralara gel- 
mesi için (Sedr) ağacı yakılır. Çünkü Tanrılar bunun 
korkusundan hoşlanır. | 


Sümerlerde herkesin bir koruyucu tanrısı vardır ki, 
bu tanrı Insanın bedeninde bulunurdu. Ama o insa bir 
günah işlerse tanrı onu bırakır, gider, yerini cinlere ve- 
rır. Eğer o insan günahlarından tövbe ederse tanrı geri 
döner, yine insanın bedenine gelir. 


-44- 





Bir inanışa göre de yer yüzünde (Yer-su) adı verilen 


onyedi tanrı vardır ki, bunların her biri bir bölgeyi 


idare ederdi. 


CİSİMLİ VE CİSİMSİZ TANRILAR 


İlkel büyük tanrıların bazıları cisimsizdir. Yalnız ad- 


ları vardır, görünmezler. Büyük kudretlere sahiptirler. 


Tabiattaki büyük varlıklardan tanrı tanınanların 
çoğu kendi adları ve cisimleriyle bilinir. Başka adlarla 


“bunları temsil eden bir takım tanrılar ise vasıflarına 


göre ad alır. Bunların yalnız ruhları var, cisimleri yok- 
tur. 

Tanrılardan cisimlendirilmiş olanların bir kaçı 
şunlardır: 

ÜLGEN, Erlik Han ve Ülgen ile Erlik Han'ın kızlar, 
oğulları insan şeklindedir.  Yakutların güzellik 
Tanrıçası Ayzıt, Elâmlıların tanrıçası Enşuşinak güzel 
birer kadındır. Sümerlerin Nin-li, Nane (İştar) 
adındaki tanrıçaları da gür saçlı, kabarık göğüslü birer 
kadın olarak cisimlendirilmişlerdir. 

Sümer ve Hitit tanrılarının çoğu sakallı birer in- 
sandır. Bunlardan bazılarının başında bir külâh, 
bazılarının da tanrılıklarını gösteren iki yahut dört 
boynuzlu taç bulunur. 

Yakın doğu Türk tanrıları da savaşçı birer insan ha- 
linde gösterilmiştir. 

Bazı bitkiler de tanrı tanınmakla beraber, tuzlu 
suyu temsil eden ve bir adı da (Ummi Khudur) olan 


-4b- 








Tiamat dişi, ikinci kocası Kingo erkek birer dev olarak, 
Lakhmu ve Lakhamu adındaki tanrı ayarında sayılan 
iki kudretli varlık da birer büyük yılan olarak ci- 
simlendirilmiştir. 

Sümer'lerin Enli'i; Boğa, Nergal'i; Arslan, Agada'sı; 
deniz canavarı halindedir. 


İnsan yuhut hayvan olarak cisimlendirilen 
tanrılardan dört gözlü, dört kulaklı olanlar vardır. 
Bunların gözleri dört kat daha çok görür, kulakları dört 
kat daha fazla işitir. 

Yarı insan yarı hayvan olan tanrılardan da; 
Sümer'lerin Ningirsu'su; kartal kanatlı insan, Darak'ı 
ise Keçi ayaklı insan şeklindedir. 

Altaylı'ların Suyla adındaki ruhlarının da gözleri at 
gözüne kartal gagalı, eşek kulaklı, yılan saçlıdır. 

Şu hâle göre türk tannları şekil ve cisim 
bakımından aşağıda gösterildiği gibi genel bir tasnife 
de tâbi tutulabilir. 


TOTOMİK TANRILAR 


© Hayvanların, bitkilerin insanda yarttığı çeşitli et- 
kilerden doğan inanışlarla tanrı tanınmalarıdır. 
İnsanlar cetlerinin de bunlardan geldiğine inanırlardı. 


ANİMİST VE NATÜRİST TANRILAR 


Gök, Güneş, Ay, Yıldızlar, fırtınalar, gök gürültüleri, 
yıldırımlar, ağaçlar, dağlar, taşlar, denizler, sular, 
büyük nehirler ve tabiattaki başka bir takım 
varlıklarda hattâ hayvanlarda birer ruhun bu- 


“lunduğuna, bunların kudret sâhibi olduklara inanılır 
we tanrı tanılırdı. 


ZOOMORF TANRILAR 


- Arslan, at, kurt,yılan, boğa ve grifon gibi bir takım 
hayvanların şeklinde olan, yahut bunların or- 


'ganlırından kompozisyon yapilarak cisimlendirilen 


tanrılardır. 


ANTROPOMORF TANRILAR 


Bu tanrılar, bir istihâle neticesi ve zamanla insan 
Şeklini almış değildirler. Yukarıda da denildiği gibi 
daha ilkel tanrılar arasında bile; Altaylı'ların, Ülgen'i 
Erlik'i insan kılığında gösterilmiştir. Hitit'lerde, 


Etilerde, kısmen Sümer'lerde bu tip tanrılar daha 
çoktur. 


4T7- 











TANRI ÂİLELERİ, TANRILARIN 
İNSANLARLA İLGİLERİ: 


Antropomorf tasavvur edilen tanrıların insanlarla 
münasebetleri daha çok görülüyor. 

Sümer tanrılarının bir kısmı bölgelerinin idâresi ile 
görevlendirilmiş, insanların yakından koruyucu 
olmuştur. 


Bu tip tanrılar, insanlara, bitkilere bereket, bolluk 
verir, insanları, daha çok sanatı olanları korur, adâlet 
işlerine bakar. İnsanlar da onun emrinde bulunur, on- 
lara hoş görünmek için dualar eder, kurban keser, ama 
insanlar günah işlerse tanrılar da hışımlarını esir- 
gemezler. 


Yakın doğuda, özellikle Sümerlerde; tanrıların 
yaşayış tarzı ve ihtiyaçları da insanlarınki gibi ay- 
arlanmıştır. Onlar da insanlar gibi yer, içer, çalışır, on- 
ların da evleri, âileleri, çocukları bulunur; Atları, arab- 
aları, hayvanları, sürüleri, hizmetçileri olurdu. 

Ama bu tanrılar insanlara görünmezler. Bazı olağan 
üstü hallerde birden görünür, nasihat eder, tenbihte 
bulunur, çekilirdi. 

Bu tanrılarla insanlar arasında esaslı ayrılık şurada 
dı: 

İnsanlar ölür, âcizder. Tanrılar ise ölmez, ku- 
dretlidir. 


-4AR- 





TANRILAŞTIRANLAR. 


Tanrılar kategorisine girmesi gereken ve temsili ol- 
arak şahıslandırılmış olan bu tip tanrılar genel olarak 
şöyle kısımlandırılabilir; 


a) Kozmik varlıktan birinin adını taşıyarak natürist 
tanrılar arasına girebilen Oğuz'un oğulları. 


b) Taoist'lerin kutsal tanıdıkları boşluğu dört yöne 
ayırarak, her yönün idâre vermekle tanrı tanıdıkları 
dört hayvan. 

ce) Göktürklerce renklerle Han etiketi ile 
tanrılaştırılarak Türk bölgelerini idâre edenler. 


Bir “de; Hanlar, krallar, kahramanlardan da 
tanrılaştırılanlar vardır ki, taşıdığı özellikler ve ku- 
dretler, zaman geçtikçe insan hayalinden materyel ve 
kuvvet alarak büyütülmüş, nihayet bunlar da tanrılığa 


çıkarılmıştır. 


-49- 













Şimdi de; Binlere varan tanrıların belli başlıları .e, 
tanrıçaların, Tanrı âilelerinin, tanrı ayarında olanların 


da bir takımının kimlikleri aşağıda kısaca 
açıklanmaktadır : 
TANRILAR 
Adad - (Süm) Yıldırım, şimşek, kasırga, fırtınalar 


tanrısı. Büyük tufan sırasında ortalığı inletmiş, her ta- 
rafı karanlık etmiştir. Bu tanrı bereket, bollukta get- 
irirdi. Asur ve Babil'liler bu tanrıya Adad Etiler Iskur, 
Sümer'ler bir de Ramman derler, iki atlı arabası ve 
boynuzlu tacı ile tasvir olunur. : 

Adakutay - (Al) Altaylı'ların büyük tanrısı Ülgene 
bu ad verilmiştir. 

Adar - (Süm) Büyük tanrılardan biridir. Bu tanrıya 
Asurlar Ninip demişlerdir. 


-50- 


W 


k 
, 





Adar - (Süm) Büyük tanrılardan biridir. Bu tanrıya 
Asurlar Ninip demişmerdir. 

Ağaç Han - (Al) Han adı ile vasıflandırılarak 
tanrılaştırılan ağaç Han, toprağı ve ağaçları temsil 
eder, korur. Toprak, Su, ağaç, ateş, demir kutsal mad- 
delerdendir. 


Ağada - (Süm) Yağmur tanrısı. Bu tanrı deniz can- 
avarı şeklindedir. Elinde yılan tutmaktadır. 


Ağilim - (Süm) Kumanbi efsânesinde adı geçen 
tanrılardan biri. 

Aiyanar - (Al) Ön planda gelen tanrılardandır. Bu 
tanrıyı sonraları Hintliler de kabul etmişlerdir. 


Ak Han - (Göktü) Büyük tanrının; Ak Han, Kızıl 
Han, Sarı (Kara) Han, Yeşil Han adında dört oğlu 
vardır. Bunlar renklerle, Hanlıklarla vasıflandırılmış, 
tanrı sayılmıştır. Türk yurdunun dört yönde bulunan 
bölgelerini bunlar idâre eder. Bu bölgeler Yâfes'in dört 
oğlu olan; Çiğil (Keçi, Koyun), barscar (kaplan, pars), 
Tünük (Domuz), Amlak (Horoz) adlarından alınarak; 
koyun ili, it ili, kuş ili ve domuz ili adlarını taşır. Bu“ 
ralarda oturan Türk'lerin Ongunu da bu adların ifâde 
ettiği hayvanlardır. Yılda bir defa bu bölgeleri idâre 
eden hanlar adına bu hayvanlardan kurbanlar keseri- 
er. Ongunu kaplan, Bars olan (İt ili), Ak Han'ın 
idâresinde idi. Her yıl sonbaharın başında Ak Han 
adına bir köpek yavrusu keserler, Şamanist Türklerin 
renk adını taşıyan, yurtlarını temsil ve idâre eden bu 
dört hanına karşılık, Taoizim çevresine giren Türk'ler 
de dört yönü dört hayvanın temsil ve idâre ettiğini ka- 
bul etmişlerdir. 


,, AK Toyun - (Yak) Altay Türklerinin büyük tanrısı 
Ülgen'ine Yakut'lar bu adı vermişlerdi. Bütün ku- 


ei 








dretleri kendisinde toplayan pek sâkin bir tanrıdır. Hiç 
bir şeye karışmaz. 

Alasbatır - (Yak) Ağılların ve kümeslerin tanrısıdır. 

Alda - (Kır) Tanrılara verilen adlardan biridir. 

Altay Han - (Yak) Yer-su'lar arasında ileri gelen ve 
tanrı ayarında bulunan ruhlardan biri. Dağların 
başında oturur. 

Amal - (El) Tanrılarından biri. 

Aman - (El) Tanrılardan biri. 

Ammezzaddu - (Süm, Hıt) Kumarbi efsânesinde adı 
geçen tanrılardan biri. 

Ammun - (Süm) Güneş tanrıdır. Bu kelimerin 
Sümer'ce anlamı da güneştir. Ammun, Türklerden 
Hint'lilere geçtiği güneş tanrı sayılmıştır. Buna Atum 
denildiği gibi, sonraları Ra adı da verilmiştir. 

Ammunki - (Süm. Hit.) Kumarbi efsânesinde geçen 
tanrılardan biri. 

Ancazin - (Al) Yıldırımların tanrısıdır. 

Andarkan - (Yak) Ateş tanrısıdır. Bu adile bir de 
bitkileri koruyan tanrıça vardır. 

Ank - (Süm) Suların, bereketin tanrısıdır. Etilerde 
bu kelime (Ay) anlamındadır. 

 Anşhar - (Süm) İlk büyük yaratıcı tanrılardandır. 
Obür tanrılar bu büyük tanrıdan yetişmişlerdir. Anu, 
gök tanrı demek olan bu tanrının büyük oğludur. 

Lakhmu ve Lakhamu adındaki iki büyük yılandan 
türemiştir. 


Keldanlı'ların tertiplediği bir yaradılış efsânesine 


göre; Marduk, Tiamat,ı tutturmuş, vucudunu ikiye 


-59. 








“ bölerek bir parçasını yukarı atmış, bundan Anşhar adı 
ile gökler, bir parçasını da aşağıya atarak bundan da 


— kishar adıyle yerler meydana gelmiştir. 


Anu - (Süm) Göklerin hâkimi olan tânrıdır. Onun 
“emrindeki tanrılar kadrosu çok geniştir. göğün en 
yüksek yeri olan (Anosmas) ta bir sarayı vardır. Bu sa- 
“rayın kapısında sonradan tanrılaşan Dumuzi ile gizida 
“adındaki tanrı bekçi olarak bulunur. Bunun Enlil 

“adında bir oğlu vardır. (Tanrılan büyük tufanda kork- 

“tukları zaman Anu'nun bulunduğu göğe kaçmışlar, 
“ Anosmas taki sarayının etrafında bulunan duvarların 

“ üzerinde köpekler gibi büzülerek yatmışlardır. 

© Bir efsâneye göre de Anu'yu, Aruru adındaki büyük 

“ tanrıça yaratmıştır. Anu boynuzlu tacla 

- şekillendirilmiştir. 

© Anunnaki'ler - (Süm) Büyük tanrı Anu'nun oğlu En- 

“ hlin yönetiminde bulunan ikinci derecede tanrılardır. 
Bunlar yeryüzünde, sularda yaşar. Enli'den aldıkları 
emri yerine getirirler. İnsanların mukadderatı ile il- 
gilenirler. Bir bakımdan Anunnaki'ler yer altı tanrıları 
sayılırlar. 

Arah - (Yak) Yeraltı âleminde suçlu insanların cez- 
alarını tertip eden tanrı ayarındaki hâkimler hey- 
etinden biri. 

Ardini - (Ur) Güneş tanrısıdır. Bu tanrı bir taraftan 
da tanrıça olarak kabul edilir. 

Ardis - (Hit) Güneş'le temsil edilen bir tanrı, 

Arkhu - (El) Ön plânda gelen tanrılardan biri. 

Arsimela - (Ur) İkinci derece tannlardan'dır. 


Arunas - (Süm. Hit) Rumarbi efsânesindeki 
tanrılaşan denizin adı. 


-53- 








Aşkesapa - (Hit) Adına epeyce rastlanan tanınmış 
tanrılardandır.. 

Aştabi Oo < (Süm, Hit.) Kumarbi efsânesindeki 
tanrılardan biri. 

Ayata - (Al) Göğün altıncı katında oturan bu büyük 
tanrı, Altaylı'larca ay ile temsil edilir. Sümer'lerin (En - 
Zu) suna karşılıktır. 

Ay Han - (08) Oğuz Han'ın oğlu. Kozmik 
varlıklardan birinin adını taşıyan Ay han natürist 
tanrılar kategorisinde yer almıştır. Bu hanın idâre 
ettiği bölgelerdeki Türklerin ongunu kartal idi. 
Taoist'lerin dört yönü tanrı sayılan döt hayvana ver- 
meleri ile bunlar arasında bir yakınlık görülmektedir. 

Babbar - (Süm) Güneş ve adâlet tanrısıdır. Bir adı 
da (Utu)dur. Arap'lar bu tanrıya Şamaş derler. Baal de- 
nilen tanrı da budur. Ur kıralı Urengür'e adâlet ka- 
nunlarını o öğretti. Hammurabi'ye ünlü kanunlarını o 
yazdırdı. Bunun Kittu ve Meşarru adında iki oğlu 
vardır. 

Balala - (FI) tanrılarından biri. 

Baranbatır - (Yak) Evleri koruyan bir tanrıdır. 


Bel (Baal) - (Süm) En büyük güneş tanrıdır. Civar | 


milletler farklı söymenişlerle bunu büyük tanrı kabul 
etmişlerdir. Sümer'lerce bir adı da Babbar'dır. Tanrı- 
Enlil'in de bir adı (Bel) dir. Bel, Anşhar ile Kishardan 
türemişlerdir. i 

Baal, (İştar'ın kocası, tabiatın kudretlerini ve güneşi 
temsil eden bir gün tanrı sayılırdı. Onun adına dikilen 
putlar üzerinde bir güneş tekerleği yapılmıştır. 

Fenikeli'lerce yapılmış heykelinin başında kudret 
timsali olarak iki koç boynuzlu tac bulunmaktadır. 


-5Ââ- 





Boğa başlı olarak temsil edenler de vardır.) Sanat an- 
ri siklopedisi. 

Bunçak Hutuh. - (Yak) Ak Toyun denilen göklerdeki 
en büyük tanrıya giden yolu bekliyen iki tanrıdan biri. 
Öbürü de Buzul Toyun'dur. 

Buzul Toyun - (Bk: Bumçak Hutun) 
© Gığı (Civi) - (Göktü.) Şamanist Göktürkler her boy 
için ayrı bir tanrı kabul etmişlerdir. Bu tanrılara genel 
“olarak bu ad verilmiştir. 

â Gölpön Ata - (Kır) Koyunların koruyucusudur. 
“Tanrı ayarında tanınmaktadır. 

: Dağ Han -(O0ğ&) Oğuz Han'ın oğlu, Kozmik 
varlıklardan birinin adını taşıyan Dağ Han; natürist 
tanrılar kategorisinde yer almıştır. Bu hanın 
ıdâresinde bulunan Türk'lerin ongunu (Uç kuş) tur. 
“Taoistlerin dört yönü tanrı sayılan dört hayvana ver- 
meleri ile bunlar arasında yakınlık görülmektedir. 
























© Darak - (Süm) Keçi ayaklı bir tanrıdır. Bereketin, 
ormanların tanrısı sayılır. Teke anlamındadır. Hur- 
rilerin fırtına, hava ve bitki, tanrısıdır. Bir adı da 
»andaş tır. (Bk: Teşup) Hitit'ler de Tarkın derler. 

" Dattas Hurrillerin fırtına, hava ve bitki, tanrısıdır. 
Bir adı da Şandaş'tır. (Bk: Teşup) Hititler de Tarkın 
derler. 

© Demir Han - (Yak). Yer-su'lar arasında ileri gelen 
Ve tanrı ayarında bulunan ruhlardan biri. Dağ 
başlarında otururdu. 

» Deniz Han - (Oğ) Oğuz Han'ın oğlu. Kozmik 
varlıklardan birinin adını taşıyan Deniz. Han, Natürist 





“tanmlar kategorisinde yer almıştır. Bu hanın 
idâresinde bulunan Türk'lerin Ongunu (Çakır kuşu) 
5. 











dur. Taoistlerin dört yönü tanrı sayılan dört hayvana 
vermeleri ile bunların arasında bir yakınlık 
görülmektedir. 

Devi (Kali) - (Süm) Eski Türk tanrılardandır. Son- 
raları bu tanrıyı Hintliler de kabul etmişlerdir. 

Dingir - (Et) Tanrıya verilen ad. 

Ea (Enki, Ank). - (Süm) Bu tanrıya Sümer'ler; Enki, 
Arap'lar da Ea demişlerdir. Sonraları Bâbillilerin de 
büyük tanrılarından olmuştur. Denizlerin, Suların, 
Fırtınaların, altının, gümüşün, bütün madenlerin, 
taşların, bitkilerin, hattâ Aklın, Mantığın da tanrısıdır. 

Tanrıça Nina bunun kızıdır. Bâbil Mitolojisinde 
büyük yeri olan Marduk ta; Ba'nın oğludur. 

Aşipu'lar denilen papaslar bunun koruyuculuğu 
altında iş görürler. Bu tanrı sonraları yeraltı âleminin 
ve daha sonra denizlerin tanrısı oldu. 

Fa, doğrudan doğruya kendisine baş vuranları da, 
gelecek için bilgiler verir, rüyaları yorumlar. İnsanlara 
çeşitli san'atları öğreten, kırallara akıl ve zekâ veren 


“odur. 


Sümer'lere göre Ea, yarı balık, yarı keçi şeklindedir. 
Hem suda hem karada yaşadığı için bu şekilde 
düşünülmüştür. 

İlk insanı da Ea yaratmıştır. Çamurdan yaptığı bir 
cisme can vererek, insanı meydana getirmiş ve bu seb- 
eple de tufan sırasında insanları yok olmaktan kurt- 
armıştır. 

Elli (Enli) - (Süm). (Bk: Enlil) 

Enki (Ea) - (Süm). (Bk: Fa) 

Enlil (Elil) - (Süm) - Büyük tanrılardandır. Hava, 
savaş tanrısı olan Enlil; Yağmur, fırtına, bora ve SU- 
ların da tanrısıdır. Dağlarda oturur, kasırgalar içinde 


-56- 
























e, 
iü 

. 7 
k 


yürür. Önceleri yer yüzü tanrısı iken yavaş yavaş 
“Anu'nun yerini aldı, en büyük tanrı oldu. 


 Emlil'in kutsal bir kazması vardı. O, bu kazma ile 
yeri ve göğü birbirinden ayırmıştır. 
İnsanlara kızmış, sonra barışmıştır. 


A 1 # : ö 7 # 
” Enlil insanların mukadderatını tayin eder. is- 
tediklerine kırallık verir. 


Sümerlerin taptıkları heykellerde Enlil, gür sakallı 
ve boynuzlu taçla tasvir olunurdu. Yanında da tenasül 
tanrıçası olan Nin-lil bulunmaktadır. 


Sümerlerin Enlili, göktürklerin Oğanına Al- 
taylıların Ulgenine, Yakutların da, Ulu Toyun'una 
karşılıktır. Enlili; Zu, Asakhu, Enmeşarru adındaki 
tanrı ayarında üç büyük dev öldürmüştür. Sonra 
oğlunun yardımı ile canlanmıştır. 


© Enmeşarru -(Süm). Büyük bir devdir. Ama aynı za- 
“manda ölüm tanrısıdır. Bunun Zu, Asakhu adanda iki 
“arkadaşı vardır. Enuma Elis destanında üçününde adı 
| geçen. Enlili arkadaşları ile bir olarak öldürmüştü. 
| © En-Urta(in- Urta) - (Süm). Savaş tanrılarındandır. 
“Bu tanrının Lağaşta adı Nin- Girsu'dur. Enlilin in- 
| Sanlara kızarak yaptığı büyük tufanı bu tanrı idâre 
“etmiştir. 
© En-Zu (Nan-nar|, -4Süm) Büyük tanrılardandır. Ay 
Sile temsil edilir. Sümerlerin bu tanrısı, Altaylı'ların 
 Âyata) sına karşılıktır. Arap'lar bu tanrıya (Sin), Hit- 
» itler de (Kaşku) adını vermişlerdir. Ur bölgesinde ot- 
u. 


A 


ururd | 

i En-zu (Zamanı takdir eden, ölçen, kıralların se- 
“ melerini, aylarını ve günlerini hıçkırıklar, gözyaşları 
içinde geçirten) bir tanrıdır. 


i 


Vr 











Tanrıça Nane bir bakımdan bunun kızıdır. Ce- 
hennem tanrıçası (Ereşkiğal) da kızkardeşidir. En- 
zu'nun bir adı da Nan-Nar'dır. | 

Erdenay <- (Al Tanrıların insanlara yaptıkları iy- 
ilikleri haber veren tanrı. 


Erlik Han -(Al) Kara Han'ın oğludur. Yerin altında 
yaşar Orada kara bir güneş yaratmış, onun kara ışığı 
ile yer altını aydınlatmıştır. Erlik Han'ın yer altında 
damı demirden, ocağı balçıktan yapılmış bir sarayı 
vardır. Bunun kapısında gümüşten bir tahtı bu- 
lanmaktadır. Erlik'in kılıcı yeşil demirden, kalkanı 
yassı demirden yapılmıştır. Eğerlenmiş dokuz boğa 
onun emrinde bulunmaktadır. 


Bir tasvirde Erlik korkunç bir ihtiyardır: (Gözleri ve 
kaşları kömür gibi kara, çatal sakalı dizlerine kadar 
uzamış, yaban domuzunun azı dişlerine benziyen bıyığı 
kulakları üzerine yerleşmiş, çenesi tokmağa, boy- 
nuzları ağaç köklerine benzer. Saçları kapkara ve 
kıvırcıktır.) 


Bir Şaman duasında: (Bindiği kara küheylân, döşeği 
kara kunduz derisinden, beline kuşak yetişmez. Göz 





kapağı bir karış, kara bıyık, kara sakalı. Kovası kişi 


göğsünden, kadehi kurumuş kafa tasından kılıcı yeşi! 


demirden kürek kemikleri yassı demirden, dizgini kara 


ipekten, kamçısı kara yılan..) denilmektedir. Bütün ;* 
karaozot'lar,Ötker'ler 4 


fena ruhlar, Körmösler, 
onun idâresindedir.Beş oğlu, iki kızı 


-58- 


vardır, (bk: Erlik han'ın oğulları, Erlik Han'ın 
“ kızları). 
i Erlik Han'ın bulunduğu yer altı âlemi dokuz tab- 
ıkaya ayrılmıştır. Bu tabakaların her birinde fena ruh- 
i. temsil eden birer tanrı vardır ki, onlar daErlik'in 
fi idâresindedir ler. 
“İnsanlar, Erlik'in gazabından korkarlar. Korunmak 
için kurban keserler. Bu kurbanların içinde en makbul 
nı da koyu renkli attır. 
“— Kurbanların derileri öyle yüzülecektir ki, hayvanın 
başı ve ayakları kesilmeden derisi tulum halinde 
uça ıkarılabilsin. Erlik'in kurbandan olan payı bir çatıl ile 
bağlanarak burban yerine dikilir, geri kalan etleri de 
orada bulunanlar yer. 
Kurban kesilirken bir damle kan 
sıçramıyacak. hiç bir kemiği de kırılmayacaktır. 
Kurban kesme töreni şemanizm inancı ve gel- 
| er ekleri içinde yapılır. 
Erlik bir de şöyle anlatılır: 
o Kara Han, yer yüzünde insanlar çoğalmağa 
bağlayınca ilk yarattığı insan kendisinden sonrakileri 
aştan çıkarmaya ve onlara fenalık etmeye çalışıyordu. 
(ara Han buna kızdı, onu yer altına göndererek adını 
Erlik Han) koydu. 
“ Gibili (Girsu) - (Süm) Ateş ve adâlet tanrısıdır. Son- 
ra © tanrılar doğru ile yanlışı ayırt etmek kudretini 
tanrıya vermişlerdir. Bunun üzerine Gibili in- 
nların yaptıklarını, verdikleri kararları inceler, gere- 
se bozardı. Bir adı da Girsu idi. 
iş (Gibili) - (Süm) (Bk: Gibili) 

m - (Süm) Büyük tanrı Anu'nun kapısında Du- 
i ile Gizida adındaki bu tanrı bekçilikle görevlidir. 
MM. (Süm) Kök tanrı büyük Anşhar'ın habercisi 
ve elçisi olan bir tanrıdır. Anşhar'ın ona güveni çoktur. 


-59- 




























etrafa 











Gök Ejderha - Taozim'e göre boşluk dört yöne 
ayrılmıştır. 

Bu dört yönün idâresi tanrılaştırılan birer hayvana 
verilmiştir. Doğu yönünün idâresi de bu hayvandıydı. o 
bölgi bu hayvannı adını taşırdı. Bu ejderha fırtınalar 
yapar, yağmurlar yağdırır, insanlara hastalık gönderir. 
Bunun bir düşmanı vardır ki o da batı yönünü idâde 
eden kızıl kaplan'dır. 

Natürist tanrılardan olan Oğuz'un oğulları ile, bun- 
ların idâresindeki Türk'lerin Ongununun da birer hay- 
van oluşu bakımından taoistlerin taksimi ve 
id'arecileri arasında birer yakınlık görülmektedir. 

Gök Han <- (68) oğuz Han'ın oğlu. Kozmik 
varlıklardan birinin adını taşıyan Gök Han Natürist 
tanrılar kategorisinde yer almıştır. Bu Han'ın idâre 
ettiği yerlerdeki Türk'lerin ongunu Sungurdur. 
Taoist'lerin dört yönü dört tanrı sayılan hayvana ver- 
meleri ile bunların arasında bir yakınlık vardır. 

Göktanrı , (göktü) En büyük tanrıdır. Yakutların 
(Ulu Toyun) una, Altay Türk'lerinin de Ülgenine 
karşılıktır. Bu tanrı gökte altın bir taht üzerinde ot- 
urur. İşi gücü mükâfatlar dağıtmaktır. 

Gramadevata - Bu tanrı eski türk tanrılarındandır. 
Sonraları Hint mitolojisinde yer almıştır. 

Gud - (Et) Gud, Eti dilinci boğa demektir. Eti'lerin 
bu adile tanrı tanıdıkları kutsal boğaları vardır. 

Gudatu -(Süm) Önde gelen Türk tanrılarındandır. 

Gudea - (Süm) En büyük tanrı anlamındadır. 

Gün Han - (0ğ) Oğuz Han'ın oğlu. Kozmik 
varlıklardan birinin adını taşıyan Gün Han Natürist 
tanrılar Kategorisinde yer almıştır. bu hanın idâre 
ettiği yerlerdeki Türk'lerin ongunu Şahindir. 

Taoist'lerin dört yönü dört tanrı sayılan hayvana 
vermeleri ile bunların arasında bir yakınlık vardır. 


-60- 











Haldi - (Ur) Kahredici şer tanrılarından biridir. 
Halkı - (Süm) Bitkilerin tanrılarındandır. 

Hamanni - (Hur ) ön plânda gelen tanrılardandır. 
Haniş - (Süm) Fırtına tanrısının idâresinde çalışan 


- bir küçük tanrıdır. 


Hapantalliyas - (Hit) Koruyucu tanrılardan biri. 
Harziş - (Hit) Koruyucu tanrılardandır. 
Haşamelı - (Hit) Veba tanrısıdır. Aynı zamanda 


i sığırları korumakla da görevlidir. 


Haşenil - (Hit) Tanrılardan biri. 

Huban -(E17 En büyük tanrılardan. 

Hurbi -(E1) Tanrılardan biri. 

Hutran -(El) Bir tanrı 

Hutuini - (Ur) İkinci derecede tanrılardandır. 
İgigi'ler - (Süm) Büyük tanrı Anu'nun idâresinde 


© bulunan bir kısım tanrılardır. Bunlar Anu tarafından 
“verilecek emirleri yerine getirmekle görevlidirler. 


Sümer'lere bu tanrılara da önem verirler. Yıldızlar 
bunları temsil eder. Keldanlı'lar da bunları almışlardır. 

Ilu - Süm) Bu söz tanri adına bir işarettir. Bununla 
tanrı demek istenilir. 

İn- Urta -(Süm)(Bk: En-Urta) 

İr çgöktü7 Göktürk'ler bu adile bir yer tanrısı ka- 


© bul etmişlerdir. 


a - (Süm) Savaşları, hastalıkları insanlara mu- 
sallat eden bir Şer tanrısıdır. 
İragal - (Süm) (Bk: Nergal). 

İrşirra'lar - (Süm, Hit.) Kumarbi efsânesinde adı 


“ geçen ikinci derecede tanrılardır. 


İskur - (Et) Fırtına tanrısı. Bu tanrıya Elamlılar, 


> Asur ve Babilli'ler Adat, Hurri'ler TEŞUP, oHurri'ler 


Dattaş derler. 
İşmekaralı (Ak) Tanrılardan biri. 
İtoga - (Moğ) Daha ziyade moğolların tanıdığı, bazı 


Gi 





Türk boyları arasında da yer alan büyük bir tanrı. 
Kabrides - (El) Büyük tanrılardandır. Bu tanrı 
yetiştirme, büyütme tanrısıdır. 
Kali (Devi) - (Bk: Devi). 


Kambarata - (Kır) Atların koruyucusudur. Tanrı 
ayarında tanınmıştır. 
Kamruşapa - (Süm), İyilik sever tanrılardandır. 


İnsanlara yardımcıdır. 

Kara kaplumbağa - Taoizme göre boşluk dört yöne 
ayrılmıştı. Bu dört yönünü idâresi Tanrılıştırılan birer 
hayvana verilmiştir. Kuzey yönünün idâresi de bu hay- 
vandadır. O bölge bu hayvanın adına taşır. 

Karsa - (El) Tanrılardan biri. 

Kâşku - (Hit) Sümerlerin En-zu, Arapların Sin 
adını verdikleri ay tanrıdır. 

Kayadan - (Yak) Büyük tanrılardan biri. 

Kayra (Kara) Han - (A1) Tanrıların ceddi. Kozmik 
âlem yaratılmadan önce her taraf su idi. Tanrı olarak 
da yanız bu han vardı, nihayet yalnızlıktan usandı. Ne 
yapacağını, ne yaratacağını düşündü. Görünmezlerden 
bir ses ona önünde ne varsa tutmasını söyledi. O vakit 
suların arasından (ak ine) göründü. Iste Kara Han on- 
dan aldığı ilham ile bütün varlıkları yarattı. Kara Han 
yarattığı yemni tam ortasında dokuz elli bir çam ağacı. 
her dalı altında bir adam yaratmıştı. İşte bu adamlar 
sonra türeyen insanların atalarıdır. Samanlara göre 
Kara Hanın, Ulgen, Kızagan. Mergen adında üç oğlu 
vardır. Çok karışık olan Şaman dualarında; bu kızagan 
ile Mergen; Ülgenin emrinde bulunan iyi ruhlar diye 
geçer. 

Ka-Zal O- (Süm, Hit) Kumarbi efsânesinde adı 
geçğen kahraman tanrılardan biri. 

Kergiday - Altaylı'lar Ulgen'e bu adı da vermişlerdi. 
Kuhumban - (BI) En büyük tanrılardandır. Tanrıça 


-69- 








# 
1 

i 
: 


a 


4 


ma” 


'ğı 











“ tanmlarındandır. 


krişna'nın kocasıdır. 

Kındakarbu - (E17 Tanrılardan biri. 

Kırsamas - (E1) Bir tanrı. 

Kızıl Kaplan - Taoizme göre boşluk dört yöne 
ayrılmıştır. Bu dört yönün idâresi tanrılıştırılan birer 
hayvana verilmiştir. Batı yönünün idâresi de bu hay- 
vandadır. O bölge bunun adını taşır. 

Natürist tanrılardan olan Oğuz'un oğulları ile bun- 
ların idârisindeki Türk'lerin Onğununun da birer hay- 
van oluşu bakımından Taoistlerin taksimi ve 
idârecileri arasında bir yakınlık vardır. 

Kızıl kuş - Taoizme göre boşluk dört yöne 
ayrılmıştır. Bu dört yönün idâresi tanrılaştırılan birer 
hayvana verilmiştir. Batı yönünün idâresi de bu hay- 
vandaydı. O bölge bunun adını taşırdı. 

Natürist tanrılardan olan Oğuz'un oğulları ile ve 
bunları idâresindeki Türklerin Onğunun da birer hay- 
van oluşu bakımından Taoistlerin taksimi. ve 
idârecileri arasında bir yakınlık görülmektedir. | 

Kuday - Büyük tanrı anlamına gelir. Moğollarca da 
baş tanrıya verilmiş bir ad. Uçüncü kat gökte oturur. 

Kumarbi - (Süm) En büyük gök tanrılarındandır. 
Teşup bunun oğludur. (Bk: Kumarbi efsânesi). 

Kusuk : Lüvi'lerin fırtına tanrısıdır. 

Lâgamal - (El, Et) Çok tanınmış tanrılardan biri 
olan Fa'nın oğludur. | 

Lâma <- (Süm,Hit) Kumarbi efsânesinde geçen gök 
Kumarbi bu tanrıyı gök kıralı 
yapmıştır. 

Lirgal Narada - (Süm) Büyük tanrılardandır. Bu 
tanrıyı sonraları Babilliler de tanımıştır. 


Lugal - (Et) Bazı Türk boylarınca da bu ad yer 
almıştır. Kıral, Hükümdar ve tanrı anlamlarını 
taşımaktadır. 


Eg. 











Lugal Banda - (Süm) Sonradan Babilli'lerce de 
tanınmış bir tanrıdır. Gılgamış'ın da koruyucusu idi. 

Lugal Kurkura -(Süm) Asıl makamı dağlar olduğu 
için Enlil'e (Ülke Hanı) anlamına olarak bu ünvan da 
verilmiştir. an, 

Mağan Silkilak - (Yak) Atları koruyan bir tanrı 

Malahay (Yak). Yeraltı âleminde suçlu insanların 
cezalarını tertip eden tanrı ayarında hâkimler hey- 
etinden biri. 

Manyos - (El) Cehennem tanrısı. 

Mergen (Al) Büyük tanrılardan biri. Bir bakıma 
göre Kara Han'ın oğlu, Ülgen'in kardeşidir. 

Minki O- (Süm) Kumarbi efsânesinde adı geçen 
tanrılardandır. 

Mucera - (A1) Yoksulları koruyan tanrı. 

Mummu - (Süm) İlk varlık olan ve Tiamat adını 
taşıyan tuzlu sularla, Ap-su denilen tatlı sulardan 
Mummu meydana geldi. Tanrıların da çoğu yine bun- 
dan türemiştir. Sümer'lerin bu inanışları sonradan Ba- 
billi'lere de geçmiştir. 

Mut - (Süm) Saadet bereket, uğur tanrısının 
vasıflarından biridir. 

Nabu - (Et) Kahraman tanrılardan biri. Sümerlerin 
de yazı ve bilgi tanrısıdır. 

Nahhunt - (El) Güneş, ışık ve adâlet tanrısı. 

Nalaini -(Ur) İkinci derecede Tanrılardandır. 

Nan-nar (En-zu) (BEİ, Süm) (Bk: En-zu) 

Napirtu ( Napır) El) Tanrılardan biri. 

Napsa -(El.) Tanrılardan biri. 

Naruti - (El) Büyük tanrılardan biri. 

Nergal (İrregal), o- (Süm) Cehennemin ve ka- 
ranlıklar âleminin tanrısıdır. Cehennem tanmçası 
Ereşkiğalın kocasıdır. Büyük tufanda çok hid- 
detlenmiş ve (Utanapiştim)in gemisinin serenlerini ko- 


-64- 

























parıp atmıştır. Nergal'ın bulunduğu yer yedi kat du- 
varla çevrilmiştir. Her duvarın kapısında zebâniler 
bekçilik etmektedir. Yine burada bulunan (Edimnu) lar 
da kanatlı elbiseler giyer, çamur, toz ve toprak yerler. 
* Nerik -(Et) Fırtına tanmlarındandır. i 
Nin-girsu - (Süm) Lâgaş'ın bir semti olan Girsu'nun 
tanrısıdır. Bir efsâneye göre Enlil'in ilk evlâdı olan 
(Nin-Uras) tan başka değildir. Savaşçı bir tanrıdır. 
Kartal kanatlıdır. Sağ elinde (Ur-sar) denilen aslan 
başlı bir topuz taşır, uzun sakallıdır. Başında boynuzlu 
taç vardır. Hayvanlar tarafından çekilen arabası ile yer 
yüzünde dolaşır. Düşmanlarını topuzu ile öldürür. 
Karısının adı (Bo) dır. (Bk:Bo). 
Buna Lâgaş-ta Nin-girsu denildiği gibi, Elâmlılar 
(İn-Şuşinak). Kiş'te (Zabba), Dilpat şehrinde (Uraş) 
derlerdi. 
© Nin-gişzida - (Süm) Yeraltı tanrısıdır. Karanlıklar 
âleminde oturduğu halde, her şeye güneş gibi hayat ve 
rahatlık verir. Suyun ve sağlığın, yılanların da 
tanrısıdır. İnsanlarla tanrılar arasındaki münasebeti 
düzgün yöneltmek üzere, zaman zaman yer yüzüne 
çıkar. O vakit kendisine bir ejderha arkadaşlık eder. 
© Ninip - (Süm) Gezegen yıldızlar tanrısı, Asur'lar da 
bü tanrıyı olarak büyük tanımışlardır. 

Nin karak - (El) Tanrılardan biri 

Nin-marki -(Ak) Tanınmış tanrılardandır. 
“ Nin-Uraş -Süm) Enlil'in oğlu. Sonra güneş tanrısı 
olmuştur. İlk baharın güneşi ile bu tanrı temsil edilir. 
Nin-Uraş, babası Enlil'in cesedini ellerinde tutan dev- 
lerin üzerine yürüyerek, onlara perişan etmiş, böylece 
babasının intikamını almış, devleri arabasına zin- 
cirlemiş, Enlil'in cesedini kurtarmış ve yeniden hayata 
© kavuşmuştur. Buna Nin-girsu denildiği gibi bir adı da 
Nin- Urta dır. 


85. 














Nudimmu - (Süm) Büyük Tanrı Anu'nun oğlu 
(Enüma Elis) destanında bunun için: (Tanrı a vi 
dimmu'yu kendi tasviri ile doğurdu) denilmektedir. 

Oba - (Al) Şamanlar, tanrılara genel olarak bu adı 
vermişlerdi. Bir koyun koruyucu ruhunun veya bir 
tanrının bulunduğu yere de oba denir. 

Odine - (Al) Şamanistlere göre insanların saadetini 
rahatlığını koruyan ateş tanrısı. Bu tanrı aileleri de ko- 


rur. 

Oğan - (Göktü) En büyük tanrıya verilen ad. Bu 
tanrıyı yerin tam ortasına dikilmiş büyük bir çam 
ağacı da temsil eder. Çünkü Oğan orada bulunurdu. 
Yakutlar bu büyük tanrıya Ulu Toyun, Altaylı'lar 
Ülgen adını vermişlerdir. . Sümerlerin Enlili 
ayarındadır. 

Okto Han - (Yak.) Yer-su'lar arasında ileri gelen ve 
vin ayarında bulunan ruhlardan biri. Dağ başında ot- 
rur. | 

Ongol - (Bk: Tengere Kaan: 

Orangay -(Yak.) Büyük ve yaratıcı tanrılardan biri. 
. Oze Gök - (Göktü.) En büyük tanrı. Bütün 
de iz yaratıcısı ve hâkimi, 

zen Han - En büyük tanrı ol i , 'ni 
ilan Hin seki, yü olan Han Tengere'nin 

b - (El) Tanrılardan biri. 

apsukkal - (Süm.) Yılanların tan vleri 
insanları kötü ruhlardan sağ ere 

iş) - (Hit) Tanrılardan biri. 

ushan oO- (Süm) Rahatlık, bereket tanrısıdır. 
Çobanları ve hayvanları korur. Bu Türk tanrısı b 
radan Hint'lilere geçmiştir, 

Ramman -(Süm) Adat'ın başka bir adıdır. 

, Rudra - Eski bir Türk tanrısıdır. Sonradan 
Hintliler bu tanrıyı alarak (Çiva) adını vermişlerdir. 


-66- 

































Bu tanrının; Türklerde ve sonradan Hint'lilerde görevi 
çoktur: İnsanlara iyilik eder, güzeldir, kuvvetlidir. 
Ama vahşi, hâin tarafları da vardır. 

“ Beraberinde bulunanlarla yere iner, kendisine karşı 
gelenleri oklarıyle öldürür, Ona uyanlara neşe, ra 
hatlık verir. Hekimliği de bildiği için bin çeşit kadar 
ilâcı vardır. Rudra fırtınaların, dağların ve ormanların 
da tanrısıdır. 

Sabıray - (Ya.k) Yeraltı âleminde suçlu insanların 
cezalarını tertip eden tanrı ayarında hâkimler hey- 
etinden biri. 

© Sarı (Kara) Han - (Göktü.) Büyük tanrının Ak Han, 
Kızıl Han, Sarı (Kara) Han, Yeşil Han adında dört oğlu 
vardır. Bunlar renklerle ve hanlıklı vasıflandırılmış, 
tanrı sayılmıştır. Türk yurdunun dört yönde bulunan 
bölgelerini bunlar idâre ederler Yafes'in dört oğlu Çiğil 
(Keçi, Koyun), Barscar (Kaplan ve Bars), Tünük (Do- 
muz), Amlak (Horoz) adlarından alınarak; Koyun ili, it 
ili, Kuş ili, Domuz ili adlarını taşırdı. Buralarda oturan 
Türk'lerin Ongunu da bu adların ifâde ettiği hay- 
vanlardır. Yıldı bir defa kendilerini idâre eden han 
adına bu hayvanlardan kurban keserler. Ongunu do- 
muz olan (Domuzili); Sarı Han'ın idâresi idi. Her yıl 
kışın ortasında Sarı Han adına bir domuz yavrusu kur- 
ban ederlerdi. 

© Şamanist Türk'lerin renk adını taşıyan, yurtlarını 
temsil ve idâre eden bu dört hanına karşılık, Taoizm 
“çevresine giren Türkler de dört yönü dört hayvanın 
idâre ettiğini kabul etmişlerdir. 

Sarru - (Süm) Sümer kadrosunda yer alan bu 
tanrının adı, Keldan lıların büyük tanrısı Marduk'a da 
ikinci bir ad olarak verilmiştir. 

Saspunas - (Et) Fırtına tanrılarındandır. 
Sebitu - (Ur) İkinci derecede tanrılardandır. 


-6077- 














Selardis - (Hit) Tanrılardan biri. 

Sin - Sümer'lerin ay tanrısına Arap'lar bu adı ver- 
diler. Bu tanrı insanların tartı ve ölçü işlerini de kon- 
trol ederdi. 

Sotrol - (Bak: tengere Kaan) 

Suiyesi -(Al) Su tanrısıdır. 

Sulikatte (Et) Tamarmara nehrinin tanrısı. 
Ağaçtan bir AN üzerinde durmaktadır. Sağ elinde 
gümüş bir kılıç, sol elinde bir insan kafası vardır. 

Suma -(Süm) Tanrı anlamına gelir. 

Sustuganah - (Yak) Büyük tanrı Ulu Toyun'un bir 
adıdır. 

Şamaş - (Süm) Sümer'lerin güneş tanrısı Babbar'a 
Araplar bu adı vermişlerdir. (Bk: Barbar). Kanatlı 
güneş bunun senbolüdür. 

Şandaş - (Bk: Dattaş) 

Şapak - (El) Tanrılarından biri. 

Şara - (Süm) Umma bölgesinin yeşillik tanrısıdır. 

Şarrumma - (Hur) Büyük tanrılardandır. 

Şimege - (Hur) Güneş tanrı. 

Şullat - (Süm) Fırtınaların tanrısıdır. Bu tanrı Ba- 
billi'lerce de tanınmıştır. 

Şumukan - (Süm) Babilli'lerin de kabul ettikleri bu 
tanrı Sümer sürülerinin ve çocukların tanrısıdır. 


Takiti - (Süm, Hit.) Kumarbi efsânesinde geçen 
tanrılardandır. 
Talay han - (Yak.) Yer-su'lar arasında ileri gelen ve 


tanrı âyarında bulunan ruhlardan biri. dağ başlarında 
otururdu. 
Taşgaşit - (Al) Talih ve kader tanrısı. 


Tarhan - (Süm) Ekin ve ziraat tanrısıdır. Büyük 
tanrılardandır. 
Tarhunza - Lüvilerin tanrılarındandır. Teşup'un 


yerini almış, fırtına tanrısı olmuştur 


-68- 



































- Tarila - (Yak.) Yeraltı âleminde suçlu insanların 
ezalarını tertip eden tanrı ayarında hâkimler hey- 
ğ ti den biri. 
” Telepinu O- (Hit.) Güneş tanrıçası Arinna'nın 
oğludur. Bolluk ve bitki tanrısıdır. Kışın yer altına gi- 
ince; bitkiler kurur. bereket kalmaz. İlkbahar olunca 
vi en çıkar, bitkiler hayat bulur, bereket artar, her 
seyde yeniden hayat başlar. Telepinu bir bakımdan da 
büyük fırtına tanrısının oğludur. 
Temti - (El) Tanrılardan biri. 
'Tengere Kaan - (Uy) Altaylı'ların Ülgen'idir. 
pon yaratan, idâre eden büyük tanrı. göklerin en 
yüksek yerinde oturur. Obür tanrılar daha aşağı kat- 
arda bulunur. Bütün tanrılar onun emrindedir. ten- 
ere Kaan'ın iki yardımcısı vardır. Sağında Ongol, so- 
. da Solrol adındaki tanrılar bulunurdu. 
(Yerebatan kâfirler göğe; Tengeri derler. Yine bu 
adamlar büyük bir dağ, büyük bir ağaç gibi gözlerine 
ulu görünen her şeye Tengeri derler. Bu yüzden bu gibi 
Şı eylere yöğünürler (Secde derler): Yine bunlar bilgin 
kimselere Tengerigen derler) : (Divan-ı Lügat üt Türk 
tercümesi.) Cilt: 111). 
TEŞUP - (Hit) Büyük bir tanrıdır. fırtınatanrısı da 
sayılır. Hepat'ın kocasıdır. Urartular bu tanrıya 
1 eşupa, Etiler; İskur, Elâmlılar; Adat, Sümerler; 
Ramman der ler. Teşup'un babası Kumarbi'dir. Teşup; 
a lurricedir. Teşup, bir elinde ışık, öbüründe balta, be- 
linde kılıç olarak tasvir edilir. 
Tinia - (Etr) En büyük tanrılardandır. 
'Tiriyas - (Ur) Kahredici şer tanrılarından biri. 
Tirs - (BI) Tanmlardan biri. 
— Tor - Kuzey Türklerinin yıldırım tanrısıdır. 
Toyer - (Yak) Yeraltı âleminde suçlu insanların cez- 
alarını tertip eden tanrı âyarında hâkimler heyetinden 
l 


-69- 








bir. 

Tuiyesi - (A1) Dağların sahibi, dağ halinde tanınmış 
bir tanrı. 

Turani - (Ur) İkinci derece tanrılardan biri. 

Turko - (Süm) Fırtına tanrılardandır. 

Turmuş -(Etr) Kudretli tanrılardan biridir. 

Turun - (Al) Kahraman bir tanrıdır. Dünyayı 
yıkmakta olan Andalamuş adlı korkunç canavarı bu 
tanrı öldürmüştür. 

Uduran (Huduran) - (El) Tanrılardan biri 

Ugus (Tugus) - (Al) Saman dualarında adı geçen bir 
tanrıdır. Bir inanışa göre de ilk tanrı sayılan Kara Han 
bundan türemiştir. 

Ulu Toyun - (Yak) En büyük tanrıdır. Her şeye 
hâkimdir. Bütün yaratıkların kaderi onun elindedir.bu 
büyük tanrıya Sümer'ler Enlil, Göktürk'ler Oğan, Al- 
taylılar da Ülgen adını vermişlerdir. Mücadelecidir, 
İnsarlara kederi de, neşiyi de o verir. Herkes ondan 
korkar ve şerrinden emin olabilmek için kurbanlar ke- 
serler En makbul kurban da başı kara ve alnında bey- 
az yı'dız bulunan danalar ve taylardır. 

Upurkupak -(El) Tanrılardan biri. 

Uraş - (Süm) Bir adı da En - Urta olan Nin - gir- 
su ya; Sümerler Bilpat şehrinde bu adı vermişlerdir. 

Utu - (Süm) Güneş tanrısı. Adâlet tanrısı da sayılır. 
bi Sümerlerce bir adı Babbar'dır. Arap'lar ise Şamaş 

erler, 

Ülgen - (Al) Kara Han'ın oğludur. Her şeyi yara- 
tan, bütün işi iyilik olan büyük tanrıdır. Bunun dört 
oğlu (Bk: Ülgen'in Oğulları), Dokuz veya iki kızı vardır. 
(Bk: Ülgen'in Kızları). 

Ulgen göklerin Kara Han'dan sonra en yükseğinde 
ay, Güneş, ve yıldızlar'dan daha üst katta karısı ile ot- 
urur. Ülgen'in burada altın bir tahtı bulunur. Sa- 


-70- 























rayının kapısı da altındandır. Onun bulunduğu kata 
varabilmek için dokuz engel vardır. Ancak erkek 
Saman'lar beşinci engele kadar varabilir, ondan 
ötesine geçemezler. Bundan sonraki katta oğulları ot- 
urur. Daha sonraki katlarda Suylap'ın oğlu Sarı Han, 
Cennet, Süt gölü ile tanrıların insanlara göndereceği 
elçiler bulunmaktadır. 

» Ülgen'in yeraltında oturan kızları da ateşi icat 
” Ülgen adına çok törenler yapılır. çünkü o her şeye 
hâkimdir. Göktürkler, Ülgen'e (Ogan) yahut (Gök 
Tanrı), Yâkut'lar (Ulu Toy'un), Altaylı'lar bazan da 
(Gergiday) demişlerdir. 

© Şaman dualarında Ülgen'e Akayaz, Ayazkan adları 
da verilmektedir. Ülgen göklerin de tanrısıdır. (Ebe 
kuşağını yaratmış, insanların, hayvanların kaşlarını, 
kirpiklerini ve göbeğini yoktan var etmiş, insanlar için 
yaylalar, çimenler, sıcak yuvalar yaratmıştır.) 
Yıldızları idâre eder. Gök gürültüsünü ve yıldırımları 
yapar. : | 

» Ülgen için (Üstügü) adı verilen kurban törenleri 
yapılırdı. (Parılğı) denilen kurbanın en makbulü de 
beyaz at veya üç yaşındaki kısraktır. 

© Kurban törenleri; üç, altı, dokuz veya oniki yılda bir, 
ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde yapılır. 

» Kurban törenlerini Şaman'lar idâre eder. Çok in- 
sanların toplandgı bu törenlerde Şaman'lar Ulgan'in 
insanlarına nâil olmak için dualar eder. Avların 
başarılı geçmesi ve koyunların sütlerinin bol ve otların 
bereketli olması, çocukların iyi yetiştirilmesi ve in- 
sanların rahat etmesi istenilirdi. 

At kurban edilirken ön tarfı eski ateşte, arka tarafı 
ise yeni ateşte kaynatılır. Eski ateşte kaynatılmış et, 
güneşe doğru çevrilerek yine bu ateş üzerinde kurbanı 


Hi. 








yakmak töreni yapılır. Şâyet duman göklere doğru 
çıkarsa kurbanı Ülgen'in kabul ettiğine hükmedilirek 
öteki etlerle ziyafet verilirdi. Etin en iyi tarafı Şaman'a 
ayrılır. Yeni ateşte pişirilmiş et yendikten sonra kur- 
banın artıkları ile bu kurban için kullanılmış bütün 
âletler yakılırdı. 

Yalpagan - (A1) Göklerde yaşayan yedi başlı bir şer 
tanrısıdır. o, çok defa ayı yemiş ise de büyük Tanrı 
Ülgen geri almıştır. Bazan yıldızları da yer ve 
parçalarını yere tükürür. | 

Yarri - (Hit) Savaş ve veba tanrısı. İyi insanları veb- 
adan korur, savaşlarına yardım eder. Veba hastalığı 
olduğu zaman ona yalvarılır. Kurbanlar kesilir. Eğer 
bu yapılmazsa musallat edeceği veba hastalığı in- 
sanları sürüp götürür. 

Yeşil Han - (Göktü) Büyük tarının Ak Han, Kızıl 
Han, Sarı (Kara) Han ve Yeşil Han adında dört oğlu 
vardır. Bunlar renklerle ve hanlıklarla 
vasıflandırılmış, tanrı sayılmıştır. Türk yurdunun dört 
yönde bulunan bölgelerini bu hanlar idâre eder. Bu 
bölgeler Yafes'in dört oğlu olan; Çigil (Keçi, koyun) 
Barscar (Kablan, Bars), Tünük (Domuz), Amlak (Ho- 
roz) Adlarından alınarak; Koyun ili it ili, Kuş ili, Do- 
muz ili adlarını taşır. Buralarda oturan Türklerin On- 
gunu da bu adların ifâde ettiği hayvanlardır. Yılda bir 
defa kendilerini idâre eden han adına bu hayvandan 
kurban keserler. Ongunu keçi olan (Koyun ili), Yeşil 
Han'ın idâresinde idi. Her yıl ilk baharın başında Yeşil 
Han adında bir koyun yavrusu kurban ederlerdi. 

Şamanistlere Göktürk'lerin renk adını taşıyan ve 
yurtlarını temsil ve idâre eden bu dört hanına karşılık, 
Taoizm çevresine giren Türk'ler de dört yönü dört hay- 
vanın temsil ve idâde ettiğini kabul etmişlerdir. 


A 









Yıldız Han < (08) Oğuz Han'ın oğlu. Kozmik 
varlıklardan birinin adını taşıyan yıldız Han; Natürist 
tanmlar kategorisinde yer almıştır. Bu Hanın 
“dâresinde bulunan Türk'lerin Onğunu (Tavşancıl) idi. 
Taoiştlerin dört yönü dört tanrı sayılan hayvana ver- 
meleriyle bunlar arasında bir yakınlık vardır. 

” Zabbaba - (Süm) Kiş şehrinin fırtına tanrısı. 
Önceleri Mezopotamya'dan gelmiştir. Zappana adıyla 
veba tanrısı olarak ta tanınımıştır. Bir adı da En - 
Urta olan Nin- girsu'ya bu ad verilir. Hurrice adı 
amina - (Hit) Büyük fırtına tanrısı, Hitit lerde 
fırtına tannları çoktur. Bir tane büyük fırtına tanrısı 
vardır. Geri kalanlar onun oğullarıdır. Zaluinisa 
(Zıppalanuisa) adında karısı vardır. 

© Yit Ariyas - (Hit) Koruyucu tanrılardandır. 

© Zu -(Süm) Kuşların ve fırtınaların tanrısı sayılmış 
hk ir devdir. 








TI 
TANRIÇALAR 


Allat -(Süm.) (Bk: Ereşkiğal). 
© Amagat - (Yak) Tanrıçalardan bazılarına bu ad ver- 


Ana Maygıl - (Al. yak) Koruyucu tanrıçalardandır. 
Altaylı'lar bunu ana) diye tanırlar. 

Anatu - (Süm) Büyük tanrı Anu'nun karısı olan bir 
tanrıça. 

Andarkan - (Yak) Bitkileri koruyan tanrıçadır. Bu 
adı taşıyan bir de ateş tanrısı vardır. 

Antum - (Süm) İştar'ın öbür adı. 

Anunni '- (Ak Bu tanrıça sonraları İştar'ın adını 
almıştı. Ağada şehrinin koruyucusudur. 

Arinna - (Hit) Güneş tanrıça. Bu tanrıçanın asıl 
adının ne olduğu bilinmiyor. Ancak tapınağının bur- 
lunduğu Arinna şehrinin adı bu tanrıçaya sonradan ad 
olmuştur. Büyük fırtına tanrısının karısıdır. Arınna 
bütün işleri düzenler, kıralları tâyin onun baş rahibi 
sayılır. Her işinde ona hesap verirdi. Üç çift gözü 
vardır. 

Aruna - (Hit) Deniz tenrıçasıdır. 

Aruru (o - (Süm) büyük tanrıçalardandır. Bir 


-74- 



























efsâneye göre bu tanrıça büyük tanrı Anuyyu ya- 
ratmıştır. Sonradan Keldanlılar da bu tanrıçayı 
almışlardır. 

Astarte - (Bk: İştar) 

Ayzıt - (Yak) Yâkut Türklerinin Ayzıt adında bir 
tanrıçası vardır ki bu tanrıça Yunanlıların Afroditi 
'gibi güzellik tanrıçasıdır. Ancak onun gibi fuhşu değil, 
namusu temsil eder. 

Bir kadın doğuracağı vakit Ayzıt; tarla, çiçek ve 
yemiş perilerini alarak lohusanın yanına koşar. Bu 
periler ile üç gün üç gece lohusanın başında kalarak 
ona hizmet eder. Süt gölünden getirdiği damlayı 
çocuğun ağzına damlatır ki bu damla çocuğun ruhu 
olur. çocuk doğduktan ve süt damlası ile kutlandıktan 
ig onra Ayzıt'ta perilerini alır, gider. 
© Ayzıt ancak namusunu muhafaza etmiş kadınların 
lohusalığına gider. 
© Namussuz kadınlara, ne kadar yalvarsalar, ne ka- 
dar kurban kesseler yine gitmez. 

Ayzıt için yazın ve kışın törenler yapılardı. 
© Ayzıt bir de şöyle anlatılıyor : 

(Ayısıt : yaratıcı, bereket ve refah sağlayıcı dişi ruh- 
lar zümresine denir. Bunlardan kimi insan yavrularını 
ve kadınları, kimi de hayvan yavrularını ve dişi hay- 
vanları korurlar. Ayısıt'lar, dağınık halde bulunan 
“hayat unsurlarını toplayıp birleştirir ve (Kut) yaparlar. 
Bu kut denilen nesneyi ana karnındaki çocuğu üfler. 
Böylece çocuğa can verirler. gebe kadınlar daima bu 
ruhların himayesi altında bulunurlar. Kuğu kuşları 
“Ayısıt'ların timsali sayıldığı için bu kuşlara dok- 
'unulmaz. Yâkut'ların inanışlarına göre Ayısıtlar 


iğ 











Sile ve ie beyaz kısrak suretinde inerler 
ön ve ruklarını kanat gibi kullanırlar. İnsanlar, 
yerle. ha a lar yaz günlerinde güneşin doğduğu 
güneşin d arı koruyan Ayısıt'lar da kış günlerind 
Ayısıt ni a rde, bulunurlar. Yâkut ları 
i alangara : put) yapıp ke | 
a PLAN Kısır kadınlar Gi yy 
ei ua ederler. Gebe kadınlar doğum gü e 
vi in zaman odalarını ve evlerinin e ie. 
Gi i aya çalışırlar. Komşu çocuklarına ve EN 3 
ai a karşı şefkat gösterirler ve onları e 
KER yat geldikçe herkes güler yüzlü oy- 
> ee : Abdülkadir inan ağ 
aalat - Arapların Baalat a 
| at adını ikleri 
e Elamlı'lar Belit derler, Bm bu 
> - Nin-lil ayrıca tenasül tanrıçasıdır a in 
- (Süm) Anu'nun büyük kı ve Gin 

Rand, Bereket, bolluk Yan ır 
w m Hastaları iyi > tan Mi e da 
ii a açtıkları yaraları sarar. Yedi ikiz kızı andır 

Di i ya; Haburabi zamanında (Nin-karak), Kasi e 
a e ili 

Damkina i | | 
karısıdır.. Güm) Tanrıçalardandır. Ea'nın 
D. 5 may - (Hit) Tanrıçalardan biri. 

ezdi r ve yeraltı âleminin büyü 
in Neye kanar Dümunlnn. yüzünden 

ei | uş, İ I vi | 
setmıştı. Bunun bir ii da İp em hap- 
Gatüm tüğ - o(Süm) Ön 


pilânda gelen 


-76- 



















tanrıçalardandır. 

“ Gula - (Bk: Bo). 
© Gulş -(Süm, Hit) Kumarbi'nin oğ 
“ianrıçalardandır. 
—Günana - (Al) 


luna hizmet etmiş 


Göğün altıncı katında ilk dede olan 
Ayata, yedinci katında da ilk nine olan bu günana ot- 
urur. Günana hem de güneş tanrıçasıdır. Bu bakımdan 
hayat veren bir tanrıça sayılır. | 

” Hepat (Hebe) - (Süm, Hur) Büyük 
tanrıçalardandır. Fırtına tanrısı Teşup'un karısıdır. 
© İlinesi - (A) Eski tanrıçalardandır. Büyük tanrı 
Ülgen'in kadrosunda yer almış bulunmaktadır. 

© imina - (Süm) Bu Türk tanrıçası Bâbilli'lerce 
tanınmış, sevilmiştir. 

© İnnane - (Süm) Tenâsül 
sayılan İştar'ın öbür adı, 
© İn- Şuşinak - (EV Tanmların insan şeklinde 
düşünüldüğü devirlerde çok tanınmış bir tanrıçadır. 
“Kozmik âlemin yaratıcı, yer ile göğün tanrıçası sayılır. 

— İşhara a- (Süm) Destan kahramanı gılgamış bu 
tanrıçayla evlenmişti, Bâbilli'lerce de tanınmıştır. 
© İştar - (Süm) Nane, İn 
almış olan bu tanrıçaya 


ve bereket tanrıçası da 


nane, Nani, Nanea gibi adlar 
| İştar adını Araplar vermişti. 
“En-zu'nun kızı. Ereşkigal'in kız kardeşi idi. Bazan 
büyük tanrı Anu'nun Kızı, bazan da karısı olarak 
“ görünür. Tenâsül ve şehvet tanrıçasıdır. İyiliği sever 
bir tanrıça olmakla beraber biraz da kandırıcı, kıskanç 
Keldan ülkesinde de aşk tanrıçası idi. Iştar 
tanınmıştır. Sümer kahramanı 
erek kandırmak istemişse de mu- 
tüt'ler, İştar'a; Şamuha, Hurri'ler 


idi. Asur ve 
© savaş tanrıçası dahi 
© gılgamış'ı sever görün 
vaffak olamamıştır. Hi 


11- 











de Şauşka derler. 

Keldanlı'lara ait bir tabletin Transkripsiyonu şöyle 
açıklanmaktadır : | 

(Bu memlekette doğan her bir kadın, ömründe bir 
kere olsun, İştar'ın tapınağına giderek orada bir zaman 
oturacak, yabancı bir erkekle bir kere olsun görüşecek. ) 
Namuslu kadınlar tapınağın içine kadar girerek bu 
tarz da ibâdet etmekte haya ederlerdi. Çünkü orada 
toplanan kadınlar sedirin üzerine dizilip otururlar, 
bunlardan her hangisini erkek beğenirse onu götürüdü. 
beğenildiğini anlatmak için de kadının dizi üstüne Al. 
tun, Gümüş veya bakır para konulurdu. Bu para kutsal 
olduğu için kadın teklifi red edemezdi. Ama bundan 
Ge o kadına hazineler verilse kimseyle görüşmezdi 
(dl) 


Dâire içinde sekiz köşeli yıldız bu tanrıçanın senm- 
bolüdür. 

(İştar - kendisine çocuk, çoban, efendi de denen - 
Temmuz'un anası, yahut karısı, yahut sevgilisidir. 
Temmuz bazı efsânelere göre bir yaban domuzu, başka 
bazı efsânelere göre de İştar'ın kendisi tarafından 
öldürülür, cehenneme iner. İştar ağlayıp sızlark. Gidip 
onu (karanlıklar evinde, bir kere içine girilince kim- 
senin geri gelmediği evde) aramak ister. onu ce- 
henneme bırakırlar. 

(1) Sümer'lerin İştar'ı ile Yâkut'ların Ayzıt'ı güzellik tanrıça'larıdır 


ama. İştar havai aşkı ve ihtirası. Ayzıt ise güzelliği ve namusu tem- 
sil eder. 


bunlara karşılık olarak hemen her miletin mitolojisinde güzellik ve 
aşk tanrıçaları bulunmaktadır. 
Bunların içinde ünlü olarak Yunanlı'ların Afrodi'i, Romalı'ların 





Venüs'ü, Mısırh'ların Semiramis'i, İskandi navyalıların gelione'si 
Almanların Feraya'sı ile Lilith'i. Hintlilerin madanası görülürse de 
bunların çoğu temiz aşk ile bayağı kadınlık ihtisaslarını bir arada 
temsil etmektedirler. 


-78- 



































iri rken, uru- 
kat yedi katının her birinden geçer ez 

J N. bir. parçasını vermek zorundadır. Böylece de a 
hennem tanrıçasının karşısına çırıl çıplak sa ö 
'Kıraliçe kendisin hapsedip alıkoyar. İştar mahpus tek 
1 oprak kurur, kısırlaşır. Yer yüzünde arzu, k l 
namına bir soy kalmaz. İnsanlarla hayvanlar yok ot 
“acaklardır. Kurbansız kalmaktan korkan tanrılar A 
hennem tanrıları nezdinde teşebbüse geçerler. İşta 
“serbet bırakılır ve dirilen Temmuz da yanında la 
halde yer yüzüne döner. Daha sonraki bazı metin ön 
zöre genç tanrı Temmuz'un yarısı aşk tanrıçasına, O hi 
“yarısı cehennem tanrıçasına âit olacaktır) dinler tarihi 
— Samih Tiryakioğlu. | 
adi : Süm) Hukuk işlerine bakan bir tanrıçadır. 
Kiş bölgesinin de tanrıçasıdır. im İbi | 
i üni - (Hit) Sağlık kıraliçesidir. Hastalara 
şifa verir. Kr k ön almış 
bele - (Hit) Anadolu bölgesinin çok 6 
mçandır. Cıvar milletlerden de bu tanrıçayı 
iy kabul edenler vardır. | | 
i Ni - (EV Büyük tanrı Khumban ın 
“Elamlı'ların çok saygı Bökieriği bir tanrıçadır. Hin 
li'lerde de bu ad ile bir tanrı vardı. çi i m 
i  irisa - (EL) Ana tanrıçadır. Büyük tanrı Hubanın 
'karısıdır. | 
ilama - (Hit) Hitit'lilerin başkendi olan Hattuşaşın 
koru tanrıçasıdır. LE yaRtıli 
k Lt (Süm) Fakirler tanrıçasıdır. Babillilere göre 
bu tanrıça sonraları korkunç bir yabani hayvan 
M (Hit) İkinci derecede sayılan bir tanrıçadır. 
“Kumarbi'nin oğluna lir N di 
© Maliya -(Hit), Tanrıçalardan biridir. d 
| oi - Büyük firtına tanrısı ile, güneş tanrıça 


-79- 











Arinnalnın kızıdır. 

Milita a- (Süm) İştar'ın başka bir adı. 

Nalboyay - (Yak) Büyük ve 
tanrıçalardandır. 

Nane - (Bk: İştar) 

Nina - (Süm) Nün-girsu'nun yanında bulunur. Nina 
kuyalar, suyolları tanrıçasıdır, Ea'nın kızıdır. Ea'ya 
yapılan müracaatları cevaplandırı, onun sözcülüğünü 
yapardı. Rüyaları yorumlar, geleceğe ait haberleri ve- 
virdi. bu sebeple kendisine (Talih anası) denildiği gibi 
(Kutsal Dağ anası) adı da verilirdi. Nisaba'nın kız 
kardeşidir. Bir havuz ortasında balık şeklinde ci- 
simlendirilmiştir. 

Nın- Harsağ - (Süm) Dağ tanrıçasıdır. Bunun için 
kendisine (Dağ Hatunu) da denirdi. Tahtı yüksek kay- 
alar üzerinde bulunur. Tanrıların anası sayılardı. En- 
ilin karısı ile akraba idi. Tanrıça kutsal süt ile 
çocukları, prensleri emzirirdi. Kiş bölgesinin de 
tanrıçasıdır. Bir adı da Nin- Mah'tır. 

Nin-Karakter - (Süm) (Bk: Bo) 

Nin-lil (Belit) - (Süm) Tenasül tanrıçasıdır. Buna 
Araplar Baalat derlerdi. 

Nin- Mah -(Süm) (Bk: Nin- Harsağ) 

Nin- sun - (Süm) Sümer kahramanı Gılgımış'ın 
anası olan tanrıça. Yabâni inek şeklindedir. 

Nisaba O- (Süm) Bereket, bolluk tanrıçasıdır. 
Ninanın kız kardeşidir.  Umma bölgesinin de 
tanrıçasıdır. Sazları o yetiştirirdi. Nisaba, ağaç dal- 
larından bir yığın üzerinde oturur, saçları saz 
kamışlarından omuzları üzerinde dalgalanır. Elinde de 
su kaynayan bir vazo bulunur. Sümer'lere göre buğday 
tarlalarana bereket ve bolluk veren Nisaba'dır. Uğurlu 
yıldızları da o bilir ve bildirirdi. 

Siduri - (Süm) Bu tanrıça Babilli'lere de geçmiştir. 


-80- 


yaratıcı 





























| 
. 


“Bunun görevi; her gün doğudan batıya sefer eden 
güneş, son batı noktasına geldiği zaman yorgun bir 
halde bulunur. Siduri, güneş'e bir içki sunar,güneşin 
yorgunluğu gider, ertesi günü seferine çıkar. 

© Sin -(Bk: En Zu) İ i 

© Suvaliyatta - (Hit) Fırtına tanrısınnı yakınlarında 
bir tanrıça, Wi yaf 
rn Nene - (Süm) Bu tanrıça yılan gibi zehirli, 
soğuk ve kötüdür. Çok da yalan söyler, ona hiç 
“güvenilmez. 

> Miamat a- (Al) İlk büyük varlık olan bir tanrıçadır. 
Kingo adındaki dev bunun ikinci kocasıdır. (Bk: Koz- 
mik âlemin yaradılışı). Buna Ummukhudur da derh- 
lerdi. Bitkilerin yetişmesini de bu tanrıça sağlar. 

© ran - (Eter) Güzellik tanrıçası. 

Tuscut - (Süm) Ormanların, ağaçların tanrıçasıdır. 
Umay - (Al, Yak) Çocukları, hayvan yavrularını ko- 
ruyan bir büyük tanrıçadır. 

© Ummu khudur - (Al) (Ek: Tiamat) 

© Vurusemu - Eski Hitit'lerin Büyük tanrıçasıdır. 

© Zintuhis - (Hit) Tanrıçalardan biridir. Büyük fırtına 
tanrısı ile, güneş tanrıça Arinna'nın torunudur... , 
© Pakti - (Al) Büyük tanrı Ülgen'in oğullarından biri. 
© Pay Mattir'ın kızları - (Al) Erlik Han'ın oğlu olan 
Pay Mattır'ın dokuz kızı vardır. Şaman dualarında bu 
kızların saçları kara yılana benzetilmektedir. Ama 
“ “kötü ruhlu değildirler. Bunlar da babaları gibi iyilik 
“sever, insanları kötü AY korumaya çalışır ve ev- 
lerin kapıcılığını yaparlardı. i 

i arık marin efsânesinde tanrı olarak 
“Şahıslandırılan denizin kızıdır. Deniz bu kızını ku- 
marbiye vermek istiyordu... a 
© Puura - (Al) Büyük tanrı Ülgen'in oğullarından biri. 
© Sarru - (Et) Tanrıça Hepat'ın oğlu, onun çocukları 
da Sarmanis ve Allanzannis'tir. 


Si 











Satılay - (Yak) Alban Boray'ın kızıdır. Kötülükler 
yapmakla vaktini geçirir, insanları intihar ettirir. Bir 
efsâneye göre de iki kızı olmuştur. Dokuzunun ayrı 
ayrı adı yoktur. Ancak ikisinin vardır ki birinin adı 
(Kiştey ana) öbürünün adı (Erke Soldon) dur. 

Ülgen'in dokuz kızı yeraltı dünyasında bulunurdu, 
Bunların belli başlı görevleri yoktur. Ancak törenler 
sırasında bunlar Şamanlara bazı şeyler öğretirler. 
Başka vakitlerini gülüp söylemek ve eğlenmekle 
geçirirler. Şamanların dualarında bu kızların da adı 
geçer. 

Göklerin en yükseğinde oturan Ülgen'in, kızları 
böylece kendi âlemlerinde ve hallerinden memnun ol- 
arak yer altında yaşarlarken,yedi oğlu da göklerde 
yaşardı. Kızlar fettan ve hiylekâr, ama oğulları iy- 
ilikseverler. Bu kızlar Şamanları avlayabilmekten pek 
hoşlanırlar. 

Ülgen'in oğulları - Büyük Tanrı Ülgen'in; Puura 
Kaan. Burça Kaan, Er Kaan, Yaşıl Kaan. Pakti Kaan, 
Karakuş, Karşit adında yedi oğlu vardır. Bunlar 
göklerde yaşarlar. Ülgen'in oğulları o kadar sevilir ki, 
her boy bunlardan birini kendilerinin koruyucusu bir 
ruh olarak kabul ederler. Altay Türklerince bu yedi 
evlâdın değeri çoktur. Onlar için de törenler yapılar, 
kurbanlar kesilir. Bunlardan birinin sevgisini kay- 
betmemek için babaları Ülgen'e törenler yapılır, dualar 
okunurdu. 

Üllüikummi (Hit) Büyük tanrı Kumarbi'nin oğlu. 

Üygul - (Yat) Ulu Toyun'un büyük oğlu. 

Yebis - (Al) Tanrı tanınan kutsal Abu Kaan dağının 
iki kızı vardı. Onlara bu ad verilmiştir. 

bien - (Hit) Büyük fırtına tanrısı Teşup'un 
oğlu 

Zippalanuisa - (Hit) Fırtına tanrısı Zaz Hazuna'nın 
karısı. (Zalunisa) 


-89.- 


































hi 


| » Erke Soldon - (Al) Büyük tanrı Ülgen'in 


5 


Tİ 
Şa 


e 





HI 


TANRI AİLELERİ 


© Alban Baray - (Yak) Karasurem'in oğludur. 


“ Antu -(Süm) Güzellik tanrıçası İştar'ın anası. 
“Attis - (Hit) Anadolunun büyük tanrıçası Kibele'nin 


oğlu veya sevgilisi. 


Bau -(Süm) Savaş tanrısı Nin- girsu'nun karısı. 


j vura Kaan - (Al) Büyük tanrı Ülgen'in 


Ilarından biri, 
“ Brkaan - (Aİ) Büyük tanrı Ülgen'in oğullarından 


ullarından biri. | 
> Elik Han'ın kızları - (Al) Erlik Han'ın kız evlât ka- 


"osu pek belli değildir. Bu kızlar yeraltı âleminde bu- 
| h  lulları gibi, yeryüzünde de Şaman'larca tertip edi- 
len törenlerde bulunurlar. Belli başlı görevleri yotur. 
Hava”ı tabiatlıdırlar. İşleri güçleri eğlencedir. 
gi enlerden sonra Şaman'lar yer altı âleminde bu- 
unan Erlik Han'ın yanına giderken, yolları bazan bu 
kı ızların bulundukları yerlere düşer. O zaman bunlar 


aman'ları kandırmağa çalışırlar. Eğer Şaman'lar bun- 
va kanacak olursa, o zaman Erlik hiddetlenir. 


yaman'ları öldürür. Şaman'ların anlattıklarına göre bu 


-B3- 








kızlar pek de yüzlerine bakılacak kadar alımlı 
değildirler. 

Erlik Han'ın oğulları - (Al) Erlik Han; Pay Mattır, 
Karaş, Kerey, Kaan, Temir Kaan, Kölök adındaki 
oğullarını yer yüzünde bulunan kötü ruhlardan in- 
sanları korumak için göndermiştir. Bunlar babalarının 
verdiği emir tutar, insanlara saldıran kötü ruhları yak- 
alıyarak cehennemdeki kazana atarlar. Erlik'in 
oğulları kötü ruhların insanlara fenalık etmemesi için 
çok dikkat ederlerdi. Ölü evlerinin kapıları önünde 
dolaşırlar. İnsanlar da onları gösterdikleri bu yardım 
ve ilgiye karşılık saygı gösterirlerdi. Erlik Han'ın 
oğulları babaları için yapılan kurban törenlerinde 
hazır bulunurlar, töreni idâre eden Şaman'ların yer 
altı dünyasına inerek Erlik Han ile görüşmelerine 
öncülük ederlerdi. 

Yeryüzündeki görevlerinden ayrı olarak Erlik'in 
oğulları yeraltı âlemindeki gölleri, ırmakları ve de- 
nizleri idâre eder. 

Hatepinu - (Hit) Hatepinu, bolluk ve bereket tanrısı 
Telepinu'nun karısıdır. 

İmar (Hit) Güneş tanrıça Arinna'nın oğlu. 

Karakuş - (Al) Büyük tanrı Ülgen'in oğullarından 
biri. 

Kara Surem - (Yak) Ulu Toyun'un küçük kardeşi. 

Kara Tösler (o -(Al) Erlik Han'ın iyilik yapan 
oğullarına Şamanlar bu adı vermişlerdir. Bunlar in- 
sanları kötü ruhlardan korur, buna karşılık insanlar 
da onlara kurban keser, törenler yapar. 

Karşit - (Al) Ülgen'in oğullarından biridir. Bunun 
adına kara bezlerden put yapılır. Bu put dokuz 
şeritlidir. Evin içinde kapının sol tarafına konulan bir 
"sırık üzerine asılır. 

Kiştey ana (Al) Yeraltı tanrısı Erlik Hanın 


a. 



























zlarından biri. 

itti - (Süm) Güneş tanrısının iki oğlundan biridir. 
Öbürü de Meşarru'dur. 

( Kölök - (Al) Yeraltı tanrısı Erlik Han'ın 
kullarından biri. 

© Levaniss (Hit) Büyük fırtına tanrısının kız kardeşi 
sayılır. 

; © Meşarru - (Süm) güneş tanrısı'nın oğullarından biri. 
Öbürü de Kitti'dir. 

“ Narih - (Hit) Büyük fırtına tanrısı Teşup'un oğlu. 
'Nin- Gal - (Süm) Ay tanrıçası En-Zu'nun karısı. 

“ Nin-ki -(Süm) Büyük tanrı Fa (Enki nin karısı. 
Pakti - (Al) Büyük tanrı Ülgen'in oğullarından biri. 

| iv Mattır'ın kızları - (A1) Erlik Han'ın oğlu olan 
Pay Mattır'ın dokuz kızı vardır. Şaman dualarında bu 
ların saçları kara yılana benzetilmektedir. Ama 
kötü i ruhlu değildirler. Bunlar da babaları gibi iyilik 
sever, insanları kötü ruhlardan korumaya çalışır ve ev- 
“in kapıcılığını yaparlardı. 

© Pirtapşuruhi - Kumarbi efsânesinde tanrı olarak 
hıslandırılan deh kızıdır. Deniz bu kızını ku- 
biye vermek istiyordu. 

Puura - (Al) Büyük tanrı Ülgen'in oğullarından biri. 
Sarru - (Et) Tanrıça Hepat'ın oğlu, onun çocukları 
da Sarmanis ve Allanzannis'tir. 

Satılay - (Yak) Alban Boray'ın kızıdır. Kötülükler 
yapmakla vaktini geçirir, insanları intihar ettirir. Bir 
ef 'âneye göre de Surun Toyun'un kızıdır. 

Sifa - (Hit) Deniz tanrıçası Aruna'nın anası, 

© Surun Toyun - (Yak) Büyük tanrı Ulu Toyun'un 
ardeşi, 

ği in kızları - (Al) Büyük tanrı Ülgen'in dokuz 
vardır. Başka efsâneye göre de iki kızı olmuştur. 
anar ayrı ayrı adı yoktur. Ancak ikisinin vardır 


-85- 











dur. 

Ülgen'in dokuz kızı yeraltı dünyasında bulunurdu. 
Bunları belli başlı görevleri yoktur. Ancak törenler 
sırasında bunlar Şamanlara bazı şeyler öğretirler, 
Başka vakitlerini gülüp söylemek ve eğlenmekle 
geçirirler. Şamanların dualarında kızların da adı geçer. 

Göklerin en yükseğinde oturan Ülgen'in, kızları 
böylece kendi âlemlerinde ve hallerinden memnun ol- 
arak yer altında yaşarlarken, yedi oğlu da göklerde 
yaşardı. Kızlar fettan ve hiylekâr, ama oğulları iy- 
ilikseverler. Bu kızlar Şamanları avlayabilmekten pek 
hoşlanırlar. i 

Ülgen'in oğulları - Büyük Tanrı Ülgen'in; Puura 
Kaan, Burça Kaan, Er Kaan, Yaşıl Kaan. Pakti Kaan, 
Karakuş, Karşit adında yedi oğlu vardır. Bunlar 
göklerde yaşarlar. Ülgen'in oğulları o. kadar sevilir ki, 
her boy bunlardan birini kendilerinin koruyucusu bir 
ruh olarak kabul ederler. Altay Türklerince bu yedi 
oevlâdın değeri çoktur. Onlar için de törenler yapılar, 
kurbanlar kesilir. Bunlardan birinin sevgisini kay- 
betmemek için babaları Ülgen'e nasıl törenler yapılar, 
kurbanlar kesilirse, onlar için de aynı törenler yapılır, 
kurbanlar kesilirse, onlar için de aynı törenler yapılır, 
dualar okunurdu. 

Ullikummi -(Hit) Büyük tanrı Kumarbi'nin oğlu. 

Uygul - (Yat) Ulu Toyun'un büyük oğlu. 

Yelbis O- (Al) Tanrı tanınan kutsal Abu Kaan 
dağının iki kızı vardı. Onlara bu ad verilmiştir. 

Zippalama - (Hit) Büyük fırtına tanrısı Teşup'un 
oğlu. 

Zippalanuisa(Zalunisa) 
Hazuna'nın karısı. 


- (Hit) Fırtına tanrısı Zaz 


BE. 


zi birinin adı (Kiştey ana) öbürünün adı (Erke Soldon) | 




















ği IV 

j GÖK ve YERALTI ÂLEMİ 

a GÖKLERİN KATLARI VE GÖKLERDE 
BULUNANLAR 


Tanrısal ikâmetgâhları; Oo katlara ayrılmış 
“göklerdedir. Başka bir deyimle gökler; büyük tanrılarla 
iyi ruhların, perilerin ve meleklerin kâinat çapında bir 
apartımanı halindedir. | Vİ 

© Cennetler, müşhur (Süt gölü) ve Kara Hanın ya- 
“rattığı (Sürve dağı) da, Ülgen'in katındaki cennetlerin 
birinde bulunmaktadır. 

© Güney, ay, yıldızlar gibi natürist tanrılar ise, yer- 
lerini almış, gökler âlemine, dünyaya ışık dağıtırlar. 
© Taoist'lerin dört yönü idâre eden tanrı ayarındaki 
dört temsilcisi ile, Göktürklerin boşluğun dört 
“ yönünde bulunan, Türk bölgelerini koruyan renk ve 
hanlıkla vasıflandınlan tanrıları da boşluk âlemine, 
dünyaya ışık dağıtırlar. | 
İ Taoist'lerin yönü idâre eden tanrı ayarındaki 
“dört temsilcisi ile, Göktürk'lerin boşluğun dört 
yönünde bulunan, Türk bölgelerini koruyan renk ve 
hanlıkla vasıflandırılan tanrıları da boşluk âleminin 
“ birer kutsal kahramanıdırlar. | 

© Büyük tanrılardan katları ile yerleri belli olanlara 


<7 


lil amini eken mmm 


ammına İİ 
* 











gelince; Gök tanrısı Anu, Sümer'lerin Anosmas de. 
dikleri göklerin yüksek yerindeki sarayındadır. 

Altaylı'ların büyük tanrısı Kara han ile Ülgen de 
şaman'larca onyedi kat kabul edilen göklerin üst kat- 
larında oturur. Göktürk'lerin, Yâkut'ların, Akkat'ların 
ve Elamlı'ların büyük tanrıları da bu katlarda 
yerleşmişlerdir. 

Yâkut'ların Kayadan'ı dokuzuncu, Altaylı'ların 
Günana'sı yedinci katta, Ayata'sı altıncı katta, 
Yâkut'ların Orangay'ı dördüncü, Kuday ile tanrıça 
Ayzıt üçüncü katta otururlar. 


Sümerlerin bir kısım tanrıları da yıldızlarda otur- 
mayı uygun bulmuşlardır. Tonguz'lara göre de, Yedinci 
kat gökte Güneş, altıncı katta ay bulunmaktadır. 


GÖKLERDEN İNENLER 


Göklerin oOhangi semtinden geldikleri, nasıl 
türedikleri açıklanamıyan, yere inmiş insanlar ve ya- 
ratıklar vardır. Eski Türk Han'larından da bazıları 
gökten yere inmiş, öldükten sonra yine geldikleri yere 
dönmüşlerdir. Bunların içinde, güneşten gelenler de 
vardır. Sienpi'lerde ilk hükümet kuran (Tan-Şe- 
Huvang) da babası olduğu halde, annesi bir gün gök 
gürlerken göğe bakmış, bu sırada gökten ağzına bir 
dolu tânesi düşmüş, kadın bundan gebe kalmıştı ki bu 
hükümdarın da ilk hayat maddesi böylece gökten inmiş 
bulunmaktadır. 


İnsanın yaradılışı hakkındaki bir Budist efsânesine 
-88- 
























göre de: tanrı güzel bir kız olan (Rin ta Riod garlı 
gökten yere indirmiş ve insanlar bundan türemiştir. 

© Gökten nur ve ışık içinde inenler de vardır : 

Oğuz'un karısı gökten nur içinde indiği gibi, bir sa- 
bah Oğuz'un çadırına yine nurlu bur ışık içinde giren 
kurt da gökten inmiştir. Hulin dağı'nın üstündeki 
ağaca nur inerek ağaç gebe kalmış, beş çocuk 
doğurmuştur. 

İ Buğu Tekin'in odasına gökten nur içinde bir tanrıça 
da inmiş ve tanrısal öğütler vermiştir. | 

© Kutsal (Yeşim Taşı) da gökten inen bir nurdan 
vücuda gelmiştir. | 

b Türk kahramanı (Alp Er Tonga) nın, İranlıların 
dü şmanı olan (Zini Gâv) öldürmesi üzerine, gökten (AL 
tu “Yaruk) denilen ışık Türk kahramanının üzerine 
inmiştir. 

© Gökten inmiş yaratıkları içinde ön safta at gelir. At, 
Samanist Tarkler ve Meoğollarca gökten inmiş, 
Yâkut'larca güneş âleminden gelmiştir. 

© Mazdaist Türklerin tapınaklarındaki bakından At 
da gökten inmiştir. | 
© Kahraman Gılgamiş, Tanrıça İştar'ın sevgisine il 
tifat etmeyince, tanrıça öfkelenmiş ve Gılgamış'ı 
öldürmek için bir boğa göndermesini babası Anu dan 
istemiş. O da kızını kırmıyarak gökten bir boğa 
göndermiş ise de Gılgamış ile arkadaşı Enkidu, bu 
boğayı öldürmüştür. | 
Kayın ağacı dahı. Ülgen tarafından Tanrıça Umay'a 
— gökten gönderilmiştir. 


-89- 











GÖKLERE ÇIKMAK İSTEYENLER, 
© SONSUZ 
HAYAT ARZULARI 


İnsanlar arasında göklere çıkmak; tanrılara yakın 
olmak, sonsuz hayata erişmek arzusundan ileri gel- 
mektedir. 

Sümer tanrıları sonsuz hayatı kendilerine 
ayırdıklarından Dumuzi adındaki balıkçıdan başka bu 
maksatla göklere çıkanlar olmamıştır. Sümer'lerden 
etana da Güneş tanrı Şamaşın kartalına binerek 
göklere çıkmak istemişse de, yükseklere başı dönerek 
yere düşmüş, ölmüştür. 

Akkat'ların Ziyutsudu, Sümer'lerin Uta-napiştim 
adını, verdikleri insan, Tufandan kurtulduktan sonra, 
Tanrıların emri ile yalnız onsuz hayat verilerek dünya 
yüzündeki bir adaya gönderilmiştir. 

Sümer kahramanı Gılgamış da, arkadaşı En- 
kidu'nun ölümünden sonra, çok korkmuş, sonsuz hay- 
ata erişebilmek için büyük zahmetlere katlanarak, 
Uta- napiştim'in kaldığı daya kadar gitmiş ise de ni- 
hayat mahrumiyetle dönmüştür. (Bk: Gılgamış) 

Ay'ın sevdiği öksüz kız ise ayın emri ve yardımı ile 
göklere çıkmıştır. 

Altaylıların, OYâkut'ların törenleri o sırasında 
Şamanlar; Suyla, Karluk, Yula adındaki ruhlarla 
göklere çıkarlar, çok durmadan geri dönerler. 

Teptengeri denilen Mogol Kâhini de bir boz ata bi- 


-90- 

































| | 


erek göklere çıkar, dolaşır, dönerdi. 
İ Yunan arı; insanları göklere çıkarmak, yahut 
üzünde bırakarak onsuz hayat vermekte cömert ve 
pek davranmışlardır. Bunlara ölmiyerek genç kal- 
ayı ihsan ettikleri gibi, yalnız ölümsüz hayat ver- 
leri de olurdu. Ama insanlar kendilerine genç kalma 
verilmediği için git gide ihtiyarlıyor, kudret ve kuv- 
iileri kalmayınca öyle bir hâle geliyorlardı ki artık 
yat onlar için tahammül edilmez bir yük oluyordu. 
“Türk tanrıları ise bu iş üzerinde titiz davranarak, 
anlara sonsuz hayatı kolay kolay vemedikleri gibi, 
E İiklere çıkarak oturmalarını da uygun bulmuyorlardı. 
Şiimdi, göklere çıkan veya çıkmak isteyenlerden bir 
çı aşağıda açıklanacaktır: 
“DUMUZİ.- Bir Sümer balıkçısı iken İştar onu sevdi. 
Bu yüzden göğe alınarak tanrılaştırıldı. Dumuzi, Yu- 
an mitolojisindeki Adonis gibi kendi güzelliğine hay- 
an bir gençti. 
muzu tanrılaştıktan sonra Hintli'lerin Vasanta'sı, 
İilerin Dağde'si gibi mevsimlerin, buğdayların, arpa 
ibi bitkilerin ve çobanların tanrısı oldu. Hen senenin 
k baharında kendini gösterir, buğdaylar biçildikten 
onra sonbaharda yerin altına da inerdi. 
Bu inişlerin birinde cehennem tanrıçası Ereşkigâl 
-Dumuzi'ye âşık oldu, yeraltında alıkoydu. Bu- 
uhaber alan İştar çileden çıktı. Tanrılık işlerini 
ak Dumuzi'yi bulmak için yeraltına, ce- 
en İÜ inlere indi. 
Cehennemin sıcaklarından çok bunaldıktan sonra, 
kigal'in yanına vardı. İki rakip kız kardeş olan 
ırıçalar birbirine çattılar. Nihayet Ereşkigal, kardeşi 
ıda cehenneme hapsetti. 
ve cehennemde sıcaktan bunaldıkça ve Dumuzi 
$ oraltında bulunduğu müddetçe, dünyadaki bitkiler 


-91- 











sararmaya, kurumaya başladı. Tanmlar bunun seb- 
ebini anladıkları zaman telâşa düştüler. Hemen 
Ereşkigal'e baş vurdular. Ereşkigal'in, İştar'a hıncı 
çoktu. Nihayet tanrıların ısrarı karşısında Dumuzi'yi, 
Iştara teslimden başka çâre olmadığını anladı. 
İstemiyerek bazı şartlarla serbest bıraktı. 

Ereşkigal, Dumuzi'yi çok severdi. Eğer Dumuzi is- 
terse, Ereşkigâl cehenneme gitmiş bir insanı tekrar 
dünyayı gönderirdi. 

Dumuzi büyük tanrı Anu'nun (Anosmas) taki sa- 
rayının kapısında bekçilik te etmişti. 

Dumuzi'nin senbolu koyun idi, 

ADAPAT.- Kiş bölgesinin efsâneleştirilmiş kahra- 
manıdır. Adapat, birgün denizde balık avlarken bir 
fırtına çıktı, kayığını devirdi. Adapat, buna çok kızarak 
kayığını deviren, kuzey rüzgârının kanatlarını kırdı. 
Büyük tanrı Anu, Adapıtın bu hareketi ayrıca da 
mükâfatlandırma maksadıyla onu ölümsüzler arasına 
almak istedi. Bunun için de ona ekmek ile su verdi. 
Ama Adapat'ın koruyucu Ea(Enki); daha önce, yemem- 
esini tembih etmişti. Adapat, EFa'nın bu tenbihini 
hatırladı. Anu'nun verdiklerini yemedi, içmedi. Eğer 
bunları yese ve içseydi, hem kendisi, hem de bütün in- 
sanlar ölümsüzler arasına girmiş olacaktı. 

ETANA.- İnsanlarla hayvanların bir arada yaşadığı 
eski zamanlarda çobanlara kırallık etmiştir. 

Etana şu sebeple göke çıkmak istemiştir. Bir gün, 
gebe olan karısını doğurabilmesi için, doğumu ko- 
laylaştıran (hayat otu)nu aramakta idi. O sırada güneş 
tanrı Şamaş'ın kartalına rastladı. Ona maksadanı an- 
lattı. Kartalın; aradığını ancak gökte bulacağını 
söylemesi üzerine, Etena buna inandı. Kartal onu 
sırtına aldı. Orada bulunanların hayret ve telâşları 
arasında havalandılar. Önce Etena'yı tanrı Anu'nun 


-99. 


































| 


yulunduğu göğe çıkardı. Ama orada durmadılar. Kartal 
nu Anu'nun kızı İştar'ın bulunduğu kata götürmek is- 
edi. Etana da uygun buldu. O kadar yükseldiler ki 
#tana'nın başı dönerek kartalın sırtından yere düştü, 
au. 

“ UTA- NAPİŞTİM.- (Bk: Tufan). 

TEPTENGERİ.-(Bk: Kâhinler). 


“ YERALTI ÂLEMİNİN AYRILDIĞI KATLAR 


“Yakın doğu milletlerinden gelen ve Türkler 
arasında yerleşen mitolojik bilgilere göre, yer çile 
sökün arası beşyüz yıllık yoldur Buara hava ile dol- 
udur. 

© Bu mitolojik bilgilere göre yeraltı yedi tabakadır: 
“Birinci tabakanın adı Demkâ'dır. Çok fena kokulu 
bir yedir. Orada bulunanlar Berşem denir, Onlara hem 
hesap, hem azap var. İkinci tabakanın adı Celde'dir. 
)rada cehennemlikler için her türlü azap hazırdır. Or- 
adakilere Tams denir. Bunlar birbirini yerler. Üçüncü 
tabakanın adı Arka'dır. Orada katır büyüklüğünde ak- 
fepler vardır ki kuyrukları kısrak kuyruğu kadardır. 
Her birinin kuyruğu üçyüz boğumludur ki bunların içi 
öldürücü zehirlerle doludur. Orada bulunanlar Kubs 
denir. Toprak yer, şebnem içerler. Dördüncü tabakanın 
adı Harba'dır. Orada dağlar gibi ejderhalar vardır. 
Kuyrukları zehirlidir. Eğer her birinin zehri ok- 
yanuslara bile karışsa, deniz hayvanlarının hepsi ölür. 
Onlara Celham denir. Gözleri, ayakları yoktur. İki ka- 
natları vardır, uçarlar. Beşinci tabakanın adı 
Melsâ'dır. Oradakilere Mahttat denir. Hesapsız der- 
Xecede çokturlar, birbirini yerler. Orada öyle büyük 
£ © taşlar vardır ki bu taşlar günah sahiplerinin ayağına 


| -93- 











bağlanarak cehenneme bırakırlırlar. Altıncı tabakanın 
adı Secin'dir. Cehennemliklerin günah defteri bu- 
radadır.Onlara da Kutata denir. Kuş şeklindedirler. El. 
leri adam eli, kuyrukları inek kulağı, ayakları da koy- 
un ayağı gibidir. Melekler gibi yemez, içmezler, 
uyumazlar, aralarında kadınlık ve erkeklik yoktur, 
İşleri güçleri Tanrıya ibâdettir. Yedinci tabakanın adı 
Acbadı. Orada bulunanlara da Cüsum derler. Kısa boy- 
lu, hebeşi siyahtır. Elleri, ayakları vahşi hayvan 
pençeleri gibidir. Ye'cüç ve Me'cüç'u bunların helâk et- 
mesi ihtimali vardır. Şeytan'da orada bir taht üzerinde 
oturur. Maiyeti etrafına dizilir, her biri yer yüzünde in- 
sanlara yaptıkları fenalıkları ve hiyleleri anlatırlar. 


YERALTI ÂLEMİNDE BULUNANLAR 


Altaylılara göre dokuz kat olan yeraltı yahut ka- 
ranlıklar âleminde oturanların başında kötülük tanrısı 
Erlik gelir. (Bk: Erlik) 


Erlikin emrinde bulunan ikinci derecedeki 
tanmlarla kötü ruhlar, zebâniler de orada bulunur. Ce- 
hennemler de oradadır. (Bk: Cehennem) 


Körmös'ler, Aza'lar da Erlik'in emrini yerine getiren 
kötü ruhlardır. 


Sümerlerin büyük Tanrılarından da yeraltında ot- 
uran belli başlı fırtına ve cehennem tanrısı Nergal ile 
karısı Ereşkigal vardır. 


Erlik ile Nergal'in yeraltında muhteşem birer sarayı 
bulunmaktadır, 


-9g4- 






















YERALTI ÂLEMİNE GİDENLER VE 
DÖNEBİLENLER 


“ İnsanlardan yeraltı âlemine gittikten sonra 
ki dönebilenler Türk mitolojisinde pek göze çarpmaz. An- 
“sak Sümer'lerden Dumuzi vardır ki o'da tanrılaştıktan 
< ira gitmiştir. Bir de Şamanlar Törenlerden sonra 
gi der ve dönerlerdi. 

Yeraltı âlemini en çok kötü ruhlar, günahkâr in- 
sanların bedeninden ayrılan ruhlar, zebâniler, 
Ş şeytanlar işgal eder. 

, Altayların (Sin) adını verdikleri ruh da insan bed- 
ninden ayrıldıktan sonra yeraltına gider, Erlikin 
y e bulunur. 


© Eş adındaki ruh da insandan ayrılınca yine o âleme 


, Yele 
*r  ğr 
ider. 
Ber 
, ' 
, 
Ul ı 


-95- 








KIYAMET, CENNET, SÜT GÖLÜ 
Gi SÜT GÖLÜ, 


KIYAMET VE DECCAL 
I 


Kıyamet, var olan her ü 

Kıyamet, er şeyin altüst olduğu, dü 
e a bozulduğu, Kozmik âlemin 1 re 
tüyleri ürperdiği korkunç olayların her tarafı inlettiği, 
insanların, bütün yaratıkların perişan hale geldiği ve 
ölülerin dirildiği bir zamandır. | 


Kıyamet alâmetleri : 


Şaman'lara gör; kıyamet ko i | 
'Şaman'lara gör; Kopacağı zaman gök demi 
ll bakır olacak, insanlar birbirini, baba an ii 
abasını tanımıyacak. Atbaşı büyüklüğündeki altın 
parçası bir küçük kap içindeki yemekten daha 


0G- 






























kıymetsiz olacak. 
Yakın Odoğu mitolojisine (Oogöre kıyâmet 
lâmetlerinden biride Deccal'ın çıkmasıdır. Bunun tek 
sözü vardır. Meydana çıkınca tanrılık iddiasında bu- 
unacaktır. Bir eşeğin üzeride dolaşacak, bu eşeğin her 
ir tüyü bir ses çıkaracak, bu sesi işitenlerin çoğu uy- 
makla bâtıl yola gitmiş olacaklardır. Ama nihayet Meh- 
© çıkacak ve Deccalın Şam'da yakalıyarak 
İdürecektir. 


“Deccal bir de şöyle anlatır : Çok iri bir adamdır. Başı 
yuluttan yukarı çıkar, derin deniz onun topuğuna ka- 
jar gelir. Bir eşeği vardır. © da kendi gibi iridir. 
(ulağının gölgesinde bir kişi yürür. Kim Deccal'ın 
füzüne bakarsa baştan aşağı yılanlar, akrepler ile ej- 
derhalara bakar gibi görür. 


“Deccal şöyle de tasvir edilir: Kızıl renkli, kıvırcık 
saçlı, iri vücutlu kalın boyunlu, tek gözlüdür. Tek gözü 
zeniş alnının ortasında bir üzün tânesi gibidir Alnında 
(Kâfir ) yazılıdır. Yahut başka bir yerden anlışıldığı 
gibi, gözünün biri yeşil cama benzer. Öteki gözünün ye- 
rinde de yırtıcı kuşların tırnağı gibi bir tırnak vardır. 


| 


“Deccal'ı öldürecek olan Mehti de şöyle anlatır: Sıcak 
memleketlerde serinlik için (Serdap) denilen yere gir- 
miş, ondan sonra daha görünmemiştir. Kıyamet yak- 
laşınca tekrar ortaya çıkacaktır. O zaman Şam'da Dec- 
Calı yakalıyarak öldüreceği efsâneler arasında yer 
almaktadır. 


-97- 








Altaylı'lar kıyameti şöyle anlatırlar: 


Yerler ateş içinde yanacak, bu hale 
kalacak, insanların feryadına kulaklarını 
deniz korkunç dalgalarla çalkalanacak, 
acak, yer altında uğultulu sesler 
yıkılacak, gökler n; 
çalkantılarla dipleri görünecek, denizin dibimdeki (do- 
kuz çatallı kara taş) dokuz yerden koparak ayrılacak 
her taş tan dokuz sandık çıkacak. Her sandıktan koyu 
sarı renkte, demirden atlara binmiş dokuz adam 
çıkacak, atların ayakları kılıç, kuyrukları kama gibidir, 
> ereye rastlasa keser, biçer. Canlılara rastlasa öldürü. 

yın 


tıkayacak, 
sular kanlı ak. 
gelecek, dağlar 


-98- 


tanrılar ilgisiz | 


parçalanacak, denizlerin büyük | 


















CENNET VE CEHENNEM 
10 


amanlığın ilk devirlerindeki inanışlara göre, 
&ryüzü hayatı ile, yeraltı hayatı arasında fark yoktur. 
i lan vücuttan uçar, yeraltı âlemine gider, yeryüzü 
iâyatı orada devam eder. 

i Sümer'llere göre; insanlar dünyada ettikleri iy- 
erin karşılığını ve hatalarının da cezalarını yine 
hemyada görürler. Her şeyin dünyada olduğu, sonsuz 
“yat da insanlara verilmediği için, Sümer'ler ancak 
Mürlerinin uzun olması, rahat geçebilmesi için 
surları dua ederler. Bununla beraber, insan ölünce 
poean ruhunun, yeraltı âleminde ceza göreceğine veya 
heat edeceğine dâir inançlar da aralarında yok 


sonraları her iki âlem arasında ayrılıklar 
“&şlemeğe, büyümeye başladı. yeryüzü âleminde 
w&ük edenlerin, yeraltında cezalarını çekecekleri 


-99. 








inançları kuvvetlenmiş bunun sonu olarak kötüler için 


(cehennem) ile, iyiler, yahut günahlarının oezalarını 
çekmiş olanlar için de (Cennet) diye iki ayrı âlem daha 
türemiştir. 

Bazı mitolojilerde; âhiret âleminde cennete ve ce- 
henneme giden bir köprü, yahut her ikisi arasında bir 
geçit bulunur. Günahı olmayanlar köprüden geçerek 
cennete, olanlar da köprüden düşerek cehenneme gi- 
derler. Mazdaist'lere göre (cinvat) köprüsü böyledir. 


Dante'nin (Divin komedi) sindeki (İl Purgatorie) de 


cennetle cehenmmek arasında bir geçittir. 


CENNETLER VE SÜT GÖLÜ 
Cennetler 


Altaylı'larla Yâkut'lara göre Cennetler Göklerin 
üçüncü katındadır. Temiz eğlenceler, zevk ve sala 
nâmına ne varsa hepsi oradadır. Günahsız, bahtiyar 
insanlar orada rahatlık içindedir. Melekler, periler ise 
Cennetleri süsleyen zarif varlıklardır. 


Budist Uygur'lara göre (Tuşita) adındaki Cen-. 


netlerde, dünyada ömrünü feragatla geçirmiş insanlar 
yer alacaktır. 
Bununla beraber cennetler Türkleri cehennemler 


kadar meşgul etmemiştir. Cehennemlerdeki çeşitli az 


aplar üzerindeki daha çok durmuşlardır. 


-100- 






























SÜT GÖLÜ 
i Bu göle (Ak göl) de derler. İnanlara ilk ruh ve ılk 
hayat da (Süt gölü)nden alınan damla ile verilir. 


- Yâkut'ların Tanrıçalarından (Ayzıt) bir çocuk 
doğacağı zaman tarla, çiçek ve yemiş perilerini alarak 
lohusanın yanına gider. (Süt gölü)nden aldığı bir dam- 
la sütü çocuğun ağzına damlatır. Bu damla çocuğa ve- 
rilen ruh olur. 


© Altaylı'larda bu görevi büyük tanrı Ülgenin 
yakınlarından olan (Yayık) yapar. (Yayık) da çocuk 
doğacağı zaman Ülgen'in emriyle bu göle gider, bir 


damla alır. O da (Ayzıt) gibi çocuğun ağzına damlatır. 
i Yine Altaylı'lara göre; günahı olan bir kimse, ce- 
hennemde yanarak azap gördükten, cezasını ta- 
'mamladıktan sonra(Yayuci) tarafından alınır, üçüncü 
kat göğe götürülür. Dünyadaki güzel göller, fâni in- 
'sanlara nasıl zevk ve eğlence yerleri oluyorsa, cezasını 
tamamlıyan suçlu, bundan sonra akrabaları ile birlikte 
(Süt gölünde altın sandallarla gezerler, bu gölün ken- 
arındaki sedef kumsallarda oynar ve eğlenirler. 


Bazı hayvanlar da dünya üzerine (Süt gölü)nden gel- 
miştir: 

© Altaylı'lara göre (Pura) adı verilen üç boynuzlu 
keçiler de (Süt gölü) nden çıkar. 


-101- 











Bir inanı öre EMME Eb 
mi Ye göre de bu (Süt gölü) Kaf dağının 


ölüme çâre ararken 
H IZIr, üme ç , yolu buraya düştü. B 
dağdaki (Süt gölü)nde havada uçmak DD, 
eyer Gran ee atların bulunduğunu gördü Uçan 
tl utmak istedi, ama tutamadı. O a 
göle şarap döktü içen atlar sarh dl 
© şarap döktü, oş oldu. Hızır bun- 
lardan bir çiftini tuttu. Uçmasınlar diye İLA, 


kırdı. Bunları ciftlectirdi : , 
ir unları çıftleştirdi ve cins atlar bunlardan 


-102- 














CEHENNEMLER 

i TI 
“CEHENNEM TANRILARI, CEHENNEM 
HÂKİMLERİ, Oo TAPANA, Oo MANGİSTOCİRİUS, 





TÜNKEN KARA TAMU, TEPTEN KARATEŞ, AVİÇİ 
CEHENNEMLERİ, KAZIRGAN, NAT, UPANAT KA- 
ZANLARI, RAKŞAS'TLAR, EGE'LER... 

© Günahsız insanlar cennetlere gideceği gibi, günahı 
olanlar da yeraltındaki cehennemlerin azap kuyu- 
larında kalarak kaynıyan katran kazanlarında yana- 
cak, cezalarını çekeceklerdir. 

“ Sümerli'lere göre de yeraltında cehennem tanrıları 
ve tanrıçaları vardır. Nergâl ile karısı Ereşkigâl bun- 
ların başta gelenlerindendir. 

“Dünyada suç işleyenlerin ceza sürelerini ve 
şekillerin, hangi cehennemde ne kadar yanacaklarını 
-arlaştıran bir de hâkimler heyeti vardır ki bu hey- 

Sabıray, Arah, Toyer, Malahay ve Tarile teşkil 
© Şamanist Altay Türklerinin inançlarına göre en 
büyük cehennem (Mangistocirius) adındadır. Bu ce- 


-108- 











hennemi (Matman Kara) adında bir ruh idâre eder Bir 
başka cehennem daha vardır ki bunun da adı (Tünken 
Tamu) dur. Bunu da (Matman Karaca) idâre 
eder. 

Bir de; (Tepten Karateş) adında bir cehennem vardır 
ki bunu da (Kerey Han) idâre ederdi. 

Yine Şamanist'lere göre dünyada kötülük yapmış in- 
sanların azap çekmek üzere atılacakları cehenneme ve 
orada kaynıyan katran kazanlarına (Kazırgan) denir. 

Budist Uygur'ların (Aviçi) adını verdikleri cehennem 
de böyledir. 

Altaylı'ların kötülük tanrısı Erlik Han ise, doğan bir 
çocuğun günahlarını yazdırmak için bör körmöş 
gönderir. Büyük tanrı Ulgen de buna karşılık Yayucı'yı 
gönderir. O, çocuğun sağında, Körmüs te solundadır. 
Bunlar çocuk büyüyüp de ölünceye kadar yanından 
- ayrılmaz. Ölünce Körmös onun ruhunu kapar, yerin 
altına götürerek (Kazırgan) a atar. (Kazırgan) daki ka- 
zanlarda katranlarla birlikte kaynar. Körmös, Erlik 
Han'ın huzurunda, götürdüğü ruhun günahlarını ispat 
ederse o ruh kazanlarda kalır. Yayuçi de beraber oraya 
gelmiştir. O da bu ruhun sevaplarını sayar. Eğer sevap 
günahtan çoksa ruh oradan kurtulur. Günahı fazla ise 
derecesine göre yanar. Sonra yukarı doğru çıkmaya 
başlar. O ruhun üçüncü kat gökte bulunan akrabası 
şefaat ederek Yayuçi'yi sıkıştırırlar. Yayuçi ruhun 
günahı kadar yanmasını bekler. çünkü ruhun başı ka- 
tran kazanındadır. Günahı kadar yanınca başı dışarı 
çıkar. O vakit Yayuçi ruhun tepesindeki saçtan tutup 
onu kazandan çıkarır ve ruhu üçüncü kat göğe götürür. 
Oradaki akrabaları ile buluşturur. Süt gölünde hoş 
vakit geçirir. 


-104- 


BİR CEHENNEM TASVİRİ 













(O sert.. somurtkan yüzlü şeytanlar, e a 0 
“hennemlikleri kaynar kazanlar içine atar ei - 
bütün vücutlarındaki et ve kemikler tereyağı gibi : 
ra yine vücuda gelirdi. Cehennem (Ege)leri e 
Kk ıllaşmış demirleri e vi va Ni e 
vüzleri vlenmiş kalın tulum a 
km içine e Bütün vücutları yanıp 
E 1 kanallar gibi saçılıp 
azaplar çektikleri hal 


“mavi., kırmızı, beyaz e 
“akarlar. Binlerce yıl burada acı - 
j ikm canları üzülmez. Buradan çıktıklarında > 
tura kasap bıçağı, daha başka kesem âletleri ablan 
döşenmiş yerlere yatırırlar. Buradan ri O 
“kızartılmış demirli yerde Y atırırlar. Ateş h han- 
“© körükler, bir çok korlu yığınları...İçlerinden i 
“ gileri oradan çıktıkça... Küllü ırmağa in İN 
“Wa ve 3 ıvunda 
dibinden onaltışar parmak e 
nn. dikenliler...döşenmiş gibidirler. Rüzgt. ii 
“zaman, o küllü ırmağın suyu zi 7 a 
<a mi düşmüş olan cene ei 
Ni inlerçevu m e idip, o şişler üzerine 
vallılar çevrinti ile aşağı gidip, Sr 
ler Bütün vücutlarını bir yandan bir yan vir 
| çıkarlar Bu ırmağın iki kıyısında ot, Ge ve 
ai ar İl *. Her hangı suçlu ce- 
keskin usturalar bitip durur. ; 
© hennemlikler dışarı çıkmak çın davranıp 1 
i kıyısı na tırmandıkları zaman, Li Mr Ki 
li > nda 0” i 
İm olup biçilir. O ırmak kıyısı | a 
| yüksekliğinde bir demirli ağaç vardır. Onaltı Dek 
uzunluğunda demirli dikenler de vardır. Bir düziye pe 


-105- 








çok alevler parlamış gibi yalınlanıp durur. Cehennem 
Ege'leri kızartılmış demirli kamçılar vurup, o ağacın 
üzerine çıkmalarını emrederler. 


O cehennem Ege'lerinden korkup zorla oraya 
çıkarlar. Bütün vücutları kamışlı Viçin gibi hemen 
yanar. Ne zaman her hangi biri aşağıya... inecek olsa, 
demirli ve zehirli şişler ile vücutlarına vururlar...) 


BİR BAŞKA CEHENNEM TASVİRİ 


(Herhangi bir kimse canlı öldürmekten, geri kal- 
mazsa, doğruca (Tapana) cehenneminde haşr olur. O 
cehennemde ölçüsüz derecede çok küllü su ile dolu 
büyük kazanlar'var. Bir düziye kaynar. Cehennem, 
Ege'leri sayısız, çok zavallıları o kazanlara atıp kay- 
natırlar. Eti hattâ sinirleri, damarları ne varsı eksiksiz 
kavrulup pişer. Sivri kancaları ile dışarı çıkmak üzere 
olan başları aşağıya doğru sarkıtılıp indirirler. O ka- 
zandan dışarı çıkmış olan baş kapkara olup (Tapana) 
adlı cehenneme dolarak sıkılıp dururlar. Orada to- 
planmış olanların bu kadar acı azapları vardır. Bundan 
başka ölçüsüz, sayısız işkenceleri de var... Burada to- 
planmış zavallıları ateşli çukura atıp iki demirli şişle 
yere çakmak üzere vururlar. Bir şiş ayağına vurulur, 
bir şiş başına vurulur. Ondan başka... doksan 
kızartılmış ateşli, demirli şişlerle bütün vücutlarına 
vururlar. O azaba dayanamıyarak akıllarını yitirirler... 


-106- 














BİR CEHENNEM TASVİRİ DAHA 


iz dincisi) adlı bir ce- 

d na (sekiz cehennemden yedi, : ağ 
e eba vardır ki, orada e aa ey 
P © (Nat) ikincisi (Upanat) adlıdır. (Nat) ada &i2 
| elli 1 o nişliğindi, (Upanat) denilen ii e 
“elli bir egedir. O da yine küllü ii e ii ve ii di 
i ın üzeri i şas)ları 
“nar. Bunun üzerine cehennem, ie 
Kernhemlikleri tutup o kazanlara baş aş 

Me yarılacak derecede azap lr 
ların hayatları tükenmez. Herhangileri o! eğe) > N 
| dışarı çıksalar eteşli, yalınlı sivri uçlu Trizu (üç dış 
“ ucuna oturtup aşağıya sokarlar...) 


(Türlü cehennemler üzerine Uygur'ca parçalar: R. 


Rahmetli) 


-107- 








V 


: ei er M l | .. 
rr Ella Gelini. 


RUHLAR 


i Sa hayel 5 
Klee erer buluna, onlar va 
bürü de; bunl nan, onlara ve bit- 
il b e een ayrı ve başka ile rübiardır. 
ların çoğu e - an (Tek) ruhlardır zi veya bitki 
tanrılarının emri e emrinde bulum e 
nde olanları insanları iyilik, ik 


tanrılarının emri 
n emrinde olanlar ise kö 
e kötülük | 
yaparlar,bu 


ruhlar ba 
şu ba 
bir sahip ği İeeiedi sulara, 
ir de insanın LA 
Şaman! a, in kendi ruhu var 
varlık eki bii Ueügi bisi dez Mi göre 
lardan başka e ederler. Ama bu ruhl olarak iki 
birer e unlar cennetteki 1 (Eş) ruh- 
r. O damlalar doğacak ea ii 
i ın ruh- 


topraklara, 


-108- 





























aman Altaylılarca (Yayık) 
damla süt 
çocuğa V€- 


ayıdır. Çocuk dağacağı za | 

adındaki ruh gider (Bk: Yayık) o gölden bir 
ır, doğacak çocuğa katar. işte bU damla O 

ler ruhtur. 

Tek ruhlardan bir de Şamanlarca (Elgem) adında 

österici ir ruh vardır ki bu ruh, törenlerde 


un g : uU 
irasındadır. Bunlara (Yizim Piy) de 
anlara iyilik ederler, yol gösterirler, 
xoruylar. Saygısızlık edenlere ceza rı, h 
gönderirler. Her dağın ruhu kendi bölgesine karış. 
Başk: bölgelerle ilgisi yoktur. Bu ruhlar için kurbanlar 
kesilir, dualar edilir. j 

Yer - gu'lar denilen ruhlar da dağlarla ilgilidir. Bun- 
ların bulundukları dağlar içinde (Abu Kaan) da kut 
sal bir dağdır. Bu dağın iki kızı vardır. Bu ! 
pis) derler. Bu dağların altın birer kapısı altı 
| yağlanacak altın kazığı V aydır. 


a ve sularda da bulunur. 
ıyı (Oğan) da yer su'ların en büyüğüdür. 
ortasında bulunan ve ucu yükseklere uza- 


nan 

N Oğan'dan sonr”. Yer-Su'ların 
idârecileri vardır. Talay Han 
ve Okto Han bunlardandır. 

: Yer-su'lar insanlara bereket getirirler. 
lak ıdırlar. 

4 Altaylı'lar de 
W içın kısrak kurban ederler. 


Bin ku- 


Yer-Su'lara çok saygı gösterir. Onlar 
Bunlar Altay kabile ve soY- 


1) 

























larının da koru 

la koruyucularıdır. Her birinin âilesi de | 

ayaza bulunduk yerlerin de sabir 

Su'nun a li dır. e suların, dağların adı er Ye 
Yâkut'larla o Altaylı 

TN i ylı'lara > 

amal L: göre Ruhl 

2 a bunlar vasıta olur sanlarla ruhla 

: | ual l Mİ ER 

m m Kötülük e mem, 

sihirl Li sn de yine kurbanlar e ardan ko, 

er, büyüler de yapılır. ilmekle beraber 


'Perilerin, Meleklerin, ömürleri de rakamlara 
ığmayacak kadar uzundur. Hattâ ölmezler arasında 
bulunurlar. 

“Meleklerden birine: (Sen ne zaman yaratıldın?) diye 
sorulmuş, o da: (Bilmiyorum, ancak her dört yüz bin 
alda bir yıldız yaratılır. Ben yaratıldığımdan beri de 
dört yıldız yaratıldı. ) cevabını vermiştir. Bu hâle göre 
yüzaltmış milyar seneden beri yaşamaktadır. 

Türk boylarında daha çok küçük tanrılar göze 
çarpar. bunların küçük ve kaba yapılmış heykelleri 
orta Asyadaki Türklerin evlerinde, çadırlarında bu- 































PERİLER, MELEKLER 


Mitolojilere göre, peri i 
yerler; gökler âlemi ede ön bulundukları 


, ra 


hat bir halde lll 
yaşarlar. | ya Bi insanlarla cennetlerde 


“Türk inançlarına göre insanların, hayvanların ve 
sşyaların birer perisi olduğu gibi, her evin de bir perisi 
yardır. Ev perisi evin temiz tutulmasını ister. Oyle 
görmezse kızar, çekilir, yerini cinler alır. Bu korkuyla 
svler temiz tutulur. 

“ Tanrıça Ayzıtın emrinde dağ, tarla, çiçek ve yemiş 
periler i vardır. 

Tanrıların emrinde çok periler olmakla beraber, ayrı 
bir teşkilâta göre bir hükümdar tarfından idâre edilen 
vi Deriler de var dır. 

© Sonraları kurulmuş peri hikâyelerinde geçen (Peri 


MMM$WOÖö—ö—/—”——FMMM—— m mM... 
) - Jı ; | 
z A ii A ün berber başlığından emekli ih 
ömrünü sarayda a Hamit zamanında Enderün i i 
de kendini çok bilgi irmişti. Nücüm ve Simya gibi al KE, bütün 
a Sarayının. bih Yıldızlara MN ri İ 
aldırmak istemişler; Memi e varmış. Bu 10 deme 
sevgi beslediklerinden ken; e endiye göre perile aeg şirliği 
şimşirliği seçmişler n kendi padişahlarına Diva r, Jürklere ço 
orada toplanır, ivan a perilerin bütün bakı bu. e eli 
a a e ll Mm den gelmiş ve 
köpürmü, a tesiri olmamış. Şimsirlik k ii efendi çok İran mitolojisinden gelmiş ve Türkler'ce de tanınmış 
ş, bundan sonra fel aldırılınca çok kızmış iki melek vardır ki, bunlara Osmanlı Şairleri 


tiyar bir Memiş 


madan sövlerini âketlerin eksik | | K 
e lk e olmayacağını dur- Şiirlerinde epeyce yer vermişlerdi. Bu meleklerden biri: 
(Berehmen: behmen) di ki, bu melek koyunları, 
-110- sığırları, ehil hayvanlardan çoğunu korur, güneş tak- 
viminin on birinci ayında olanı biteni idâde eder. 


© ikincisi de (Behram) dır. Bu da yolcuları, misafirleri . 


korur, kolaylık gösterir. 
Bâbil kuyusunda asılı duran Hârut ile Mârut ta 
doğu mitolojisinden gelmiş iki Melektir. 


-111- 











! 


İYİ RUHLAR VE PERİLERDEN BİR 
TAKIMININ KISA KİMLİKLERİ 


Akanteş- (Al) Eş bir ruhtur. İnsan öldük 
ruh i dünyadaki eşinin yanına, e 
çura (Çar) - Ku ürk'leri iyi 

Deran uzey Türkleri iyi ruhlara bu adı 
iri kadi (Kır) Şamanlarla beraber bulunan eş bir ruh- 

Çaptı Han - Aygır yeleli iyi bir ruhtur. 

ği - (Al Yak) Toprakların ruhudur. 

ezi- (Al) Büyük ve eş ruhlardan başka, Al 

Lr - 3 ' 7 t 
e bu adı taşıyan bir takım küçük ei 
4 egem, (Al) Törenlerde Şaman'ı heyecana getiren 

Emeget- (A,Yak) Her Şaman'ın bu ıl i 
ruhu daha vardır. Bu Mim LE ği 

Eş- (AL, Yak) İnanlard: anlarda bulu 
ruhlardır. (Bk: Mi A ee 
a (Al, Yak) Suların da bu adç ile ruhları 

Hazzi- (Hit) Dağ perileri. 

İyekil, (Yak) Iye, Eye; Ana. Kil, Kilâ: Hayvandır. 
— (İjekil) İkisi birleşince (Ana hayvan) olur ki bu; to- 
e gk denilmiştir. Şamanlarla da be- 

bulunur. Koruyucu bir ruhtur. Kı; Ar- 

vak) dedikleri ruh da buna ank Mp 


-112- 



































© Karlık- (Al) Ülgen'in emrindedir. Sulyanın ar- 
kadaşıdır. Kurban töreni yapılırken Şaman'la ber- 
'aberdir. Tören sırasında çadırın tepesindeki duman 
"çıkacak delikten, karlık için su serperler. | 
© Kut - (Al) Yalnız insanla at'da bulunan eş bir ruh- 
tur. 

» Lamassu- (Ak) İyilik cinlere bu ad verilir. 

© Maytere- (Yak) İnsanları idâre eden iyi bir ruhtur. 
“Nammi- (Hit) Dağ perileri 

Orman ruhları, (Al) Bunlara çok önem verilir. iyi 
ruhlardır. Avcıları korurlar. 

“ Pihampar- Çuvaş'larca böyle adlandırdılan bir ruh 
vardır ki çeşitli kudretlere sahiptir. O, insanlara iyi 
vasıfları, Şaman'lara da olağan üstü kuvvetleri verir. 
Ev hayvanları vahşi hayvanlardan korur. Ayıların, 
vahşi hayvanların da hâkimidir. Ama kötü ruhlar da 
onunun idâresi altında bulunur. Kurtların da 
hükümdarıdır. Bütün kurtlar onun idâresindedir. 

” Sabitu- (Süm) Destan kahramanı Gılgamış'la 
konuşan bir peri kızı. İ i 

© Suyla- (Al) Büyük Tanrı Ülgen, tarafından insanları 
korumak işi ile görevleri idi. Gözleri at gözüne benzer. 
Otuz günlük mesafeden görür. Tören sırasında 
Şaman'la birlikte göklere çıkar, yeraltı âlemine iner. 
Kurbanları gideceği yerlere kadar götürür. Suyla, için 
kurban kesilmez, ancak rakı serpilir. 

" Suyla ay ve güneş kırpıntılarından yaradılmıştır. 
Suyla'ın bir görevi de insanları göz altında bu- 
lundurarak, gördüğü değişiklikleri Ülgen'e haber ver- 
mektir. Törenlerden sonra Şaman göklere ve yeraltına 
li Suy'la, Şaman'a hücum edecek kötü ruhları 
RUgar, 

© Sur - Yâkut'lara göre, genel olarak insanlarla be- 
raber bulunan ruhlara verilen ad. 


-118- 


li KOT 
ii Eği 











Töz, Tös (Al) Ülgen'in en yakın elçisidir. Kurban 
töreni yapılınca Şaman; Suyla, Karlık, Yula ve Yayık'la 
göklere OÜlgenin huzuruna giderken, gelenleri 
karşılamak için Ülgen; Urukçi'yi gönderir. Urukçi bun- 
ları göklerin beşinci katındaki dâirede karşılar. 
Şamanın getirdiği kurbanı alır, Ülgen'in altın 
kapısından içeri girerek kurbanı sunar, gelenlere de bir 
kaz verir, Onlar bu kaza binerek geri dönerler. 

Urukçı göklerde bulunur, yere inmez. 

, Yayık- (Al) Ülgen'in oğulları gibi Yayık ta insanlara 
iyilik etmek, onları korumakla görevlidir. Ülgen'in oğlu 
değilse de, Yayık onun vücudundan ayrılmış bir parça 
ve Ülgen'in emirlerine vasıta olan bir ruhtur. Ülgen'in 
emirlerini yerine getirmek işi ile görevli daha başka 
ruhlar varsa da Yayık hepsinden üstündür. 

Üçüncü kat gökte bir (Süt gölü) vardır ki, bu göl 
sütle dolu olduğu için (Ak Göl) de denilmiştir. 

Bir çocuk doğacağı zaman Ülgen, Yayık'ı bu göle 
gönderir, Yayık'ı bu çocuğa getirir, böylece çocuğun 
ruhu verilmiş olur. 

Altaylı'larca çok sayılar ve sevilen Yayık için 
törenler yapılır: ahanda koyunların ve kısrakların 
sağılan ilk sütü bulgurla karştırılır ve bir lâpa 
yapılarak (Yayık'a sacı sararlar) (1) . Bu törene (Yayık 
kaldırma) denilmektedir. 





(() : Anadolu köylerinde (Yayık) denilen tahtadan 
yapılmış küçük varil biçiminde bir kap vardır ki, kaç iki 
başındaki iple bir yerde asılır: İçine süt konulur ve onun ile- 
rı geri devamlı olarak sallar ve çalkarlar. Böylece sütün 
yağı bir yere toplanır, sonra bunun içinden çıkarılır. Yayık 
denilen ruhun sütle ve süt gölü ile ilgisi olduğuna göre, halk 
arasında bu kaba verilen adın ondan gelmesi ihtimali 
hatıra gelebilir. 


-114- 



























Bu tören yapılarken oraya çağırılmış olan Şaman 
“ dualar eder, Yayık'ı çağırır ve onunla birlikte törende 
“ kesilen kurbanı Ülgen'e götürür. Törenler sırasında 
“ Şaman'ın göklere çıkarılması işinde de yine Yayık 
görevlidir. Eğer Yayık yardım etmezse şaman da 
» göklere çıkamaz. Bu törene Altayhlı'lar (Üstüğü) derler. 


/ (Yayık için beyaz kumaştan put yapılır. Bu puta 

beyaz şeritten baş, kulak, el, ayak ve kuyruk takılır. 
© Ayaklarına kırmızı şerit dikilir. Bu putlar yirmi otuz 
“ kadar olur. Hepsi beyaz kıldan örülen bir ipe 
“sıralanarak, evin arka tarafındaki iki Kayın ağacının 
“ arasına gerilir. Şaman dualarında Yayık şöyle tasvir 
“edilir: (Kızıl bulut sırmalıdır. Dizgini Ebekuşağıdır. 
| Kamçısı boz alev, gökten haber alır...) 


KÖTÜ RUHLAR 


(Bu dünyada fenalık yapan insanların ruhu 
“vücuttan ayrılınca yeraltı âlemine gider. Orada Erlik 
“Han'ın uşağı olur. Bütün inanlara fenalık etmeğe ve 
“ akrabalarından birin Erlikâlemine çekmeğe çalışır...) 


Altaylılar bu ruhların (muayyen bir müddet yer 
“ yüzünde dolaştığına inandıklarından dolayı bu müddet 
“ zarfında korku içinde yaşarlar. Eğer bu müddet içinde 
i başlarına bir felâket gelirse bir yere göç etmeğe mecbur 
“ olurlar ve ruhlardan kurtulmağa çalışırlar...) 


-115- 


az ekme na İki - , 


























(Altayh'ların tasavvurlarına göre, kötü ruhlar bütü 
yer yüzüne dağılmıştır... Kötü e in 
li etmezler. Aralarında kavga, ihtilâf ve lar 
i ii Bunlar çok aç gözlü ve oburdurlar. Dipdiri “m 
i ii gibi yutarlar. biri hastalanırsa Altaylı'lar (Kötü 
vi yemektedir). Biri ölürse (Kötü ruh yemiş) Sürer, 

ra NN kötü ruhların ısırmasıyla olur.) ; 

Mötü ruhlara ayrılan ölü canlarını | 
e Kabileleri ve alayları ol ER den 
pi arının obaları etrafında dalaşırlar. Çok aç gözl i 
w arı için obalara da akın ederler. Bunlar pek hi e 
i ir ve sokulgandırlar. Kapıdan giremezlerse bir del ik 

ulur eve girerler ve yemek için insanlara saldırırla 


CİNLER, ŞEYTANLAR, ZEBÂNİLER, 
CADILAR 


Türk mitolojisinde cinlerle 
erle, şeytanlara çok - 
va e aran muhit ve din değimtirce cikiler 
zellikle şeytan içi itli i 
em ikle şeytan ıçın çeşitli efsâneler, hikâyeler 
Altaylı'lara göre Şeytanlar, fi | | 
sl r, fitne ve fesat ç. 
e kandırmak için b 00 
z görevli idiler. Cinler de çok defa yi 
e olmakla bora dünyile da > 
"parlar, hast "ler, âhi âleminde i 
zebâni rolünde e e 
Şeytanlar göze görünmezler, Ama i 
göze gö . Ama insan , 
ne de girdikleri olur. O zaman bl 
nuzları bulunur. Bunlar çok defa birbirinden ayrı 


-116- 






































aşarlar. Yanlarına oyaklaşılmaz, ateşten ya 
tılmışlardır. 
Yeraltı âleminde kötülüklerin tanrısı olan Erlik 
Tan, cehennemin de tanrısıdır. Günahı olan insanlara 
za verilmek için cinleri, şeytanları zebânileri, kötü 
ıhları vardır. 
Altay Türklerince Ayna'lar yahut Azalların emrinde 
zeniş bir kadroile Cinler, şeytanlar bulunur. 
“Etrüsk'lerin Tajest, Tokulşa adındaki büyük cin- 
lerinden başka, (Edimnu) adındaki hortlakları ve (Çor) 
adındaki cinleri de vardır. 
Ünlü kahraman (Cesteni Bey) in hikâyesinde geç 
tiği üzere, insan eti yiyerek kan emen cinler de hatsız 
jesapdır. 
“Cinler ile şeytanların vasıfları, türeyişleri hakkında 
sonraları Türk mitolojisinde yer alan efsânelerden ikisi 
Taberi) de şöyle anlatılmaktadır: 
“Tanrı ilk önce devleri yarattı. Onlara (Can) derler ki 
kumlar sayısıncadır. Onların meskeni havada idi. Yedi 
ğin yıl bu cihana hâkim oldular. Ondan sonra tanrı, 
Can) dan cinleri yarattı ki, şeytan onlardandır. 
Şeytanın adı Süryani ve. İbrani dilinde (Azâzil), arap 
dilinde (Hâris) tir. 
— Şeytan evlendi. Karınca, örümcek, çekirge, kuş 
şekillerinde sayısız evlâtları oldu. Bunlar yazılarda, 
dağ kovuklarında, ormanlarda, yollarda, virânelerde, 
fıvınlarda, ovalarda, kuyularda, külhanlarda, su yol- 
larında bulunurlar. 
© Cinleri, melekleri tanrı gökte bulundururdu. On- 
lara, itaat edilmesini emretti. Tanrı gökte olan me- 
leklere dedi ki: (İki ev halk eyledim. Biri rahmetimden, 
biri de gazabımdan. İkisine de bakın:) Melekler önce 


cehenneme baktılar, türlü türlü azaplar gördüler. 


-117- 












































Tanrı izni ile cehennem YE Yaptır. 
içindir ki Tanrı'yı bilme siya ele Burası, on 
i, © 7 g 
e lale cane aktar Ör 
Ik ve g 4 k ik 
Tanrı da: (Kim knk saki tanrıy a sordul,Böğlünün üzerinden bir kedi atlarsa ölemin ruhu cadı 
anır, onun m ite ür veya ölen hortlar. 
ünde yere k, Cadının kızları da vardır. Ama bunlar analarını din- 
mezler. İstedikleri zaman çıkar, gezerler. Anaları on- 
ıra uymaya mecbur kalır. 
Eğer cadı kızı sevdiği ile kaçmek isterse anasının 
jahçesinde iki kuyu vardır. Bu kuyuların birinde bal, 
büründe kan bulunur. Cadı kızı baldan, sevdiği de 
andan içer. O zaman her kıyafete girer, her yere gi- 
bilirler. 
“Cadıyı yok edebilmek için onun bahçesinden bir gül 
oparmak lâzımdı. Ama o bahçenin bekçisi aslan, ya- 
it kaplana benzer bir kedidir. İşte bu bekçi kediden 
yir firsat bulunması gerekir ki bu da pek güçtür. 


tederse.) Melekler bunun üzerine tanrı ön 


yerlerinde yerleştirdi. ) 


Bir efsâne daha : Eskil l 
i e lr ai ere göre yerl irk. a 
dr Orada yn aypamşlır. Yedin kalın adı da 
, < va yaşayanlara; (Cü OT a) 
boylu, siyah; elleri v sum) denir. Bunlar kış, 
ri , © ayakları vahsi | 16 
lir. Seylan da beraberindekilerle etrakman 22) 
çıkardıkl yüzündeki insanları nasıl aldatarak yoldan 
> larını şeytana anlatırlar o da keyiflenir yoldan 
bir takımının adları da vardır İ 
adlardan ve alınarak Türk'ler arasında yerle: il 
e Vi azıları Şunlardır; Hişanuh, Cabir n bu. 
Karık € my İbn-i Zengi, Haksak Derşuz Ye, Mer. 
İbn-i Kelin Mai lüle İbn-i Kizban, ika 
| , »€şzar İbn-i Seman. KÖTÜ RUHLAR, CİNLER 
© ŞEYTANLARDAN pop 
| BİR TAKIMININ KIMLIKLERİ 
CADILAR ” 
Folklorl  Abasi'ler- (Yak) Kötü bir takım ruhlardır.... 
olan apk efsânelere göre; kötü bir tip “ Acuman- Kötü ruhlardan biri. Yahut kötülük 
şekillendirilmiştir. ii iy ve uzun kuyruklu olarak | (tanrısı. 
iner gezer, hattâ küp : ar kadındır. Küpün üzerine “ Ada Öke- (Al) Ölmüş babaların ruhudur. Bunlar Er- 
cadı) derler. Kimse Mela şii e (küp uçuran (ik Han'ın idâresinde bulunurlar. 
MM şerdir. Çocukları kapar, acan Bis gücü 
an üzerine makas korlar, Çünkü makas adan 


-118- 


> Aldacı, (Al) Ölen bir adamın, daha önce ölmüş ak- 
rabalarından birinin ruhu bu adı taşır. Aldacı, Süne 
adındaki ruh ile ölü evinin etrafında dolaşır. Şaman 
yahut Kam temiz ve kutsal tanındığından Aldacı ta- 
Tafındandan kirlenmemek için ölü evine girmez, 
başkalarına bile bir hafta ölü evinden eşya verilmez ve 
İçeri alınmaz. Ölümden kırk gün sonra, ölü evinde bir 


-119- 











tören yapılır, yemekler ir. Tö 
> i yenir. Törene önce : 
a ağacı ile tütsü e a gelir. 
çalışırdı. Aldacı'lara ölüm ruhları da eme Oğmağa 
| Almış- (Al) Erlik Han'ın emrinde bul ire e 
ardan biri. ulunan kötü ruh- 
Altan Sabaray- 
sanlarda yapan ruh. 
Arsan Dolay- (Yak) Kötü 
Köt | 
m rl bunun w e Kur. 
ynalar (Azalar) - (Al) Yerin . 
lik N erin altında ; a. 
e in emrinde bulunan kötü ruhlardır. Bur m 
e eler; insanları üzerine yollıyarak İİ un v 
ban su r verdirir. İnsanlar bu eziyetlerden met kı 
Me b kurtulabilirler, En makbul olan da k ER 
er e verilen kurbandır. Bunlar ii ii 
y ni oymazlardı. Bunların bir adı da Yek'tir. yemek 
oil Re Lahay- (Yak) Ölüm hastalıklarını iz 
at eden ruh. nı insanlara 
Cığı - Cığı'lar bir takım ci 
— akım cinlerdir, (İki bölük bi 
biriyle çarpıştığı zaman, bu iki blüğün vilâyetlrinde 
içini SE kendi vilâyetlerinin halkını koll ik 
a Cinlerden herhangi taraf yener: Nb 
bu ii dei ri vilâyet halkımı da yener. ayin 
vlayel b m er hangisi kaçarsa onların bulund in 
ei ıakanı da kaçar. Türk askeri geceleyi uğu 
ii in Ni korunmak için sad . 
tanırlar. Bu, lürkl sak- 
Lügat-üt Türk. Ciltli, arasında yaygındır.) Divan-ı 
Pl Li > anan inanışlarına göre insan be- 
kötü mh G7 yn ii insanla beraber bilünan 
Şamanla; i vardır ki onlara bu ad verilmiştir. Yi 
adılunm Me o (Cin) demektir. Şiradi, bile Ki 
unun bazı yerlerinde (Çor vurdu; Cin çarptı e 


-120- 


(Yak) Çıban denilen yarayı in- 






























hastalandı) derler. 
“Corabaş - (Al) Şaman dualarında geçen bir ruh. Bu- 
nun.doksan koyun derisinden kürkü, seksen koyun de- 
isinden külâhı vardır. 
* Dahtalır- Tarah- (Yak) günahkârların gittiği yerde 
bulunan büyük bir ruh. 
 Edimnular - (Süm) Hortlak denilen kötü ya 
ratıklardır.  Aşipular bu kötü varlıkların fen- 
alıklarından korunmak isteyenlere efsun yaparlar. 
© Eğe'ler- (Uy) Cehennemde zebani görevli kötü bir 
varlıktır. ( Bk: Cehennem) 
© Gidim- (Et) Ölen kimsenin ruhuna denildiği gibi, köt 
ruhlara ve cadılara da bu ad verilir. 
” Karaçor (a) - Kuzey Türkleri kötü ruhlara bu adı ve- 
rirler. 
» Kara neme'ler- (Yak) Arsan Dolay'ın emrindeki kötü 
ruhlar, bulunan kötü ruhlardan bir grup. 
© Kökmen- (Al) Şaman dualarında geçen bir ruh. Bu- 
nun altmış koyun derisinden kürkü, seksen keçi de- 
risinden külâhı vardır. 
©» Körmösler- (Al,Yak) Kötülük tanrısı Erlik'in yeraltı 
“âlemindeki yardımcılarıdır. Körmös'ler içinde iyilik ya- 
panlar da vardır ki onların adına kurbanlar kesilirdi. 
'Bir inanışa göre Körmes, her ölüden ayrılan bir ruhtur. 
“Eğer o ruh iyi bir adamın ruhu ve iyi körmöstür, 0. 
dünyada kalır. Bunların işi gücü iyilik yapmak, 
kötülük yapan Kömös'ler ile mücâdele etmektir. 
, Kötü Körmüs'ler âhiret âleminde, cehennemde görev 
“almışlardır. Bu Körmes'ler dünyaya da çıkar, evlerin 
etrafında gezer, içeri girmeye firsat ararlar. Eve gi- 
© vebilirlerse fenalık yapmak için saklanırlar, insanları 
“öldürmeye çalışırlardı. 


121. 











Erlik Hanın oğulları babaları gibi değildir. İyilik 


yapmayı severler, insanları fena körmös'lerin 


şerrinden korumak için dünyada bulunurlar, evlerin 


obaların kapı bekçiliklerini yaparlar. | 

Bunlar, Körmös'lerden birini yakalayacak oluras he. 
men cehennemde kaynamakta olan (Kazgırgan) 
adındaki büyük kazana atarlar, orada cezaların, 
görürler. | | 

Körmös'lerin birbiri ile de geçinemezler, aralarında 
kavga eksik olmaz. Çok ta pis boğazdırlar. İnsanları 
yemekle bir türlü doymazlar. 

Altay Türk'leri, bütün hastalıkları, ölümleri bun- 
lardan bilirdi. insanların vücudunda olan nd. 
körmös'lerin ısırmasıyla olduğuna inanırlardı. Çok hiy. 
lecidirler. insanlara sokulabilmenin yolunu bilirlerdi. 

İşte Erlik'in oğulları insanları bunlardan korumaya 
çalışır. 

iyilik yapan Körmös'ler için kanlı, kansız kurbanlar 
verilir: (Kansız kurbanlar; kullanılmamış tâze şarap, 


hayvanların o ilkbahardaki temiz sütüleri, çay 
kırıntıları, arpadan yapılmış bir içki, kavrulmuş arpa 


bi e va bir bulamaç. Yine bu körmös'lerin 
adına yapılan putların üzerine konulan arr d 
demetleridir. a 
Kanlı kurbanlar ise, kısrak, keçi ve koyundur. Ama 
bu kurban kesilmez, boğulur. a Nal bur- 
nunu tıkayıp dört ayağını dört tarafa çekerler: Bu kur- 
banların eti tören yerine yakın bir kazanda pişirilir.) 
Bir takım dualardan sonra bu etler yenilir. 
Künçölörüme- (Yak). Bir takım kötü ruhların 
Insanlar bundan korunmak için kurban ke- 
serler, 


-122- 
































Ö iger'ler- (Al) Yeraltı âleminde Erlik Han'ın em- 
ide bulunan bir takım azap verici kötü ruhlar. 
Rakşas'lar, (Al) Bir takım zebânilerdir. Günah 
eyen insanları cehennemdeki kazanlara atar ve 
sıtli azaplar çektirirler. 

Süne. - (Al) İnsanlarla hayvanlarda bulunan ruhtur. 
Ama Süne istediği zaman insandan ayrılarak gezer, 
İ kimseye görünmez. Ancak Şaman'larla, bazı kutsal 
i sayılan insanlar, bazan da köpekler görülürler. Süne'yi 
iörebilen insanlara (Köspekçi) derler, Eğer bu adam- 
lardan başka herhangi bir adam Süne'yi görürse 
leceğine alâmettir. Sün, insan öldükten sonra yeraltı 
âlemine gider, orada kendisini Erlik Han'ın be- 
iberindekilerden Yula karşılar, 

İajes- Etrüsk cinlerindendir. 

Tokuşla - (Etr) Kartal gagalı, Eşek kulaklı, Yılan 
1 bir cindir. İnsanlara azap verir. 

Jlukki- (Et) Fenalık yapan bir takım cinlerdir. 
Urumki- Cesteni bey hikâyesinde geçen büyük bir 


tama, Budist Uygur'lara göre kötülük ve ölüm ver- 
bir ruhtur. Yeraltı âleminde bulunur. 

Yek- (Bk: Aynalar). 

“Yula- (Al) İnsanın ve hayvanın beraberinde bulunan 
#ütur. Yula istediğ zaman insandan ve hayvandan 
mir, gezer. Yula, insanlara rüyalarda görünür. 
##sman'ların kurban törenlerinde bulunur. Saman'la 
wkte göklere, yer altına seyahat eder, Yula da Erlik 
#adın emrinde bulunan ruhlardandır. 


-123- 











VI 


İNSAN 


İNSANIN YARADILIŞI 


İnsanın yaradılışı üzerinde Türk boyları arasında 


çeşitli efsâneler vardır. 
Bu efsânelerden bir kaçı: 
1- Altaylı'lara göre; önce yalnız Kara Han ile sular 


vardı. Bu büyük tanrı tek başına canı sıkıldığı için bir 


nsan yarattı. Bu insanı | e 
LO uçuyordu. yi le le m 
külde mk tl Kar Ha onun makamdır 
e Hin e kadretini aldı. Kanatları işe A 
Han'a yel mı başladı. Bunun üzerine Kara 
di, ama u e) v an hassayı yeniden ona ver- 
için İ ki Ne etmi m O halde bu insan 
Eer. bir avuç toprak Lİ e düşündü. 
ylece karalar oldu. ne serptirdi. 


-124- 


























ii 
“ Kara Han ada şeklinde türeyen bu ilk karaya dokuz 
dallı bir çam dikti, her birinin altında birer adam daha 


yarttı. Budokuz adamdan dokuz ırk türedi. Bu in- 
sanlara iyi yolu göstermek için de (Yayıklı yarattı. 
© 2- Yine Altayh'larla Yâkut'ların bir inanışına göre; 
Kara Han'ın oğlu büyük tanrı Ülgen, insan vücutları 
yarattı, bunların canı yoktu. Can vermek için Kara 
Han'a bir kuzgun gönderdi. Kara Han, Ülgenin ya- 
rattığı insan için istenilen canı verdi. Kuzgun da canı 
gagaları arasına sıkıştırarak geri döndü. yol uzundu. 
Kuzgun acıktı. Uçarken yer yüzünde bir deve leşi 
gördü. İştihası onu leşe doğru sürüklüyordu. Fakat 
kuzgun leşten uzaklaştı, yorluna devam etti. Biraz git 
tikten sonra gözüne yerde bir at leşi göründü. İştihası 
“kabaran kuzgun kendini tuttu, leşin yanından geçti. 
© Son kuvvetini vererek uçan kuzgun bu defa bir inek 
leşi gördü. Bu leş kuzgunu daha çok kendine çekti, 
“kuzgun : (Ah ne güzel) dedi. Bunu derken gagalarını 
açınca can bir çam ormanının üzerine düşürek 
ağaçlara dağıldı. Bunun içindir ki çamlar kışın, yazın 
” yapraklarını dökmez, canlı dururlar. 
© Kuzgun havada uçarken, gecenin yarısında Erlik 
Han yeraltından çıktı. Yer yüzünde bir saray gördü, 
“yavaş yavaş yaklaştı. Bu sarayda Ülgen'in ınsan c€- 
setlerinin yattığını anlardı. 
mw Bu cesetleri Erlik'in fenalıklarından korumak için 
“Ülgen bir köpeği bekçi koymuştu. O zaman köpekler in- 
“ sanlar gibi tüysüzdü. Erlik, köpeğe: (Beni bu saraya 
bırakırsan sana kürk veririm. Daha üşümezsin. Hem 
» sana öyle bir yemek veririm bir ay 
açlık duymazsın.) dedi. 

Köpek bu sözlere kandı. Erliki saraya cesetlerin 
yanına bıraktı. Erlik, kendi canından üfledi: (Bunların 


ki, bu yemeği yersen 


-125- 











hepsi benim gibi olacaktır) dedi. Cesetler canlandı. 
Bunlar erkek ve kadın idi. 
Işte yer yüzünde insanlar böyle türedi. 

Yâkut'lların bir efsânesine göre de 

yarı insan şeklinde gökten inmiştir, 

3- Bir Altay efsânesinde de; tuzlu suları temsil eden 
Tiamat'ın ikinci kocası Kingo, insan yaratmak istedi. 
Buna kızan tanrılar Kingoyu kestiler. Kanı ile insan 
hamuru yoğruldu. 

Böylece insanlar meydana geldi. 

4- Bir başka efsânede de; büyük tanrı yer yüzünde 
bir insan yarattı. Bu insan erkekti. Bir gün bu insan 
uyurken şeytan onun göğsüne dokundu. Bunun üzerine 
kaburgalarından bir kemik büyüyerek yere düştü. 

Bundanda bir kadın meydana geldi.(1) 

Ama yine Altaylı'lara göre böylece yaradılan ilk in- 
sanlardan erkeğin adı Törüngey, kadının adı da 
Eje'dir. i 

o- Budist Türklerin bir efsânesinde de; Tanrı güzel 
bir kız olan (Rid ta riod gar) i gökten yere indirdi. Ken- 


i | bir erkek yer yüzünde henüz 
olmadığı halde çok çocuk doğurdu. 


Bu da insanların ılk anası oldu. 


; ilk insan yarı at, 


() : () İnsanın Türeyişi üzerinde Hintlilerin buna benz- 
er efsâneleri vardırk: Önce yalnız Atman vardı. Bu erkekti 
ve ikiye ayrıldı. Ayrnlan parça kadın oldu. Bunlar evlendi. 
insanir bunlarda türedi. 

: Bir Çin efdâjmesinde de insanların türeyişi bunlara çok 
enzer; | 

Bir altın parçası ile bir odun 
olmuş. Altından çıkan bulut Yi 
çıkan bulut ta H- Moi adı ile ka 
insanlar bunlardan türemiş. 


-126- 


parçasından birer bulut 
ng,yi adı ile erke, odundan 
dın olmuş. Bunlar evlenmiş, 






















6- Bir Sümer efsânesinde de; Mi 
hizmet edecek varlıkların olmasını düşündüler. 

Ba'yı görevlendirdiler. Tiğ | 

aran üzerine Fa çamurdan bir insan yaptı, ona 
i İste insan, hayâlini ulaştırabildiği e ee 
 elerle kendini yarttıktan Rİ Kin ya- 
ların uzuvlarından da katarak insanla i 
Tal CA tai UN Li tir. 

acayip yaratıklar ortay a getir ie i 

arı Han'ın yarattığı ilk insana çi ei 
Dede Korkut hikâyelerinde geçen A lam ana 
yalnız bir göz, Cengiz'in ceddi olan en an A. 
le yetişen evlâtlarıarasında Duma- 50 EE  an- 
tasına bir göz konulmuş, sudan çıkan bank ok 
inin vücudu insan, başı ve sırtı sı akrep in- 
gösterildiği gib, it başlı, sığır ayaklı, yarı 

sanlar türetilmiştir. da 3: m 
© Büyük işler yapan bir kk 
ak korku uyandırma! , yahu 

yi vücutları çok büyütülen e i Tonga 
: Sakar Türk'leri arap ami e e 
Semerkant kalesinde otururken ayaklarını 
deresinde yıkardı. eme il 
> kahramanı Gılgamış'ın da boyu on gidi al 
© Yakın doğu milletlerinin mitolojilerinden ir 
efsânede de Deccal çok iri ve uzun bir şi na ka- 
İİ lrdmn dışarı çıkar, derin denizler topuğuna k 
dar gelirdi. 


-127- 











Yine yakın doğu mitolojisi ile geler 

sine yakın doğu mitolojisi ile gelen (U 
p padar büyük idi ki, başı Deccalın başı gibi b 
pi bl ii sr eyi denizden alır, güneşe tu. 
sarak Kızartır, yerdi. Nuh tuf. zamalında gi i 
dizlerine kadar çıkabilmişti. e 

Bunları yalnız Türk Mitolojisi ina 
müteliieirde bal bol görmak inde değil, her milletin 

Şu var ki, sosyal bünyenin ana geleneklerine, derin 


inanışlarına bağlanmak zorunda bul 
nanışlar an ZOr unan insanl 
EE MR bu gibi çeşitli o tabloların lam 
şamazlar. o Gördüklerinin Oo dışına (o hayallerini 


kaydırmağa yaradılış kanunları 
kendinden ve gördüklerinden 
nebilirlerdi. 


izin vermezdi. Ancak 
materye almakla yeti- 


İNSANDAN TÜREMEMİŞ İNSANLAR 


Türk mitolojisinde de, i Ü iş İ 
O ki, bunlar m 
2 — ii yaratıklardan, yahut tabiatta mevcut 
1 var ıklardan meydana gelmişlerdir. Ama bun- 
g9 4k ay yine bir taraafi insandır. 

bu ınanışlara örnek olarak alın öyledir: 

1- Kurt şekline girmiş ada | rai a 

2- Tanrıçadan, 

3- Tanrı tanınan bir dağdan, 

4- Kurttan ve geyikten, 

5ö-Köpekten 

6- Ağaçtan, 

7- Testiden, 


-128- 


Bin Unk) da 



































g- Dolu tanesinden, 
9- Köpüklerden, 
10- Denizden, 


Bunların birincisinde: Baba kurt, ana insan, 
âncisinde: Baba insan, ana tanrıça. Üçüncüsünde: 
iba yok, ana bir dağ. Dördüncüsünü. birinde Baba in- 
i şan, Ana kurt. İkincisinde baba kurt, ana geyik. 
Beşincisinde: Baba insan, ana köpek. Altıncısında 
iba gökten inen nur, ana ağaç. Yedincisinde: Baba 
vok, ana testi. Sekizincisinde: Baba dolu tanesi, ana in- 
ın. Dokuzuncusunda: Baba köpükler, ana insan. 
İnuncusu ise doğrudan doğruya denizden çıkmasıdır. 
“insanın gayri olarak burada gerek ana ve gerek 
yaba durumunda olanların hemen hepsi de Türk mi- 
lojiinde kutsal tanınmış unsurlardır. 


| 


Şumdi bunlar aşağıda açıklanacaktır: 

1- Kurt şekline girmiş tanrıdan yürüyen çocuklar: 
Dokuzoğuz destanında; tanrı kurt şekline girere, 
un Hakanının kızları ile evlenmiş, Dokuzoğuz'lar 
öyle türemiştir. 

2- Tanrıçadan doğan çocuk: 

Babası insan olan Sümer kahramanı Gılgamış'ın 
ânası Nin-Sun adında bir tanrıçadır. Gılgamış'ın karısı 
a tanrıça İşharı'dır. 

3- Tanrı tanınan dağdan doğan çocuklar: 

> Altaylı'ların kutsal tanıdığı (Abu kaan) dağının da 
©elbis) adında iki kızı vardır. 

4- Kurttan doğan çocuklar: 


-129- 





































kalabilen, elleri ve ayakları kesilmiş olduğu halde yi, 
bataklığa bırakılan on yaşındaki bir erkek çocuğu, bi, 
dişi kurt görmüş, besliyerek büyütmüş, nihayet kur 
delikanlı olan bu sakat çocuktan gebe kalarak on çocuk ! 
doğurmuş, bunlardan biri âile olan (Assena) y, 


almıştır. 


Cengiz'in ceddi de erkek bir boz kurt ile dişi bir bey. 
az geyik idi. Onlar denizi geçtiler. Onan nehri kaynağı 
ile burkan dağı civarına yerleştiler. Batacihan adında ! 


bir oğulları oldu. 


Cengiz bu Batacihan'dan yetişen oğulların on- i 


yedincisidir. 
o- Köpekten türeyenler: 


Bir efsâneye göre; Tatarlar bir prensin bir kırmızı ' 


köpek ile olan münasebetinden türemişlerdir: 
6- Ağaçtan doğan çocuklar: 


Karakurom dağlarından çıkan (Tuğla) ve (Selenka) | 
ırmaklarının birleştiği kumlanço adında bir yer vardı. 
Burdada iki ağaç bulunuyordu. Bunlardan biri fıstık, | 
öbürü de kayın ağacı idi. Bu ağaçlar dağ kadar 


büyüdüler. Bunlardan musikiye benzeyen sesler 
çıkmaya başladı. O ağaçların üzerine her gece nur in- 


iyordu. Günün birinde bir kapı açıldı. Kapının içinde | 


çadıra benzeyen beş ev vardı. Bunların içinde birer 
çocuk bulunuyordu. Ağızlarındaki boru ile süt 
içiyorlardı. İnsanlar bu hali görünce şaşırdı. En 
büyüğünden başlamak üzere beş çocuğa şu adları ver- 
diler: Sungur Tekin, kutur Tekin, Tukak Tekin, or Te- 
kin ve Buğu Tekin. Uygurlar bu çocukların tanrı ta- 
rafindan gönderildiğine inandılar, en küçüğünü 
kendilerine baş seçtiler. 

7- Testiden doğan çocuklar 


-130- 





Tukyu destanında; bir savaş sonunda tukyu'larg, 


; | 5 ktan 
g l tden doğan üç çocun 
e 
e. kutsal kitabı olan(Avesta İL 
düşt) dininin kutsal Kıta son doğacak ve (Maz- 
iilir. Fradhakhat, Zerdüştün hyant'ın gelme- 
e amberi olacak Saoshnya | 
g ii: ” im uykusunda kalacak olan Otuz 
gezlerden birisidir. k: 

2. Dolu tanesinden olan çocuk, ıran Tan- 
Sen- Pi'leri ilk defa toplıyarak hükümet Kura «e 
langın, (Mo-Lo-Heo) adında bir babağ DS 
yangın. ir gün kuvvetli bir gök görülür. 
> da korkmuş, göğe bakmış, bu ii 252 on ay 
nesi düşmüş, kadın bundan gebe kalmış, 

ınra da Tan-Şe-Huang doğmuş. 


9- Könüklerden olan çocuklar Wi 

K lardan Sagan adındaki Ni Ni gün 
“otuz dokuz hizmetçisi vardır. Hi bir gölün 
Muz dokuz hizmetçisi ile yüzü KöpÜÜ lar Ar. 
şi eldi. Bu köpüklere elleri ile dokun : ar. be 
Kir zaman geçti. Kızlar bu köpükler 
|. Sagan Han bu kırk kızı koydu. ax bunlardan 
Mn. giderek doğurdular. işte Kırgızlar A 
in. bu efsânesinin biraz değişik olanı da Mer 
Sa an Han'ın kızı, otuz dokuz hizmetçisine 7 , SU 
m rana gl, Güneş maa üm 
e müs gibi parlıyordu. .'zlar pe a; d 
e gebe kaldı. Bavaları bu kızları bir dağa 
sirdü. Kızlar o dağda doğurdular. 

10- Denizden çıkan ınsan. 
Yarı insan, ; «1 balık olan 


| 





(Oannes) Basra körfezi 


b -131- 


















sularından çıkan insandır. Bunun başı ve sırtı balıktır 
Akşama kadar yemeden 


Gündüzleri karaya çıkar. 
içmeden karadaki cahil insanlara bilgi vermeye çalışır 
akşam olunca yine denize girer, geceyi suların altınada 
geçirir. 


TUFAN 


TUFANDAN SONRA YERYÜZÜNDE İKİNCİ 


TÜREYİŞ 


Tufan efsânesi Türklerde, özellikle Sümer'lerde 
geniş yer almıştır. 

Tufan hakkındaki bir Sümer efsânesi şöyledir: 

İnsanlar, tanrılara isyan ediyor, emirlerini dinlemiy- 
or, kurbam kesmiyorlardı. İnsanları yok etmeğe, bu- 
nun için de tufan yapmaya karar verdiler. Tanrıların 
içinde Ea insanları severdi. Bu sebeple, uyumakta olan 
Uta-Napiştim'in (1) kulağına bu kararı ulaştırmak için, 
onun içinde kaldığı kamıştan yapılmış bir kulübeye 
doğru yavaşça söyleniyor, tufan olacağını anlatıyor. 

“Uta- Napişti; sonsuz hayat sırrını aramaya çıkmış 

bulunan Gılgamış'a (Bk: Gilgamış) Tanrı Fanın 
söylediklerini, geçen tufan olayını şöyle anlatıyor: 


(|) Efsâneye göre (Şuruppak) bölgesinin hâkimi olan (Ubar- 
Tuudun) un oğludur. Asıl adı (Ziyudsudu)dur. Uta- Napiştim 
Akatçadır. Papes (Berose) bunu (Ksisutrus) a çevirmiştir. Ür- 
Şanapi de, Uta- Napiştim'in kayıkçısıdır. İ 


-132- 





(Ey kamıştan çit,ey kamıştan ev, ey duvar, 
Ey kamıştan ev, dinle: Ey duvar, anla: 

Ey Şuruppak'ın adamı, Ubar Tudun'un oğlu 
Evi yık, bir gemi yap. 

Serveti terket, hayatı kazan. 

Mülkten nefret et, hayatı kurtar. 

Bütün hayat tohumlarını gemiye getir. 
Yapacağın geminin 

Bütün hayat tohumlarını gemiye getir. 
Yapacağın geminin 

bütün büyüklükleri ölçülü olacaktır. 
Uzunluğu ve genişliği aynı olacaktır. 

Sonra onu sulara indir, 

Anladım ve efendim, Ea'ya dedim: 

Evet efendim, emrettiklerini 

Hürmetle karşıladım. Onları yapacağım. 
Fakat, şehre, halka ve ihtiyarlara ne diyeceğim? 
Ea ağzını açtı ve konuştu 

Ve kullarına, bana dedi: 

Sen ey insan, onlara şöyle diyeceksin: 
Tanm Enlil bana karşı fena fikir besliyor. 
Bu yüzden artık şehrinizde oturmam 

Ve bundan sonra yüzümü artık Enlilin toprağına 


çevirmiyeceğim. 


Tanrım Ea ile yaşamak üzere suların içine ineceğim. 
Fakat, o sizin üzerinize servet yağdıracaktır. 

Bir sürü kuş, bir yığın balık, 

0E Bol bir ürün, 


-138- 






Lütufları 
.(Başınaza inecek) dolu yağacaktır. 






> götürdüler. 
> bir kaç satır kırılmış ve okunam © İki sülüsanı idi (üçte iki) 
Çocuk... karasakız getirdi. ir. Benim olan bütün şeyleri ona (gemiye) yüklettim. 


Benim olan bütün hayat tohumlarını ona yüklettim. 
Bütün âilemi ve akrabamı gemi içine aldım. 
© Ova sürülerini, kır hayvanlarını, bütün sanat adam- 
Jarımı içeriye aldım. 
| ad Şamaş, bana bir zaman kararlaştırmıştı (diy- 
erek): 
Gönderen, akşam üstü bir dolu yağdıracak. 
O zaman gemiye gir ve kapını kapa. 
Gösterilen zaman yaklaştı. 
..Gönderin, akşam üstü dolu yağdırdı. 
Yaklaşan boranın manzarasını seyrettim. 
Buna bakarak dehşetli bir korkuya kapıldım. 
Gemiye girdim ve kapımı kapadım. 
Geminin dönencisi, geminic Puzur, Enlil'e(...) 
Büyük evi (gemiyi) bütün içindekilerle ona emanet 
etti. 
Sabahı ilk ışığında. 
Göklerden kara bir bulut çıktı. 
Ounu içerisinde Tanrı Adat görülüyordu. 
Nabu ve Sarruh (Marduk) önden gidiyorlardı. 
Nidâ edici olarak tepe ve ovalar üzerinde 
yürüyorlardı. 
© İrragal (Nergal) geminin kazığını kırdı. 
En-Urta (İnurta), ilerdeki kasırgayı indirdi. 
Annuanaki'ler ışıklarını parlattılar. 
Parırtılarıyle yeri aydınlattılar. 
Adat'ın kasırgası gökleri süpürdü. 


-135- 


silen (Adam) . lâzım olanı getirdi 
eşincı günde onun şeklini yaptım. | 


Plâna gö ü 
Gİ göre duvarların yükseldiğini 10 Gar, (190 


e vi (2) yine 10 Gar genişti 
un kısmının şeklini verdim ve cizdi 
Onu altı kat örttüm. zi ear 7 
... Yediye böldüm. 
İç kımını dokuza böldüm. 
© bir direk yerleştirdim 
ır dümen sırığı tedâri ie Ge içi 
olan ri ire ğı tedârik ettim ve ıçırde bütün lâzım 
ekne (?) üzerine altı sar kara snlız ç 
MEG | a sakız döktü 
sie üzerine üç sar zift döktüm. gli 
m üç sar yağ getirdiler. 
Gi “al aşka bir sar yağ âletlere (9) sarfolund 
i 5 < halk için sığırlar kestim vi 
e gün koyunlar kestim. | 
pa Suyunun, susam nı, V 
nun, m şarabını, | 
m nehir suyu gibi içirdim ayi 
ne yağ k - vel : 
did, > & kutusu açtım. ellerimi merhem içine 
Güneş batmadan (? ini 
ik ?) geminin yapılması bitmişti. 


mıyı yapanlar gemiyi... yukarı ve aşağı 


-184- 











Her ışık parıltısı karanlığa döndü. 


Bütün gün (Sağanıklar indi)... 
e yükseldi... S, dağlara yetişti. 
um) Halka bir savaşçı gibi hücum etti 
ardeş kardeşi görmüyordu. 
İnsan göklerde tanınmıyordu. 
dine kasırgadan ürkmüşlerdi. 
ra Anu'nu göğüne çekildiler. 
ij gibi duvarın dibine büzülmüşlerdi 
daa ştar doğuran bir kadın gibi bağırıyordu 
ların sonı l Ö | 
e nucusu tatlı bir sesle şöyle feryat ve 
mİ çamura döneydi. 
— ii tanrılar heyetine fenalık teklif ettim 
nl 5 ar heyetine ben nasıl fenalık teklif ettim? 
, Halkımın yok edilmesi için ben nasıl savaş teklif 
e asıl savaş teklif et- 
Halkımı ben mi yarttım? 
e e ufak balıklar gibi denize atabileydim 
rıla 1 | 
NE ar Annunaki'ler onlarla beraber fiğan ediy- 
Tanrılar yere ka 
| pandılar ve ot ! 
Ağızları sımsıkı kapanmıştı. be 
2 gün ve gece. 
artına bütün şi iy tti 
ir vi şiddetiyle devam etti ve kasırga 
Yedinci gün kasır | 
edi T ga, bora ve yağış durd 
5 bir ordu gibi mücadele Ye e 
niz sakinleşti, yıkıcı rüzgâr dindi, kasırga kesildi 


-136- 





























Gündüz olunca dışarıya baktım, sesler kesilmişti. 


Ve insanlık çamura dönmüştü. 

Bütün yer dümdüz olmuştu. 

Pencereyi açtım ve ışık yüzüme çarptı. 

Yere kapandım, oturdum ve haykırdım. 

Göz yaşlarım yanaklarımdan aşağıya akıyordu. 

© Dünyanın dört tarafına baktım. Etrafı kaplıyan su- 
ların sınırlarına baktım. 

© Oniki ada tepeleri görünüyordu. 

Gemi Nisir (.....) dağının üzerine oturdu. 

Nisir dağı gemiyi tuttu ve kımıldatmadı. 

Birinci günde, ikinci günde, Nisir dağı gemiyi tuttu. 
“Kımıldatmadı. 

© Üçüncü gün, dördüncü günde Nisir dağı gemiyi tut- 
Btu. Kımıldatmadı. 
Üçüncü gün, dördüncü günde Nisir dağı gemiyi tut- 


o tu ve kımıldatmadı. 
© Beşinci günde, altıncı günde Nisir dağı gemiyi tuttu 
ve kımıldatmadı. 
Yedinci gün gelince, 
Bir güvercin çıkardım ve salıvardim. 
Güvercin uçtu ve (Sonra) geri geldi. 
Üzerine konacak yer bulamadığından geri geldi. 
Bir kırlangıç çıkardım ve salıverdim. 
Kırlangıç uçtu ve (sonra) geri geldi. 
Üzerine konacak yer bulamadığından geri geldi. 
Karga uçtu, alcalan suları gördü. 
Yedi sulardan geçti (?) yükseldi (?) geri gelmedi. 
O zaman herşeyi çıkardım. Her tarafa yaydım ve bir 
kurban kestim. Dağın tepesinde bir adak sundum. 


-137- 











Kabları yedişer yedişer koydum. 


Onların altına kamışlar , selvi ve mersin ağacı (7) 


yığdım. 
Tanrılar kokuyu aldılar. 
Tanrılar tatlı kokuyu duydular. 


Tanrılar, sinekler gibi 
lanlar. iğ sinekler gibi kurbanı sunanın başına top- 


la hanımı yaklaşınca 

lendi arzusu üzerine Anu' ! ii 

aa yukarı ali e dean) i el 
y burada mevcut olan tanrı . 2 

yakut mücevherleri asla ml e gök 


Bu günleri dai mİ 
utmıyacağım. ma düşünecek ve onları aslâ un- 


Tanrılar Adat'a gelsin. 
Fakat Adat'a, Enlil gelmisin. 
Çünkü düşünmedi ve kasırgayı çıkardı 
Ve halkımı yok etmek için, onun İDE salıverdi 
Enlil yaklaşınca eği 
rn gördü, o zaman Enlil suratını astı. 
ba ılara, İgigi'ye karşı öfkelendi (ve dedi). 
e birisi mi var? 
san ağ e Umumi harabiyette hiç bir in- 
zaman En-Ur | 
yl AM ie  Y açtı ve konuştu. 
Ey tanrılar prensi, ey savaşçı! 
a Vi düşünmeden bir kasırga çıkarabildin, 
rim ar olanın günahı kendi başına insin. 
ihe aykırı hareket edenin kabahatı kendi 


-138- 










başına insin. 


Fakat merhamet edin ve (her şey) yok olmasın. Ta- 


haimmüllü olun (we insan lekelenmesin). 


Kasırga çıkarmaktansa 
Aslan gibi insanlığı eksilteydi. 
Kasırga çıkartmaktansa kurt gibigelip insanlığı ek- 


si teydi. 


Kasırge çıkmaktansa 

Bir kıtlık çıkıp memleketi (bitireydi). 

Kasırga çıkmaktansa 

İrra (... ve billâhi) çıkıp memleketi (bitireydi). 

ve gelinci, ben büyük tanrıların sırrını beyan et- 
medım. 


” Atra- Hasis'e (....) bir rüya gösterdim o tanrının 


sırrrını bu suretle duydu. 

Simdi onun hakkında artık bir karar verin. 
Bunun üzerine tanrı Enlil bir gemiye girdi. 
elimden tuttu ve beni önüne getirdi. 

Karımı da önüne getirdi ve yanımda diz çöktürdü. 
Alınlarımıza dokundu, aramızda durdu, bizi kutladı 


) (ve dedi): 


Uta- napiştim bundan evvel sırf bir insan gibi, 
Fakat şimdi, Uta, napiştim ve karısı bizle, tanrılar 
“gibi olsunlar. 
Uta-napiştim uzakta nehirlerin ağzında kalacaktır. 
Ve onları uzak bir yere götürüler ve nehirlerin 
ağzında oturttular. 
Yakın şark Tarihi: Ş. Günaltay 


| 


Tufan hakkında Altaylı'lar da şu efsâneyi anlatırlar: 


-139- 











Tufan ola 

ii cağını ilk olarak demi 

Me | haber vermiştir Ga ey 
ni olaştı ve bağırdı: yeke gün 

yi gün zelzele oldu. 

ki gün dağlar ateş püskürdü. ' 

iyi gün yağmur yağdı. Ni 

5 gün fırtına oldu ve dolu yağdı. . 

edi gün kar yağdı. ie 


gök 
yer 


kardeş a DE müthiş bir so | 

kardeşlerin e a da tufan ve başladı. Yedi aziz 

nini, Yedi kada, er ürüne Sa meş >» 

€ş gemi yaptılar Np il iii de- 

birer çif aldılar, A 
ir horoz salıverdi. Hor 


en çıktı. 


Yine bir Al 
( İlgen: dü tay efsanesinde d 
a e Ne 
fan lm dr Noma iii le anlatıyor: 
Noma'nın Bk. © gemin yapmasın ır adama tu- 
vardı. , baruul, Soozunuul Ma epin 
| a üç oğlu 


-140- 
































Bunlarla bir dağın tepesinde gemi yaptılar. İçerisine 
san V€ yaratıklardan birer çift aldılar. (Noma'ın 
“özleri iyi görmezdi. Gemidekileri sordu: (Bir şeyler 
rüyor musunuz? -(Yer yüzünü SiS kaplamış, müthiş 
aranlık kaplamış) dediler. o zaman yerin altından, 
| işmaklardan, denizlerden karalara sular fişkırmıya 
başladı. Gökten de yağmur yağıyordu. Gemi yüzmeye 
yaşladı. Gök ve sudan başka bir şey görülmüyordu.... 
lihayet sular çekilmiye başladı. Dağların tepeleri 
İ göründü. Gemi Çomoday ve Tuluttu dağlarında karaya 
oturdu. Suyun derinliğini öğrenmek için Noma kuz- 
gunu gönderdi. Kuzgun dönmedi. Kargayı gönderdi, O 
ia dönmedi. Saksağanı gönderdi, O da dönmedi. Ni- 
nayet güvercini gönderdi. Güvercin gagasında bir 
le geri döndü. Noma, kuzgunu, kargayı ve saksağanı 
görüp görmediğini sordu. Güvercin bunları gördüğünü, 
her üçünün de leşe konup gagaladıklarını haber verdi. 
Noma (Onları kıyamete kadar leş ile geçinsinler, sen 
jenim sadık hizmetçim oldun. Kıyamete kadar benim 
evlâdımla beraber yaşa) dedi. Tufandan sonra Noma; 
© Yayucı (Yaratıcı) ve Yayık (Tufan) han adıyla tanrılar 
sırasına geçti): Samanizm: Abdülkadir inan. 

İnsanın, tufandan sonra tekrar türeyişi üzerinde bir 
Altay efsânesi de şöyledir: 
© Tufandan sonra Ülgen insanı tekrar yaratmayı 
düşündü, altın fincan içine gök çiçek koydu. Kardeşi 
“Erlik bu çiçeğin bir parçasını çaldı, bir insan yaratı. 
Ülgen kardeşine darıldı ve; (Senin yarattığın ın- 
'sanlar kara kayış kuşaklı ve kara olsun) dedi. Sonra da 
“: (Benim yarattığım beyaz insanlar doğuya, senin ya” 

rattığın insanlar batıya gitsin) dedi. Erlik'in yarattığı 
“ insanlar deriden bir davul yaptılar ve yer yüzünde i 
- defa Şaman törenini kurdular. 


-141- 








Vu 


HAYVAN KÜLTÜ 


iz ir ri ai dinlerle başlıyor. Bu kültün za 
m şi nn adrosuna kanatsız ve kanatlı çe itli 
e e gi gibi, kitabi olan gelişmiş dinl de 
| kım kutsal hayvanların kuvvetli li bu 


lunuyor. 


Bu kutsal ha 
ei yvanlardan kimini ta - 
gönderdi, kimi cennetten, yahut sudan ee 


toprak yeryüzüne verdi. 


Tir de ii 
e e er 
e e. 2 baba sayılışı, tar afınc 
ll onlarda birer kutsal hani em ll 

” mın, sonrada animizmin temelini kurmuş a a 
er başka bir takım hayvanların da Kabre 
arıcı ve besleyici oluşları hayvan kültünün 


ana maddelerinde bulunmaktadır. 


ürk mitolojisindeki bu hayvanlar kanatsızlar ve 


kanatlılar Ooo bölümleri 
ai erine o aym 
alınacaktır. Bununla beder le in 


-142- 


burada ele 
anışların ya- 































yattığı bu hayvanlar arasında; Zoomorf şekil alanlarla 
bir de kanatları olmadığı halde kanat takılanlar da 
görülmektedir. Kanatlı atlar, kanatlı boğalar, kanatlı 
aslanlar gibi. 

| KANATSIZLAR : Kurt, At, Boğa, Sığır, Koyun, Keçi, 
Ayı, Geyik, Deve, Köpek, Tilki, Domuz, Arslan, Kaplan 
“Gaokerena'lar, Abralar, Kamk'lar Yılan'lar. 
KANATLILAR : Kartal, Alp Karakuş, Akbaba, 
Kuğu, Güvercin, Turna, Karga, Kuzgun, horoz Sungur, 
Omay, Buudayık, 

“ Kaan Kerede, Tuğrul Göktubulgan, Kaz. 

“ YAKINDOĞUDAN GELENLER : Huma, Kaknus 
Anka, Ej derhalar Semender, Behmut. 

* KANATSIZLAR : | 

© KURT : Kutsal ve uğurlu bir hayvandır. Totem ka- 
bul edildiği, ana, baba olduğu gibi, kurtarıcı, yol 
gösterici, kahramanlara yardımcı, şefkatlı, ces aretli, iy- 
ilik sever yaratık olarak tanınmıştır. 

© (Ergenekon) dan çıkan Türk'lere İslâmlığı yaymak 
üzere Muhammet Peygamber'in gönderdiği üç adama, 
“oğuz Han'a seferlerinde yol gösterici ve kurtarıcı 
olmuş, Hiyung-nuların Hakanlarından birinin tanrıya 
vermek istediği kızlarına; tanrı kurt şeklinde giderek 
koca olmuş, bir efsâneye göre Cengiz'e baba, (Assena) 
efsânesinde de ana olmuştur. 

* Çuvaş'lara göre Bihambar adında kurtların bir de 
hükümdarları vardır. 

© (Erkam Aidar) masalında tanrının kuyruksuz mavi 
bir kurdundan bahsedilmektedir. 

© Kurt, renklerine göre; Bozkurt, ( 
Kurt, Kızıl Kurt, diye anılırdı. 
Kurdun Türk boylarında ve efsânelerde; 


Gök Borü), Ak 


Börü, 


-143- 








Börte, Börcü, Assena, Sina, Cina, Cine, Cino, Yaşkar 


gibi adları geçer. 


Kurt, (Dede Korkut) hikâyelerinde de çok geçer. Bir | 


yerinde (Kurt Yüzü mübarektir) denilmektedir. 
Kırgız dualarında (Altı ağızlı kurt) tâbiri vardır. 
ali lek hayırlı bir hayvan olduğu 
verici hassalarının da bulunduğu üzeri 
mi anadoluda da hâlâ amd Vi 
ürk folklorunda; Al basmamak için lohusal 
a altına bir parça kurt derisi Kek bean 
urdun böbreğini ve yüreğini yerse, o insan memesi 
şişen koyunun memesine dokunsa hemen iyileşir 
Çocuğu yaşamayan kadınlar bir kurt derisini or. 
tasından deler, çocuğu oradan geçirirse o çocuk yaşar 
e ömrü olur. çok uyuyanlar cebeinde kurt gözü bu- 
al müddetçe az uyur. Kurdun aşığı delinir de 
iğ bir çocuğunbeşiğine asılırsa o çocuk nazar ol- 
Cesaretli olmak için de Kurt'tan : i 
şöyle faydalanılır: 
eğ adam Kurdun yüreğini kebap eder de yerse o 
adam cesur olur. Kurdun her hangi bir işaretini insan 
üzerinde taşırsa heybetli görünür. 

Bir taraftan da Kurt'tan korkulur ve: üyü 
suda Ver orkulur ve: (Kurt tüyü Az- 
Kurdu öldürmek de iyi sayılı ml iri 

dür sayılmaz. İslâmlık tesiriyle 
yerleşen bir inanışa göre: (Kurt Hazreti ini 
köpeğidir. Onu öldüren zarar görür.) ği 
Kurdun öldürdüğü hayvan pi İm 
Kur i pis sayılmaz, eti yenir. 
eğ Kurt bir hayvanı önce boğazlar, ondan bra 
Bu gibi inançlara saygı gösterildiği içindir ki 
| I i Kurt 
milli sembol olarak ta kabul edilmiş; Ma er 


gi- 


-144- 


gibi, şifa | 































alara, bayraklara konulmuştur. 

AT: At, en kuvvetli kültü olan, destanlarda çok yer 
“tutan bir hayvandır. Şaman'lığı kabul eden Türk'lerle 
Moğolların inanışına göre at gökten inmiştir. 

Yâkut'lara göre kahramanların Atları güneş 
âleminden gelmiştir. 

Bazı Türk boylarına göre de (Apsatı) adında atların 
bir tanrısı vardır. 

Bir de kanatlı ve kürekli atlar vardır ki, hem uçan 
hem yüzen bu atlar Kaf dağını altındaki (Süt Gölü)nde 
bulunmaktadır. Hızır ölüme çare ararken bu atları 
görmüş, tutamamış, nihayet (Süt Gölü) ne şarap 
dökerek bunları sarhoş edip bir çiftini tutmuş, ka- 
natlarını koparmış, bunları çiftleştirmiş, at nesli böyle 
türemiş. 

Hızır'ın Kır veya Boz Atı kanatlıdır, Uçar gibi gider. 
© İslâm inanışları arasında yerleşen bir de şu efsâne 
“vardır: 
© Tanrı, Âdem Peygamberi cennetten çıkararak dünya 
yüzüne gönderirken, kanatlı bir Ata bindirdi: Adem bu 
kanatlı Atın tekrar uçarak cennete dönmesinden kork- 
“tu, kanatlarını kırdı. Bunhdan sonra Atın ka- 
natlarındaki kuvvet bacaklarına indi. 
© Yine bu atın cennetten çıkarken dört gözü vardı. Ka- 
'natları kırıldığı için dünyada kalmak zorunda bulunan 
hayvan, kederinden o kadar ağladı ki, gözlerinin ikisi 
“kör oldu. Bunlar şimdiki gözlerinin üzerinde bu- 
“lunuyordu. Görmez hale gelince kurudular, yerleri boş 
“ kaldı. Gözlerin üzerindeki çukur, bu kuruyan gözlerin 
yeridir. 

© En kıymetli cins atlar için sudan çıkan bir aygır ora- 
“da rastladığı bir kısrakla çiftleşmiş, cins atlar bun- 


-145- 








lardan türemiştir ki bu atlar denizleri de yüzerek 
geçerlerdi. 

Sudan çıkan aygırlar için şöyle de bir efsane daha 
vardır: 

Bunlar sudan çıkar, yine suya girerler. Kırk tanedir, 
büyülüdürler. Bulundukları sudan yahut denizden 
çıkarak pınar suyu içmek istedikleri sırada, bir adam 
birini yakalar, üstüne binerse; aygır buna çok sevinir, 
adamı rüzgâr sürati ile istediği yere götürür. Artık 
aygır onunla beraber kalır, emri altında bulunur. 

Bir efsâneye göre de cins atlar tanrlarla ej- 
derhalardan türerdi. 

Yuen-Chih'lere göre ise bir mağarada tanrıların atı 
bulunmaktadır. Bazı kısraklar oraya gider, gebe 
kalırlar. Cins atlar bunlardan doğar. 

Türkistan bölgesinde Mazdaist'lere tapınaklarında 
gökten inmiş, bakırdan bir at bulunuyordu. Bu at 
yarıya kadar toprağa gömülü idi. Haziran ayında ne- 
hirden bir altın at çıkar, bu gökten inmiş atla 
çiftleşirdi. 

Moğol (o kâhinlerinden (Teptengeri)) (o tanrılarla 
konuşmak için görünmezlerden gelen bir boz ata bi- 
nerek göklere çıktığını, dolaştıktan sonra geri geldiğiği 
söylerdi. i 

Büyük Şamanlar da göklere çıkmak için ata bi- 
nerlerdi. | 

Altay Türkleri, Şaman'ların bindikleri bu ata (Pura) 
yahut (Argamak) derlerdi. 

At, görünmezler âleminden haber getiren, gelecek 
fenalıkları sezen, dostu, düşmanı tanıyan bir ya- 
ratıktır. O, kahramanların yardımcısı, silâh ar- 
kadaşıdır. Gerekirse konuşur, sahibine nasihat eder. 


-146- 


» Bir Moğol inanışına göre de At, uçarak üzerindeki kah- 
(© ramanı cehenneme götürür, geri getirir, 

Eskiden beri Türk'ler arasında şöhretli cins atlar 
için, öldükten sonra mezar yapılırdı. 
o Kurban için kutsal sayılan ve (Yak) denilen Tibet 

Öküzü kolay bulunamadığından, yerine At kurban ed- 

'ilirdi. At kurbanları büyük tanrılara çeşitli törenlerle 

yapılırdı. Büyük tanrı Ülgen adına, Uğurlu sayılan 

Beyaz At kurban edilirdi. 

© At kurbanları tanrılar için olduğu gibi, Hakanlar ve 

Kahramanlar adına da olurdu. Bunlardan biri öldüğü 
zaman, en çok sevdiği atı da beraber gömülürdü. 

Bazı boylar atı kurban ettikten sonra, kanını ku- 
rutur, saklar, yahut kurban kime aitse atı yakarak 
külünü onunla gömerlerdi. 
© bir takım boylarda ok atılarak at kurban edilirdi. 
'Bir kısım Türkler ise kurban için atı öldürmezler, 
yalnız buyruğunu keserler, bu buyruğu ölenin mezarı 
üzerine asarlar. 
© Ölmez Atlar da vardır. Bunlar (Ab-ı Hayat) içtikleri 
için ölmezler arasına katılmışlardır. Hızır'ın atı ile 
köroğlu'nun kır atı bunlardandır. Kır At Köroğlu 
öldükten sonra göklere uçmuştur. 
© Destanlara girmiş olan cins atlardan; Mana'ın, Ak 
'Kula'sı veya Ak Bozu, Bay Beyrek'in Deniz Kulu ve 
Boz Aygırı, Orhon Kitâbelerinde geçen Tadıginçor, 
'İşbarayamator, Kedimlik, Bayırkan, Başko, Alp Salci 
ve Azman; sayılı, az:yetişmiş atlardandır. 
© Savaşa girecek kahramanlar, ün kazanmış atlara bi- 
'nerlerdi. Savaşlardan sonra kahramanlar gibi onlara 
da (Unvan) verilirdi. 

Türk folklorunda; atlar renklerine göre, uğurlu, 





















TA 








uğursuz sayılırdı. En uğurlu ve makbul olan da beyaz 
attır. Cins atlar terliyecekleri zaman vücutlarından ter 
yerine kan çıkar. 

Türkler, kahramanla atı bir tutarlar: (At Ölümü ve 
Er ölümü olmasın) derlerdi. Atın ve İtin sadakati çok 
olduğu için (İnsan arkadaşına ihanet edebilir, ama it 
ile at ihanet etmez derler). (Kuş kanadı ile, er atı ile) 
yani kuşa kanat ne kadar lâzımsa Ere de at o kadar 
lâzımdır. 

Kuyruğu uzun ve düzgün atlar da çok makbüldür. 
Derler ki, (atı kuyruklu olanın sözü buyruklu olur) ve 
(Ata kuyruk, Yiğite bıyık yakışır.) 

Dede Korkut hikâyelerinde geçen (Oruz Koca) 
adındaki kahraman da övülürken (At ağızlı) diye 
anılmıştır, 

At bir evin önünde başı eve doğru bağlanırsa nefesi 
ile o eve bereket ve uğur verir. At nefesi bazı has- 
talıkları da geçirir. 

Bir adam sabahleyin güneş doğmadan, kır ata bi- 
nerek bir dereden yedi defe geçerse o adama artık büyü 
tesir edemiz. Kuru at kafası büyücüler tarafından sihir 
yapmak için kullanılırdı. 

Bir evde at olursa o eve cin ve şeytan girmez. Na- 
zardan korunmak için de bir tarafa at kafası asarlardı. 
At kafası suya atılırsa yağmur yağar. 

Ama bir de şu vardır ki; Atın gözü yaşarırsa; ya sa- 
hibinin, yahut yakınlarından birinin öleceğine delâlet 
eder. 

Atın kudretini ve iyi taraflarını belirtmek için biraz 
da hikâyelere göz atmak gerekir: 

Efsâneleştirilmiş atlar arasında sonraları bir de (Ka- 
mertay) türemiştir. Bu atın gül suyu içer ve bâdem yer. 


-148- 
























Javada rüzgâr gibi çabuk gider, sevdiği adamı göz ka- 


yayıp açıncaya kadar istediği yere ulaştırır. Gök ve Ye- 
altı âleminin bütün katlarını çok kısa bir zamanda 
dolaştırır. | | 

“ Kamertay büyülü bir elmadan o hale gelmiştir: Bir 
Deri kızı bir elmanın içini evladı olmayan hükümdarın 
karısına, kabuklarını da hükümdarın atına vermiştir. 
Bu kabukları yiyen at değişmiş ve Kamertay olmuştur. 

© İran etkisi ile yerleşmiş hikâyelerde, özellikle iki at 
daha görülür ki bunlardan biri Şirin'in atı Gülgün, 
öbürü de Hüsrev-i Perviz'in atı Şebdiz'dir. 

Şirin 'in atı Gülgün, kırmızı renkte olduğu için bu 
adı almıştır. Gülgün ile Şebdiz'in bir kısraktan olduğu 
için söylenir. Bir anlatışa göre de; bir taşın üzerinde bir 
aygır resmi varmış. O kısrak bazan gider, o Aygırın re- 
smine sürtünürmüş. Bu sebeple iki defa gebe kalmış. 

© Burhan-ı Kaati'de bu at için şöyle yazılıdır: (Bu at 
bilinen atlardan dört karış yüksek idi. Hüsrev'e onu 
Rum diyarından getirmişlerdi. Husrev yemek yediği 
zaman, yemediğinden ona yedirirdi. Bu at öldüğünde, 
emretti; kefen sarip, hazırlanan bir yere gömdüler. Re- 
smini bir taşa nakşettiler. Ne vakit ki Husrev o atın re- 
smine baksa ihtiyari elinde olmayarak ağlardı. 


BOĞA, SIĞIR, KOYUN, KEÇİ : 


“ Boğa, kurban olarak kesildiği gibi, Sümer'ler ve 
Elâmlı'larca da tanrı tanınmış, Göktürklerin ongunu 
olmuştur. Oğuz Destanında, Oğuzun ayakları, kuv- 
vetin timsali olan Öküze benzetilmiştir. 


-149- 








(Ak Boğa) Türk efsânelerind 
ie) irk e geçmektedir. 
aki la i e Apisi gibi Eleni 
| , Hititlerin (Hurri) ve (Şerri) adın 
an vardır. Son iki dan tanrısı SN a 
oğaları idi. ie 
Sümer kahramanı Gil 
HİÇE  Gılgamış'ın arkad 
e ee sie bir boğa şeklinde vie edilmiştir 
igamışın; kendisine meyil gösterin İştarı iş. 
5 evil üzerine Kinlenen bu vr 
şi âyet ederek, Gılgamış'ı öldürmek üzere gökte bir 
gördermesini Mn 
göndermişse Ode Gılgamışla ark 
. dü se si a m a i 
— yüreğini güneş tanrısına ya e 
Soğaya saygı pöste Kı lk i 
rl e ağ i ren Kırgızların bir de (Kaan 
Sığır ve koyun da 
arasındadır. Bununla 
edenler de olmuştur. 


Türkistandan gelerek ilk defa ku ileri 
ie yerleşen bir efsâneye göre: ml dn 
| e koyun kemiği ekilecek olursa kuzular 

el du kuzuların göbeğini yerden kopyası için 

ütülmesi lâzımdır.) başka kabilelerdeki görüj ok 
kadınlar ellerini oçırpmışlar, ko lari 
ürkütmüşler, bundan dolayı artık sud ğ k 
unçıkmamış.) e 
Şamanlar göğe çıkmak için bindikleri i 
“yi . “ . “s | | , at ii 
ami gibi, üç boynuzlu keçilere de bu 0 
are (Süt gölü) nden çıkarlar. | 
öktürk'lerin büyük tanrısının dört renk i Ö 
li temsil eden dört oğlundan; Yeşil ima 
arın başında bir koyun yavrusu kurban edilirdi. 


-150- 


Enkidu da 


istemiş. Anu nihayet boğa'yı 
boğayı | 


çok kurban edilen hayvanlar | 
beraber koyunu totem kabul i 






































| 


| 
| 


zut'lar ile Altaylı'lar ayıyı ongun tanırlar. Ayı orman 
ruhlarının da | 
söylenmez. Oğuz destanında, Oğuz'un göğsü Ayıya ben- 
zetildiği gibi, yine 
canavarı avlamak için bir ağaca yemlik olarak geyikten 
sonra ayıyı bağlamıştı. Gökteki beyaz ayı da (Oküz kız) 
hikâyesinde geçmektedir. 


Yeşil Han'ın idâresindeki boyun ongunu keçi idi. Keçi 
yavrusu 
(ırgız'larda (Çiçan Ata) adında keçilere koruyan bir 
evliya vardı. Altaylılara göre 
arak demir boynuzlu, gök yeleli bir 
miştir (1) 


Hitit (oefsânelerinde Ode çekmektedir. 
Tufan olacağını ilk ol- 
keçi haber ver- 


vi 


AYI : Ayının da Türk mitolojisinde yeri vardır. Ya- 


temsilcidir. Tabu sayılarak adı 


Oğuz ormandaki (Kıyant) adındaki 


© GEYİK : Buğu, Maral, Guva Maral adlarını taşıyan 


geyik; güzelliği, inceliği, fedakârlığı, merhameti ile 8€- 


yimli bir yaratık olarak görülür. 
“ (Bineğer) masalındaki geyik te üç ayaklıdır. Oğuz, 
ormandaki canavarı yakalamak için, ilk yemlik olarak 


bir geyiği ağaca bağlamıştır. 


Geyik yol gösterici va kurtarıcı olarak Moğol ve Ta- 


tar'larda da görülür. 


(Ergenekon)a girişte bir dişi geyik yol gösterici 


olmuştur. 


© Cengiz'in arması da bir geyik idi. 

“Geyik, Totem kabul edilen hayvanlar arasına gir- 
miştir. 
* DEVE : (Erkam Aidar) masalında tanrının beyaz 
devesinden bahsedilir. 


© (WYunan mitolojisinde keçiler sütninelik yaptığı gibi, Yunanlı 
“ bir avcı kızı olan Atlante'yi de 1ssız bir yerde bir keçi 


sütninelik ya- 
“parak büyütmüştür. 


-151- 








Kara Kırgız'lara göre develeri koruyan (Aysun ata) 


adında bir evliya vardır. 


KÖPEK : Barak adı verilen tüyleri çok ve uzun 


köpeği de Sümer'ler kutsal ta Ö 
egea utsal tanır. Bu Köpek çok koşar, 
Şaman'llar da Barak'a binerek gö 
, Şan Bara | klere 
Ni w soy e e de bu adı Mi a 
rlayınca ya iki iri 
param yaptğı iki yumurtanın birinden bu 
Oğuz destanında (İt Barak) di i bi i 
diye eski bir kabile 
geçer ki Oğuz bunları yenmişti. Bunları ri de 
yine kuştan türeyen bir köpekti. | 
Kırgız efsânelerinde (Sırttan) adındaki ki 
—i # # m e i kö | i | 
lan hükümdarı olan azgın hayvandı. 2 
il efsânesinde de görülen (Kumayık) adındaki 
b © em vi Elinden hiç bir yabani hayvan 
| azdı. Yine ir efsâneye göre Kırgızl yi 
li köpek ile bir Tatar ei İT iğ 
insanlarda ve hayvanlarda bulunan (Sü d l 
Ruh da kimselere görünmezdi. Ancak aberlk An ia 
manevi kudreti olan yüksek insanlara bazan da 
köpeklere görünürdü. | 
Büyük tanrı Ülgen cansız olarak 
.. ss de tt 
da kötülük tanrısı, kardeşi Erlik'in iç yl 
A için bir köpeği bekçi koymuştu. Erlik bu köpeği 
dırmış, cansız insanların yanına girebilmişti (1) 


(0) Dante'nin Divin komedi'sindeki | | 

| i cehennemi sınd - 
er Gn Alman mitolojisindeki Seber e 
gibi, yeraltında köpeklere Türk mitolojisinde rastlanmamaktadır.I 


-152- 




































“İLKİ : (Ay Mökö) hikâyesindeki iki küçük kardeş 
ir bozkırda açlıktan ölmek üzereyken bir tilkinin 
yardımı ile bir zenginin evine ulaştırılmıştı. Burada 
Milki kurtarıcı olarak geçer. 
Göktürk'lerin büyük tanrısının dört renk ile dört 
| boyu temsil eden dört oğlundan Sarı Han boyunun on- 
gunu domuz idi. Bunlar kışın başında Sarı Han'a bir 
domuz yavrusu kurban ederlerdi. 
“ Yine bu boylardan Ak Kaplan; batı, Kara Kaplan; 
Kuzey ve Kara Kaplumbağa; Doğu boylarını idâre eder. 
Etilerce ay tanrıça aslanla tasvir edilmiştir. 
Divan-ı Lüğat üt Türk'te (Sıçan cinsinden, yarım 
arşın uzunluğunda (o bir hayvan, duvarların 
yarıklarından serçeleri avlar, Koyunun üzerine atılırsa 
koyunun eti sararır, uyuyan insanın üzerine atılırsa O 
insan idrar tutukluğuna uğrar) denilmektedir. 
“ Mitolojik hayvanlardan biri de Hazar denizi 
kıyılarında (Gaokerena) adı verilen üç ayaklı 
eşeklerdir. 

. Kötülük tanrısı Erlik Han'ın yeraltı âlemindeki (Pay 
Tengiz denilen yerde Abra) adında korkunç canavarları 
vardır. Şaman'lara göre (Abra)lar aynı zamanda Ülgen 
ile Erlik Han arasında vasıta olan bir takım koruyucu 
ruhlardandır. 

” Bir de Şaman'ların (Kamk) adını verdikleri bir kirpi 
vardır ki bu kirpi, Erlik'in oğullarından Batış'ın idâre 
ettiği cehennemlerdeki göllerin kenarında yaşar. 

YILANLAR : Yılanlar eski Türk mitolojisinde 
önemli yer tutmuştur. Bununla beraber Türk'lerin bu- 


lundukları havası sert ve soğuk boz kırlar pek yılan 


'yetiştirmez. 





Sonraları güney ve batıya gelen Türk'lerce, muhit 


değiştirmenin etkisi altında yılana geniş yer verildi. 


Yılan hakkında ve Türklerden geçerek Keldan'lılar 


arasında yerleşen ılk efsâne şöyledir: 

Kozmik âlemle beraber, 
sa biri dişi biri erkek iki büyük yılan yaratılmıştır 

Sümerler ve Elam'lılar için yapılan kazılarda | | 
lunmuş heykellerde boynuzlu yılanlar, Kutsal m ; 
ruyan yılan, kapı bekçiliği yapan iri ve boynuzlu 
yılanlar görülmektedir ki, bunlardan yılanların ko- 
ruyuculukla da görevli olduğu anlaşılmaktadır 
Sümer'lece yılanların tanrısı olan (Nin-Gişzida) ile 
rm da koruyuculukla görevlidirler. 

.tilerin (Edimmu) hikâyesinde de büyü j 
la geçmedi. y e büyük ve obur bir 

Iluankaş adındaki yılan da Eti ve Hiti â | 

> Hitit e ) 
arasında yer almıştır. (Bk: İlluankaş). ağ 

e Türk'lerince de yılan uğurlu bir hayvandır 

ümer kahramanı Gılgamış sonsuz h | 

5 . Z “ . # | ta 
erişebilmek için, denizin dibinden çık | bot 
nu bir yılana kaptırmıştır. e ipe 

Hitit efsânelerinde bir kaç başl 

şlı yılanlar vardır. (En- 
za destanında korkunç yılanlar e. ğ 
ılanlar için Türkler arasına gel , 

, Rl ıra gelerek yerleşen 
efsânelerden biri için Taberi'nin birinci cildi ö 
e çi eri'nin birinci cildinde şöyle 

Bir yılan yaratılmış, bu yılanın başı inci Ü 

Bir) ılmış, şı inciden, vücud 
Me <a ei rk yakuttandır, ona Ren 

üksek tabakası olan büyük ve kutsal | 
sarılması emredildi, o da sarıldı. si 

Bu yılan o kadar uzunmuş ki oray 

| U ; yı yedi defa do- 
landığı halde yarısı hâlâ göğün en üst katından yere 


-164- 





Lakhmu ve Lâkhamu 































doğru asılı durmaktadır. Bu yılanın dört başı her 
başında'yedi yüz bir yüzü, her yüzünde bin ağzı, her 
ağzında bir dili, ayrıca seksen bir de boynuzu varmış. 

- Fil, maymun ve kedi gibi hayvanlar sıcak bölgeler 
mitolojilerinde geçmektedir. 


KANATLI HAYVANLAR 


KARTAL Eski Türk'lerce totem olan kartal, 
kuşların da Hakanı idi. Atilla'nın soyunun ulaştığı 
Kartal'ın başında taç vardı 
Etana'yı göklere Şamaş'ın kartalı çıkarmıştı. Ama 
yükseklerde Etana'nın başı dönmüş, yere döşerek 
ölmüştür. Çünkü Sümer'lere göre ölümlüler göklere 
çıkamaz. 

Nin-girsu da Aslan başlı ve Kartal kanatlı idi. 
 Telepinu'nun da kayboluşunda, onu aramak için 
güneş tanrısı bir kartal göndermişti. iki üç başlı kar- 
tallar sembol olarak Hitit heykellerinde görülmektedir. 
Lâgaş şehrinin totemi aslan başlı bir kartaldı, kartal 
Yâkut'lara göre güneşin de sembolüdür. 

Kartal mevsimleri de değiştirir. Kanatlarını bir 
çırparsa buzlar erir. İki çırparsa İlkbahar gelir. 
 Yâkut'lardan bir takımı analarının kartaldan gel- 
diğine inanırlar, ona saygı göstererek adına and 
içerler. Eğer bir kimse yalan olarak and içerse 
başınabüyük felâketler gelir. Kadınlar çocuk yapa- 
bilmek için kartala yalvarırlardı. 

© AKBABA denilen kuş ta ihtiyarladığı zaman yaptığı 
yumurtanın birinden (İtbarak) çıkardı.  Oğuzun 
öldürdüğü canavarı da yemeğe akbaba gelmişti. 


-155- 








Tanrı Ülgen, insan vücudunu yarattıktan sonra, ona 


can vermek için Kara Han'a bir k ö İsti 
emi bahsinde büyük tanrı e He ip 
DİL Kuğuya tek varlık olan sulara gönderdi, ağız dol vi 
su getir mesiını söyledi Kuğu suya daldı i çıkınca ya 
may bulaşan çamuru suların üzerine üfledi in 
ri meydana geldi. Bu efsâneye göre ilk kanat 
ayvan Kuğu kuşu oluyor. yy 
Tufandan sonra Uta-Napisti 
ve YE Jta-Napiştim suların kili 
in lam için önce bir güvercin, Pe bi 
Gn) , daha sonra da karga salıvermiştir (Bk: Tu- 
Turna ve güvercinden başk 
| i karga da haberci | 
postacı olarak tanınırdı dani ia ve 
ie karoydrd) . Buğu Tekin'in habercileri de 
Yaradılış destanında da söyle 
şöyle denilmektedir: Kuz- 
sm im can olduğu halde bir çam ii 
v en yerde bir leş gördü. Dayanamadı. Ağzını açtı 
ii nen can çam ağaçlarının üstüne düştü, o Mind 
Prem yazın ve kışın yapraklarını dökmez oldu İ 
ai alez horoz olan boy da, yazın başında kızıl Han' 
yin ohoroz yavrusu kurban ederdi. ii 
o Dört boya ayrmlan boşlı ü e 
idâresine kızılkuş baklıkta ER e 
Sungur, oğuz boyl i 
Mumguz, 0 yları arasında totem k: dil 
miştir. Oğuz'un oğlu Deniz Han boyunun açi li 
çakır kuşudur. ca 
Omay adı veril | , 
a in verilen kutsal kuş ise devlet kuşu gibi 
(1) Türklerde haberci olarak ri ibi Vi 
tolojisinin en büyük tanrısı dinin onla e ğa 


adında iki k e İçi : 
ee arga vardır ki. Bunlar fikri ve hafızayı temsil eder- 


-156- 





Buüdayik (Odenilen Okuş, Kırgız efsânelerinde 
geçmektedir. 

Abdülkadir İnan'ın bahsettiği üzere Altay'lıların 
(köğütey), Sagayların (Atın pirkan) destanlarında 
(Kaan Gerede) adında büyük ve kahraman bir kuş 
vardır. 

Tuğrul da Türkler ve Moğollaır arasındaki Anka 
kuşu gibi idi, Ama bu kuş yırtıcı bir kuştu. Pençeleri O 
kadar sert idi ki bir vuruşta üç yüz kadar kuşu birden 
öldürdüğü gibi, günde bin kaz pençesinden geçer, bun- 
lardan ancak biri yaşardı. 

Köktübulgan adındaki kuşun da kanatlarındaki 
çelik vardı. Bir dağın tepesine kanadı çarpınca orayı 
dümdüz ederdi. 

Van gölü civarında söylenen ( Kardeşler ) masalında 
da peri kızları güvercin şekline girmişti. 

Kalmuk masalarında da bir fedakâr kadın kuş 
şekline girerek kocasını kurtarmaya çalışmıştır. 

Kaz da tanrılara yakın yaratıklardandır. Bazı boy- 
ların ve soyların da totem'eri Kuğu, Kaz ve Karga gibi 
hayvanlardı. 

Doğu Milletleri Mitolojilerinden gelen bir takım 
kuşlar ve hayvanlar da vardır. Bunlardan; Huma, Kak- 
nus, Anka önde bulunmaktadır. 

HUMA : Her zaman yükseklerde bulunan, yere ın- 
miyen bir kuştur. bu kuş, bulunduğu gökte yumurtlar. 
Bu yumurta yere inerken içinden yavru çıkar, tekrar 
göklere uçar. Yerlere konmayan bu kuşun ayakları 
yoktur. Hindistan, Çin, kıpçak göklerinde yaşar. Bir 
inanışa göre de serçeden büyükçedir, yere de konar. 

Zamanın birinde, bir devlete bir baş seçmek 1S- 
temişler. Bu kuş insanların toplu bulunduğu yerde 


-157- 








uçurulmuş. Kimin başına konarsa or 
! şına ko: nu devlet reisi ya- 
RM ri kararlaştırmışlar. Uçan kuş iii bir 

dan aşına konmuş. Bunu Devletin b 
tirmişler, Bu sebenl H | dn 
elk pie Huma kuşuna (Devlet Kuşu) da 

Hu i 12 . ğa . 
ii e bulup ta bilerek öldüren kimse kırk gün 
NUS : Bu kuşun gagasında b Ü 
“ e : ulun Lü: 

altmış delikten çeşitli sesler çıkar, Kuşlar Ni e 
işitince ona yaklaşır, o da rahatça bunları yer. Tüyl ri 
di güzel olan Kaknus bir yıl yaşar. ir İLİNİ? 
— Banus'un ölümü yaklaşınca, otlardan bi ay 
Pak orada öter. Bunlardan sonra kimilimm iş kağ, 

uvvetli çırpar ki bunlardan kıvılcımlar çıkar Yu- 
vasını tutuşturur. Kendisi de orada yanar Külü d 
pia gelen yumurtadan yavrusu çıkar | e 

NKA : Tüyleri güzel, boyn uma a) 

: ; ynu uzun, ke disi büvü 
il ei iie halka halinde heye ie 
çevrilmiş Olduğu icin ( lenilmisti 
danlık demektir. <— “onXa) denilmiştir. Anka; ger. 


otuz çeşit kuşun rengi bulunur ? 
. : ir B | | r 
ai ne Simürg) demişlerdir. u sebeple İran'lılar 
nka kuşu gözle görülme ? 
iz çar. Kaf dağı'nın tepesinde yatar. Ejderhalar e 
ayarak oraya götürür. arı av- 
Ab-ı Hayat'tan içmiş 0 
eri i ş olan bu kuş ancak Zülkar 
(İskender) ile görüsmüs Ri. c.a > ancak Zülkarneyn 
sene yaşar. görüşmüş. Bir efsâneye göre de beş yüz 
Divle Kül hükim olan Süleyman Peygamberi 
i deva i Om 
görünmemiştir. ii ti başka kimselere 


-158- 





Efsâneli bir tarih rivayetine göre de; Fatimi ha- 


- Mfelerinin hayvanlar bahçesinde bir Anka kuşu varmış. 


İran kahramanı Rüstem'in babası, Zal'i, bırakıldığı 
dağda bir Anka kuşu büyütmüştü. 

Bir efsâneye göre de; bu kuş bir zaman çoğalmış, 
cıvarındaki hayvanlar kapar, kaçarmış. Necit, Hicaz 
taraflarındaki halk Anka'ların bu halinden bizar ol- 
arak, Muhammet peygamberin Mekke'den Medine'ye 
hicretinden biraz önce, Res'lilerin peygamberi olan 
Hanzala Ibn-i Saffan yahut Halit İbn-i Sinan'a şikâyet 
etmişler. © da, tanrıya dua etmiş, bu dua üzerine 
Anka'nın nesli bu dünyanın yüzünden kalkmıştır. 
Anka iki başlı kuş olarakta gösterilir. Bir başı kuş, bir 
başı da insan başı gibidir, insan gibi konuşur, 

Anka'nın ölümü yaklaştığı vakit, güneş onun yu- 
vasını yakar. O da tekrar bir yuva yapar, içine girer, 
bir daha çıkmaz, ora da ölür, kalır. Kemikleri içinde bir 
solucan bulunur, ondan yeniden bir Anka kuşu türer. 

DEVLER : Türk mitolojisinde olduğu gibi, hemen 
bütün milletlerin mitolojilerinde görülen devler, şekil 
ve vücut bakımından çok defa insan uzuvlarındani 
alınarak büyütülmüş, şekillendirilmiş, korkunç ya- 
ratıklardır. Vüvutları çok büyüktür. Olağan üstü kuv- 
vet taşırlar. Tanrılarla savaşır. Kahramanlara mu- 
sallat olur, ama sonunda öldürülürler. 

Bunlar icabında bir dağı yerinden kaldırıp öbür 


. dağın üstüne kor, tanrılarla savaşmak üzere göklere 


doğru tırmanırlar. Yahut büyük bir ağacı bir çekmede 
kökleriyle yerinden kopararak insanların üzerine atar- 
lar. 

Devlerin birden yüze kadar gözleri, ikiden fazla el- 
leri, ayakları, başları vardır. 


-159- 











Devler, en çok doğuda Hint mitoloji 
| doğuda Hint mitolojisind 
sisi Avrupa mitilojisinde görül ür, m 
sürü aşağ hattâ perilerle, aşk hikâyeleri ile 
alırlar. an Yunan Mitolojisinde de epeyce yer 
Türklerde dev olayların: Nars 
Sümer Mitoljisinde e lin 
Sümer'lerin Asakhu, Enmeşa i 
den ) il , i TTU :. 
psn devi vardır. Bunlardan anin İpek leş uç 
il elimiz temsil eder, bir tanrı aamlığıdır. 
enmeşarru İse bir taraftan devdir, bir taraftan da ölüm 
de sı ıdır. Bu devler ünlü tanrı Enlil'i öldürmüş! Ep 
sonra bu tanrı canlanmıştır,. o 
nn Elis) destanında da bu üç devin adı geçer 
di me yaratılışı sırasında (Kingo) adında k vi 
ia tli bir dev türemiştir. orkunç 
, Kumarbi efsânesind | İ . 
mi ök ile yeri rinin tkari Ver geçe çen 
u dev, Kumarbi'nin Di i 
| , yorıt | 
Tie omuzu üzerinde iii leme olan 
i rn uzayarak boyu göklere kadar ulaştı iy 
atka dındaki i i 
almakla Si adındaki dev de kırgız efsânelerinde yer 
İran efsânelerin ö 
ie e göreş Hükümd 
a savaşan korkunç EN ağ 
oğuTürkleri arasında da avılm azı, 
unmaktadır. yayılmış bu- 
(Div-i Sefit: Ak Dev) ile (Erj 
welenlerindendir. ev) ile (Erjenk) bunların ön plânda 
Ak Dev'in bulunduğu iD İ 
ğu yerde büyü ve sihi i 
plana devler vardır. Bu dev İran Gg 2 a 
savaşmış, nihayet Rüstem bu devi öldürmüştür W 


-160- 








İS Ak Dev; Boncuk gözlü, arslan tüylüdür. Eni ve boyu 
er yüzünü kaplayacak kadar büyüktür. 

- Erjenk ise devlerin kumandanıdır. Rüstem bununla 
la savaşmış, sonra öldürmüştür. 

“Halk ağzında bir de (Dev anası) vardır ki, bunun iki 
izun ve büyük memesi bulunmaktadır. Bunların biri 
sağ omuzunun, öbürü de sol omuzunun üzerinde 
asılıdır. Eğer yolda bir kimse rastlar da ona iltifat et- 
mez, memelerini emmezse dev anası onu yok eder. 
İltifat ederse, onu alır, iyi muamele eder, korur. 

- Bir korkunç dev daha vardır ki ona da (Rüzgâr devi) 
denir. 

* Bu dev gözlere 
islemez, rüzgârdan 
© Cadılarla © Ejderhalar 
öldürüleceği gibi, devleri de tul 
öldürmek mümkündür. 
© Rüzgâr devi denilen bu devi öldürebilmek için, 

tılsımını bozmak lâzımdır. Bunun tılsımı da çok uzak- 

larda bulunan bir adadır. Bu adayı bulmak çok güçtür. 

X Orada bir öküzün yanında; içinde üç güvercin bulunan 

bir kafes vardır. Once ada, sonra öküz ve kafes bulunur 
da içindeki üç güvercin öldürülebilirse, tılsım bo- 
zulduğu için, Rüzgâr devi de öldürülür. 

© EJDERHALAR Çok mübalâğalarla efsânelerde 
yer alır. Ejderhalar fırtına yapar, yağmur yağdırır, in- 
'sanlara hastalıklar dökerler. Bunların üçten yediye ka- 
'dar başları vardır. Gözleri ateş saçar, yüzleri insana 
benzer. Çoğu yılan biçimindedir. Ayakları kertenkele 
ayağı gibidir. Vücudu Balık ve yılan pulu gibi pullarla 
kaplıdır. Pençeli, kanatlı olanları da vardır. Dört ay- 
aklı hayvan gibileri de görülmektedir. 

























pek görünmez, görünse de ona silâh 
daha çabuk havalarda uçar. 

ülsımları O bozularak 
sımlarını bozmakla 


-161- 








Doğu yönünü temsil eden (Gök Ejderha) tanrısal k;.. | 


kudrete sahiptir. 


Eti'lerin de (Enkiduydu) adında bo | 
d nda, boynuzlu, 

a insan e oz ejderhaları vardır. Nin, 

Şzıda yer yüzüne çıktı ni i 
EE e iş ğı zaman ona bir ejderha ar. 

(Erkam Aidar) masalında (Cal 
başlı bir ejderhanın adı geçer. ür iğ 

Yedi başlı Ejderha demek olan (Bük özünü 
Yâkut'lar büyüklerine ünvan olarak e 


Folklorda da çok yer alan Ejderhaların sar 
vardır. Bu sarayların çoğu kuyuların m 
Insan eti yerler, Genç kızları kaçırırlar. Su kay- 
naklarını kuruturlar. Hikâyelerde, destanlarda genç 
kahramanların bunlarla mücâdele ettiği çok görülür 
Bu mücâdele sahnelerinden biri şöyle tertiplenmiştir: İ 

Genç kahraman bir vuruşta ejderhanı 
keser, Biri kalır. Bunun üzerine Ejderha vi 
(Eğer kahraman isen bir daha vur.) Şayet kahraman 
yanılır da bir daha vurursa; ejderhanın başları tekrar 
yerine gelir, eski halini alır. Onun için Ejderha yine 
(Bir daha vur) diye bağırır. Bunu bilen kahraman da: 
(Ben anamdan birdefa doğdum) der ve vurmaz. d 


İşte o zaman Ejderhadan ha 
E yır kalmaz. Kuyudaki 
dn doğru sürüklenirken yedinci başı da düğer 
ür. | 
Ejderhalardan hiç yenilmeyeni vardır ki, bı 
sw .. . 4 | | ; ni 
e (Compalak) adında biz Bu. 
unla beraber bunları da tilsı | aral 
öldürmek mümkündür. ri Öle 


-162- 


Bu da şöyle olur: 




















“ Bu gibi Ejderhaların kırk günlük bir uyku Keli 
© ardır. Uykuya daldığı vakit yanına gidilir. Üzerın 
ik k tane kıl koparılır. Bu kıllar ateşe atılır, yakılır. 
İste o zaman o ejderha ölür, gider. de 
i (Bulut Ejderhalar) adını taşıyan bir efsâne de 
şöyledir: 
(Gök yüzünde bulutlar aras 
Fiderhalar vardır. Inanışa göre W a 
g ei ejderhalardan birisini, zincire e 
aşağıya dağlara doğru sarkıurlar. © 
ire ank bu ejderhanın kuyruğu çi ll 
dönerse bolluk, doğuya dönerse dolu düşer, kıtlık olur. 
Batıda ise, o yıl savaş olur. Bulut ni sr 
5 İŞ | 0 zinci 3 
kara duman gibi sallanır. gökte melekler büyük 
u tedemezlerse, yere değen kuyruğu ii 
İlâketlere sebep olur. Bulut Ejderhanın aşağıya SN 
İnan kuyruğu, yerde neye değerse, ona dolanıp Böz 


çeker... vi 
Siki saatlik yoldan ın 
Eiderhanın ağzından çıkan ısı, 1 : 
Ni yakacak derecededir): Erdoğan Akkaç. Turızm 


Yolu. Say17. 


sında barınan bir takım 
re ilkbaharda melekler 


i i inden gelen hay- 
EMENDER :Yakın doğu milletlerinden ge 
ran biri de (semender) dir. e vr 
“ yanmıyan, yahut ateşte yaşayan, tilki > ai 
hayvandır. Bazılarına göre fareden büyükçedi ğa > 
'ruğu uzundur. Yahut Hindistan'da bulunan ve ateş 


-163- 











yanmayan bir kuştur. Ateşten çıktığı sırada tutulara) 


tüyünden yaptıkları kumaşlar ateşte yanmaz. Bir ri. | 


vayete göre de ateşten çıkınca ölür.) 


Nizami El münci'den şöyle naklediliyor: 


(Karada ve suda yaşayan, bir söylentiye göre ondan | 


ateş söndürücü bir madde çıktığı için ateşte yanmayan 
bir hayvandır.) Rumcada (Salamandra) derler. 
Yine yabancılardan bir efsâne hayvanı daha gel. 


miştir ki, O da dünyayı boynuzları üzerinde tutan | 


öküz dür. Buna Farsçada Tamlama bir tabirle (Gâv-i 
Zemin) derler. Bu öküz dünyayı bir boynuzu üzerinde 
tutar. O boynuz yorulunca öbürüne atar, İşte bu 
sarsıntıdan Zelzele olur. Oküz bir taş üzerinde, taş ta 
balığın sırtındadır. Balık denizde, deniz de havadadır. 
Bu öküze Sevr-i Ahmer, Behmut gibi adlar da ve- 


rilmiştir. 


-164- 





Vr 
BEŞ KUTSAL UNSUR 
ATEŞ, DEMİR, TOPRAK, SU, AĞAÇ 


ATEŞ 
I 
ist p ki onlar 
anist'lere göre beş kutsal unsur vardır 

da; e demir, toprak, su, ağaçtır. Bu beş unsur beş 
ciheti temsil ederdi. ) İ 

Kara Han'ın oğlu büyük Tanrı Ülgen de ateşin ya- 
ratıcısıdır. 

Ülgen" Li a öğretişi şöyledir: 

Ülgen'in ateşi insanlara öğretişi şöyle | 

ülgen, gökten biri kara, biri ak iki taş gönderdi. 
Kuru otları avucunun içinde ezerek bir taşın üzerine 


h rdi tlar 
lu öbürkü ile vurdu. çıkan kıvılcımlardan o 
e PE İnsanlar da bunu görerek ateş yakmayı 


-165- 











öğrendiler, 
Altay Şaman'larının: 
(Sıcak ateşi yakarak veren Atam Ülgen) sözleri de 
bunu göstermektedir, 


Yâkut'lara göre insanlara ateşi Ulu Toyun ver- 
miştir, 

Büyük Türk hakanlarının belirli günleri vardır ki; 
bu günlerde ateşler yakılır, ateşe kurbanlar verilir, du- 
alar okunurdu. Ateşten çıkan alevlerin renklerine göre 
de yorumlarda bulunurdu Bu yorumlara göre alev yeşil 
olursa kıtlığa, kırmızı ise savaşa, sarı renkte çıkarsa 
salgın hastalık olacağına, siyah olursa hakanın 
öleceğine inanırlardı. 


Türklerin ateş üzerindeki bu gibi saygı ve inanışları 
sonra Mazdaist'lere de geçmiştir. 


Mazdaist'lere göre büyük tanrı Ahora Mazda 
güneşte oturur, ateşi ve nuru oradan gönderir. 

Onlarca ölümü kötü ruhlar yaptığı için ölü temiz 
sayılmaz, ona kim dokunursa pis olurdu. Bunun için de 
ölenin evinde kışın dokuz, yazın da otuz gün ateş 
yakılmaz, kirletmemek için ölüyü ateşe atmazlardı. 
Yine Mazdaist'lere göre güneşi Azer adında bir melek 
ıdâre ederdi. 

Mazdaizm'i kabul eden ve ateşe eskidenberi saygı 
gösteren Türkler, İran'lların da kutsal geleneklerine 
uyarak güneş battıktan sonra, dağların tepelerinde 
ateş yakarlardı. Evlerde, tapınaklarda ateş her zaman 
yanar, söndürülmemesine dikkat edilirdi. 


Doğu Türklerinde, Kırgızlarda buna uzun zaman ri- 


ayet edilmiştir. Ateş eğer bilinmeyen bir sebeple 
sönerse yeniden ateş yakılmaz. Aynı soydan olmak 
üzere en yakın bulunan komşudan ateş alınırdı. 


-166- 





“ ocağında tereyağı eritir, 


“ Ülgen'in üç kızı merak etti, 


ist Ö 35 kulsaldır. 
nan'lar gibi . ihaist'lere göre de ateş | 
e örterler, sabahleyin de ardıç ile 


yeniden çoğaltılır, bu dalı odalarda dolaştırırlardı. 


i dedelerin ve büyük an- 
| 'lar birer tanrı sayılan My 
sn e (od Ata) ve (od Ana) derlerdi 


* Şamanist'lere göre ateşi (od Ana) yaratmıştır. 


Atesi kutsal tanıyan Türklerde şöyle bir Ein 
d > Büyük kardeş evlenince baba Ee api la 
iy kurar. Asıl ocak iri ie illeri evin 
(od Bekçisi) denirdi. lp irin sürer, böylece tanrının 
İ du. 
luğuna sığınmış olurdu... 
un bal çan üzerinde şöyle bir efsâne daha 
d : , 1 a 
b mitilojisinde Zeüs'ten ateşi Zn enin 
Ik dire Promete olduğu gibi, büyü teşi şöyle bul- 
e da Kuday'ın işareti üzerine ateş ii gökte 
pe dır; Altaylı'ların tanrılarından üçüncü soğukta 
yn Kuday; (İnsanlar ML di. Fakat 
oturan .l Onun için ateş olmalı) ve i bu- 
yaşıyamazlar: ne yaptılarsa a K da 
dılar. Bu sırada uzun sakallı, e BO e 
lar i anına gelirken kendi pere alay ettiler. 
a Ün kızları dani li Idı i geri döndü. 
i A Kudayın can i » 6”. 
Kızların ği bulunacağını eN 
Kuday N nu anladıkları için Kudayın söy Mİ bok. 
Uç kız e ile koştular, mim Ülgen'in üç 
diş gelince onlara şöyle sie alimik alay 
: Bi ın keskinliğini bilemedikleri ha YÜ kız bu söz 
yemli bana ai ele bu? Kuday 
zerine düşündü, birbirine: ( : 
e e taşta ateş vardır). Nihayet taşın 52 
böy 


-167- 








skinliği | 
inliğinden faydalanarak, bunların birbirine kuvvetle 
bulmuş oldular, 


çarpmasından çıkan kıvılcı: 
insanların arasına a dıl lag ateşi 


Bazı Şamanis'ler ise Ülgen'e de Kuday derler 


DEMİR 
TI 


Büyük olaylar,büyü | 
Gta Bl Zu ie ve büyük insanlar de- 


sre alin ânelerde yer aldı ibi 

şlarda silâh yar lal 
ie ih yapılarak k 
sal bir kaynaktan çıkan demir de a Sin 


e b ip unsurdan biri olarak yer almıştır 
illelüni Mine dağlarındaki bol demir madenl ini 
Kırgız'lar d er, bu ar ada özellikle Göktü iŞ 
ince bir e iel en mükemmel Mi 
almistir. eydana getirdikleri eserleri ile ün 
Bir Hitit efsânesine eö | 
iy | ne gö d 
A in ein ope Kaan adındaki mitik 
KA lerinin yeraltı tanrısı olan Erlik H 
e yan mı demirden olduğu gibi, kılıcı yesi! RAL 
Rekid ani da yassı demirdendi. oo yeşil dem- 
sahiplerini, beri Şamanlar, demiri kutsal sayar, sanat 
inanir ami emircileri bir ruhun koruduğuna 
Yâkut'ların inancına gö 
İ cı 
bir yuvadan Mi em Dn 
“ Bazı Türk boyl 
bir tanrısı vardır. 


demir ile Şaman tanrısıl 


arınca da demircilerin (Tlepş) adında 


-168- 


aaa 





| 


Ergenekon destanında da Bortecine adındaki dem- 
iri, dağda demir madeninin bulunduğu bir yeri, 
yaktıkları ateşle eriterek geçecek kadar yol açmışlar, 


 Ergenekondan çıkmışlardı. Burada demirci kurtarıcı, 


geçtikleri demir geçit de bir kurtulma kapısı olmuştur. 

Martın dokuzunda Ergenekon'dan çıkıldığı için, her 
sene bu zamanda Türk hakanları tören yapar, 
hazır bulunur. Bir örsün üzerine kızgın demir konulur, 
Hakan bunun üzerine çekiçler vurur, sonra ziyafet ver- 
ilirdi. 

Divan-ı Lügat-üt Türk'ün birinci cildinde: 

(Kırgız, Yabaku, Kıpçak ve daha başka boyların 
halkı and içtiklerinde, yahut sözleştiklerinde, demiri 
ululamak için kılıcı çıkararak yanlamasına öne korlar 
ve (Bu gök girsin, kızıl çıksın) derler. (Sözünde dur- 
mazsan kılıç kanına bulansın, demir senden öcünü 
alsın) demektir. Çünkü onlar demiri büyük sayarlar) 
denilmektedir. ! 

(Mızraklarını güneşin ve yaylarını ayın beğendiği) 
Türk kahramanlarının mızrak ve okları hep ken- 
dilerinin yaptığı sert demirdendir. Dağların tepesini 
uçuran Türk okları destanlarda yer almıştır. 

iran efsânelerinde, Türk hakanının oturduğu 
dağlar; (içerisi Ejderhalarla dolu olan demir dağlar) 
diye anlatılmaktadır. 

Şehnamede; İran kahramanı Zâl, oğlu Rüstem'e 
Türkleri anlatırken; elleri, kolları, bacakları, bütün 
vücutları ve elbiseleri demirden olan bir millet diye 
tanıttığı, yazılmaktadır. 


-169- 











TOPRAK 
II 


(DAĞ, MAĞARA, TAŞ KÜLTÜ) 


mi kutsal unsurunun en verimlisi topraktır 
unya yüzündeki eN | La 
türeyişi şöyledir; eki toprak ve kara tabakasının 
Büyük tanrı kara Han 
i | RM (Kayra Han); sul | 
yakalan sonr, iz Tuğ aş gi İİ 
Kara an e sp çamur alarak çıktı 
PS e . ie gagasındaki ç | 
ci va serpti, karalar böyle Me Ban 
nra Kara Han'ın oğlu Ü MİLE 
praktan yaptı, anın oğlu Ülgen de; ilk insanları to- 
Tanrı âyarında sa 
| ayılan (A i | 
ii temsil eden, mia DEK TERLİ 
anrıça Aruru ise; bir parca 
yi amy Enkidu'yu m e le imiğin 
yer ür altındaki âlemin tanrısı olan Erlik H: 
altınaki sarayının kutsal yeri olan geağımi 
ip çamurdan yaptırmıştı. ami 
ırgız'ların bir efsânesine pö a ME 
ve anası da topraktan şöyle emin GÜ 


-170- 


Karadağda bir mağaraya sellerin yığdığı toprak bi- 
rikintisine güneş tanrı sıcaklık, sonra da can vermiş, 
Türklerin ilk babası olan (Ulu Ayata) böyle türemiştir. 
Bundan kırk yıl sonra da tekrar o mağarada biriken sel 
yığınına güneş tanrı yine sıcaklık ve can verecek 
Türklerin ilk anası olan (Ulu Ayana) türemiştir. Bun- 
lar yüz yirmişer yıl yaşamışlar, öldükten sonra on- 
lardan yetişenler büyük baba ve analarının türediği bu 
mağaraya bir altın taht, üzerine de (Ulu Ayata) nın 
altın heykelini koymuşlar, her yıl bir defa toplanarak 
tören yapmışlar, kurban kesmişlerdir. 

Ölenleri yakanlar, suya atlanlar, kurtlara, kuşlara 
teslim edenler olduğu gibi, ilk insan topraktan 
yapıldığından, son gidilecek yerin de yine toprak ola- 
cağını kabul edenler çok olmuştur. 

Toprağn üstü, besleyici bir ana, altı da başka bir 
hayat âlanını kapsayan, özellikle cehennemler ülkesini 
de içinde buluduran bir âlemdir. 

Toprak altı âlemi hakkındaki çeşitli inanışlarladır 
ki ölenlerle beraber, ya kurban olarak, yahut ölene ar- 
kadaşlık ve hizmet etmek üzere insanlar ve hayvanlar 
da canlı olarak gömülmüştür. 

Ateş, deniz, su ve ağaç gibi kutsal unsurların 
tanrıları olmakla beraber, bu unsurları toprak ya 
içinde barındırmakta, yahut yetiştirnekte ve üzerinde 
taşımaktadır. Derler ki (Toprak hem bitirir, hem yiti- 
rir: Toprak her şeyi hem yetiştirir, var eder, hem de 
yok eder). 

Bütün yaratıklar toprağın üzerinde ve içinde beslen- 
diği gibi, Sular ve içindeki hayvanlar da yine toprağın 
üzerindedirler. En kahraman kuşlar ne kadar 
yükseklerde uçsalar dahi nihayet toprağa iner, din- 
lenir, beslenirler. 


-171- j 








Türkistandan gelerek kuzey Chi'lerin arasında 
yerleşen bir efsâneye göre; koyunlar dahi otlar gibi to- 
praktan biter, Toprağa koyun kemiği ekilecek olursa, 
oradan kuzular çıkar. Ama bu kuzuların göbeği to- 
prağa bağlıdır. Oradan koparak serbest kalabilmeleri 
için ürkütülmesi lâzımdır. O zaman bağları kopar, 
serbest kalırlar. 

Gök tanrılarının döktüdü 
güneş tanrının verdiği sıcaklık, ışık ile her şeyi toprak 


yetiştirmektedir. e Bitkileri, yaratıkları (o yaşatma 
şartlarını o taşımaktadır. 


Bunun içindir ki Türkler; Göğe (Ata), Toprağa da 
(Ana), demişlerdir. 


gü bereketli yağmurlar, 


DAĞLAR, MAĞARALAR, TAŞLAR 


Büyüklük ifâde eden dağlar; tanrı tanınmış, ko- 
ruyucu görevini yapmış, tanrılara, tanrıçalara, dağ per- 
ilerine makam olmuş, ilk ana ve baba sayılmış, akrep 
insanlar da dağlarda barınmıştır. 

Eski azizlerden de bir kısmının mezarı, ibâdet et- 
tikleri yerler dağların tepelerindedir. Gökte bulunan 
tanmlara ulaşabilmek için, onlara doğru uçmak is- 
teyenler de olurdu ki, bunlar derin bir inanış ve hey- 

ecanla dağların yüksek tepelerindeki uçurumladan 
göklere doğru uçmak üzere kedilerini bırakirlardı. 

Bir takım kurbanlar dağ başlarında kesildiği gibi, 
büyük savaşlar da çok zaman dağlarda yapılmıştır. 

Türkler de dağlara kutsal önem vermişlerdir. Al 
taylı'lara göre dünyanın yaradılışından sonra ilk insan, 


ağzındaki toprağı tükürünce bundan dağlar meydana 


-172- 











prak 

misir ee n varattığı topra 
pir 2g ç i i göre de, Kara Han atlas gagaladı, 
i bini gönderdi. O kuş bu top 

-) 7 © ır , 
9 Eler birer dağ oldu. dağları); Yunanlı'ların 
i . Yİ ar Tiyang-Şanğ (tanrı k ve Parvata (Hım- 
pim Hintlilerin Mero ve Pr“ oturduğu 
Ylimbos ve £ ibi yükse annları ulaşan 
| ları gıbı yu" etreden yükseğe hi 
lağlardı. Moğol ayri (Han Tender Çer (Afras- 
) nan (Göktürk), (Buzdağ 
arar kutsal dağlardandı. ânelerinde çok yer 
Mp e mürk gelenek ve a u Bilikte bu 
» Tiyan&- Ya tdi Türk ve Kuda Ri Manaks bu 
alır. A geçer. Destan KR 
dağların â Göl cıvarında yaş a “lara yal- 
dağlardaki mi dağ adları çok geçer. Dağ 
| be i ulurdu. a larımız zâ- 

varır, medet pi (Atalarımız, büyük KL iMiği za 
ii Altay dağlar Imuşsun. Yer ve iğ mişlerdi) der- 
ny ve analarımız sana C€ 
i man atalarımı 


a Şamanlar 
© lerdi. “cok öven ve a Altay) 
7 li geniş Alay, üç boynuzlu kara *8 
Deve yelel li 
tabirlerini kullanmışlardır. a bo 
Dağları ılk ata bez | nini 
* âdetleri ve törenleri de ve | oymağı önce a 
ai £ ederler ki Üçeğe Bu oymağın kadınlar 
ÇEMEN 2xinde Pl derler... Bu dağ 
dağının & dağa kayın Da 1 örterler. 
(gelinleri) ari düğü zaman başlarını il bir dağ vardır. 
uzaktan 8 | Miras suyu kıyısında si) oymağı bu dağ 
KA Kölin'dır. (Dağ Kargası 
Bu dağın | 












ylarının bir takım 


-173- 











hakkında (Bizim 
dağda ;  türediğimiz dağ | 

Eda şaman âyini yapt zl m ilemi Bu oymak, bu | 
urban keser, amanlar Türk tar- 


Fakat kadınlar bu dağa (kayın babam seçen savaşlarda ün yapmı kahr 
/ ız 


ihini şereflendirmektedir. 


Şamanizm: Ahdülkadi 
mann: Akm İan seren, İN 
Kosü ri dağ da Hun'ların her i Hakan (Su) ile Zülkarneyin askerlerinin karşılaştığı 
ir dağdır. yıl Tanrıya kurban | (Altın Kan) adındaki dağ da bir efsâneyle göze çarpar. 
| | (Ağadat tepesi, büyük ve esaslı bir dağ kümesinin 
fırtına merkezidir. 


içinde bulut toplayan bir bora ve 

Başında sık sık yıldırım sağılır ve şimşek çakar. 
Çevresindeki derin dereler hep sel yatağıdır. Ağadatın 
beliren her bulut parçasının içinde bile, 
korkunç bir fırtınanın şeytanı gizlidir. 
bu dağın adını ver- 


o Ekitağ, Palmi 
lik m ir, Akkaya, Kadınba 
dağiammdandın dağları da Altaylı Ağu i 
Moğol'ların b 1 | al 
Ccngiz bu dağda ii Haldun dağı da çok kuts: il 
eyecanlı günler bea gr 
r, büyük ve 


(İtoga) dağı da , 
a Mogol'l a 
goltarın en büyük tanrı dağıdır. “Sümerler de fırtına tanrısına 


Altaylı'lar, d 
z er ağların iğ 
Inanır, ohlar ici sahibi 
Bazı şim m kurbanlar keli ruhların varlığına mişlerdir.) 
edilirdi. açi bir takım soyların kor (Kin-Şan) dağlarının civarında yerleşen (A-Hien-Şe) 
tanrısıdır. ylı'lara göre (Tu İOS) Oi ucusu kabul “zamanında, bu dağlardan birinin tepesi Takyaya ben- 
. Altay dağlarınd n büyük dağ zediği için (Tu-Kiu) denilmiş ve efsâneye göre de Tuk- 
Ülgen'in gökte emer olan (Sürve dağı) da büyü! © yularbuadı böylece almışlar. 
Manevi âlemdeki bu ei dan birinde olan yi Türk kahramanı Alpamış, gençliğinde ok talimleri 
Kumbarbi efsânesi Kar a Han yaratmıştır idi. “ yaptığı için, ok atmada mahir idi. Bir gün bir ok atarak 
nm dağda kal dı lr gök kralı, (lalayan d * (Askara) dağının tepesini uçurmuştur. 
FL o (Kandurna da tanrısı da ? © Gali tekin, Çın Hükümdar âilesinden Kiülien adlı 
veye göre tanrılar Şepişa bi kaçmıştır. Yine bu bir kızla evlenmeye karar vermişti. Bu prensin sarayı 
dağında toplanırlardı.) “ tanrı dağlarının civarındaki (Hatun dağı) nda idi. 
dı ki bu dağın kay- 


Başka bir efsâne de: ( 
temediği Sane de; (Pi al 
ği halde onunla ya vi in tanrıça İştar is- Yine orada bir (Kutlu dağ) var 
sonra dağ kork- aları uğurlu idi. Çinliler bu uğurlu kayaları aldılar, 
tler, göçler başladı. (Bk: göç de- 


muş, İştar'ın eteklerine kapanar 


(Nisanlı 
yim dağ) ında üzerin bundan sonra felâke 


bl rica etmiştir. 
urulmuş efsâneler stanı). 
su'ların adını taşıyan kutsal 


var 
Orhun âbidelerin | 
arak ihlerilen ÖKE Türklerin ilk yetiştiği i (Abu Kaan) dağı da yer, ! j 
dağı) deni üken dağı) için şuğı yer ol- i bir dağdı. Bu dağın iki kızı vardır. Bunlara (Yelbis) 
İmektedir. Bu dağda de (Mubarek Ötüken derler 
ormanda | (Nin-Harsağ dağı) da Sümerlerin tanrı şanıdığı bir 


-174- 
-175- 














dağdır. 


Düşmanların; ellerini ve a i 
taklıta hakemi ve ayaklarını keserek ba. 
e ae ma bir Türk çocuğunu da, bir dişi ml 

ak Kao- Çanğ civarındaki bir dağda bul 
mağaraya götürmüştü. unân 

Buğu-Tekin'in odasına bi | 
nal ki iğ r gece gökte ır | 
Buğu 7 mayi tanrıça olan bu kız, bir e li 
ll e ni alarak tanrısal öğütlerde bulunmak üzere 
Ak dağ) a götürmüştü. zere 

Oğuz, kendisine itaat 

EL : itaat etmiyen (Urum Han) ile 

m üzere bir dağın eteğine gelmişti. ia o 
arlı olduğu için o zaman buna (Buz das) adı «© 
rilmişti. ağ) adı ve- 

Sümer tanrılarından Enlili 
olduğu gibi 'de an Eniilin makamı dağlarda 
LR ağ perilerinin bulundukları dağlar da 

Hititlerin (Hazzı) dedikleri 

: ri Antak ' . i 
da Kumarbi efsânesinde e dağ) 
Eti'lerce insan şeklinde bir tanrı idi. ı dağı da 


Şato Türkleri de Türkçe (Gök gürültüsü dağı) 


adındaki dağda tanrıya kurban keserlerdi, . * 


Gılgamış, sonsuz ha | 
Wu e yp yat sırrını bulmak icin c 
mi bir yolculuğe çıktığı sırada, akrep enniz m 
Maşu) adındaki dağı da uğramıştı la dolu 
Sümerlerin tufan efsân P ni 
gemisi (Nisir) dahina ll göre Uta-Napiştim'in 
Dağ ruhları insanlara ivili 
: Iyilik eder. Kötü ruhl | 
e. çeke, r. Ama saygısızlık edenlere de Gi 
Oyaım | ei Dağ ruhlarının genel olarak adı 
pIY) dir. Her dağın ruhu kendi bölgesinde kalır 


-176- 





Başka bölgelerle ilgisi yoktur. Altaylı'lar her dağı bir 


© ruhun temsilcisi sayar, onlara kurbanlar keser, dualar 
i ederdi. 


N Mağaraların da efsânelerde yeri büyüktür. Özellikle 


ibâdet yeri olarak kabul edilir, oralarda dualar edilerek 
kurban kesilirdi. 

Budis Türklerin, Hitit'lerin, Sümerlerin 
mağaralarda yaptıkları tapınaklar süslü ve büyüktür. 
Mağaraların içinde mezarlar da bulunmaktadır. 

Savaşlarda yenilenlerin hazin, korkulu maceraları 
sırasında sığındıkları mağaralarda, eziyetli, üzüntülü 
günler geçer, böylece efsânelere de konu olurdu. 

Kafdağı- Türk, İslâm, Yakın Doğu Mitolojisinde 
geniş yer tutan ve hülya âleminde büyütüldükçe 
büyütülen bu dağın adı var, kendi yoktur. 

Dünyaya bir destek gösterilen, göklere mavi rengi 
veren bu heyulâlar anası dağ hakkındaki efsânelerden 
bazıları şunlardır: 

(Yer yüzünün mâmur olan dörtte biri ve harap olan 
kısımları Bahr-i Muhit ortasında karpuz gibi durumuş. 
Yaratıklarının kalabilmesine elverişli değilmiş. Tanrı 
yetmiş altı bin altı yüz yetmiş üç dağ yaratıp bunlarla 
arzı yerinde durdurmak istemiş. Yine arz sükünete 
erişmemiş. Nihayet bir melek, tanrının emri ile cennet 
derelerinden bir lâcivert cevher çıkarıp yerin etrafına 
bastırmış. Bundan Kaf dağı peyda olmuş. 

Kaf dağı Zebercet renginde imiş. Gözün akı karasını 
nasıl sarmışsa Kaf Dağı da arzı öyle sarmış... 


Kaf Dağı'nın yüksekliği beş yüz fersah imiş... 
-177- 








gi» Başka bir halk inancına göre de, böyle bir sarsıntı 
|| hâdisesi arzı taşımaktan yorulan öküzün Ssil- 






Bu dağın altında cinler bul leri 
lekler tarafından oraya götürülürdü. eli da me- 


e Kaf Dağı şöyle anlatılmaktadır: kinmesinden ileri gelmektedir. 
at Dağı dedikleri, bu cihanı çepeçevre kuşatmıştır. | e MN dağın üzerinde oturur, Or- 


Cihan Kaf Dağı'nın içinde sol yüzük içindeki parmağa 


benzer. Ond i | 
ndan sonra bu Kaf dağı yeşil zümrütten ya- rak denilebilir ki, insanlar 


TAŞLAR : Genel ola 
utsal inanışlarla bağlanmış 








ratılmıştır. İşbu göklerin gök renk görü 
T i a göründüğü , 
a e E düştü gündendir. Yoksa gökte in 
beyi li ger Kaf Dağı'nın yeşilliği olmasaydı, gök 
a blnemi Adem oğlanı ol dağa id 
Dağı vi eğildir. Orada hiç ay ve gün yoktur Bu K Z 
yerin mıhıdır. Eğer Kaf dağı olmasaydı yer de, 
prenmekten hâli olmazdı.) saydı yer de- 


(Kaf Dağı, insanlar tar 
Ni a ? fi aş A 
bölge ile dünya Kurandan e mağ 


Baska bi i 
Biberli kanaate göre; (Dünyanın etrafi çepeçevr 
geçemedi em ceylan denilen, gemi in 
gömülü e e RE en zifiri karanlıklarla 
tabakası ile kaplıdır... Iyısını görmediği sınırsız bir su 

Bazı tasvirlere eö 
kaya bir çeşit a. Kaf Dağı'nın dayandığı 
ve kanaatine göre de arz kendi kendine 
Of an >u cinsten bir desteğe ihtiyacı vardır. E 
e ek mevcut olmasaydı, arz durma İN . Eğer 

geçirir, hiç bir yaratık orada yaşamazdı sarsıntılar 

(Çok revaç bulmus bir | e 

e muş bir kanaate sör 
sl dağlarının anasıdır. Diğer ağlar AD MN 
Vi. z e ve damarları ile bağlıdır. aym 
e rn ısteyince bu dağlardan birini he v 
getirirdi. Bu, yer sarsıntısını yapardı.) hare- 


-178- 


taşlara da tanrısal ve k 
taşlardan şifa beklenmiş, 
vetlerinden medet umulmuş, 
tanınmıştır. 

Dokuzoğuz destanında: Buğu tek 
sakallı bir ihtiyar tarafından fıstık 
taşı) verilmiştir. 

Göç destanındaki (Kutlu kaya) da uğurlu bir taştı. 
Çinlilerin bu taşı Türk hakanını kandırarak 
götürmeleri (Göç) gibi büyük felâketlere sebep olmuştu. 

Altaylı'ların kıyamet tasvirinde; denizin dibinde do- 
kuz çatallı bir karataş vardır. Denizlerin büyük 
çalkantılarla surları ayrılıp dipleri göründüğü zaman 
bu korkunç taş da görünerek dokuz yerinden 
ayrılacaktır. | 

Yağmur taşı (Yada taşı); yağdırdığı yağmurlar, ya- 
ratıklara ve bitkilere hayat vermiştir..(Bk:Yağmur ve 
kar yağdırmak). 

Folklorda aldığı yere göre bazı taşlar çocuk 
doğurtur, bazıları da kısırlık yapar. Bir kadın çocuk 
doğurmak istemezse, taşı kırdırır, içinden alır, un ha- 
line getirir, cevizle karıştırır, yer. Artık bir daha çocuk 
doğurmaz. (Zümrüt taşı) denilen taşla da çocuğun 
kolay doğması sağlanmış olur. Doğurmakta zah- 
met çeken kadın, bu taşı sağ oyluğuna 


-179- 


bir takımlarının sihirli kuv- 
Natüristlerce de tanrı 


in'e rüyasında ak 
şeklindeki (Yeşim 











korsa hemen doğurur. Buh , 
: ara taraflarında (Harezm 
e ii mien bir taş vardı. Bu, sihirli bir a nin 
len Pe e ii a ve idrar tutukluğuna 
açtır. suya atılır ve suyu içili a a 
Çiçek hastalığı da yine taşla ei) hasta iyileşir. 


Ancak ta Tet 
ESEN taşlar içinde korkunç ve tehlikeli olanlar da 


SULAR 


IV 


SU, DENİZ, NEHİR, GÖL KÜLTÜ 


Türkler suyu kuvvet v 
Ve Yi UV e bereket kaynağı 
a gibi, kahredici ve koruyucu Ka” 
eği ln ve kutsal bir varlıktı. Altay mitolojisine 
Di şey yaratılmazdan önce yalnız (Talay) denil 
Be ğa Vanlı Bir de Kara Han bulunuyordu WE 
Peki dil vi ii suyu Tanrı tanırlar, Yunan'lıların 
ei a benzer, Altaylı'ların da suların tanrısı ol 
(Enlil) yil Sekme Sümerlerin büyük tanisi 
: e arın ve fırtınaları Di 
N ee suların ei, man 
nlil'in idâresindeki Anunn İzi 
| KR aki'ler yerin üstü 
ironi sularda yaşayan ikinci Mesbssda vi 
e ş iz ğ Ni Ba) gibi suların ve frümalerm 
e u. Kanın idâresinde (Haniş) adında ikinci 
erecede bir küçük su tanrısı daha vardır si 


-180- 



































i Bu tanrıların emirleri ile tüfanlar olur (Bk: Tüfan), 
İ çeşitli menkibeler türerdi. 

© Nina da kuyuların, su yollarının tanrısıdır. 
Tukyu'lardan kapang-pu'nun onaltı kardeşi vardı ki 
bunlardan birinin anası kurttur. Bu çocuk ta 
yağmurlara, sulara hükmederdi. 

“ Vâkutlarca da suların bir ruhu vardır ki bu da Ga- 
TE dır. 

“Yerin altında bir büyük tatlı su denizi vardır. Bu- 
nun adı (Ap-su)dur. Ap-su yerin altında geniş bir yer 
kaplar. Yer yüzü ise bunun üzerinde durur. 
© Tukyu'ların, Altaylı'ların bir de (Yer-su) ları vardır 
ki, bunlar bir takım ruhlardır. Yer-su'lar insanlarla be- 
raber yaşar. Suların, ırmakların ve göllerin sahipleri 
olduğu gibi, dağların da sahibidir. Bunlar başka mil- 
letlerin mitolojisinde görülen su perileri gibidir. 

“Oğuz'un oğullarından (Deniz Han) da tanrısal bir 
anlam ifade etmektedir. 

“Sudan doğan aygır (Bk: At) geniş efsânelere yol 
açmıştır. 

© Sıcak suların cehennemden geldiği gibi, tatlı ve iyi 
sı ların da cennetten geldiğine inanılırdı. 

© Suların akışından ve akarken çıkardığı seslerden de 
'dini ifâdeler sezilirdi İslâmlık etkisi altında Yunus'un: 
- Şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu. 

Dediği gıb. 

— Folklora göre mubarek sayılan kuyular ve pınarlar 
ise çoktur. Terkibi bakımından şifa veren bazı sulara, 
ancak kutsal bir hassasının varlığı bakımından inanılır 
“ve bağlanılırdı. 

“ Bazı ölüler ve kurbanlar suya atılır, bunlar da su 
kanalı ile tanrılara ulaşmış olurdu. 


-181- 








Nehirlere gelince; Altay Türkleri, hanları 
re | rı, hanlarının Kha. 
tun nehrinin kaynağında oturduklarına a irlar n 


onun adına kurban keserek, kendilerine iyili , | TE KAR 
melerini yalvarırlardı. ee ar şyee YAĞ AB-I HAYAT, YAĞAN İNSAN VE 
Kıpçak'lar iritiş ırmağını tanrı tanımışlardır. Yeni- Se YARATIKLAR 
sel . de Tom ve Kem ırmaklarını kutsal sayarlar. 
adında bir tanrısı vardı. < Etilere göre Sulikatte | an ıHAYAT- Yakındoğu milletlerinden gelen 
ee AE | ie. 4 “6 - Havat vardır. Kutsal hassası 

ile e m de Dicle nehri (Aranzah) adı. pi a a Bu suyu kimse bu- 

| e NN matir - Kaynağı karanlaklardadır. o ancak; 


ülkesini genişletmekte iken, bir 


Müren denizi diye efsânelerde yer almış bir de de- İS 7iikarneyn (iskender) de bir denizin 
i ide bır denizıi 










nizden bahsedilir 
z i Ağ Am : mis o yerin insanları daha ileri deniz 
A aş a gömülü Kaf Dağının etrafi da kim- “eş if aşılacak olursa karanlıklar Giyer a 
senin ıyısını görmediği bir denizle çevrilmiştir. alacağını, orada; içenin ölmiyeceği bir su bu- 
d Göller içinde de efsânelerde en çok yer almış olan İİ lunduğunu haber vermişlerdi. 
sığ) göldür (1) Milli destanlarımıza göre, Türkler her İ$ Bu seferde Hızır ile İlyas ta onunla beraber bu- 
a dolaştıktan sonra bu gölün kenarına gelmiş, ora- lunuyordu. Bu suyu gidip bulmaya karar verdiler, yola 
D yerleşmişler, o cıvar Türk kahramanlarına uzun girdiler. Denizi geçtiler,karanlıklar diyarına vardılar. 
yı u sahne olmuştur. Bu gölün etrafı ormanlar, otlak  aneyn'in yanında karanlığı aydınlatan iki tane 
ie er, yüksek tepelerle çevrilmiştir. Suları da sıcaktır. | mücevher vardı. O, bunlardan birini Hızır'a verdi, Ken- 
Bunun için İsığ göl denilmiştir. Kızgızlar da bu kutsal disi bir yola, Hızır ile İlyas'ta başka bir yola saptılar. 
gölün etrafında yerleşmişlerdir. i Ni > raf bu suyu bulursa, öbür tarafa haber ver- 
Bars Han da Türklerin ana yurdu olan Isığ gölü her ecekti. 
yıl törenle kutlardı. i he ile İlyas (epeyce gitmişler, nihayet 
Bazı dağların başında bulunan (Volkanik) göllere de acıkmışlardı. Yanlarında bulunan pişmiş balıkları bir 
(Gök gölü) derlerdi. Bunlar da kutsal sayılır, At, Deve su başında yemeye hazırlandılar, oturdular. O sırada 
kurban olarak göle atılırdı. Sonraları bu hayvanların Hızır ellerini suda yıkadı, ıslak ellerinden bir damla 
kâğıttan yapılmış olanları atılmaya başlandı. su, önlerindeki balıklardan birinin üzerine damlayınca, 


i | nlandı, suya atladı. Balığın canlanması 
mari İlyas aradıkları suyan bu olduğunu 


(1) Isığ göl Tanrı dağları civarındadı üzerine Hızır ile Iy 5 | 
yüksektir. Uzunluğu 185, genişliği 60 kilomevedin Kin he © İD anladılar, bu sudan içtiler. Bunun için Je ler 
e > e ahli (Sicak denizi, Moğollar da gölün “ arasına katıldılar. Ama o sırada, bu suyu Zülkarneyn € 
d a demir madeni olduğu için (Demirli göl) demişlerdir. haber vermemeleri için görünmezlerden bir ses geldi. 

-182. | -188- 














Bu 6s üzerine Zülkarneyn' İ 
söylediler. ilkarneyn'e bu suyu bulamadıklarını 
Olmezler arasına katılan Hızır i 
. Hızır ile İlyas ise, | | 
e senede bir defa, sabaha LA (iç 
altında, yahut bir denizin kenarında buluşurlar O 
güne (Hıdırellez) denilmiştir. 
Ab-ı Hayat'a; Ab-ı Ha 
AŞ AA ayvan, Ab-ı Hızır, Ab-ı Câvi i 
e Zindeğani, Ab-ı Cevani, Ab-i İskender e va 
eka gibi isimler verilmiştir. | ; 
onul or ise Ab-ı Hayat, aşk çeşmesidir. Bundan 
re akiki aşkı tadabilenler, maddi âlemi 
üstündeki ebedi varlığa kavuşurlar 
Ab-ı Hayat, Almanların Mipir'i intlileri 
eri e | rı ve Hintlile : 
ritası gibi sonsuz hayat veren çalardandr Ayak 
LL er birinin üzerindeki efsâneler başka 
Yunan mitolojisinde de N icer 
me e ektar, içenlere 
e ede e Juventus dido zim 
1 Kızara ir çeşme hali ei 
çeşmede kimler yıkanırsa gühüleğik: ANAN MİN, © 


YAĞMUR VE KAR YAĞDIRMAK 
(YADA TAŞI) 


e ide yer alan bir Yada Taşı vardır. 
Ama yağmur yağdırmak icin vg örenleri 
maddesini dualar teşkil Mi b 
Bu maksatla halk | 
i | ya kırlara, tepelere, ya ke- 
narlarına gider, bazen de ibâdet yerlerinde m Bu 
.sırada kurbanlar kesilir. Suya kuru at kafası ve taş 


-184- 


© atılır, dualar edilirken kollar yukarı ve ileri uzatılarak 


| 


| du. 


elin üstü havaya, avuçlar da yere doğru çevrilmiş olur- 


Duayı yapanın bu halde duran elleri üzerine dua 
süresince su dökülür, bu sular onun parmakları ucun- 
dan yere akar, damlardı. 

© Yağmur ve kar yağdırmakta (Yada Taşı) denilen 


“taşın büyük rolü ve etkisinden bahsedilir. 


Bu taş üzerinde çeşitli efsâneler, Türk'lerden başka 
Yakın Doğu milletlerinin bazılarında da görülür: 

Araplar bu taşa (Hacer Ul Matar), Fars'lar (Senk-i 
Yede) derler. Çağatay'lar ise kelime farsça olmakla be- 
'raber (Yeşim taşı) Yâkutlar Sata, Altaylı'lar Cada, 
Kıpçaklar Cay demişlerdir. 

Genel olarak halk bu taşa: Yada taşı, Cida taşı, 


N Çurtus, Yağmur taşı ve Kaş adlarını vermektedirler. 





* Türk'e bırakmıştır. 


Nuh peygamber tufandan sonra gemisinden çıkınca 


“Ham, Sam, ve Yâfes adındaki oğullarından her birini 


göndermiştir. Yâfesi Türk ülkesine 
bu Yada taşını vermiş, o da oğlu 
Ama sonra Oğuz Han bu taşı elde 
etmiştir. Kaşgar taraflarında bu taşın beyazına (Ak 
taş), Karasına da (Kara taş) derler. 
> Altaylı'lar ve Yâkutların, yağmur ve kar yağdırmak 
kudretinde olan Şaman'ları da dualar okuyarak bu taşı 
“kullanırlardı. 

Göç destanında Dokuzoğuz'lardan (Buğu Tekin)e 


bir ülkeye 
göndermezden önce 


İ rüyasında Ak sakallı bir ihtiyar tarafından bu taş ve- 


, rilmiştir. 
Yada taşı okunarak suya konursa yağmur yağdırır. 
Atın yelesine asılırsa serin rüzgâr estirir. Yangına 
atılırsa söndürür. Bu taş kar ve dolu da yağdırır. Kötü 


-185- 











havayı iyi eder. Bir kabın içine kar yahut su konarak 
bu taş bırakılınca ne niyet edilirse o olur. 

Divan-ı Lügut Üt Türk'ün ll. cildinde de şu kayıtlar 
vardır: a 

YAT : - (Bir türlü Kam'lıktır.) (Kâhinliktir) belli 
başlı taşlarla (Yada taşı ile) yapılır. Böylelikle yağmur 
ve kar yağdırılır, rüzgâr estirilir. Bu, Türkler arasında 
tanınmış bir şeydir. Ben bunu yağma ülkesinde 
gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu. Mevsim 
yaz idi. Bu suretle kar yağdırıldı ve Ulu Tanrının iz- 
niyle yangın söndürüldü.) 

YAŞIN : (Şimşek). (Kimin yanında Kaş bulunursa 
ona şimşek dokunmaz demektir.. Kaş lekesiz, saf bir 
beyaz taştır. Yüzüklere konur ve yüzüğün sahibine 
şımşek dokunmaz, çünkü yaradılışı böyledir. Bu bir 
beze sarılıp ta ateşe atılacak olursa, ne bez yanar, ne 
de taş... Bu sınanmıştır. Bir adam susadığı zaman 
bunu ağzına alsa susuzluğu giderir). 

Doktor Süheyl Ünver'in, Bazı kaynaklardan alarak, 
su taş hakkındaki hikâyeler üzerinde yazdığı bir ma- 
kaleden şu parçalar aşağıya alındı: 

(Ebülberekât Nişaburi ve nasır Tüsi ve hâkim Tifaşi 
ve Mansuri ve sair itimat olunur âlimlerin o taşın 
acaip hikâyelerini ve garip rivayetlerini nakledip ken- 
dileri itimat ettikleri bir çok kimselerden işittiklerinden 
doğruluğuna inanmışlardır. 

“O taşa Türkler Yeda taşı demişlerdir. Müteaddit 
sıfıtları' ve garip hassaları görülmüş bir taştır. Bazısı 
toprak renginde beyaz ve ağır olup, iç kısmında kırmızı 
nokta bulunur ve bazı lekesiz beyaz ve kimi koyu 
kırmızı (pıhtılaşmış kan rengi) ve kimisi de muhtelif 
renklerde olurmuş. Ebülberekât : (Ben hazine-i sultan 
zamanında mezkür vasıflarla mevsuf bir çok nevilerini 


-186- 





—  .. m ii i ihtil up bazı 
gördüm), demiştir. Madeninde dahi ihtilâf olup 
| büyü kler ol taşı madenidir. Hata ve Tamğaç 


vilâyetlerinde olur derler. Anda dahi bazısının 
karnında bulunur demiş. Amma ekseriyet Çin ik- 


| > limlerinde ve İranın doğu taraflarında bir cins ördek 
© olur. Kanatları kızıl, cüssesi büyüktür. Ana Fars di- 


linde Sührap derler ki Anğıt dediğimiz kuşun ismidir. 


© Bu kuş bahar günlerinde suları sığ olan göllerde yuva 


yapar. Yaz günlerinde o mahallin suları çekilmekle bu 


“ kuşun yuvasını iki Zira kazıp ol taşı bulurlar. Ne ka- 
© dar toplarlarsa hükümdarları hazinesine teslim eder- 


lermiş. O kuş Mısır diyarında da olup Semmur derler. 
Tüyü ile gemilere ziynet yaparlar. Amma o taşın ah- 
valini bilmezlermiş. Cumhur-u Türkân müttefiklerdir 


“ki, her nerede bu yağmur taşı kullanılırsa kar ve 
' yağmur, her ne isterlerse o yerde ve o yere yakın olan 
© yerlerde mutlaka eserleri zuhur edip istedikleri kar ve 


| ürkâ at 0 
ağmur yağar. Cumhur-u Türkândan bir cema ) 
en hassalarına vakıf olmakla o mertebe maharetleri 


© vardır ki isterlerse yazın güneş Eset burcunda iken 
© yağmur ve kan yağmak, çok şiddetli yel esmek gibi 


acaip eserleri o taşların âmâli ile zuhura getirirler. Bir 


© derecede ki kasabalar ve köylerden birinin bir tarafına 


kar ve yağmur yağdırır, diğer tarafında güneş mey- 


© danda ve havada lâtif olur. Bazıları yağmur için başka 
” kar ve dolu havanın değişmesi ve rüzgâr ve toz için 
© başka başka taşlar vardır demişlerdir. 


"Ama rivayet edenlerin çoğuna göre bu bir nevidir ki 
Seng-i yeda ve seng-i yat derler. Ancak o garip eserlerin 
zuhuru bu sanata vakıf olanların çoğalmasiyle olur. 


© Yani bir yerde onlardan bir kaç şahıs toplanırsa biri 


kar, biri yağmur, biri dolu yağmasına gayret edip ku- 


 dret sahibi olan cenab-ı Hak lütuf ve kereminden her 
“ birinin Say-u gayretine göre de tesirlerini halk eder. 


-187- 








Amma biri bulunursa kar ve yağmur ve sai 
K LR . “ “ : tl i | | 
e mein diliyorsa Eleğ or.U li ler 
lema o acaip eserler bazı âzdi fsun 
Ze ki onları Türklerden birtaife yn 
Di A ve taşların azimeti okunmadan bir te. 
e “ maz, derler. Bir cemaat dahi mezkür taşın tesiri 
Cürkistan diyarına mahsustur. Diğer vilâyetlerde tesi 
görülmez. Amma muhakkak ki Tüsi onları Da. 


lanlıyarak (Bu. Hassalı taş ele geçse hangi vilâyette 


ML ve il in My istenen ne ise o yağar 
C ırmasını bilir bir şahs | dır) 
RL AŞIN bir şahsa muhtaçtır. 
if Lâkin usul ve erkânını beyan an 

zılarının mücerret bir kabın içine kar veya su ile o 


taşlardan birini koyarlar ve yüksek bir yere bırakırlar 


Ne niyet ve istek edilir ise j 
ni, istek e se o meydana gelir, Efsuna u 
e Ki e Deyu ii ettikleri 
uk. e, doludan orunmak için naklolul 
Sl iç EN h Di uygundur. e yal 
1 yeti üzerine dahi o taşların, kullanılmasın. 
ve şahıslara muhtaç olduğu sabittir. Zira o ha 
yn naklettiği şeyleri ilimat etiği insanlardan dâima 
sahih olduğunu tevsik ile rivâyet eder. Önce geçmiş sul- 


tanların meşhurlarından Sultan Mehmet Han-ı Ha- | 


rezmi ordugâhında bir Pir-i Türki o taşı ne keyfiyet ile 


kullandığını ve acaip olan eserlerinin ne suretle mey- 


Gi SN Fitnat sahibi Tifâşi'ye şöyle anlatmıştır: 
amlı hükümdar yaz günlerinde sayısız askerle se- 
ere çıkmıştır. Bir sahrada, kervanın hararetin 
şiddetinden ve tozun çokluğundan zengin, fakir, piyade 


ve süvari ne kadar insan varsa hepsi ıztırap çekmişti. 0 


DİN zişan yağmur taşını muhafaza eden adamına 
dl ai ki, bu ihtiyar usül ve erkânına riayetle o 
aşı kullansın Allah'ın emriyle yağmur yağarak havaya 


itidal gelsin. Taşın muhafızı hükümdarının fermanı 


-188- 





üzerine o Pir-i Türki'yi dâvet etti. Benim dahi onlarla 
ülfetim olduğundan bende beraber bulunup yaptığını 
seyrettim. O şahıs bir çadır içinde başını açtı. Bir tasa 
su koyup önüne koydu. Uç tâne uzunkamış aldı. Birin o 
taşın sağ, diğerini sol tarafına yere dikti ve üçüncüsünü 
taşın üzerine o iki kamışın başlarına bağladı. Sonra 
yağmur taşı renginde canlı bir yılanı kuyruğundan o 
taşın üzerine geçirilen kamışa başaşağı bağlayıp astı. 
Öyle ki yılanın başından tas içindeki suya iki endâze 
yüksekliği vardı. Ondan sonra taşın muhafızından iki 
parça taş alıp o taşın içine bıraktı. Bâdehü çıkarıp o 
taşları o yavaş yavaş birbirine sürttü ve her birini bir 
tarafa attı. Sonra gene alıp suya attı ve çıkarıp sürttü. 
Tekrar suya bıraktı. Bunu yedi defa tekrarladıktan son- 
ra o tastan bir miktar su alıp etrafa serpti. Bu esnada 
ihtiyarın başı açık ve saçı dağınık ve hey'eti gazapnâk 
idi. Mırıldanarak birşeyler söyler ve başını semaya 
kaldırır, güya yağmur isterdi. İki saat kadar bu veçhile 
hareket ettikten sonra birden etrafta bulutlar gözüktü 
ve bol bir yağmur başladı, hava serinledi, insan ve hay- 
van rahat etti. Bunu rivâyet eyleyen demiştir ki ben 
şânı celil olan rabbülâlemin'in hikmetine akıl ermez, 
ahkâmını ve yarattıklarına tevdi ettiği garip esrarını 
temaşa için o ihtiyarın yanına devam edip yukara 
yazılan ahvali defalarla gördüm. 

Seferden döndükten sonra yaz günleri hava gayet 
sıcak iken ziyaretine varıp avdetinde yağmurun 
çokluğundan dolayı sellerden geçemezdi. Bu dahi Al- 
lahü tealâ'nın bir hikmetidir ki rivâyet olunur. BU 
İŞLE İŞTİGAL EDEN ŞAHISLAR biri her ne zaman 0 
işe başlasa elbette mal, evlât ve ensab cihetinden bir 
mazarrata uğrar ve mutlaka bir musibet ile 
karşılaşarak sonunda fakirlikle ömürlerini 
geçirirlermiş, ma'haza kendini bu işe me'mur eden sul- 


-189- 











tan tarafından verilen ihsanlar az olmaz imiş. 
Tifâşi'nin bu rivayetinden başka yalan söylemediği her- 
kesce bilinen diğer zevat naklatmeşler ki: Harzemşah 
Sultan Mehmet, Cengiz istilâsından önce çın semtine 
gitmişti. Bu memlekete yaklaşınca o derece çok yağmur 
ve kara tutuldu ki askerin çoğu ölüm tehlikesine düştü. 
Hükümdar o mevsimde bu havanın yağmur taşı kul- 
lanılmasındanileri geldiğini anlıyarak bir kaç adamını 
ordugâh yakınındaki dağa gönderdi. Orada yağmur 
yağdırmakla meşgul iki kötü insan bulunarak huzura 
getirildi. Hükümdar o iki habisi siyah keçelere sardırıp 
diri diri gömdürdü ve derhal hava açılmağa başladı. 
Eğer yağmura sebep olan insanlar öldürülmeselerdi 
işlerinin te'siri uzun zaman baki kalır ve seng-i yede 
vasıtısıyla kar, yağmur ve tufan devam eder, 
Düşmanlarına galip gelirler dedi. 

Yukarıda zikrolonduğu üzere bâzı zevat, hâsıl olan 
neticeler o taşa mahsus bir haldir. Azimet ve efsunsuz 
kar ve yağmur ve tufandan hangisi istenirse yalnız o 
laşı suya bırakmakla istenen hal zuhur eder, 
demişlerdi. Buna binaen bir garip hikâye. nak- 
latmişlerdir. Eski zamanlarda Semerkant şehrinde 
yağmura ihtiyaç artıp o taşı bir tas içinde suya bırakıp 
bir yere koyarlar. Hafiz adında bir adam bilmiyerek 
suyu içir. O anda yağmur yağmaya başlar ve gece 
gündüz dinmek bilmez. Şehirdeki evlerden başka bi çok 
illerin harap ve ahalinin helâk olacağı korkusu belirir 
ve herkes şaşırıp kalır. Nihayet susamış Hafiz'ın SUYU 
içmesinden böyle yağmur yağdığı anlaşılarak zavallı 
adam şehirden çıkarılır. O anda yağmur diner amma 
Hafız'ın yürüdüğü yolları dahi seller kaplamış, otur- 
mak istediği yerlerde dahi yağmur durmamış, ahali 
hayretlere düşmüştür. Velhasıl bu ibret verici haller 
Hafız'dan ileri geldiği anlaşılınca zavallı adam mem- 


-190- 


ten sürülür ve Yağmur diner. Fakat gittiği yerde de 
az yağmış ve kendisi kötü bir insan m 
görerek Maveraünnehir'den ve Horasan'dan iie edil- 
miş, Hiç bir yerde kalmamış, Mısıra iltica etmiş. Ea 
memleketin uğuru ile bu hal kendinden zâil li 3i- 
raz sonra gönlü, vatan muhabbeti imanda dır, 
düşüncesiyle Semerkand'a gitmek istemiş. Lâkin o gar- 
ip halinin yeniden zuhurundan korkarak iv pn 
Adam o gariphalinin. yeniden zuhurundan korkara 
vazgeçmiş. Adam uzun bir zaman sonra vatanına 
dönmüş, akrabasıyla buluşmuş ve kendisinde o garip 
hâl artık zuhur etmemiş, amma adı taşa nisbetle (Hafiz 
Yeda) kalmış. | 
Bir cemaat dahi, evvelce zikrolonduğu üzere, o 
vasıtasıyla zuhüra gelen eserler mutlak suya ere i > 
olmaz, taşın kullanılmasını bilen sihirbazlar bulma 
gerektir, demişlerdir. ; j 
Buna inananlardan bazıları hayvani taşlar 
balıkta ve insan mesanesinde peydâ olan e 
vasıtasıyle de bu işi bilenler, kar, yağmur ve dolu 
yağdırmak ve şiddetli rüzgâr hasıl etmek gibi Sare 
hâdiseler zuhura getirilir, demişlerdir. Ama vi 
Tüsi'nin tercihi üzere o taşların gayrisiyle zuhura gel- 
mesi, Muhammed di Sad Ebubekir Râzi'nin 
akabe hikâyesine muvafıktır. va . 
O ein ve sözüne inanılır âlim Kitab-ül im 
nam eserinde der ki: Türkistan'da iki memleket 
arasında bir akabe (geçit) vardır. bu yali ai 
geçmek isteyenler bindikleri ve yük ye ay- 
vanların nal ve tırnakları o tehlikeli yolun taşlarına 
çarpmasın. Eğer hayvanların tırnağı o taşa sizi emlmi 
veya hayvanı sıkı sürmeten dolayı bir taş açik 
hemen hava kararır etrafta bulutlar peyda olur ve 


-191- 














yağmur maşlar. Mevsim kış ise yağmur tufan gibi 
şiddetli yağar, yollar kapanır. Mezkür o diyardan 
geçenler bu taşlardan alarak Türkistan şehirlerine ve 
sâir yerlere götürürler. Bir yerde kar va yağmur 
yağdırmak istenirse su ile dolu bir kaba bu taşlardan 
birini koyup yüksek bir yere bırakırlar. İstedikleri ye- 
rine gelir. Masir Tüsi Tensuknânme'de diğer müellifler 
kendi eserlerinde Akabe hikâyesinde Muhammed Bin 
Zekeriya'ya mahsus değil, Türkistan diyarında böyle 
geçilmesi güç boğazlar çoktur ve oradan geçenlerin bu 
hali gördükleri meşhurdur. Hattâ o muhataralı 
geçitlerden geçerken bağırmak, yüksek sesle konuşmak, 
bir şey yıkamak, abdest bozmak ve biraz siyah renkli 
şeyleri bile suya koymak câiz değildir. Eger bunlardan 
biri yapılırsa yaz ise yağmur, kış ise kar yağar, fırtına 
çıkar, demişlerdir. 

Ebülberekât Nişabüri mezkür halleri yazıldığı üzere 
bildirdikten sonra, bu garip şeyler sözlerine inanılır 
kimselerce meşhur ve çok mütevatirdir ve kimse bunu 
inkâr edip aksini iddiâ etmemiştir. Ancak üstad Ebu- 
Reyhan Birüni'nin, bu hikâyelerle alaya alıp, benim 
nazarımda bu cins iş, yani tabiata hükmetmek in- 
sanların ve taşların yapabileceği işlerden değildir. Bu 
rivayetler hikâye kabilindendir, demiş olması galiba 
kendisine sözlerine inanılan bilginlerin bize kadar ge- 
len rivayetlerinin varmadığından dolayıdır. Düşünecek 
olursak Ebu-Reyhan haklı ise de hâdiseleri gözleriyle 
görenlerin verdikleri haberler çok yakın ve kat'iyen ves- 
veseye hacet yoktur, demişlerdi. 

Hikmet (fizik) bilenlerden Ebül Abbas Tifaşi ise vu- 
kuuna inandığını Ezhar-ül efkâr adlı eserinde malüm 
olduğu üzere, inanılır insanlardan rivayetlerini nak- 
lettikten sonra Yüsuf suresinden seçtiği bir âyetle de- 
mek istiycrdu ki: (Semalarda ve yerde nice hakikatler 


-192- 





ki yanlarından geçerler de o hakikatlerden 
aumi e Bu işin hakikatıni Allah bilir ve o 
her şeye kadirdir). 


SUDAN ÇIKAN İNSAN VE YARATIKLAR 


Beş kutsal unsurdan biri olan Su; içinde çeşitli ve 
Mm hayatı barındırdığı gibi, dünya üzerine 
gönderdiği insan ve yaratıklar da olmuştur: | | 

Türkler arasında da yaygın efsâneye göre; a in- 
san vücudu, yarısı balık olan (Oannes), Basra sor va 
sularından çıkan insandır: Bunun başı ve sırtı Balı ii 
Gündüzleri karaya çıkar, akşama kadar yeme len 
içmeden yeryüzündeki insanlara bilgi vermeğe işe 
akşam olunca yine denize girer, geceyi suların altında 
zeçirir. | ik 
i Büyük Tanrı Kumarbi'nin Ullikummi e 
oğlu olmuştur. Onu, babasının tavsiyesi üzerine, gök ve 
yer üzerinde tutan Upelluri adındaki devin sağ o 
üzerine koydular. Bu çocuk Diyorit taşın 
yapılmıştır. Upelluri'nin omuzu üzerinde, denizin I- 
binden ve suların içinden yukarı doğru al 
başladı. Az zamanda Iİ göklere kadar uzandı. 

Bk: Kumarbi efsânesi). İ 
En kıymetli ve cins atlar için de, sudan çıkan bir 
aygır efsânesi vardır: ği 

Bu efsâneye göre de bir ırmağın suları içinden koyun 

karmış. | 
> Kâinatın yaradılışında yalnız Kara Han ile ei 
vardı. Tatlı sular; yer-su'larla, tuzlu sular da Tiama 

ile temsil ediliyordu. Bunlar beraber oldular. Lâkhumu 
ve Lâkhamu adında iki büyük yılan türedi. 


-193- 








AĞAÇLAR, ORMANLAR 
V 


Türkler arasında ağaç kültü de geniş yer al- 
maktadır. Başka milletlerde olduğu gibi, Türklerde de 
ağacı tanrı yahut tanrıdan ayrılmış bir parça 
tanıyanlar çok olmuş, ağaçlar üzerine dualar ter- 
tiplemişlerdir. 

Altay türkleri kayın ağaçlarına taparlardı. Kayın 
ağacı başka ağaçlardan daha kutsal tanınmıştır. Adına 
kurbanlar da keserlerdi. 

Bazı Türk boylarınca (Turçut) adında bir ağaç ve or- 
man tanrıça sı vardır, 

Şamanlar hastaları iyi etmek için gayret ederken 
yanlarında kayın ağacı da bulundururlardı. Şaman 
davulunda da kayın ağacının resimleri vardı. 

Şaman'lara göre kayın ağacı; büyük tanrı Ülgen ta- 
rafından Tanrıça Umay'a gökten gönderildiği için dini 
törenlerde çok önem verilirdi. 

Abakan Türkleri de dört kutsal kayın ağacının 
yanında dini törenlerini yaparlardı. Bu törenler 
yapılacağı zaman bir tepeye çıkılır, kökleri 
parçalanmadan yerden çıkarılmış kayın ağaçları tören 
yerine dikilir, Kurban kesildikten sonra orada bu- 
lunanlar kayın ağacının etrafında üç defa dönerler, 
ateş yakarak kurban etlerini kızarttıktan sonra bun- 
ları kayın ağacının kabuklarından yapılmış kaplara 
koyarlar, başına toplanarak yerlerdi. Bundan sonra 


-194- 


| geçer. 























İ ağaçlar etrafında yine dönerler, tören e Yi 
» ağaç an dualarında kayın ağacı için: ii i tabirler 
| iş yapraklı mubarek kayın ağacı) &! 
pen | İ 
| İtmıs kökü 
Bir inanışa göre de kayın ağacının Die 
Me alır. Tu: kutsaldı. 
| m (Fusuk) ve ardıç ağaçları da peker Kara 
N ie Müniciince kozmik âlemin yk m ağacı dik- 
> arattığı bir adaya dokuz da ii am tanrıjı 
a Bu, dünya üzerinde ilk GRC Yakut ve Os- 
| mış 1 ederdi. Kırgızlar akça ii derlerdi. Ardıç 
i şi r da kara camı kutsal kabul e kötü ruhları 
ml ile kadınlar ateşlerin ii ruhlar bu 
sali için odaları tüssülerdi. Çi i 
in yanık kokusundan a ZN in YAL 
Ağaçların başka özellikleri ve vası tan ağaçları, 
o(K ee ağaçlar, koruyucu me Rg ölüm ağaçları) 
| ? am ağaçları, Doğum ağaçları ve 
“o gibi... y 
e Mei gıttı 
Oğuz Han bir gün ava El 
i. ln ortasındaki ağacın dibind 
| TO dü, bunu aldı. 1» ki; bu 
iş ii dağının üstünde de iki ağaç VK de 
A nur inmiş, e kd eşin ki en 
siekinlik olmuş, bundan ie “ 
küçükleri Buğu Tekin'dir.... ra, oğulları 
Tukyu'lardan, Totuluşa öldükten İL ie bir 
icle Ni ei birini babalarının yerine seçm a acak olanı 
” İk toplandılar. Ağaca en te rem hep- 
emi Bunların en küçüğü O Da almıştı. 
İn çok sıçradı, seçilerek IM 


i zaman, uzakta bir 
O bir kızın oturduğunu 


-195- 











Başka milletlerin ağaç kültünde görülen hurma, 
zeytin, defne ve öd ağaçları, sonraları dini gelenekler 
etkisi ile Türkler arasında da az çok yer almıştır. (1) 


Ağaçların toplu bulunduğu ormanlar üzerinde de 
efsâneler vardı ki, (Ötüken) ve ( Kadırgan) ormanları 
bundandır.. Ötügen ormanı ile dağının Türk 
Kitâbelerinde de adı geçmektedir. Orhun âbidelerinde 
de ilk Türk'lerin burada yerleştikleri yazılıdır. Türkler 
buradan ayrılmanın felâket olacağına inanırlardı. 
Çinliler de bunu bildikleri-için Türkleri bu ormandan 
ayırmaya çok çalışmıştır. Ötüğen ormanında geçen 
mâceralar, savaşlar etrafında kahramanlık hikâyeleri 
de türemiştir. Ötüğen ormanları Orhun ırmağı ile Se- 
İlenga ırmağı arasındadır. 

Altaylıların o yaradılış 
şeytanlar yaratmıştır. | 

Cengiz dahi sözlerinde (anamız Ötüğen) diyorsa da 
bu ötüğen sözü ile (yer) kast edildiği ileri sürülür. 


İnli ve Budun ormanları da Türklerin ilk kutsal va- 
tanları sayılmıştır. 


efsânelerinde ormanları 


Hititlerin (Ezen-in-pi) denilen meyve bayramları or- 
manda yapılır, Tanrının heykeli tapınaktan alınarak 
ormana götürülürdü. Heykeli götüren alay (Tarnui) 
tapınağı önüne gelince, en büyük kâhin onu karşılardı. 


————— -.... 

(1) Ağaeçların büyük oluşunun kudret ifâde etmekteki rolü Türk 
mitolojisinde de görülürse de, İskandinav mitolojisindeki kökleri ye- 
rin en derin noktasında, dalları da göklerin en yüksek tabakasına 
ulaşan Hifdrasil adındaki ağaç gibi çok mubalâgalısına Türk mit- 
olojisinde rastlanmadığı, gibi, hintlilerin Ashvatha dedikleri ce- 
hennemde bulunan ateş ağacı gibiler de görülmedi 


-196- 





IX 
TÜRKLERDE DİN 


Türklerin tek tanrılı bir dini kabul edinceye kadar 
İlk eller e as id ni sa 
gibi kurucuları olmayan ilkel pi za 

j rilen kutsal önem, bir de insan ruhun 
al Sarlıkları büyük olaylara, sürer eni in 
ve hayranlık sebebi ile ortak bir inanç 
Türklerin de iç âlemlerinde doğmuştur. 

Yüz yllarca Türk boyları arasında ee 
Şamanizm ise, Animizm ve Natürizmın em 
dayanarak gelişmiş, bir ir olmaktan ziyade bir 

hep manzarası göstermiştir. i e 
ii Manahaizm, Taoizm ve Lan.âizm ei 
ve kurucuları olan dinler ve mezheplere e 
da: türlü sebep ve olaylarla yabancı yl en kay 
arak zaman zaman Türkler arasında yayılmıştır. 

Ancak şunu belirtmek gerekir ki, bir ari ya b 
dinler o yayılırken bunlar üzerinde o es! ği 
inançlarının ve şamanizmin etkilerini pörm 


mümkündür! 


-197- 














Türk Kozmogonisinde karalardan önce yalnız Su 
âlemi vardı ve dünyayı kaplamıştı. 

o Türk Kozmogonisinin çerçevelediği bu su tablosu, 

Brahma dininin ana kitabı olan Veda'ların, Rig-Veda 
bölümünde görülmektedir. 

Orta Asya Eski Türklerinin ateşe gösterdikleri derin 
saygı da, Zerdüşt tarafından kurulan Mazdaizm'in 
temelinde yer almış bulunmaktadır. 

Şu hale göre, Türklerin taşıdıkları dinler; Totemizm, 
Aninizm, ve natürizm gibi Politheist ve yahut Maz- 
daizm, Manihaizm, ve Şamanizm gibi Dualist din- 
lerdir. Poliytheist dinlerde çok tanrılar, Dualist din- 
lerde ise karşılıklı çarpışan, birbirine zıt iki kuvvet 
veya tanrı görülmektedir 

Dualist dinlerde olan Mazdaizm'e göre; iyiliği temsil 
eden Hürmüz ile kötülüğü temsil eden Ahriman vardır 
ki Hürmüz tek tanrı olan Ahoramazda'yı da temsil et- 
mektedir. Manihaizmde ise; Nurü temsil eden tanrı ile 
karanlığı temsil eden şeytan 
bir de iyilik ve kötülük vardır ki bunlar da her zaman 
mücâdele halindedir. Her şey 
olur, 

Şamanizm'de gök ve iyilik tanrısı Ülgen ile yeraltı 
ve kötülük tanrısı Erlik Han karşı karşıyadır. Bunda 
da ilk ced tanrı olan Kara Han, Ülgen ile temsil edil- 
mektedir, Başka tanrılar ikinci plânda geliyor. 

Türklerin bu kadar çeşitli din kullanmalarına; 
yayılma, hükümet kurma, çökme, göç gibi olaylar ve 
kaynaşmalar, bir de Çin, Hint ve İran gibi din 
kültürleri kuvvetli olan komşuları ile temaslar sebep 
olarak gösteriliyor. 

Ama, bu olaylar ve kaynaşmalar o kadar çok ve har- 
eketli olmuştur ki, bu yüzden dinlerin Türk kolları 


-198- 








arasındaki yayılma 8 
NN sirmek, yerleşme çağlarını 
“şartiyle kesin olarak 


olmuşlar, 


ıları set olarak hudut- 
Mi iarihlere bağlamak 
belirtmek şimdilik imkân dışı kal- 
tadır. LE 
pe ak burada genel bir bakışla şu yek eti 
Tü kler (özellikle Altaylı lar, ei e 
e ii bir kısmı uzun yıllar Animist, Na ' 
uvaş” 
Şamanist kalmışlardır. 


Yedinci yüz yıldan sonra ise bazı yerlerde Şamanlık 


rini izm'e vermiştir. 
“ zayıflamış, yerini Budizm e V ş 


dist 
ii - : anist iken sonra Bu 
Tukiyu'lar Mya e enerjisini felce 
çiçek geçmeden itibardan mia ii 
1 | ad; , 
öktürl VI. yüzyılda Budizme e 
me a el dini kabul etmiş, ee ya 
em kadar bu bağlılık 2 Gl ik ve onun 
ı dini daha çok şehirliler Siz ZE 
He Melen kabul etmişti. Bunların dışın 
i ılar Samanist idiler. D i lm 
iğ ise Şamanist en ea e 
bul oh hiakeidir. Cengiz sülâlesinden Kubılây 
ir Budist idi. li 
PE Bular da yayılmış iken, İslâm 
adan bu dinin izini silmiştir. ei 
ili dinleri taşıyan en ço li dinler bunların 
Ö kei Şamanist iken sonraları çeşitli e ini 
anin yayılmıştır. Uygur'lar ve b Lamaizm'i de ka- 
bir esil olan Yugur'lar Tibet yok a ile gelen Man- 
ei tmiş, batıdan Türkistan kanalı | adan 
ii 1 benimsemiş ve 762 de de Uygur İK 
şa Tekin Manihaizm'i resmi din olarak almış 
u i , 


-199- 


uğrattığı 


zm'ı ka- 
da koyu 











yüzyılda, Şamanist olan Kırgızlar, uygurlara hâkim 
duruma geçince, Manihaizm'i de Türkistan'ın ar- 
kalarına doğru uzaklaştırdılar. Bu sıralarda Budizm Gc 
Uygurlar arasında yayılmıştır. Hattâ Uygur'lar 
arasında Nesturilik te bir zaman yer almıştı. 

Sümer'ler ise, önceleri Altaylı'lar ve Yâkut'lar gibi 
hayvan ve bitkilerden bir takımlarını Totem 
tanımışlardır ki Arslan, Boğa ve kartal gibi hayvanlar 
Sümerlerin ilk Totem'leri arasında görülmektedirler. 

Sonraları Animizm'e ve Naturizm'e her şeyin birer 
ruh taşıdığına, kozmik varlıkların, kuvvetlerin birer 
tanrı olduklarına inanmışlardır. 


Sümer'ler ölümü normâl bir son olarak kabul eder 
Bir adam ölünce bedeni yeraltına, ruhu da kuş gibi 
yukarı âlemlere uçar. 

İşte böylece yeraltı âlemi fânilerin, gökler âlemi de 
tanrıların ve ruhların bulunduğu yerlerdi. Tanrılar 
ölümü yaratıkları vermiş, ölümsüzlüğü de kendilerine 
ayırmışlardır. 

Onlara göre her şey dünyadadır. Günahların da ce- 
zası dünyada çekilir, iyiliklerin de mükâfatı yine 
dünyada görülür. Bunun içindir ki Sümer'ler ancak 
ömürlerinin uzun olmasını ister, şu iki günlük 
dünyada rahat yaşıyabilmeleri için tanrılara dua eder, 
kurban keserlerdi. 

Sümer'ler bu din anlayışları ile Hitit'ler üzerinde de 
etki göstermişlerdi. Hitit'ler bir zaman Hurri dinini de 
kabul etmişlerdir. 


Elamlı'lar ise önceleri Sümer'ler gibi Totemizm, An- 
imizm, Natürizm ve Şamanizm kanallarından 
geçtikten sonra, çeşitli yabancı dinleri de kabul 


-200- 





“etmiştir. 


iri ülkelerinde de 

lâmlık girinceye kadar Oğuz > 

ik Yi bir halde e yy emen ai 
rüzyıllarda bile İslâmlığın kuvvetli kültürü 

İİ manpın izleri silinememiş, dini gelenekler arasında 


© tutunmuş kalmıştır. 


iti ütün m tamya'daki din- 
II. yüzyıldan itibaren bütün mezopo dak | 
oya gelen İslâmlıkla karşı karşıya kalmışlar 
ve kaynaşmalar, mücadeleler başlamıştır. | 
Orta Asyada dahi bu hareketler ve din kavgaları 
kendini göstermiştir. Kl vali Öp 
Divan-ı Lügat-üt Türk tercümesinin ML. ei 
müslüman olmayan bir Uygurun nası! öldü 
öyle anlatılmaktadır. m 
5 an işini bitirdim. Arkadaşını da a Olüm 
ağusunu içirdim. yüzünü buruşturarak iç dar 
Son olarak şunu da belirtmek gerekir e 
Animizm, Natürizm ve Şamanizm gibi in ek an 
dinleri ve mezhepleri, her yönü ile e i Da 
österdiği halde, bu arada kabul ettikleri li vi 
 nyleri olan yabancı dinler bir yönü ile ilk - 
tolojik görünmezler. ye | 
Bu dinlerden Mazdaizm, Manihaizm, gi ia 
Taoizm'in genel olarak telkin etmek ii i Di 
ölçüde alçak gönüllülük, çalışmıyarak köşey , çe ve 
meyi bırakarak cahil kalma, ği Pe ki 7 
iztır i mak için varlığa 1ltiiz - 
me, iztıraplardan kurtulma ye na 
yi rm | anaat ve prensiple 
, arzuları kurma gibi kanaa e 
e reel hayata, aktif yaşayışa e Re 
bu tavsiyeler her ne de olsa mitoloji ile ilgi 
sayılmazlar. 


-201- 








Yalnız şu var ki, bu doktirinleri ortaya koyanlar; an- 
cak yaptıkları yukardaki tavsiyelere riayetle; kutsal 
hakikatlere ulaşan yoldan yürünülmüş olacağını, 
görünmezler âlemindekileri tanımanın, onlara yak- 
laşmanın başka çâresi olmadığını belirtmek isterler ki, 
işte o zaman dünya işlerinden ve yolundan ayrılmış, 
mitlojinin hududu içine ayak basılmış olur. 

Zerdüşt; (Zent Avesta) da, Mani; (Erteni Mani) de 
Tao; (Taote-king) de Buda da Nirvana için yaptığı 
işâretlerde; nasihatleri ile ilâhileri ile hep bu âlemlere 
giden yollara yolcu hazırlamak isterler. 

Şimdi küçük birer örnek alarak bu görünmezler 
âlemindekilere bakılacak olursa manzaralar daha iyi 
aydınlanabilir; 

Mazdaistlerce; Büyük Tanrı Ahora Mazda'nın 

güneşte oturuşu, Hürmüz ile Ahriman gibi iyilik ve 
kötülük tanrılarının çarpışmalarının Buda'ya musallat 
oluşu, Manihaist'lere göre; nurun iyiliği, karanlığın 
kötülüğü temsili ile bunların mücadelesi, şeytanın ka- 
ranlıklardan doğuşu, Taoist'lerde ise; boşluk âleminin 
kutsal tanınarak, asıl faziletin kâinattaki intizamda 
oluşu, bu bakımlardan boşluk âleminin bütün ya- 
ratıklardan iyi bulunuşu gibi din kurucularına tanrısal 
kudretlerin verdiği ilhamlardan doğan mitolojik ta- 
blolar bol bol göze çarpar. 
Bu bölümde kurucuları ve kitapları olan yabancı 
dinlerden bahsedilişin sebebi de; Türkler bu dinleri 
taşımakla, bunların mitolojik havası içine de gir- 
diklerini göstermektedir. 


-202- 











TOTEMİZM 


Totem- Ongun 


: tkiler insanların ko- 

- Bazı hayvanlar ve ye hay- 

mg tanrılarıdır. O boyun a için de 

yuyucu  itkinin soyundan türemiştir. “O 
vanın, na 


bunlar kutsaldır. . 
| nir. Bir hayvanı Vi 
eni yemez, ancak o hayvanın ilk ya 


ili 10 ağıtılır. 
nede bir defa törenle kurban edilir, eti o boya dağı 
Sonraları Totem'cilik 

şekillendirilmiş, bir m 
pençesi, kiminin gagas!, uyru edi 
M dan biri alınarak kompozisyon ya e al 
dip bir yaratık meydana get Ş, 

ve yaratıcı olarak tanınmıştır. 


ni alara 
temin resmi evlere, e$Y 
örme yapılırdı. İnsanlar vücutların 


resmini yaparlardı. | iğ 
Totem ile Ongun arasında şöyle bir fark m N 
Boylar kendilerine Totemlerinin adını verirler, o DOY 
| -203- 


her şeye ve Mm€ 
a da totemlerinin 











içinde biri öbürü ile evlenemezdi. Ongun 
yoktur. 


Eski milletlerin çoğunda Totemciliği görmek 
mümkündür. Totem kabul edilenin tunç, mermer ve 
âdi taştan heykelleri yapılırdı. 


Daha sonraları Totem olan hayvanın yaratıcı ve ko- 
ruyuculuğu hakkındaki dini inançlar zayıflamış ve ye- 
rini milli düşünceler almıştır ki, bundan sonra 0 hay- 
vanın bütünü yahut bir uzvu çoklarının bayraklarında 
ve armalarında milli sembol, tarihi bir yadigâr olarak 
yer almıştır. 

Totem hakkındaki kutsal i 
Totemizm denir Bu, bir din halini almıştır, 


ONGUN : Türklerde her boyun bir kutsal hayvanı 
vardı ki buna (Ongun) denir, soylarının başında o hay- 
vanın bulunduğuna inanılırdı. 


için bu şart 


nanışlara da topyekün 


Oğuz'un oğullarından her birinin kendisine bağlı 
Türk boylarınca bi 


Ongun tanılan hayvanların eti 
atılmaz, hiç incitilmez. 


Moğollarla bir kısım Türk'ler ağaçtan ve keçeden 
tanrı resimleri yaparlar, buna da Ongun derlerdi. Bu 
resimleri evlerinin duvarlarına asarlar, önlerinde 
ibâdet ederler, ağızlarına yemeklerinin ilk lokmasını 
korlardı. 


yenilmez, ona ok 


-204- 











FETİŞİZM 


isuibi ad- 

i taşlar ile bir takım ma 

it, âdi yahut vidi ve ei ur getireceği in 
Basit, âdi yahu uğur g e 
delerin ie çeki kullanmakla kem 


Iması, 7 kurmuştur. 
mam vi a e Fatışızm a goy her birinin 
gözlerde leşen Bu maddeler dı. İnsan 

mer “Büyü dahi ereği e 
bir ifâdesi vardır. bu. miş olan le bun- 
eli ile e inakantlas b Dİ a 
nr e bem YE e ter 
lardan her ele dığı yerin bir yy asilan dik- 
üzerinde Gia takılan bazı yeğeni tavuk kanı ile 
ai ei hattâ nişansız e eler, domuz Yy ağı 
nn DAL başa kurşun si rü yapmak gibi 
yazılan mıs e sidiği içirmekle ei Fetişizm'den 
biraz değişikliğe uğramış 
hareketi | 


değildir. basit putlar, bu 
il ve yapılmağa başlanılan lak üzerine 
e aların taş ve idir ki bu har- 
vo eye emi getirilmiş reyi oluyordu. 
im artık asıl Fetişizm geride bır 
eket er | 


-205- 





“konusur, ruhlar'la görüşür, in- 
amana rr al öğretir, hekim e koü rh 
j ifa. oiları arardı. Onlara göre hastal aman'ın 
— taları şia Y lara (o musallat oluşudu”- a in- 
 ». ade eş bir ruhu vardır. şaman li i ti en 
b a e ruhla karşıl m Yİ di de 
AN'LAR isa” uhu, onunla koğmayâ © “nar gibi çeşitli 
Ee | İl ir sayar. dualar eder, bağırır, oynar gibi ç€$ 

| hareketlerde bulunur. Mk uyruğu, yüzlerine 
o Şamanlığı kabul edenlere genel olarak Şaman yahut | | Bunları yaparken Ba ei ile çıngıraklar bu- 
Şamanist denilirse de, asıl Şamanlığın inançlarını yay- © maske takarlar, elbiselerinde “aska mârifet ve ku: 
an ve Şamanizmi temsil eden kimselere (Şaman) nik 





© Yünur, davul çalarlar. Şaman 2. 


verilir. i dretleri de vardır DE K 
Şaman sözü çincedir, istekleri i Bunlardan bir iki örnek. : iu dağını 
Ir, yenebilen kimsedir. la adındaki kutlu 
Yâkut'lara göre bu temsilci Şaman'lar bir kartal yu- Mogol'ların Erden&. © irmüşlerdi. Dağın bo$ 


murtasından çıkar, yahut Şamanın ruhu kutsal bir 


ağaçtan doğar, Şaman'ın ana karnındaki vücuduna ge- 


Çinli'ler memleketlerine g 
lir, gir CE. 


i ırıya yal- 
an yerinde bir kadın şaman dualar etti, t yay 


ırmağı 





ii  Kanaa; Alaş 
1 e 5 ardan Kanaa; | 

MN Yâkut'lara göre Şaman ile demirci bir kay- © Kadın ga dağlarındaki Kapşu ırmağı 
naktan gelmiştir. Buryat'lara göre de, bir kartalın Bur. | e me EEE 
mü ci e üne ml dier, Kanbe yem bi kek Şaman da sıcak bir yaz günü Cut 
a MORA mma evi konuçulçümin O MN ii e Olanı gibi dolu yağdırdı. la 

Tonguz'lar da Şaman'ı şeytanın yardımı ile dür İ kide asıl işi insanlar? iyilik olur, in- 
gelmiş kabul ederler. MW © kızdınılırsa, ona inanılmazsa &. 


arı musallat ederek hasta yapa”. u- 


Bir efsâneye göre de Erlik Han deriden bir davul ya- hem sevilen hem de korkulan bir kim- 


parak ilk Şamanlık törenini yapmıştır. 
eli toplum arasında büyük kudrete sahiptiri- 
er. İnsanların sosyal hayatı, hattâ devletin mu- 


kadderatı üzerinde hâkim bul NER 
kileri altında kalırlar. unur, hakanlar bile et- 


sanlara kötü 

nun için Şaman | 
” ” K | ın 

gi Türklerinin inanışlarına ST e çe ni 

ruhu yer yüzünde bulunan 1Y! di in sonra ruhu 

katılır, Şaman dü ie ya Yanın yakınlarında 

i örmeğe gelri, € ; “ " . ıken 

li ea her taraf sessizlik içinde ike 

u i 


-206- i i | -201- 


alalim anal a ii 


mi m ai mi 











davuluna hafifçe vurarak geldiğini bildirir. İşte bundan 
sonra Şaman'ın ruhu iyi Körmös'ler arasına geçer, 

Şaman öldükten sonra onun resmi hazırlanır, eve 
çağırılan başka bir Şaman bu resme şarap serper. 
ilâhiler okur, sonra da bu resim, evin en iyi yerine 
asılırdı. 

Olen Şaman'ın hayali Altaylı'ları her yerde, evde, 
dağlarda ormanlarda, rüyada takip eder. Bu haya, 
Şaman'ın ölümünden üç beş veya yedi sene sonra bile 
görülür. Yâkut'larla Altaylı'lar Şaman'ın sesini ve 
konuştuğunu işitir. Şaman onlardan kurban ister, 
Onun bu arzusu yapılamazsa korkutur Hastalıklar 
gönderir. İşte bundan korunmak için de kurbanlar kes- 
ilir, ziyâfetler hazırlanır. 

Altaylı'ların erkek ve kadın Şaman'ları Manyak, 
Yâkut'ların da Kumu dedikleri şeritli, püsküllü 
çıngıraklı, üzerinde bir takım öteberi takıl, önü kapalı, 
beyaz koyun yahut yabani geyik derisinden yapılmış el- 
biseyi giyerler, Bunların bazı yerlerine vaşak derisi 
parçaları konur. Şaman bu elbiseyi kendini idâre eden 
Körmös'ün emri üzerine giyer. Bu elbise üzerinde tanrı 
tarafından Şaman'ın korunması için takılmış 
çıngıraklar, Ülgen'in başına da Puhu tüyü konur Kuk- 
laların altındaki iki sıra dikilmiş yirmi yedi tâne yılan 
başı, Deniz salyangozu kabuğu ve deve dişi vardır. 

Kuklaların yukarı sırasına yine tanrı tarafından ve- 
rilmiş dokuz ok ile yay konulurdu. Manyak'ın arka 
kısmında güneş ile ayın sembolü olarak iki toka bu- 
lunurdu. Bir kaç ta ufak toka vardır ki bu tokalar 
yıldızları temsil ederdi. 

Bunlardan başka daha bir kısım takanaklar, kese, 
ayı pençesi ve kartal tırnağı gibi şeyler Manyak'ın 
üzerine asılırdı ki bunlardan her birinin birer ifâdesi 


-208- 












vardır. . Çağatay'ların, 
' | O ! zları, Kırgız ların, 1 . 1T)- 
Tr. e e Oyun adlarını Ne 
anlar da kendi boyları arasında, Şam 
görevlerini yaparlardı. 


© Şamanların davulu, ellerinde bulunan en kutsal 


Kez i la tannlara ses 

| | I b ridir. Şaman bunun il - 

nn . ilaci bu ses ile kaçırır, eze e 
ilan çıkan seslerle heyecanlanır, ii e Bu se- 
ile korku ve heyecan içinde bulun bi rol oynar 
İ öledir ki Şaman'ın davulu çok tesirli bir 
e, vi ifade eder. İ ii 
Mn arlanda çok resim 7 a 
, | | ile yapılmıştır. Bun | 
kırmızı ve beyaz boya | 

(Yürücü) denir. Eg 

5 Yürücü'ler resimleri şahadet parmağı 
larınher biri bir şeyi temsil eder. 


ile yapar, bun- 


ŞAMANİZM 


arı ve ortaya koyduğu dok- 


i Şamanizm, taşıdığı siri azsa da din kadar tesirli 


“ irinlere göre; bir din sayılm 
“ olmuştu. 
amanizm, yüzyı 
| mad Özellikle Altaylı ie uzu 
© kisinde kaldılar. Şaman tanrıları, ve 
olan Şaman'lar, gerekirse toplumu 
“ bile altüst eder. 
i MN. >” Ni il 
©  Şaman'lara göre, U* nl 
© veya kendilerine iyilik edici 


-209- 


i ürklerin hayatında büyü 

larca Tür evi bunun et- 
onların habercileri 
devlet idâresiını 


e ni 


kendilerini korkutucu 
i e bulleri bulunduğuna 


| 











inanırlardı. İnsanlar ölüp te dünyadan ayrıldıktan son. 
ra, ruhları geri kalan insanlar arasında dolaşır, onlara 
musallat olur, fenalık ederler 
sanlar bütün ruhlara düşman olmayı, onlardan 
kaçınmayı, yavaş yavaş azalttılar. Yalnız fena ruhları 
koğmak, onlardan korunmak için çâreler aradılar 
Artık iyi hayata, rahata ulaşmak, kötü ruhlardan ko- 
runmak bir emel oluyordu. 


Bu maksatla törenler yapılıyor, dualar okunuyordu 
ki işte bunlar Şamanizm'in esasını kurmuş oluyordu. 
Yine Şaman'lara göre insanın biri kendinde, öbürü 

de ayrı, ama ona eş olan iki ruhu vardı. Bu eş ruh hay- 
van halinde de olabilirdi ki buna (Yekil) denirdi. 

Animizm'in ve natürizm'in ana hatları üzerinde 
gelişen Şamanizm'in tanrıları çok ve bu tanrılarnı 
görevleri çeşitlidir. Onlarca beş kutsal unsur vardık ki 
bunlar; demir, toprak, ateş, su ve ağaçtır. 

Gökler On yedi, yeraltı dokuz tabakaya ayrılmıştı. 
Göklerin on yedi katı aydınlıklar içinde cennetler âlemi 
ve tanrılar ikametgâhı idi. Yeraltının katları da ka- 
ranlıklar diyarı ve cehennemler bölgesidir. İnsanlarla 
öbür yaratıklar yeraltı ile gökün arasında, yer yüzünde 
bulunurdu. Ancak insanlar öldükten sonra ruhları 
dünyadaki hal ve hareketlerine göre ya göklere ya da 
yeraltına gönderilirdi. Günahsızların ruhunu göklere 
götüren (Yayuci), günahlıları da yeraltına götürenler 
(Körmös'ler) idi. 

, Göklere ve cennetlere hâkim olan iyilik tanrısı 
Ülgen ile yeraltına ve cehennenlere hâkim olan 


kötülük tanrısı Erlik arasında devamlı bir mücadele 
vardı. 


-210- 


Ama zaman geçtikçe in- 


i edilir. yalvarılır. Kötü ruhlardan korktukları ileri 


© (Aba ormanları) nın örtüsü (o 


© tay'a ulaşsın! Mübarek büyük 
© rarlar verilecek yeri)! 





ŞAMAN DUALARI 


| lere temas edilir. 
Şaman dualarında ya ersiaral ima 
e ee: ki banlar vâdedilir. | NM d 
mi bütün bunlar çapraşık ve karışık bir ifâde ile 
Tr, gider. ou lilağe 6) yi 
in tabirler de birer işaret ve ideoğram 


© halindedir. 


i duası: | 
Altaylı'ların bir Şaman aile ii) 
e e Asana ibadet 

et 

üyüklerimiz ve atalarımız. (sana) ik m 

vE e Bir dütatk (olsun) Takdis eder mi si 
İcik gösterecek mi?) saran tutulan hak Vi i 
ilmiyen hisse (Kısmet veren). AL, 
mn rl (yavruları) yaratan (tanrı), Pi By 
İleri bereket ver! Yurda, ahaliye refa Aİ 
a kaddes büyük dağ, kara kaya! e. e 
Eva ulaşsın! Yargı (hüküm) lie hee il tah 
hükmünü (lehimize) ML m iL 
verir mi? Her (buudak.. enge Ge hükümt yeri (ka- 
k) için hisse 
r veren â 


büyük bab- 


| i tme 

namak (kesilmemek, devam e 
en veren, yıpranmamak ayak 
başlılara rahat sağlıyan (sen), a ; 


-211- 











alarımız zamanında (tanrı olarak) yükselmişsin, yer ve 
deniz yaradıldığı zaman atalarımız ve analarımız (seni 
tanrı diye) yukarı kaldırmışlar. Sonra hisse (kısmet) ve 
yargı (hüküm) yaratıcısın, kopanları bağlayıcısın. 

Yıprananları sağlamlaştırıcısın, ak başlılar bir. 
merhametin (bereketin) erişir mi? Mukadeddes büyük 
Altaydan ses (ilham) alıp ses veren (Altayın dağlarıyla 
konuşan sen)! Göbeklileri yaradan, kipriklilere suret 
veren, güttüğümüz sürülere bereket veren (sensin). 
Güneş dolaşamaz (kadar geniş) çelik dağım, ay 
dolaşamaz altın dağım, yere dayanıp (secde edip) sa- 
rayına girebilir miyim? 

, Elâ gözlerle görebilir miyim? Aya benzer kulaklarla 
işitebilir miyim? Altın yargı (iyi hüküm) versen ne 
olur? Ak (mubarek) yürek yıprandı, az halk yorulu.du 
ezildi. Mukaddes Altayım! Refah ve bereket versen ne 
olur? Göbeklerimize kir kondurmasan. 

 Kirpiklerimize yaş düşürmesen ne olur? Altın yarın 
göndersen ne olur? Kesilmeyecek kısmet biçip versen 
ne olur? Esenliğe, sağlığa bereket versen ne olur? İmdi 
gelecek yıla bereket versen ne olur? Gümüş olmuş 
yargısını çıkarsa ne olur? Büyük Altayım, (sana) baş ol- 
sun (secde ediyorum)! Altın yargısını vere dursun! Her 
zaman ibâdet ediyoruz, 

Tanrımızı bırakmayız. Aylı, güneşli Ayaz hakan, 
çaputlarla süslenmiş mubarek bozkır! Yapraklı mu- 
barek kayın ağacı! 

Alevlerin Hakan Ayaz'a ulaşmış, dumanın karaya 
ve denize yayılmış, sabah çıkan güneşten ışık almış, 
akşam çıkan aydan ışık almış, yol şaşıranı kavuşturan, 

Alevli ateşimin sahibi (ruh)! dumandan işlenmiş taş 
ocak, sıcak yanan güçlü alev! Ayaz hakanın parçası, 
ayın ve güneşin payı, altın yargı sen sor, alevli ateşe 


-212- 



















j . 


» aştır! Halka'lardı arkası kesilmiyen kısmet ver! 


Her zaman ala dursun; yıldırım tanrısından ses ala 
dursun, halka bereket yetişürip dursun! Alevli ateşin 
“sahibi (ruhu)! Al alevin ulusu! Ayrılmaz can taratmış, 
“© doğru yoldan şaşmaz ruha biçim vermiş. Alevli ateş sa- 
hibi Ak Yayık! gökte Tanrı! 

Bunun için yalvarırım. 

Ülgen beyden ayrılmış olan üç basamaklı Bay 
Karşıt! Geçmiş uluslar yaradıldıkları ve kadım dinimiz 
meydana geldiği zaman (atam Ülgen!) diye yalv- 
“ armışlardır. (Bunların) arta kalan torunları (bizler) 
yine o dinde bulunuyoruz. Kara ve denizlerin ya- 
ratıldığı zamandan, vi de | 

© Veyedi babadan beri tuttuğumuz ak (bu din). 
Atamız (çakmak taşiyle) yakmış alevli ateş, anamız 
> (kendi eliyle) gömmüş taş ocak, hakana (parlak gök 
“ yüzüne doğru) süratle yükselen boz duman. Çakmak 
“ taşiyle yaktığım sıcak alevli ateşim, bütün dünyayı 
“ dolaşıver! Ak Yayık'tan Altay yargı istesin, aydan ve 
güneşten bereket yetişsin, 

Alevli ateşe ulaşsın! | | 

” Aygır yeleli hakan, Çaptı Hakan sağ kulağiyle din- 
© liyerek, sağ gözü ile görecek (bakacak) olursa, ha- 
inden biten (elde edilen) bu malımdan (Captı Hakan) 
“diyerek veriyorum (kurban ediyorum). Bu malımı (kur- 
banımı) aygır yeleli Çaptı Hakan alacak (kabul edecek) 
olursa, | 
© © Bu kadehim (alçı) düşsün! bunu almıyacak, gereği 
yok diyecek olursa, baş aşağı düşsün! Kurbanı ulaşsın! 
mubarek borcumuz ödesin! Bu hazırladğım nesnelerd- 
en daha çok hazırlayıp versin! Burunlu (hayvanı) kur- 


i 


| 
İ 
| 
| 


-213- 














ban ediyorum, yakalı (elbise) den hazırlayıp veriyorum. 

, Vergi vermeye mecbur olan kişinin sıkıntı ve acı 
görmemesi için (veriyorum). Malıma mal katılsın, 
nüfusuma nüfus katılsın, diyorum. Böyle verecek mi 
acaba? Ak sakallı atam kapan tuzak yapmış, ay avlark- 
en azık ve pay (kısmet) vermiş. 

; Beslenecek çocuk canını yaratmış, çoğalacak olan 
sürülerin canını yaratmış mukaddes Altay yer-suyum! 
Deve yeleli geniş Altay! Bin kulaklı yer-suyum! Mu- 
kaddes Altay, Çaptı Hakan, bunları soruyorum (diley- 
orum)! Ay ve güneşim (olan)'Şulmuslar, bulut gözlü 
Bugra Hakan! 

Buz ayaklı bey kişi! Bulut tay Buğra! Mukaddes ve 
hepsi birbirine müsavi (olan) üç Yelbis! Ölen adam (bu- 
lunan) eve girmeyen, ayaz semaya şekil veren, üç boy- 
nuzlu kara kaya Altayım! Süt-Göl'ün kara buğrası! 
Ağaran gökte yıldız. 

Ak atamdan dökülmektedi. Ala şahin tam önümde 
bağırsın, boz kartal iki omuzunda bağırsın, boz kartal 
iki omuzumda seslensin! Yezim (dağndan) uzanan 
Çuyuk (kam) Enege ve Kadıl büyüklü küçüklü iki 
hemşire (kamlar)! Alaş (dağı) ile Kemdik (dağına) day- 
anmışlar. Ebedi göklerin kenarlarında kışlarını 
geçirmişler Amcam kam Sanızak'a (mavi ayaz) adı ve- 
rilmiş, tanrılı (ilâhi kam) denilmiş, ata Burkan de- 
nilmiş, 

Abu-Kaan (dağına) dayanmış, altın gölde yıkanmış 
amcam Sangızak! 

Yezim (dağına) basmış, Sümer dağına yaslanmış, ak 
ülbürek (çaput) yelpaze edinmiş, ak yalaga'sı 
külâhındaki kuş tüyleri) dökülmüş, ay ve güneşe dua 
etmiş, benim mubarek dayım Sergey (Semenek)! 

Dolaştığın bu yurt rahat olsun! Hiç bir zaman fena 


-214- 













(ruh)ları yaklaştırma, iyi olsun! 


© Hem ben tanrısına ibâdet ederek (kamlayarak) dua 


“tüm. (Böylece) kendi obama döneyim diye 
 küyorum. Yer üstünde Y üzünde) ne kadar halk 
“ varsa o kadar iyilik versin. Şimdi (obama) dönüyorum. 
© Kollarımız arasında tutacağımız (Kucaklayacağımız) 
“ beşik canı (kutu) versen ne olur (ya rabbi) ! in 
(9) sallamaya şaltırak canı (yeni taylar) versen ne O ? 
* Kapları dolduran sağıma bereketli süt versen, ne olur 
1 (ya rabbi)? Büyük yoğurt kapları daima dolu bulunsa, 
| “mayası kesilmese ne olur? Dar otlaklar geniş, e yeni 
© bağlayan kısa bağlar uzun olsa ne olur (ya rabbi): 
© Bu aylı ve güneşli Ayaz hanımız (parlak gök), or- 
© manlı, taşlı Altayımız! Yalvarmağa, ağlamağa bizi Ve 
© bur etme! Günahlarımız çoktur. Altay- tanrımızdır, y- 
© erek yalvarıyorum. Nüfusumuz çoğalacak mi: A. 
hayat diliyoruz, sönmiyecek ateş (ocak) diliyoruz. ni k 
“yalvarıyoruz, çok yakarıyoruz. Sersem ulos olan kötü 
'uhlar (körmös'ler) bize baskınlar yapıyor... 
© Çeviren: Abdülkadir İnan: Şamanizm. 













ANİMİZM 


| imizm; bütün varlıkların ruh sahibi olduklarına 
| Mİ naktr. Animistlere göre canlı cansız her şeyin bir 
© ruhu vardır. Bu ruhların görevleri ve adları beraber bu- 
© lundukları maddelere göre belirtilmektedir. i 

Ruhlar, maddelerden ayrıldıktan sonra gök ve ye- 
raltı âlemine giderler. Bunların iyileri ve kötüleri 
vardır. İyilik ve kötülükleri de insanların görüş v 
© inanışlarına göredir. Hayvanları tanrılaştırmada bu 

inanışa dayanmaktadırlar. 


-215- 






— 
» 











Özellikle, Altayhı'ların Yâkut'ların yüzyıllarca bağlı 
aldıkları Şamanizm'in bütün pirensipleri de, her 
şeyin maddi ve ruhi olmak üzere iki varlıkla temsil 


edilmekte olduğunu açıklayan Animizim'in esaslarına 
dayanır, 


NATÜRİZM 


Natürizm, Güneş, Ay veyYıldız gibi Kozmik 
varlıkları, Rüzgâr ve Fırtına... gibi tabii olayları 
şahıslandırmak, onların zekâ ve duygularının bu- 


lunduğuna, kudret sahibi olduklarına inanmak, tanrı 
tanımaktır. 


Bu inanışa göre dağları, taşları, ağaçları, ve suları 
da tanrılaştırmak Natürizmin ana maddeleri içinde bu- 
İunmaktadır. 


İyi ve kötü herşey bunlardan beklenir, onların her 
şeyi yapabilmek kudretinde olduklarına inanılırdı ki 
bunların başında güneş gelmektedir, 


Gerek Animizm, gerek Natürizm insanlar gelişme 
ve olgunlaşma çağlarına doğru giderken, birerkutsal 
yönetici olmuşlardır. Bunların ana hatlarında birbirine 
yakınlık görülmektedir. Bu dinlerin kurucuları yoktur. 


-216- 


YABANCI DİNLER 







ani) M.S. 216 yılında doğmuş 


© Bu dinin kurucusu v İsan Hükümdarı bulunan 


İN afla yedim | 

N e karısı yediği nardan 
yl gün m par 
MN Mani, Tan nm bam yıl 
ag din sistemini (&rteni Mani) 
daki kitabında yazmıştır. 


gebe 


iviliği, karanlık ta 
Mani'ye göre Nur Tanrı'yı ve iyiliği, 


İ şeytanı ve kötülüğü temsil eder. | 
j âinatta bir iyilik, bir de 
| celli eder. 


kötülük 

v sre k 
Bu dine göre 

vardır. Her şey bunlarla te sil edilen birer 

| tâ. ecdadın ruhları da nur ile temsil e 

Hattâ, 


tanrıdır. 

Mani, ortaya attığı kutsal ei 
da Mazdaizm ve Budizm gib 
- çalışmıştır. 


rinleri ile bir taraftan 
dinleri birleştirmeğe 


-2117- 








M.Ö. VIL. Yüz yılda doğduğu tahmin edi zi 
kurucusu (Zerdüşt) Ormiye'lidir. FE ŞO şietihin 


Zerdüşt doğar doğmaz Tanrı ona dün ıslâ 
mesini emretmiştir. Daha çocuk iken önlere Ki 
savaşmıştır. Otuz yaşına geldiği zaman (Buhu Bânü) 
adında bir melek onu büyük tanrı (Ahuramazda) nın 
yanına götürmüş, o da Zerdüşt'e: (Dünyanın en olgun 
yaratığı kimdir?) demiş. Zerdüşt de: (Kalbi temiz m 
insandır) deyince, tanrı kendi eli ile ona (Avesta) 
adındaki din kitabını vermiştir. Bu kitap (Zint) dili ile 
yazılmıştır. Bunun için (Zint-Avesta) denilmiştir. Bu 
DEKA Hele bir bölüm ve 200 sahifedir. Sonraları Ar- 
ve e tic yok edilmiş, ancak beş (Gata-ilâhi) 


Zerdüşt dininin esasları bu kitaptadırZ erdüşt ateşi 
ve güneşi ön plânda ele aldı. Çünkü büyük er 
güneşte otururdu. Ateş ve Nur da güneşten gelmişti 
Bunun için ateşin söndürülmesine çok dikkat edilirdi | 


Ateş tapınaklarda evlerde söndürülmeden yanar, se- 


-218- 



































ferlere gidilirken portatif kaplarda, önde yanarak 
götürülürdü. Güneş battıktan sonra da dağların te- 
nelerinde ateş yakarlardı. 
© Mazdaist'lere göre ateşten sonra Su da kutsaldır. 
“ Bu dinde esas; hayır ve iyiliktir. İnsanların iyi 
ahlâklı ve iyilik sever olmasını telkin etmektedir. 
Zerdüşt dinine göre insanların iyileri cennete, 
kötüleri de cehenneme gider. Büyük tanrı (Ahu- 
yamazda) kâinatta iki tanrı göndermiştir. Birisi iyilik 
ve nur tanrısı (Hürmüz), öbürü kötülük ve karanlıklar 
© Ahuramazda insan şeklinde ve sakallıdır. Ama iki 
kanadı, bir de kuyruğu vardır. (Ahuramazda) yı, 
(Hürmüz) temsil etmektedir. (Hürmüz) ile (Ahriman) 
mücadele halindedir. Fırtınalar da iyi ruhların kötü 
ruhlarla savaşından ileri gelmektedir. İnsanları (Ahri- 
'man) ın şerrinden, (Hürmüz) melekleriyle korumaya 
çalışır. 
© (Ahuramazda) bir zaman (Ahriman) ı hapsetmiş ise 
de; o, bir yolunu bularak kaçmış, her tarafı karıştırmış, 
'dağlar meydana gelmiş, her taraf ruhlarla dolmuş, in- 
'sanlar üzerine hastalıkları musallat etmiştir. 
© Ahrıman'ın emrinde; kötülük yapmakla görevli; 
Druiys, Daevas, Pairikas, Yatus adında korkunç devler 
var dır z 

Ölümü kötü ruhlar yapar, bunun için de ölüye kim 
dokunursa pis sayılır. Ölenin evinde kışın dokuz, yazın 
da otuz gün ateş yakılmaz. Ateşi ve toprağı kir- 
letmemek için de, ölüler yakılmaz ve gömülmez. Ancak 
© yüksek bir yere bırakılır, hayvanlar yer. 


-219- 








Mazdaist'lere göre başta köpek olmak üzere kuşlar 
ve horozlar kutsal hayvanlardır. 


Testide büyüyen (Fradhâkhist), Zerdüşt'ün en son 
oğludur. Bu dinin &on peygamberi (Soshyant) ın 
gelişine kadar uykuda kalacaktır. Bu da (Khishim) 
adındaki şeytanın korkusundan bir testide büyüdüğü 
için (Khümbikân) yani testinin oğlu adı verilmiştir. 


Zerdüşt, bir anlatışa göre yıldırım isabeti ile, bir an- 
latışa göre de bir turan askeri tarafından 
öldürülmüştür. 


BUDİZM 


(Sidhartha Gotama) adında birisi tarafindan ku- 
rulmuştur. Hintliler bu adamı çok sevdikleri, kutsal 
tanıdıkları için (Buda) adını vermişlerdir ki (tanrının 
emirlerini yerine getiren nurlu kimse) demektir, 


Buda, Hint hükümdarlarından birinin oğludur. On 
iki sene (Sakya) şehrindeki babasının sarayında hayat 
geçirmiş, 29 yaşında evli ve bir çocuk babası iken sa- 
rayı, şehri terkederek bir mağaraya kapanmış, orada, 
kurmak istediği dinin esaslarını hazırlamıştır. 
etrafında önceleri beş öğrencisi vardı. Bunlar içinde 
çok sevdiği (Ananda) ya anlatır gibi düşüncelerini 
açıklamıştır. 


Buda, ilk zamanlarda herkes tarafından hakaret 
görmüş isede, zaman geçtikçe değer ve önem kazanmış, 


-220- 












3 1 duğu din etrafa yayılarak büyük NE iile MEYLMA 
gelmiştir. 

> | dinini yaymaya 
Buda, elli yıl kadar bir zaman e 

E. İş M.Ö 480 yılında seksen yaşında ölmüştür. 
© Buda, (Brahma) dinini yetersiz ve zararlı ser 
her şeyin ıztırap kaynağı e Sm e ir 
madığı üzerinde durmuş, ıztıraplardan, felâk; 

ninde ancak geçici olan dünya pg ii 
inekle dünya varlığına iltifat etmemekle, olmakla 
 kaçınnakla, araların ldürmekle, doğru © 
“mümkün olacağını ileri sürmüştür. Meb 

; iç bir hayata 
w f | böyle hareket ederse, hiç ci 
İk, m fenalık etmez, malını aye ir 
meze, o zamankutsal ve li abilir. 
sükün ve huzur âlemi olan (Nirvana) Yl indir, 
Nirvana) ancak bütün arzuları yok edebile tir Bulan 
NE distlere göre, ölen insanın rr ii nehre 
içindir ki öleni ya vahşi hayvanlara verirler, nehre 
atarlar, yahut yakarlardı. Buda öldükten lapıılmşür 
| kalarak 'külleri yedi memlekete ve en, öl 
Türkler, Budizm'i Hint ve Çin Budizminden ta 

© arak kabul etmişlerdir. 










TAOİZM 


Din olmaktan ziyade mezhep e mi e, 
Türk'lerden bir kısmını da çevresine alan Taoiz 


-221- 











rucusu Çinli (Çang Tsolin) dir. İsa'nın doğumundan 
yüz yıl kadar sonra gelen Tso'nun prensiplerini oğlu 
(Heng) genişleterek formüle etmiş, bunlar bir kitapta 
toplanmıştır ki, bu kitabın adı (Tao-king) dır. 


Taoizm'e göre, kozmik âlemden önce maddi olmayan 
bir varlık tanınmıştır ki bu kendiliğinden olmuştur. 
Bunun yardımcısı yoktur. Bütün kudret yaratıcısız bu 
varlıktan başlar. Bunun adı da (Tao) dır. Mevcut olan 
her şeyde görülen intizamı temin eden bu kudrettir. 
Bütün faziletler o kudretin kurduğu intizamda to- 
planır. 


İnsanların da bu fazilet yolunu takip etmeleri gere- 
kir. Çünkü küçük bir dünya olan insan, büyük 
varlıkların kanunlarına bağlıdır. Var olan her şey 
canlıdır, ruh sahibidir. Bir madde, bir de onunla be- 
raber olan ruh vardır. 


Bu hâle göre; insan yere, yer göğe ve gök te Tao'ya 
tâbidir. | 

Bir dereceye kadâr Animizm'e kayan bu mezhepte 
insanın ruh tarafina (Sher), madde tanafına da (Kvwi) 
denir. Ama bütün Kozmik âlem ve onun üstündeki 
Tao, diğer varlıklardan iyi olduğu gibi, insanın ruhu da 
maddesinden daha iyidir. 


Bu bakımdan Taoizm maddeyi değil de, Ruh ve ka- 
rakter tarafından ele alarak insanların iyi olmalarını, 
her şeyi hoş görmelerini, arzuların bırakarak kanaat 
sahibi olmalarını tavsiye eder, Iyilerle kötüleri de 
ayırarak, kötülerin unutulup ortadan kalkacaklarını, 
unutulmanın onlar için büyük ceza olacağını, bundan 
başka bir âhiret âlemi ile orada başka cezaların ol- 


-222- 















mayacağını ileri sürer, 


Taoizmin dayandığı esaslardan biri de şudur: 

* dört vö Imıştır. 
i al tanınan boşluk âlemi dört yöne ayrı 
! e ii an ile temsil Mp ki ie 
p k e Güneyde kızıl kuş, batıda Mr ik Sri 
de de Kara kaplumbağa bulunmaktadır. 
yön bu hayvanların adını alır. ni ki 
i li öre bu hayvanlar uğurlu ve uğu! 
pe MR! dâre ettikleri gibi, yerleri de 


e ederler. Kendi yönlerindeki yerlerde bulunan ın- 


“ sanlar her yıl bunların adına kurban keserler. 


LAMANİZM 


| d uş, yayılmış, 
j Tibet taraflarında kurulm » yi 
dn bir kısmı da bunun görüş ve inanışlarına 
© katılmışlardır. bl 
İ Lamaizm'in başında Tibetteki vi a 
“Başkanı (Dalay Lama) bulunur. Dalay an DU 
i in kurucusu Buda'nın ruhunu taşıma e sy 
| ölünce ruhu Dalay Lama olacak yeni doğan bir çı 
geçer. re 5 
izm'in etkisi altında gelişmekle 
aizm; Budızmın etkisi öl 
md farklı tarafları da ip aym 
ikisini ana hatlarında belli başlı AL de 
mar. Farağat, hayır ve iyilik severlik inde 
esastır. 


ve dünyA işleri 


-223- 





rr 
İ i 7 



































“Ruh bedenden ayrıldıktan sonra başka bir âleme gi- 
jeceğinden, orada O ruhu taşıyan insanla buluşarak 
dünyada yaşadığı gibi yaşanılacağına, yahut ruhun 
jaşka yaratığa geçebileceğine, ikinci defa dünyaya 
döneceğine inanılırdı. Hattâ insanların öldükten sonra 
birer kurt olacaklarına bazı Türk boylarında da in- 
ananlar vardır. Bir takımlarınca da ecdadın ruhu 
yaşayanlar etrafında kendilerini göstermeden dolaşır. 
Bunun içindir ki; bir kimse öldükten sonra bu 
inanışların havası içinde; ölenin derecesine göre 
örenler yapılır, yanlarında lâzım olacak eşyası, 
silâhları, atı ve en yakın dostları da beraber 
gömülürdü. 

” Ölenler genel olarak toprağa gömülürdü. Ama ölüyü 
suya atanlar, yakanlar da vardı. Mazdaist'lerin etkisi 
altına bulunan bazı boylar; ölüye ateş do- 
kundurulmasını büyük günah sayarlardı. | 

- Bazı boylar da ölülerini köpeklere yedirirlerdi. Bir 
takımları da ölülerini ağır taşlar altına kor, büyük 
ağaçların kovuklarına sokardı. 

* Kalmuk'lar büyüklerden biri ölürse onu yakar, 
külünü kireçle karıştırarak bir küçük bina yaparlar, 
içine putlar kor, kandil asar, dua yazılı kâğıtlar da 
bırakırlardı. 

© Bazılarınca da mezarın üstüne (Bark) denilen Türbe 
Yapılır, içine de ölenin resim konulur, duvarlarına; gir- 
diği savaşların resimleri yapılırdı. | 

© Cenâze töreninde at koşusu da yapılırdı. Ölene saygı 
için eğerli, süslü, üzerinde binicisi olmayan at 
“gönderilirdi. (Mezarın üzerine direkler dikerler, 


li 
İl tü 

| | | İİ 
dll 
Al 
1) 
| 
1 

Ml 
li 

| Il 


X 
TORENLER 


1- Ölüler, Ölü törenleri, Yoğlar, Kurbanlar 
2 Bayram törenleri, Avlar, Şölenler. 
3-Kâhinler, Tapınaklar, İçkiler. 


ÖLÜLER, ÖLÜ TÖRENLERİ LAF 
KURBANI, ERİ, YOĞLAR, 


Altaylı'lara göre (İnsanın ölümüne iki 

; li z d ; | n , 
pie e Han'ın aç gözlülüğü, a > Er 
Ülsen'le ae verdikleri ölüm hükmü. Bu İl mü 
nn. Han, memleketlerinin sınırda bulunan 
gözlülüğü ile ) denilen yerde verirler. Erlik'in a 
e e yüzünden gelen ölüm normal değildir Pir. 
M1 TM bu vakitsiz ölümden kurtulmak 
malini ncak bu iki tanrının beraber verdikleri 

mle gelen ölümden kurtulmak imkânsızdır) i 





) 


-224- 225 











he inek, öküz, koyun başları takarlardı 
kutlar ise ölene en iyi elbiseyi givdiri i 
d i in yı giydirir, Ni 
e gibi Güz una ir Yakı bir çakmak taşı, kav, yağ 
ir ün , e | iyi ) 
bırakılırdı yaya sefer için lâzım olacak Şeyler 
Samue'tler de, ölüyü giydirir he 
el a , yü giydirir, başı i 
geçirirlerdi. Onlara göre ruh ölenle Li m 
ıçın, ölenin vücudu , ya uğu 
kalır, orada kendini korurdu. 
Yine bir adam öldükten sonre 
â: onra cesedi bir çadıra ko. 
Mi yemen at yahut inek mini 
yat ederlerdi, geürir, sonra onun etrafında ağlar, fer- 
Hiyunğ-nu'lar da 


derler, bir takım gençler ölü 
ayın başında toplanarak orada güreşirlerdi. 
birinin mezarında da: (Nöbetçi 


mızrakları ellerinin dibinde 
ln ucunda dokuz saray 
€nalde cenaze töreninde | 
| TEL aşıdıkları, 
ei “e A Gomei Giriş yerinin ipe 
lo. ça vardı. Arabalarda da arabacıların ko. 
e şi ve e öküzlerin m 
önler, birl emikleri vardı): Tanrılar, me- 
Başka bir âdete 
sarılır, elbiselerinin 
altına konulurdu. 


Sümer'lerin inancına eğ i 
pe A a göre, ruh insandan avrihne 
uçar, yer yüzünde dolaşırdı. Bu ruha Göğimm) de 


-226- 


yatıyorlardı... Bir mezar 
hanımı, başlarında hâlâ 


göre de, çok et kızartılır, ölü ona 
bir kısmı da yastık gibi başının 






“lirdi. Eğer ölü geç gömülecek olursa (Edimnu) da fena 
ruh beline gelir, Hortlayabilirdi. Buna meydan verme- 
nek için, insan ölünce hemen gömülmelidir. e 
©ehlikesini önlemek için de ölü gömülürken ie 
“Oğağlanır, büyüler yapılırdı. Bu bakımdan Sümer'lerde 
“ön büyük ceza ve tehlike sel yel 
© Yine Sümer'lerde ölü gömülürken yapılan tören ge 
© ik saâde ve külfetsiz idi. Mezarın başına to- 
olanılır, her kes sessizce ağlar, ölü gömülürdü. Mezarın 
“cine bazı eşya da bırakılırdı. Olü ya toprak Hi el 
“ömülür, yahut tuğladan yapılmış büyük küplere ko- 
'nurdu. 

© Ölü gömüldüğü zaman, yer yüzünde dolaşan (Edim- 
1 il esl adi gider, fena ruh haline gelmiş ZN 
orada cehennem tanrısı (Nergal) in karanlıklar 1d- 
yarında kalırdı. Orada kanatlı elbise giyerler; iii 
çamur, pislik yerler, azap ve hastalık cinlerinine 
altında bulunarak, her türlü cefayı çekerlerdi. Ama 
(Edimnu) İarın hepsi bu âkıbete düşmezdi, Erken 
sömülenlere, kahramanlara ve savaşta ölenlere git 
olan Edimnu'lar, yer altının rahatlık âleminde vakit 
geçiren ana, baba, karılarının yanına gider. orada e 
lenirler. Dünyada bulunan akrabaları tarafından €- 
silen kurbanları, sunulan adakları ve hediyeleri yerler. 

© Hititlerin de insanla ği ruhun gu 
" kar ilen bu ruhun ınsanda ayr , 
“ancı ve (Akanteş) denil ik ben 


























sonra yeraltı âlemind 


“ zemektedir. | m 
© Yitit'lerde ölenlerin yakılması âdeti de vardı. ni 
" olarak kadınlar ölünün kemiklerini ayırır, eg eyi Bu 
© sırada on küp şarap, on küp bira cinsinden içki, on küp 
“te başka içki dökerler. Kalan kemikleri yağ e 
> atarlar, oradan çıkarır, bezlere sararlar, bir iskemle 


 927- 











üzerine bırakırlar. İskemlenin üzerine bir masa konur | 


bunun üzerine ekmek parçaları bırakılır, orada bu. 


lunanlara da ziyâfet verilirdi. Bu sırada ölünün ke! 


mikleri iskemleden alınır, masanın üzerine bırakılır. 
ölü de böylece yemiş olurdu. Sonra bu kemikler 
küplerin içine konur, yakılırdı. 


Altayl'lar da birisi öleceği zaman yanında Şaman! 
da bulunur, onun ruhunu göklere yahut yerin altına 


gönderirdi. 

Yine Altaylı'larda insan öldükten sonra, evinin 
içinde (Aldacı) denilen kötü ve pis ölüm ruhları bir za- 
man kalırdı. Şaman'lar temiz sayıldıkları için, bu pis 
ruhlar tarafından kirletilmesin diye ölü evine gir. 


mezler, bir hafta ölü evinden dışarı eşya verilmez, | 


içeriye alınmazdı. Ölümden kırk gün sonra evde te- 
mizlik yapılır, Şaman o zaman gelir, ardıç ağacı ile 
tütsü yapar, (Aldacı) ları koğar, bundan sonra törenle 
yemek yenirdi. 


YOĞLAR 


, Birinin ölümü üzerine yapılan mâtem törenidir. 
Ölüler hakkında çeşitli mâtem törenleri yapılırdı. 
Altaylılarla Yâkut'ların Yoğlarında Şaman'lar da 
bulunur, mâtem törenini tertipler, dualar eder, sağolar 
söyler, orada bulunanları ağlatır, coştururdu. Ölü 
çıkan evleri kötü ruhlardan temizlemek ıçın (Arcu) de- 
nilen ardıç ağacını yakarak tütsü yaparlardı ki 
Kırgızlar buna (Alasta) derlerdi. 
Bir yoğ törenine göre; ölen adam bir çadıra konulur, 
âile ve akrabaları at yahut inek kurban ederek çadırın 


-228- 





önüne kor, kendileri de ağlayarak çadırın etrafını atla 


yedi defa dönerlerdi. Bu sırada yüzlerini çizerler, akan | 


ılarla gözyaşları birbirine karışırdı. 7 
gi. istenlniz yakın akrabası el ep 
traş ederler, tırnaklariyle yüzlerini yırtar, k anatırl E 
Yine başka bir törende; ölünün ak Mi ön 
toplanarak ölünün şerefine ziyâfet tertip ederlerdi. 
ziyâfete oğuzlar (Basan) derlerdi. | a 
Ziyâfetten sonraki günlerde mezarlıkta top R e 
ağlamak — feryat (etmekle | ıztıraplarını za dak 
çalışırlardı. Y edinci gün de yine toplanılarak ön 
ziyâfeti tekrar ederlerdi. w | b 
m önem vermek için para ile e — 
tulur, onlar da ağlar, dövünürlerdi ki seçe ğı 
denirdi. Ölenin yatağı ise yakılarak yok edilirdi. S0 
Bir de ruhları çağırma töreni vardır. (Bu tören le 
körmöslerin tasvirlerine rakı ve şarap Ee 
başlar, serpilirken dualar okunur. yl m ri 
Şaman'lar iyi körmös'lerle gizli ei e Gr 
ve diğer ruhların ne istediklerini emi li çime 
onların isteklerinin hafif bir sesle orada nl 
söylerdi.) 


KURBANLAR 


| ek, boğa ahut suya at- 
hayvanları keserek, boğarak, y 
e sn | kurbanlardan EA yeli — ymm ir 
e; sıyan cansızlar V i 
e m kanlı kurbanlar, cansızlardan 
olan da; kansız kurbanlar, adaklardır. Ml 
Kansız kurbanlara Saçı da denilir. Arpa, buğday, 


-229- 











süt, yağ, şarap ve kımız gibi şeyler Sacı olacaklar 
arasındadır ki, bunlar da ya verilir, yahut rakı, şarap, 
yağ gibi sulu olanlar törenlerle ateşe serpilirdi. 

Bir de tanrılara sunulmak üzere serbest bırakılmış 
hayvanlar olurdu ki bunlar da kansız kurbanlar 
arasındadır. Bu hayvan kendi başına bırakılır, buna 
serbest anlamına olarak (Idık) denilirdi. (1) 

Kanlı kurbanlara gelince; çeşitli 
törenlerle olurdu. 


Eski Türk'lerce en makbul kurban hayvanı (Yak) de- 
nilen Tibet öküzü idi. Bu öküzün adına (Sığır) da denir. 
Yak'ın kuyruğu at kuyruğuna benzer. Ancak bu öküzü 
ele geçirmek güç olduğundan, bunun yerine başka bir 
öküz yahut at kurban edilirdi. Bunun içindir ki; Altay 
Türk'lerinin en büyük kurbanı at idi. At öldürüldükten 
sonra, derisi; başı, ayakları ile çıkarılarak bir sırık 
üzerine takılır, gün doğusuna çevrilerek mezarın 
üzerine dikilirdi ki bunu mezarı korumak Için yapar- 
lardı. 

Kazak'lar cenaze töreni sırasında atı öldürmezler, 
yalnız kuyruğunu keserlerdi. Bundan sonra o at kul. 
lanılmazdı. Ölüyü saygı ile anmak için bir at kuy- 
ruğunu mezarın üzerine asmak kâfi idi. 


ve külfetli 


(1) Son yüzelli yıldan önceki zamanlarda Türklerce satın alınan 
köle ve câriyeler, günün birinde satın alan tarafından serbest 
e eline bir azat kâğıdı verilirdi ki buna da ( İtiknâme) de- 
nirdi. 

Şinâni, Reşit Paşa için yazdığı kasidelerinin birindeki: 

Bir ıtıknâmedir insana senin kanunun 
mısrasında bu tâbiri kullanmıştı. Ama Türkçe olan bu kelime sonra 
araplaştırılmış olacaktır. 

1613 Viyana kongresi karariyle esir ticareti kaldırılmıştır. 


-230- 













i e MR kai Ülgen için beyaz at 
Le Türk'leri büyük tanrı Ülgen için Deyi af 
si az Kurban edilen bu ağ a e 219 
Slleri eski ateşte, arkadaki etleri “lann ön terdfi 
i te pişirilirdi. Sonra bu pışmış © ken dumanlar 
pes i e yakılırdı. Etler ii Lin e: tanrı bu 
İ damından doz olarak göğe vi etlerle 
an kabul etmiş olurdu. Kalan Kav İl deriğreni 
ği bulunanlara ziyafet verilir, en Iyı Y 
e LA 'a ayrılırdı. 
idâre eden Şama a ayrımre. rka kısımları da yine 
| va teşte pişirilen arka Kıs Ye ii 
bin yen kim Nİ kurbanda kullanılan kes 
Or i , 
i tleri yakılırdı. | n Tu- 
.. amir m e la 
hunun Böke aldi ellmediğini görür gibi törende 


bulunanlara anlatırdı. 


BİR AT KURBANI TÖRENİ DAHA 


| lecek atı yıkar, sonra (bir 
önce kurban edilece 
k a hita ederek ilâhiler okuduktan eşi yere 
edilmiş kaza binerek göklere doğru uçmayı © 
Kaza hitaben: eva 
i istünden 
az'ın, ak bulutun üs pe 
in e önünden, gök bulutun üstünden 
D 'ya doğru git!) 
Seyi üya cevap verir. Bu, kurbanlık e 
ya lama törenidir. Epey 


'anın görünmeyen canını â > vi 
İlan bine hayvanın canı yakalanır. Şam 
uğ! 


-231- 








binek vazifesinin gören kaz da uçup gider. (Yani 
uçtuğu temsil edilir). Kurbanlık at, boğulmak ve bel 
üzere iken iki kam elinde tuttuğu ekmeği hayvanın 
yanına getirir ki bu, kurbandan çıkan kut'u (talih ve 
Saadet ruhunu) ekmeye karıştırmaktır. Bu ekmeği kur- 
yanın sahibi ve âile efradı yerler, başka kimseye ver- 
mezler. Kurbanın derisi- başı, ayağı ve kuyruğu ile be- 
raber sırığa ısılır, Buna ( Baydara) denir. Kurban Ulgen 
adına kesilmiş ise Baydara'nın başı doğuya karşı, Erlik 


namına ise batıya karşı yöneltilir. 


Kurbanın eti, kemikleri kırılmadan ayrılır ve (ka- 
zancı) denilen iki uzman adam tarafından pişirilir. Et 
pişirilen Oo kazana, kazancılardan oObaşka Okimse 


yanaşamaz. Kam, et suyundan alıp töslere efsunlar, 


dualar okuyarak, saci yapar. Manzum duanın her 


mısrasında (Çok) diye bağırır, bu kelime Sami dillerin 
(âmin) kelimesi yerindedir) Şamanizm: Abdülkadir 
inan 

Kurban kesilirken de kurbanın kanından bir dam- 
İlanın etrafa sıçramamasına ve hiç bir kemiğin 
kırılmamasına çok dikkat edilirdi. 

Canlı ve cansız bütün varlıkların birer ruhu olduğu 
gibi dağların da ruhu olduğuna inanan Altaylı'lar bu 
ruhlar için kısrak kurban ederlerdi. 

Göktürk'lerin Ongun'u öküz olduğundan büyük 
tanrı için öküz kurban ederlerdi. Bu tanrının dört renk 
ile temsil edilen Yeşil Han, Ak Han, Kızıl Han ve Sarı 
(Kara) Han adlarında ve birer tanrı ayarında dört oğlu 
vardı. Dört boydan kurulmuş olan Türk yurdunu bu- 
nunla idare ederdi. Bu yurtlar Çiğil yahut koyun ili it 
ili, Kuş ili ve Tonguz ili adlarını taşırdı. Çünkü bu 
yurtlarda oturan boyların Ongun'ları; (Çiğil: Keçi), 
(Barsancar: Kaplan, Bars), (Amlak: Horoz), (Tünük: 


-232- 


Bom z) idi. Bunun için de, 
i o başında saye i 
basında Ak Han'a bir kö 
domuz olan boy da Ky 
iz yavrusu kurban ederdi( 


“bunlar adına da kurban kesilirdi. 


| yavrusu kurban edilir, hangi boy 
“ onlara dağıtılırdı. 





büyük tanrıya kurban keserler, volk 
esindeki (Gök gölleri) 
ğin İnek, Koyun, Keçi, Domuz, köpek 










, çi olan boy; ilk- 
Ongun'u keçi olan | 
dâre eden ei an 

u, Uungunu yi z 
ya kanli Sarı Han'a bir 


Yer-Su perileri de insanlara iyilik ettiklerinden, 

j da, senede bir defa ilk 
Totem kabul edilen hayvanın — ll uk 
ütüsü Dağı) adındaki dağda 
la imi dağların tep- 


Şato Türkleri (Gök gürl 
nde kestikleri kurbanları göle 


Sümer'ler; Öküz, 


tikleri sibi, ve- 
ibi hayvanlarla bazı kuşları kurban ettikleri gibi, y 


du. 
ilen maddelerden de tanrılara sunulurdu 


ciğer, barsak, kol, 


Kurban edilen hayvanların kalp, parçalar tören gel- 


bacaklarını tanrılara ayrılır, kalan 


ilirdi. eği | 
7 mi günahlarını eralesa beyi 7 
b m domuz, altı parçaya a m 
erakilirdı Bundan api e ei a er 
| ıra dom YE 
e ön karşılık olarak cinlere ıkram 
stanır 


edilirdi. d 
| kii ir, insanları da kurban eder- 
: banlara çok önem verir, in ezlerdi. 
7 A ele ve zulme li ine Hoyter 
lerdi ami etlerde bu iş çok hâince yapılır: kurban edilir, bunlar 
li 2 için yılda en az yirmi bir insan KU 
a | ların civarın 
in yerek için de bu tapınakların civarı 


lunlururlardı. 


da bir çok canavar bu- 


-233- 











Kurban işleri bu kadarla kalmaz. Çeşitli sebep ve 


olaylarla, tanrılar, hanlar ve kahramanlar için kur- 
banlar kesilirdi. 


Bu arada kurt kurban edilmezdi. 
Şunu eklemek gerekir ki; çok eskiden ve kutsal 


inanışlarla başlıyan kurban işlerinde, Hint mit. 


olojisindeki ilk kurban veren Vivasvat gibi Türklerde 
de efsânede yer almış böyle bir kimse görülemiyor. (1) 

(Türk Dili ve Edebiyatı) dergisinin 31/ Aralık/1946 
gün ve 1-2 sayısında P. Matthias Hermanns tarafından 
yazılarak, Almancadan Türkçeye Saadettin Buluç'un 
tercüme ettiği aşağıdaki yazıda; Uygur'ların kurban 
töreni ile etraflı olarak görülmektedir: 

(Bir âile kurban sunmak isterse - ki bu, 


her hangi 
bir zamanda olabilir- 


Eltşöt'ü çağırır, Eltşöt, kurban ol- 
arak burulmuş veya burulmamış bir erkek koyun, ya- 
hut hiç yavrulamamış bir koyun seçer. Bunun için ana 
koyun ayırmak yasaktır, Seçilen hayvan hususi bir 
şekilde öldürülür. Şöyle ki, Eltşöt, evvelâ yürek 
boşluğunu açar ve kalbin atar damarını sıkınca hayvan 
derhal ölür. Kesilen yere tahtadan bir çubuk iliştirilir 
ve kanın dışarı akmaması için dikilir. Koyun olduğu 
gibi, bir kazanda kaynatılarak haşlanır. Yünü kazınır, 
Sonra, çıkarılıp parçalanır. Önce Boynu ile başı, 
akciğerleri ve bel kaburgası ayrılır. Yüreğin bu 
bölümde bulunması gerekir. Bundan sonra göğüs, sırt, 
but; ve üç kaburga diğer bir bölüm olarak ayrılır. 


———**»>——-—-—-----——m-— |... 


() Visvasvat'ın Yama adında bir oğlu vardı. Bu da ilk ölen in- 
sandır. Bu, ölülerin tanrısı sayılır. Yama'nın koruyuculuğu 
görevinde dört gözlü, büyük burunlu iki köpek bulunmaktadır. 


-2834- 










ş ni da kurban ye- 
ün ig methali karşısında, iie 
ri mpi yak, koyun, keçi, ayi bir demet 
İniş yahut satılmış hayva MA YE 


asılıdır. 


ta sla at ke- 
ibi, bunlarda da as sig 

| l Bu vi demeti Eltşöt a ve 
e ve yenmez). Adı, Dorven'dir ve 


n, | nın oraya X - ere, 
kirli. sayilan led Dorven'in aşağısında bir İva 
İS içiminde ölmek zere Şİ camı ile tesbit 
bi diker. Yeşil renki€ * OG 'manrı adına di- 
e. zik Mare ni Özen Han, Ni lynn 
, e nun solunda, beyaz Ter, © danmıştır. 
pe lmişür. © bir çubuk, Di SARA adınadır. Bu 
daha KE? çeritli çubuk Solrol A md 

kiz n söğüt ağacından kesilmiş O 

arı i 


an deliğinden 
ub kların ön tarafında, ucu çadırın dum vi 
” N 1 ul 4 


lah bu . Mümkün 
lısarı çıkan, daha uzun birağaç ia kesilmiş ol- 
ize takdirde bunun Li ye a. her hangi bir 
pe ln lir. a a d&rt mavi bez 
masına ehemmiyet ver Üst kısmına döru mavı 9© 
d Ilanılır. VS | Te dört 
baş ii em ise beyaz koyun Tİ bra 
Pik bağlıdır. Mavi renk göğe, beyaz Tü a ağacını 
eği VA dal göklere Ve 0- 
ç delâlet ei en ki, ortada Özen Han, A balm 
i o a yüksek memurları bulunur. 


-235- 











önünde be 
i yaz bir | , 
noline üzerini çe serilir. Eltşöt pirinç 
voktadan her birin re böler. Köşegenl ıç taneleri ile 
önüne süt, er birine birer tereyağ kandili kor Herz“ 
ar. Bu hazırlıktın. zi ve et suyu ile dol ei 
Bu, ucuna yağlı onra Eltşöt bir mesale Jak koy. 
okuz tereyağı kandili; rl bir k Şa e alevlendiri 
(Bünd andilini yakar amıştır ve EN 
an sonra bir dua ölnlr B ; 
- DU Sır 


sağına ve sol 

linde i ' soluna dikilen ie 

; urbanın la sa 1 m çubuğa, kü ii 

ağ tarafta orta ek eği ile kara a parçalar ha- 

Ü yere göğüs kısmı A 

ak zn Sırt, sola 

Gi köşeye birer 

Sonra ye 9 servi 
Bu i andılı 

unlar kurban etinmi 


ları u 
aldığı in ve tereyağ koy. 
İM ela 
nar Ti 
Keriz UN Elşöt (Selviye bak 
urbanı, koyun kur 7). Yakmak suretiy arak kurban 
, Bunun üzeri; ii duası ledi. bü 
ve Selünde et b yardımcıya A anı Sunulur. Bu 
«ışı yer alır. erim geçirilmiş vi vardır. Sağında 
ulunur, Rahibin li € 1Se Süt çanağı 2 tutar birer 
kaşığı linde güzel oyma ii şahıs 
arçaları koyar Dp RED 
oyar ve çadırın en alıp, içine küçük 


doğru s tepesi 
Tu serper. (Bu sırada bir dr delikten göğe 
da okunur). 


Rahip bu d 
'uayı ederken, bir çok defa göğe d 
e doğru 


-236- 


























et atar. Sonra veda duasını yapar. Zira 


&e dönmek üzeredir... 


Ju | süt ve 
Zira geceyi çadırda 


“tık Han Tenra gö 
Bu suretle gök Tenre uğurlanır. 
«oçirmezi caiz değildir. 
'Merasimin sonunda, 
“ne Elşöt tarafından se 
ine kurban sunulur.. 
“Bununla, birinci güne âit merasim sona erer. Kur- 
an etinin hepsini Eltşöt alır. Koyunun kalan etlerini 
vinde bulunanlar yer. Han Tenri için yapılan kurban 
merasiminde kullanılan şeylere hiç bir kadın do- 


kunamaz. 
. Kurban merasiminin ikinci günü, ilk gün yapılan 
ören ve dualar tekrarlanır. Yalnız Şu farkla: İkinci 
sünü sadece ÜÇ lâmba yakılır. Yeni bir kurban ke- 
silmediği için, et de ortaya konmaz. Birinci günü kur- 
ban etinin her bölümünden birer parça alınıp 
çubuklara takılır ve sonra sulu sütle birlikte göğe 
doğru fırlatılar. Veda duasından sonra efsun duasına 
başlanır. Bunun için Eltşöt önüne siyah bir gül, sarı v€ 
kırmızı renkte rakı ile dolu üç küçük kadeh koyarak 
(bir dua eder. ) Bu dua sâyesinde her türlü âfet uzak- 
“laştırlımış olur. Sonra Eltşöt çubukları ve ağaç dalı ile 
“ kesekleri alır, çadırın önüne getirir. EV sahibi unları 
teslim aldıktan sonra, sepette bir yere koyar. Bu arada 
rahip (Çubukları uçurtan) duayı okur. 

Bunu semâvi koyuna okunan dua takip eder. (Bu) 
yer yüzünde kesilen koyun için edilen (duadır). 

Bunun üzerine birinci gün yapıldığı gibi, kurban 

arak sunulur. Sonra Eltşöt eve 


çadırın önünde yakıl 
döner ve ayrılırkende (bir dua okur). 


yakılır. Ve 


çadırın önünde ateş 
#1 atılarak 


vi dalı, un ve tereya 


-237- 








İ hil 
| | 7 Ii | 


| li İl Ni il 

| 1 İl 
i ill | .ü 

İli, ii BAYRAM TÖRENLERİ 









idâre 
hakanlar da katılır, renleri 1 
ei Ra sonraki tören giyâfet linde olur. bu 
iyâfete (Şölen) denirdi. Di in 
Tibet öküzü) de deni 
ir a ha ğUnA benzerdi. Ancak (X ak) her 
an yerir 


Bayram töreni 
eri tanrılar adına yapıldığı gibi, çeşitli ' 
in kuyruğu 2 ai SU dığı için, PU 


sebeplerle de tertiplenirdi. 


Salgın hastalık! 

büyük arın, kıtlıkların aka lanama 

El pilmeepe si Brdarile be vak bar in kuyruğu kullan da (yak) ye 

m için dualar edilirdi. pılır. bun ” tey ar -bö yle yaptıkları gibi, Oğuzlar da V 3 
avların başarıl e çıkma sonunda, (Sığır) deni ne at ku uyruğun anırlar 
bede elman yılbaşılarında, me enilen (8 e 
zulmasından sonr > gilendiren büyük büyüleri 3 .. Bunlardan biri de Hit 

. Sevinç ve isi yramlar yapılırdı. | © | ilerin Ezen-in-PİY dedikleri bayramdır. ği 
gramları din seki e geçen bu bayramların © Bu bayram anda (yapılır. 0) 
tiplenirdi.(1) vekleri ve inamışları * içinde der MM © - Sir arlarak ormanı ii 

çınde ter- ını e elin konulduğu tahtırav an 
etirilir, heyk 
pe ınağını E ku l la güslenir, ormand 
kırmızı, beyaz Ve mayı me hin dan 
 nağa geldiği zaman büyük | #lenceler 
AVLAR karşılanır. “dini tören yapılır, bundan sonra © 

Avların en bh başi ardı. 

(Yak üyüğü (Sığır) av vin tanrılar adına 
İmei e e mi 1 vet AYZIT BAYRAMI: ANE a Wi k tanrıçası 
sağlı. an önce, biride başariyle sona avı için biri i yaptıkları bayram amlardan en neşelisi güzelll 

erişinde tören Ni il m £ adına rapılan bayramdı. 

Ava başl © Ayzı y dı. Yazın yapılan 
dil e pm için büyük hazırlıklar ol Bu bayramlar 1 mevsimd yan iyileri Yi. Bu 
gün önce d plenir, törende halk hazır bul mag bayram törenlerin! (Ak Şar — anda yapılır. 
kd e avın başarılı e in ulunurdu. Bir © iörende beyaZ elbise giyerler Törenler E 

e Gele, çin Şamanlar ta. (Ça kadınlar katılamaz zd1. Ke eder i. Bu o w 
i anl yi âre 
onİZOs ayramalarda terbiyenin dışına çıkılmazdı. Y apılır, buna dınlar da a dalara 
Ze an Bakkhalia bayramları Gibi kiç yağa  Törenlerin yapılacağı gün, evler ten mizlenir, We ve- 
iç biri açık “süslü eşy alar konur ,€ n güze elbiseler giyilir, © en iyi Y 


> -239- 








ni 
l | | 
| | 


d 


li 
| 
İl 





İl | 
İl 


10 
Mi 
TUŞA 


Mi 
| | İl 

ll 
| hi 
M0 
| Tİ 
İ li 
| Tİ 
| İİ 
N 
İ! | | 
ıl ll 
1 
i li 


ii 
| | | 
| NN 
Trt 
İl li 
tl 
| 
N 
| ll 
il hi 


İl | 


Tl 
| 
ji | 


i 

li 

İ Ti 
| 


eli 

till 

ill 
i 





mekler pişirilir, süslü sofralar kurulurd 
| u. 


B > , 7 
u törenlerde her kesin neşeli olması lâzımdı. Y 
i (1. 6. 


mekler yenili 

i r, kımızlar idili 

Şaman' : : Ni Zilar içilir, | 

EE Dal eek döl karilar > okuz gen 
| 2rerek iki sıra dizilir 
ie dualar eder, bimlanı ee 
arayına götürür. yzıtın 

Sarayı: 

bakraçları vie vi lirler. Ayzıt'ın 

Içi | yasakcıla , 

Ke e e eker e 

| 7 ü I l yi 

ke rleri Ayzıt'ın sarayına 


Da dualarda şöyle anlatılır: 
aşında ak gök'ten ak bir kal 


dar siyah bir çi | 

İMiE çızme. Bu heyet : 
uyumust EN yette bir kav | 
me ur. Yahut ormanda dolaşmalı a yaslanarak 
| n nasıl aklı başından b imek ) adır. Onu böyle 


YILBAŞI BAYRA 
»l BAYRAMLARI. Hititlerin Yılbaşı bay. 


ramları coşkunluk içi 
rulliyas) adı v e ve geçerdi. Bu bayramlara (Pu- 


ÜZÜ' 
e “(Ruhlar bayramı). 
bir dünyaya Sie tıktan sonra Süne denilen ruh 
ölüm yaba Aldacyiar kala di Erlik'in bekçisi bin 
adamın LR arşılar. Aldacı'lar her veni & in 
Süne ile ii a Ölmüş y im nn blm ll” 
acı bir müddet dolaşır | Çocuk e 
, İ esi yedi, 


-240- 





büyüklerin Süne'si kırk gün bö 
içinde ölü çıkan evde 
Sam an girmez. 
kirletilmesinden korkar. Başka ada 
kadar ölü çıkan evden dışar eşya V 
da almazlar. Bu müddet 
istemek ayıp sayılır. Kı 
(Üzüt bayr 
ilir, eti sofralarda ye 
dua okurlar. 


ey 
ç Kızla 
sağda, kızlar old; 
Şaman da önlerine 
üçüncü kat gökteki 


, ellerinde gümüş 
,gelenler 
varsa onları geri 
girerler huzuruna 





ilk baharda yapılan 












larında ak «ör 1 
nda ak görkten bir atkı, kia e e 
dırına kea- 


& 
Li İ 


© yapılan 90 havuza kımız 


yle dolaşır. Bu müddet 
çeşitli Tabu'lar olur. Bu eve 
n Aldacı tarafından 
mlar da bir haftaya 
ermezler. Dışardan 
içinde ölü çıkan evden bir şey 
k gün sonra ölenin akrabaları 
amı) yaparlar. Bu bayram için hayvan kes- 
nilir) İhtiyarlar da yüksek sesle 


Mubarek vücudunu 


MEVSİM BA (LARL Mevsim bayramlarından 
lara Yakut'lar ay ve güneş bayramı 


E erler. 


ç Kötü ruhlardan korunmak için de son baharda bay- 
ramlar yapılırdı. 

© ŞURPU- Büyücülerin; 
“büyüleri bozmaları sonun 


'ridir. 

© ŞÖLENLER- Bayramlardaki ziyafetlerin en büyüğü 

“ şölen idi. Sölen'ler çok debdebeli olurdu. Sığır avından, 

“yoğlar'dan, Kurultay'lardan, başarılı geçen savaşlardan 

“sonra, evlenmelerde, doğumlarda Şölen'ler yapılırdı. 

- Şölen'lerin çoğuna tanrılar da katılırdı. 

© Oğuz, Yurdunu oğullarına taksimi sırasında büyük 

“ bir Şölen yapmıştı. 

i Ebülgâzi Bahadır Han bu Şölen'i şöyle anlatır: 

© (Altınla işlenmiş bir büyük çadır yaptırılmıştı. 
kesilmişti. Meşinden 


© Sölen'de 900 at, 9000 koyun 
doldurulmuştu.) 


kısrak, 900baş sığır, 


halkı ilgilendiren büyük 
da yapılan bayramlardan bi- 


Selçuknâmede ise: 900 baş 
-241- 

















| İ l 
İl ll li 
| | li İl i 
İl İN İl | 
ii 
İl 
İN 


Ai) 

bjk 
il İ İl | 
| 10) Ii 


1 


| 
| 1 li 
İl | | 


| İN 
Ml M | 


90.000 baş koyun kesilmişti. Denilmektedir. 


Şölen'deki davetlilerin oturacakları yerler, yiy. 


ecekleri etler önceden kararlaştırılırdı. Bu tertip daha 
çok Oğuz'ların Şölen'lerinde olurdu. 


Yenilecek et parçalarına (Söğük) denirdi. Bunlar 


hayvanın muayyen yerlerinden alınır, her boya 
ayrılırdı. Hakan ile karısı için de sırt eti demek olan 
(Oca) ayrılırdı. 

Şamanlar yahut kam'lar Şölen'lerde Hakandan ve 
karısından sonra en iyi yeri alırlardı. 


KAHİNLER 

Kâhinleri özellikle Sümer'ler arasında etkileri, 
değerli çoktur. Onları herkes sever, sayardı. krallar 
dahi onlara inanır, hattâ onlardan korkardı. 

Kâhinler, tanrılarla görüşür, gelecekten, 
görünmezler âleminden haber verirdi. Uğurluyu, 
uğursuzu bilir, kurban törenlerinde bulunur, yağmur 
yağdırır, hastaları iyi etmeye çalışır, dualarında 
tanrılar tarafından kabulüne uğraşır cehenneme git- 
miş ruhlardan istediklerini de kurtarmak için yerin 
altına cehenneme gider o ruhu kurtarırdı. | 

Adam öldüren kimse, suçunu inkâr ederse ona 
kırmızı ve zehirli bir su içirir. O kimse bu zehirli suyu 
içtikten sonra kaatil ise ölür, değilse kusar, ölümden 
kurtulurdu. 

Altaylı'ların Yâkut'ların Şamanları ve kamlarına 
karşılık Sümer'lerin kâhinleri, papazları yukardaki 
çeşitli işlerle görevli olduğu gibi bir kısım Türk'lerin 
(Yater) dedikleri insanlar da aşağı yukarı bu görevleri 
yaparlar, çeşitli fallar açarlar, sihirler tertip ederlerdi. 
Genel olarak denilebilir ki, kâhinler daha çok ge- 


-242- 


















A gi bilmek ve yorumlamak ile ilgili insanlardır. 


ce b büyük gibi işler, siirler kadrosu İŞİNİ. 


zn 2512211 ol- 
iğ Tl sım, fenalıkları önlemek, a ik 18- 
mak, büyüde başkaları “e intikam ma, 
tediklerini yermi “iu. işlerin hepsinde basi. 
mekle beraber, ayrıca tılsım ve büyüyü 
“österm , 

S.. mi lar da vardı. gel eğiğie 7 B 
ei Hi e el çok değer verirdi. Mayer bü 
— Hititler PAP törenlerinde papas kıyafet. Se 
APO da, Tanrının ön a 


ünde yalnız kıral s€ ik 
Cünkü tanrıya en yakın olan o idi. Halk sean 


imralın önünde eğilirdi. | i, bun- 
i erleri kadınlardan da a ran an- 
“lara (Nin-Din-gir-ra) denirdi. Bu 


a arının çoğu papaslıkla da li idi. 
Ki hinlerin falları ve yorumlarından We ER bar- 
ş ban falları: - Kâhinler, kesilen KİA elemen 
nin yahut kürek kemi e kurban edi- 
i ticeler çıkarır, falına bakılacak ir, o kimse kal- 
| oyunlardan üç kürek kemiği VE lere 
en tuttuğu şeyleri düşünerek, Keza 
| kâhi e verirdi. Kâhin de b eN orumlarda bu- 
oan cıkarır, aldığı şekillere EO 11. aalamidi. 
N Ki a inanılır fal kürek kemikleri He açi üne bir 
| pmu Ni ban falı daha: Tanrının heykeli vee e 
EE ilme Bir masanın üzerin€ de ea İM e 
Lek bal kaymak bırakılırdı. DR ri çıkarılır, 
arr koyun kurban edilir, il pre var gördüğü bu 
delgi , in isâretler : ye 
kâhin bunu lr İn tarafından kurban edilmiş 15€ 
” -243- 














m Ki bir takım mânalar çıkarır 

3aşka : Kâhi i 

e a Kâhinler, tanrıların ne istediklerini 

in arın iyi olup olmıyacaklarını öğr e 

rl Mi içindeki suya bir damla zeytin bei e 

Ko i en ın alacağı şekillere, bir ateş d in 
ya doğru yükselmesine, a 


atıldığı zam ıne, koyun pisliklerini 
e an aldığı şekillere göre rami 


BELLİ, BAŞLI BİRKAC KÂHİ 
, bAşLI BIRKA 
GÖREURKAÇ KÂHİN VE 


sa all ,(Süm) Baş kâhin. Bü 

i n 1 âresi It | 

tanrıl GU: ia altında i Si 

al emeğe hastaların m ei a 

a : amak için, bir kap içindeki su yl veya 

alırsa amlatılır, bu damla suyun iç ya bir damla 

Zey tinyağı eme ona göre yorumlardı bulunurd 
asından yorumlar yaptırmak 


teyenler ba ALİ a 
idi ş kâhine (Sikl) adında gümüş paralar ve- 


yük törenleri idâre 


Amadineir- (E | 
paDAS, gu- (İt) Tanrı anası denilen bir çeşit kadın 
“An anki - (Süm' 

e alel ei (Süm) Büyük tufandan önce gel 

muş. Kâhinlem ge si. Sümerlerde papaslığı Bi 
anl imi Dare vi kehaneti bu öğretmiş e 
R 0 lerin DAS e a- 
törenleri idâre ederler papaslar çırıl çıplak bulunur, 
, Aşıpu'lar.- (Ak) Birinci 
insanları dualar, törenle 
“ yardımlarını yalva 


| sınıf pâpaslardı. Günahkâr 
ve r yaparak, tanrı Enki'nin 
ak onları bütün günahlarından 


-244- 
































emizler. Yine dualar, büyüler yaparak hastaları iyi 
“derler. Bunlara Sümer'ler (Maşmaş) derlerdi. 
—Balaggu- (Süm) Tanrıların hiddetlerini yatırtırmaya 
“emur ve (Kalu) adı verilen papasların, çaldıkları 
#üyük bir davula benzeyen müzik âleti. Kalu'ların (Li- 
isu) adı verilen bir çalgıları daha vardır. 

Baru'lar4Süm) Kâhinlik görevinde bulunan pa- 
maslar. Bunlar çeşitli işlerde bulunur, görünmezlerden 
haber verir, olaylardan mâna çıkarır. 

'Bazu-(Süm). Bâş Kâhin. Bazu, Tanrı Enki'ye bazı 
sorularda bulunmuş, cevaplar almıştır ki bunlar (Gir- 
su) tapınağının kitâbelerinde bulunmaktadır. 

Din-gir-ra- (Süm) Kadın papas. Tanrı karısı an- 
amınadır. 


Dudu-(Süm). Büyük tanrı Nin-girsu'ya ait tapınağın 
aş papası idi. 
Ensi- (Süm) Rüyaları yorumlayan papaslardır. Bun- 
lar (Baru'lar) sınıfından idi. 
Enu- (Süm). Baş papasa verilen başka bir ad. 
“Gökçe- (Moğ). (Bk. Tebtengeri.) 
© Gudea.-(Süm). En büyük tanrı demektir. Bu ad 
Lagaş şehrinin ünlü papas kralına verilmişti. 
“ Hal- (Et). Kâhinlerin adı. 
© İğidu'lar- (Süm) Papaslardan bir sınıf. (Baru'lar) ka- 
drosu içinde idiler. Tanrılar tarafindan verilen 
işâretleri özetler, yorumlarda bulunurlardı. Bunlar 
iörenlerde çırılçıplak olurlardı. 
© Kalu'lar- (Ak) Bir sınıf papaslardır ki görevleri hid- 
 detlenmiş olan tanrıların, ilâhiler söyliyerek ve çalgılar 
çalarak öfkelerini yatıştırmak idi. Tanrıları kurbanları 
da bunlar sunardı. Çaldıkları çalgıların adları (BA- 
LAGGU) VE (LİLİSU) idi. 


-245- 





| 


l 





İl İl 


hür 
İl | 


Di 


h 
Mi 


UN 
| 


li 


| 
İl 
| il | 
AN 
| i fi 
li 
hili 
ln 
Ni hil 
TN 


| 


İ 
l 
l 


li 
i 
l 


| | 
ii 
| hi 
ll 
İN İN 
il 
ri | 
İİ Il 
1 1) 
ii 
â Ul 
| | 


bei 
ij) 
İl il 
| Nİ ll 
Li 
ili 
| 
e 
İl İ! 
Muf 
| | Tl 
| il 
(0 
Ni 
NU) 
| Tl 
| 1 





| 


Kella'lar - (Hit). Fırtına tanrısının emrinde bulunaş 


papaslardır. 


, | Maklu .- (Süm) Büyücüler. Bunlar büyüleri bo 
ıçın cinleri ateşe atarak yakarladı. Bu sl m İ 


udukları dualara da (Maklu) denirdi. 


Maşmaş'lar -(Süm). Birinci sınıf papaslardı. Ak. 


a N€ Maşmaş' 
görevleri hastaları iyi etmek, günahkârları işi © 


katlarda bunlara (AŞİPU) derlerdi. 


günahkârları dualar ve büyülerle kurtarmaktı 
Nar- (Süm). Bir takı 
törenlerde ilâhiler okur, dualar ederdi. 
Odakan -(Süm) i 


okuyucu ve cinleri dağıt i 
akan) derlerdi rı dağıtıcılar vardı ki bunlara (Od. 


Sangu- (Süm). Enu adı verilen başpapasların em- 


rindeki papaslar. 


, Tebtengeri. - (Moğ). Çok ünlü bir büyücü ği 
bilir, boz bir ata binerek göklere çıkar, Ve ği 
soğuklarında karlar, buzlar üzerinde aç, çıplak 
dolaşırdı. Tebtengeri; etrafına topladıkları ile Cengiz'in 
kardeşi Otçigin'e ve adamlarına kötü hareketlerde hu- 
lunmuş, Otçigin'in; Cengiz'e şikâyeti üzerine, bir gün 
e de yanına gelen bu.büyücüyü, döğülmüş, beli 

ırılmış olarak bir çadırın içine bıraktırmış ise de “Teb- 
tengeri orada bulunduğunu üçüncü günü şafak 
sökerken, çadırın etrafında gözcüler olduğu halde 
Me bacasından çıkarakkayıplara karışmıştır. 

şmaş- (Hit). Kuşları ir b 
rumlarda bulunan kahinler. KM e 


Yat- Eski Türlerce büyücüye verilen ad. 


-246- 




















mağ: © çoktur. Hele büyük mağaralardaki 


“oınaklar korkunç ve kasvetli idi. 
m müzisyen papaslardı. Bunlar 
ler zaman a be 

ir kelleri bulunmakla bera; 1 
er de bi tanrının vekili olarak bulunur, 
örenleri idâre ederdi. 


Şaman'lar arasında kadınlardan 


tanrılar çok hoşlanırdı. 


er bulunurdu ki, bur 
banlar, başka hediyeler konurdu. 


TAPINAKLAR 


i d “m din işleriyle ilgili törenlerin 
tanınaklar, ibâdetlerin, din işleriyle ilgili tören 

N. elek kesildi yerlerdi. Tapınaklardan 
al dağların başlarında 


n da $& 
Sümer'lere göre; tapınaklar tanrıların 

Ea in Gök evi de İl e iyi 
orada bulunmazlar p sisi 


“Tanrıların çoğu göklerde, dağ başlarında, sularda, 
Söllerde ve yeraltında otururlardı. | a a 
i Tanınaklarda yapılan törenlere tanrılar daâvet 
ir. tören sırasında kurbanlar kesilirdi. Bunun md 


r rban yerlerinde bir takım oyuk yer 
mağ tanrılara sunulmak üzere kur- 


da yapılırdı. Bunları 
yazıları ve resimler bu- 


“Üzeri açık tapınaklar 
etrafındaki kayalarda dua 
lunurdu. çi Ri 
a -  eok süslü ve tanrısal heykellerle do 
“ Tapınakların içi çok süslü ve Ye 
T ği idi. Bu heykeller tapınağın en iyı yerine on 
ulurdu. 


© "Türkistandaki (Da yün-si) de ünlü tapınaklardan 


Altay'lılar, Oba adını verdikleri tepeleri de tapınak 


-247- 











olarak kullanırlardı. 


Sümer tapınaklarında (Kutsal yatak) denilen b 
tak bulunurdu. Bu yatakta r 
konuşacak olan kâhin, yahut pa 
ile görüşür, aldığı cevabı ertesi 
gılilere duyururdu. 


Sümer'lerin, Akkatlı'ların bir de (Ziğurat) adında 
tapınakları vardır. Bunlar evlerden, diğer binalardan 
daha yüksek yapılırdı. 


Yine Sümer'lerde tapınakların dı 
denilen kutsal taşlar dikilirdi. Bu taşlar papaslar ta. 
rafından her zaman yıkanır, yağlanırdı. Tanrı heykeli 
tören günlerinde Tapınaktan çıkarılır, bu taşların 
üzerine konurdu. Tören sırasında halk da 
önünden geçerdi. 

Sümer'lerin Nipur şehrinde 
tapınak vardı ki, bu tapınak, içinde bulunan kutsal | 
gemi ile ün almıştı. Iştar'ın E-anna tapınağı ile Nin. 
girsu tapınağı da çok ünlüdür. 

Sümer'ler tapınaklara çok saygı gösterirler, tapınak 


yapılacağı zaman krallar bunun temellerine taş | 


























| İÇKİLER 
ir Ya. 
ayüda tanrıyı Börüp 
pas İl O BECE tan, 
gün Hakan'a yahut il 
Dini Törenlerde, Bayramlarda: ki, en yaygın 
bını kımız Türk'lerin en E€SBİ, ütünden 
e kisidir. Ekşimiş kısrak yi dini 
ol ai enler © evlenmelerde la dı 

| - Bğipılan bu içki e larca da hoş karşılanır N 
şına da (Huvaşi) “enlerde bol bol içilir, tanrı havuzlarda kımız bu- 
e haz en ai konulduğu deri 
de ,her ziyafet yerinde 


:kiler arası 
çok sevile 


gi 

r. 
j 

ei 
in 


n'lerde b | | 
: herkese eyy eV 
e 4 lara (Saba) denirdi. çer 
tulum | “dan vardı. li 
bu tulumlardan var asında taksim için 
tanrı Enlik adına hir —. Han, yurdunu oğulları. > dilen şölende (900) 
peuz ultaydan sonra tertip 0 havuzda kımız 
İl O) koyun kestirdiği gibi (90) ba 
hazırlatmıştı. - Ak Toyun 1s€, kendisi 


. en büyük tanrı silmesini 1ste- 
taşırlard | Man törenlerdeç e Törende bu- 
y | iz | ek kına Kemer dokuzar bardak kımızı 
Özellikle Sümer tapınaklarınde görevli insanlar da (551€2, 
çoktu, 


İl ad rg De m 
ie a ke çi 
e ei ; 
anlarda. 
: Saba; kımız tulumlarının 


-249- 


de büyük tanıyı MX 

Kâhinler, papaslar, ilâhiler, 

senler, pişirenler, tanrıların 
törenlerde hizmet edenler, 

takım görevliler. 


çalgıcılar, kurban ke- 
yemeklerini yapanlar, 


iÇ) rl 
Suyla adındaku ruh için yaptıkla 
Suyla 

temizleyiciler, daha bir 


yalnız rakı serperlerdi. i 
adan 
törenlerde tâze şarap, arpa 


Bunlara bir de törene, 


i ibâdete gelenler katılınca 
tapınaklar tören zamanların 


| bu, Al- 
da mahşer halini alırdı. dı olduğu gubu 


-248- 





. 
İN | 
Ni 
ii 
Y 
1 
ii 
İn 


| Li NS 
lu 


| | 
| | İN) 
| İN İ 
İ il 
| İl 
Ml 
Il il | 
ihl 
bi | 
MAL 
tn 
NU 
| fi TL 
0 NUN 
1 
AM 
Lie | 
il 
hid 
| hi 
| il 
| İN İ 
tl 
i | 
il 
| | 
| İL İl 
İ İİ İl 
ri 
li! | 
nl 
| Di 
0 
| İli 
Lili 
| İ 1! 
İl 
İl | 
ll 
| | | 
| | İ 
ili 
Mil) 


İ 
'l 





İ | 




















taylı'ların ıslatılmış arpa, kavrulmuş un ve su ilk 
yaptıkları bir içkiye de bu ad verilmişti. Y 


Saba'ya konulan maddelerden bir çeşit rakı da 
çıkarılırdı ki buna da (Araki) denirdi. 


iürkler arasında üzümden içki yapıldığı gibi, ar. 
ie 2 yam bira kıvamında (Sydra) denilen bir içki 
e vardı. 


| Kavrulmuş arpa unu ve süt ile sıvı halinde yapılan 
içkiye (potka) derlerdi. 


Tibet'e cıvar olan Türkler de buğdaydan bir çeşit 
şarap yaparlardı ki buna (Sücik) denirdi. 

Divan- Luğat üt Türk'ün birinci cildinde Uğut 
(Buğday içkisi) denilen bir içkiden bahsedilmektedir. 

Yunan mitolojisinde Diyonizos, Roma mitolojisinde 


de Baküs gibi içki tanrıları varsa da, Türk tanrıları 
arasında içki tanrısı görülememiştir. 


'Bu bâde iki türlüdür. 
H- Er dolusu bâde. 


m. 1 bâde, 

9- Pir dolusu bâ Di | İ İn 
Er dolusu bâde: Bu bâdey! içerek âşık © ai ie göğüs 
m da kahraman da olur. Sevdiği için O i li 
a ze gelir, hayatı, maceraları ve pe le ıklar 
BORU e âneleşmiş kahraman Köroğlu gibi. 


© Bir dolusu bâde: Bu badeyi içn seye Meran, te 
Me ker. Bu, anı en İ Eg z “ 
ın Bi he Aslı'nın Keremi ve Selvi'nin Emrahı 


1 DI. Sa 
». ” 114 | onun ar 

a şairlik olan, bir sevgili araya, “ox ici 
a | yu a yıpranmak, ömrünü Mi 
E okunlukta bulunan genç, bâde içmeği kav a 
htiyaç olarak duyar. Bu genç Şar destan o z em 
ha >.“ sihi gelenekleri duya du Si 
Di uk kenarında uyduğu za- 


Yada ülü) de- 
man (Hazreti Pir) rüyasına gire" sayi e 
dikleri kolunu uzatır. İki türlü bâdeden e birincisi 
- bir, iki, üç sıra ile verir. Bu bâdeler va a kına) 
İ Kendi bir adı bir aşkına), aaa lam kaldır, 
üçüncüsü de (Sevdiği kız) aşkınağır. Bâdeyi içmiş olan 
altından bir sevgili yüzü gösterir. ihdirince sev- 
genç âşık, kızın üzerine atılır. Har sağa ak böylece 
“diği de yok olur. Bir daha görün ça fedakârlık 


5 


hayran ve bâde 


Ama şu var ki Türk tanrıları, din konusunda | 
yapılan törenlerde; kurbanlar pişirilirken çıkan kok- | 
ulardan hoşlandıkları gibi, içilen içkilerden de zevk 
alırlardı. 


i Bir efsâneye göre de (Cengiz'in sarayında 64 büyük 
sütun üzerinde duran ve bir ağacın altında bulunan 
dört aslan heykelinin ağızından kımız, ağaçların dal- 
larındaki yılanlardan da şarap akardı.) 

v Türk'leri arasında (Anadolu ve Rumeli'de) bir ç 
aşk ıçkısı daha vardı ki bunun adı (Bâde) dir. Folklorda : irerek; aşk, Vela, 
da büyük yeri olan bu bâde bilindiği gibi su halinde bir (Ç arh e kayıplara karışır. 
içki değildir. Kutsal bir içkidir. Bunu ancak pirler, âşık ç iilerinde imiba wi | 
şairlere, daha çok rüya âleminde verir. © Uykuda bulunan âşık uyanır, 


-251- 


kendisini ya bir mezar 


-250- 











taşına, ya bir ağ: 

; Pu gaca ah .. 
sarılmı | 4 ut bir bah 
kan Ki ala le vi ER r, ağ aş 
me UN v olduğuna hem kendisi, ha 


a dm üzerine kur 
: isdnesi ile asl 1 
kendisine wö vaşlar, Bundan so çi 
e sevgiliyi YL. N rüyada piriy 
alar, Yl çıkar.Maceralar m | 
l d e ada gördü ü i rini 
ur, yahut bulmaz, perişan, de ii iğ 

döner, 


ulan hikâye önce bu 


OV. 


bu. i 


-252- 









yapmaktan, 
bir şeyi ya çok se 
bir şeyden korkmak, onun şerrinden 
için yapılırdı. Bu, 
bir takım âdetler, usullerle de olurdu. Meselâ büyük bir 
© kimsenin veya büyük bir 
- söylemiyerek onu ifade 
latmak, yahutkötü, 
anmıyarak (Uzun şey) demek, birer Tabu'dur. Çünkü 
yılan denilecek olursa, 
yaklaşmış olurdu. 


Tabu, her hangi bir şeyi söylemekten, yahut bir işi 
insanın kendini alıkoymasına denir. Bu da 
vmek, ona saygı göstermek, yahut da 


Bunun gibi bir 


vakti bir saçak altına 
da toplanmış bul 
'Tabu'dan başka şeyler değildir. 


TABULAR 


beri bulunmak 
sözlerle ve hareketlerle olacağı gibi, 


kuvvetin saygı tesiri ile adını 
edecek başka tarzlarda an- 
klardan yılanın adını 


muzır yaratı 


her deyişte insana yedi adım 





takım hareketlerden meselâ; akşam 
küçük aptest edilecek olursa, ora- 
unan cinlerin ıslanmış olacağı birer 


-253- 










zi ir altın 

Ouz destanında, Irkıl Ata bir gece al a bi- 
ile (üç) gümüş ok görmüştür. Ölü törenlerinde 
MB . li den (üç) gün sonra zifayet tertip e 

Kutsal duygulara, sosyal bünyede türeyen bir takım 
geleneklere, bunların etkisiyle bir yaratığı korkunç, 
acalp gösterme yahut sevdirme gibi zaruretlere day. 
anan sayılara inanış ve bağlanışın ana sebeplerini, her 
sayının nelere delâlet ettiğini ayrı .ayrı, Iyice 
açıklayabilmek kolay bir ış değildir. 

Türkler en çok; üç, yedi, dokuz ve özellikle kırk 
sayıları üzerinde durmuşlardır. Bununla beraber dört, 
beş sayılarının da birer ifadesi oludğunu bu arada be- 
lirtmek icabeder. 

Sayılar bu kadar azla da kalmaz Çeşitli inanışlar 
sebebiyle bu miktarlar çok da aşılabilir; 

(Taberi) Tarihinde bir büyük yılandan behsedilirk- 
en; bu yılanın dört başı, her başında yediyüzbin' yüzü, 
her yüzünde bir ağzı, her ağzında bin dili, ayrıca sek- 
senbin de boynuzu vardır. denildiği gibi. 


DÖRT | 


Taoist'lerin (Dört) yönü > 
vardır. Şamanların giydikleri 
cal sağ kolunda (dört) 


İ Gök Türklerin ve 
eden (dört) tanrıları 
e i daki hırkanın KS 
2 maa. Abakan Türkleri le 
çıngır k üzere 'dört) kutsal kayın ağacının Si Düny 
narları At ilk defa cennetten çıkmıştır. 

pADI le 


(dört) gözü vardı. 


BEŞ 
Küçük sayılara gelince; 


| le o 
Tuğla ve Selenga ırmaklarının birleştiği a . 
g ge e de; bir fistık bir de eli kurban 
Hazer denizinin kıyısında Gaokerena adında (üç) ay- m ağaçtan (beş) çocuk epey ve üç çubuktan 
aklı eşekler vardır. Avcı Bineger hikâyesindeki geyik a törenlerinde büyük tanrı adına buklar Ongol Han'a 
(üç) ayaklıdır. (Sütgölü) nden çıkar, resimleri “ birisinde (beş) şerit vardır ki bu çul hırkalarınınsol ko- 
Şaman'ların davullarına da yapılmış olan (Pura) ği aman'ların Manyak adındaki hır 

adındaki (o koçlar o (üç) boynuzludur. o Oğuz'un attı. a ) çıngırak bulunmaktadır. 
oğullarından Dağ Han'ın yönetiminde bulunan boyun lunda (beş) çı 

ongunu (üç) çubuk dikilirdi. Bu çubuklardan birisinde 
(üç) mavi şerit vardır ki bu çubuk Solrol Han'a aittir 


-254- 


ÜÇ 


-250- 











YEDİ 


Tufan hakkında Altaylı'ların bi 

i ' yhı'ların bir efsânesine gö 

tn olacağım lk larak demi by 

zn nie “ld yeryüzünde dolaştı ve şöyle dedi: (Yedi) 

gün abm çak (e 7 ateş püskürdü. (Yedi) 

Yedi) gü 7 gün fırtına oldu. dolu 

e En kar yağdı. Tufanın başlangıcın in Epi aş 
ardeş vardı ki bunlar gemi yapmışlardı vi 

aman'ların davi A 3 

“ep vir avulunda altı, (yedi), dokuz çıngırak 
ER e de gökler ve yerler (yedi) şer kattır 

Ki Ee mi göre ölü bir evden çıktıktan sonra Al 

Gedi) nilen kötü ruhlar evde bulunurlar. Bunun ici z 

(Yedi) gün dışarıya eşya verilmez, içeriye alınmaz. 

a gün sonra ev temizlenir, Şaman'lar bundan a 
eve girerler. Yine birinin ölümünden (yedi) gü ye 

ni e evinde bir ziyafet verilir. Sen 
(Yedi) başlı ejderhalar da efsânelerde çok geçer 


DOKUZ 


; Dünyayı yaratan Kara H “ 
eyi pie dallı çam ağacı il tam merke- 
, Altaylılara göre insanın iskeleti d 1. di 
pu ayak bileği, omuz, dirsek, İk © 
zere (dokuz) ek vardır. / ileği olmak 
Şamanların davulund N ç 
kızının (bir anlatışta da e aa in Kdoküz) 


-256- 


Saman'ların giydikleri (Manyak) adındaki hırkanın 

* kolunda dört, sol kolunda beş olmak üzere (dokuz) 

ıngırak bulunmaktıdır. Yine Şaman'lara göre yer altı 

okuz) tabakadır. 

Destanında görüldüğü üzere 

yüyük bir soy türemiştir. 
Yâkut'lara göre gök tanıları (dokuz) dur. 

Türkler, destanında, Oğuz'un verdiği şölende (do- 

kuz) ile ilgili olarak 900at, 9000 koyun kesilmiş ve 90 

havuzda kımız yapılmıştır. 

Altaylı'ların bir kıyamet tasvirinde de; denizin di- 

binde (dokuz çatallı karataş) vardır ki, kıyamet za- 

manında bu taş (dokuz) yerinden ayrılacak, demirden 
s koyu sarı renkte atlara birmiş (dokuz) süvari etrafa 


saldıracatır... 

























(dokuz) oğuzlardan 


KIRK 


“En çok kullanılan sayı budur: 

“Bazı ejderhalar vardır ki onlar yenilmez ve ölmezler, 
ancak bunların tılsımları bozulursa ölürler. Bu gibi ej- 
derhaların (kırk) günlük bir uyku zamanı vardır. İşte o 
zaman ejderhanın yanına gidilir, üzerinden (kırk) tane 
gıl koparılır, ateşe atılarak yakılırsa ejderha da ölür. 


Türk destanlarında (kırk) sayısı çok yer alır ve 
Çk k) yiğitler, (kırk) kızlar epeyce geçer. 

© Manas destanında olduğu gibi, Dede Korkut 
hikâyelerinde de (kırk) yiğitler görülmektedir. 
© Kırgız türeyeşinde efsânesinde de, Sağan Han'ın bir 
kizi ve otuz dokuz hizmetçisi ile (kırk) kız bir gölün 


-257- 





rl 


ji İl | 
| İl if 


| li | | | 
| b, | 
| | iti 


ll 


| 
1! | 
İLE 


| n10) 
Al 
N 


li 
, 
Lili 


ld 


İN Tl 
ll 
hu 
İN 


| 
At 
İİ 
İl 1 
İl 101 
| 
| 11 
kulin 
Ali) 
| 
İl ll İl 
ATUN 
| | 
000 | 
İMA 
Ml 
il Ni 
atl 
| | 
1 lil | 
| hi 
| 
| ll 
| 
li 
nl 
| ALI 
| | 
lll 
İL 
Vi 
İ | 
| 
Ni 
| 


il 
ii 


Ni 
hh 

| | 
İ | 





dil 
Tl 


İ 
İli 
MM © 


N 
İN 





kenarına giderek sudan gebe kalmışlardı. 


Oğuz'un verdiği şölende, diktirdiği sırıkların boyu 


(kırk) kulaç uzunluğunda idi, 


Hikâyelerde ve masallarda; (kırk) gün ve (kırk) geçe 
düğünler, (kırk) haramiler, (kırk) satır ve (kırk) katır 


çok geçer. (1) 


RÜYALAR 


Rüyaların; hayatta meydana gelecek olayların birer 


işareti olduğu genel bir inanış halindedir. 

Türkler de bunun dı 
rüyalara önem vermiş 
hakkında rüyaların birer haberci olduğuna 
anmışlardır. Kâhinlerin burada da bü 
ordu. Onlar tanrılârın isteklerini, insa 
g lecekteki olayları rüyalarında görür, 
lar, insanlara bildirirdi. 


Sümer'lerce bu işle görevli hâkinlerin, herhangi bir 
iş üzerinde tanrıyı rüyada görmeleri gerekiyorsa, 
tapınaklardaki (Kutsal yatak) ta yatar, o gece rüyada 
tanrı ile görüşür, o iş üzerinde aldığı emri ertesi günü 
insanlara bildirirdi. 


(1) Kırk sayısı çokluk bildirimede, bir takım tâbirlerde ve ata 
sözlerinde de görülür. Kırk defa söyledim, kırk defa geldim, kırk 
anbar, kırk aşçı bir başçı, kırk ayak (ayakları çok bir hayvan) kırk 
panar, kırk ağac, kırk anahtarlı, kırk hamallı (karun'un anah- 
tarlarını kırk hammal taşırdı), kırk kulaç derinliğinde, kırk arşın 
uzunluğunda, kılı kırk yarmak, kırk azması, bir deli kuyuya taş 
atar da kırk akıllı çıkaramaz, sarı msağı gelin etmişler de kırk gün 


kokusu çıkmamış, kırk küp kırkı da kulpu kırık küp gibi kırk say. 
âsını kullandığı yerler çoktur... 


in- 
yük rolleri oluy- 
nlara emirlerini, 
tanrılardan an- 


-258- 


şında kalmamış, onlar da 
, Olaylar üzerinde, gelecek 























il ta'nın 
Rurava alınan üç rüyadan biri yn Vi 
ında gördüğü altun yay ile gümüş O ördüğü 
rüyasında — lecu ikincisi Kaçuli vE boom 
yi le delâlet ettiği, in verdiği 
iğ balık rüyasında nelerin ha 

boyn 


Ni . v " ındakı 
'IRKIL ATA'NIN RÜYASI : Oğuz da Altan bir yay 
i 4 (Ulug Türk) bir gece rüyası doğudan batıya 
İrkal Ata müş ok görüyor. Bu altun e nin uçuyor. 
le üç gümu ömüs ok ta gece tara Oğuz 
uzanıyor. Üç gumuş Han'a anlatıyor. (Bak. ÖZ 
van bu rüyayı Oğuz 

fi yanınca ü 


a i n 
ağ 
iy zi # 
— 
N 


i e ie ne'nin oğlu, T- 
#XACULİ'NİN RÜYASI : Tümenenin OğU. 
ln Maddi sayılan Kaçulinin şöyle bir rüy 

murlen 


ör 


vati, 

Şe. SE) il böğründen b | or. Sonra 
gre geçince bu Pe mke 
. Ni edindü yıldız çıkıyor, ışığı lirlar da ondan 
<a l or. Bununla beraber doğan > or Henüz gec- 
ği yurda. Bu sırada Kaçuli ei rak tekrar uy- 
ehin üçte ikisi geçmiş oludgunu e Ba defa kendi 
i a Yine bir e  aybülei Bunların 
KUY © r. 

m di yıldız çıkarak İ i k her ta- 
e sekizinci bir Vi. da 
ik slim Kendinden ei erdi Kaçuli sa- 
rafı ka Li . icinde bırakıyor. | 

li lukları bölgeleri nur ıçınde o, latıyor. 
| amca lida babası Tümeneye an 


irbiri ardınca üç yıldız 


-259- 

















| 
gelecek, Bunlarda, | 


dar dünyayı eline alacak | 
ümdar gelecek, ama bun. 


Tümene bu rüyaları şöyle yorumluyor; 


Kubl'in neslinden üç hükümdar 
sonra gelen dördüncü hüküm 
Kaçuli neslinden de yedi hük 
ların sekizinci dünyayı alacak, Bunun evlât ve to. 
runları uzun yıllar hüküm sürecektir. Tümene rüyayı 
böyle yorumladıktan sonra, oğlu Kubil'i kendine vel. 
laht ve Kaçuli'yi de askere kumandan 
vasiyetnâme bıraktıktan ve bütün oğu 


ettirdikten sonra saklanmak üzere hazineye bırakıyor. 


PAO'NUN RÜYASI : 
kurtararak istiklâllerine 
Hayy) ın babası Pao, oğlu 
bir rüya görüyor. 


kavuşturan (Liyao- Yuen- 


Bu rüyada Pao bir 
evlât vermesi 
sinde iki boyn 
Bu acaip balık 
sonra kayboluy 


için dua ediyor. Bu sırada gözüne tepe- 
uzu bulunan büyük bir balık görünüyor. 
kurban kesilen yere yaklaşarak bir süre 
or, 


Yorumcular Pao'nun rüyasını pek uğurlu sayıyor. 


Ertesi akşam karısı da aynı balığı adam şeklinde, 


elinde bir şey tutmuş görüyor. Bu yaratık elindeki par- 
lak Şeyi kadına veriyor. Bir oğlu olacağını müjdeliyor. 
Kadın uyanır uy 
latıyor. Pao, üç nesil sürecek 
anasının kendisine söylediğini hatırlatıyor. (Yuen-Hay) 
üç ayda doğuyor. Doğduğu zaman sol elinde (Yuen- 


. 


torunları olacağını, 


Hay) yazılı bulunduğu görülüyor. Bunun üzerine ken- 


disine bu ad veriliyor. 


-260- 




















yapıyor. Bir da 
larına da ımza | 


Göktürkler'i Çin esaretinden 


nun doğumu hakkında Şöyle | 


gün tanrının kendisine bir erkek | 


anmaz gördüğü rüyayı kocasına an- | 


NUR ve IŞIK 


| Efsânelere geçmiş nurlu ve ışıklı olaylar epeycedir. 


“ Bunlardan bir kaçı aşağıda sıralanmıştır. 

| en mavi bir ışık düştü. Bu 
i aktı... Bu ışığın or- 

ısık güneşten, aydan daha parla v 

M kız oturuyordu. .. Başında kutup m” gibi 

ie rlayan bir işaret vardır.) Oğuz bunu sevdi, aldı. 

| Bir sabah Oğuz'un yurduna gün ışığına pas isi 

b ık girdi. İçinde boz tüylü, boz yeleli erkek ” : 

iü Tanrı tarafından gönderilen bu kurt Oğuz: 

ol gösterici oldu, ordusunun önüne düştü. 


Oğuz destanında; (Gökt 


© Hakanlar ailesinden olan ve kocası ölen veb iyim 
bir gece çadırında uyurken, nurlu Epi m > e Da 
i dili rek 

ii irdi. Alanguva'nın dili tutuldu. ar | 
Ni .. birhalde bulundu. Bu adam bir kaç defa geldi, 
 Alanguva bundan gebe kaldı. 

© İran efsânelerinin görülen Altunyaruk > ads 
ısık) Türk kahramanı Efrasyap (Alp-Br-i ia 
İnn Arap kahramanı Zinigav öldürülünce, iranı 


-261- 











arapların elinde 

z i n kurt 

gökten bu Ai 
Dokuzoğuz (Hüvey- | 

ağacın üzerine md a 

gebe kalarak beş çoc 


| efsânesinde de bir 
n bir ışık Indi, vi 
uk doğurdu. EM 


gece iki 
ışıktan 


er. İrmağa sök 

Ba gökten 
parlıyordu. Kız! 
erını Suya sokt 


ışık vurduğu 
ar Suların güzelli 
u, ama bundan so 


için Suları gümüş gibi 
gine hayran SE lol 
nra hepsi gebe kaldı. 


-262- 


IĞI için Efrasyap'ın ÜZ€rine 





















, XII 
HANLAR, HAKANLAR: 
j lanların, Hakanların, Kaanların , 


doğduklarına, gökten geldiklerine, göğün oğlu ol- 
duklarına inanılırdı. 

- Gökte, doğan bu Hanlar, Hakanlar, güneşle ay ta- 
rafından * tahta çıkarılır, öldükten sonra 
tanrılaştırılırdı. 
“ Hanlık yüksek bir mertebe idi. Bu sebeple büzı 
tanrılara da (Han) unvanı eklerdi. Kara Han, Erik 
Han... gibi. 
Birde, Kaanlardan daha üstün (İlhan) adını taşıyan 
ideal ve kutsal bir büyük vardı. İlhan; bölgeler? 
ayrılmış her bölgesi renklerle vasıflandırılmış (Sar 
Han, Kızıl Han, gibi) birer mitik hanın idaresine ve- 
rilmiş bulunan Turan Ülkesinin sahibi ve hâkimi idi. 
Sonradan, İlhan unvanını kullanan hakanlar 
olmuştur ki, bunlardan ilkinin (Bumin) olduğu ileri 
- sürülmektedir. 


-263- 








ETT 


| 
İl 


| 


I 

| | 

| İl 
Nİ | 


li 


il 
| | | 
| 


ALINM 
1 


nl 
ln 
| ll 


| 


nl ll | 
TE 


ll 
li 


| | 
| | 
İl 


iğ 

Jr 
İli 
in Ni 


iL! | 
il 
| İl İl 


İli iN 
a Ni 
| 

| 1 
el 
İl İN 
UN 


AMİ 
| | 
bl 


| 
| 
| 


| İl 
İl ll 
hi İli 


lr 
| 
| | İl İ 
| İl İ 
İN 
ll 
il 
11 
NN 
ii li İl 
ii Il tal 
0 
| , 1 
| İl | 
| | 
NE 
| | li 
| 
| | 





il 
AN 
il 


Birşak Han'ın oğlu Kırgız Han da öldükten Sonra 
tanrılaşmış, Tatarların Oo koruyucusu olmuştur. 
Mağ Türkler de hanlarını kutsal tanır, (Kut tanrı) 
lerlerdi. 


Sümer'lere göre, krallık gökten inmişti. Krallar 


yeryüzünde tanrıların vekili olarak Iş görür, din 
törenlerinde başkanlık eder, tanrılarla ınsanlar 
arasında vasıta olur, insanların hastalıklardan, teh. 
likelerden korunması için tanrılarla görüşürdü. Çünkü 
tanmlar insanlara hiddetlendiği ozaman felâket 
yağdırırlardı. Kral ve han ise bu felâketleri önlemeğe 
çalışır, önleyemezse halk arasında durumu tehlikeye 
düşerdi. | 

Hanlar ve krallar aklın ve zekânın da birer tem- 
silcisi idi. Sümer'lerce onlara bu kudreti tanrı Enlil 
vermiştir. 


KAHRAMANLAR 


Kahramanlar kadrosunda; yaşamış, tarih yapmış, 
zaman geçtikçe efsâneleştirilmiş bulunduğu gibi kah- 
ramanlığın uyandırdığı hayranlık ve güvenden doğmuş 
ideal tipler de vardır. 

Düşmanları ezmek, dağılmış Türk boylarını yeniden 
toplayarak kuvvetli duruma getirmek, ancak başta bu- 
lunacak kahramanlarla olabilirdi. 

Bunun içindir ki eşi kolay bulunamayacak kadar 
büyük bir değer olan kahramanlara, ister hanlar ve ha- 
kanlardan, ister halk arasından yetişmiş okah- 
ramanlardan olsun, büyük vasıflar verilir, nihayet 


-264- 















i inanılırdı. 
A da tanrılaştığına inan | a 
slür a kpa anlar arasında anası Tanrıça olan 


a da vardır: 


e kaman Gg ışın anası (Nin-sun) 


ai iz > > 7 i z'u an ! hi v 
Mi  meiğe beni olarak tasavvur olunurdu. 
büyük ve farklı ya- 


kaan) diye tanrıs 
© Kahramanlar her bakımdan 


ye dılışta gi avucunda kan lekeleri es 
RE hraman yetişeceğine şüphe edilmezdi. 
ra e zaman sine, henüz memede 

Doğduktan de yardır ki Oğuz ile Manas bunlardandır. 

kor vaa dd kıldan görünmez bir halde a 
kaluamanlık şanındandı. Bazı kahramanların el ve 
ke ün ibi di cesaretli ve kuvvet ! 


Yanlarınki gibiydi. Mi 
i er yapısının büy üklüğü de öğüle öğül 
latılırdı. dar büyük vücudu 


K. an Alp-Er-Toğa'nın ÖN ka İ uğu halde 
ki Samerkmi kalesi 2 ei e a 5 
p fsan deresinde yıkardı. van ünün 
in boyu 10 metreye yakın ve göğsün 
isli i de dokuz karış idi. a ee di 
MN çi yetişeceklerin çocukla Ni “ bk bir 
Sim kahramanlık eğitimlerine başlanırd ahşi hay- 
ğe ile ata binme öğretilir, şiirden DM A 
| larla hattâ devlerle savaşa hn İsi | 
b arır Böylece eşsiz bir kahraman Kii il beslenmiş, 
ii kahramanların içinde aslan sütü | w imdi 
U si un oğlu Basat gibi Aslan İl 
© Uru 


-265- 











olanlar da vardır. 


e, hem arkaya atarak kay. 
aları delip geçen sert oklarının, şimşek parıltılı 
kargıları ve kılınçlarının önünde yaratıklardan hiç birj 
duramazdı, Bu kahramanlar kuvvetlerine o kadar 
güvenirlerdi ki, bunların içinde kutsal kudrete bile 
karşı durarak Azrail'i küçümsiyenler, tabiat olaylarına 
üstün gelerek rüzgârların kanatlarını kıranlar olurdu. 
Demire önem veren ve kutsal tanıyan Türk'leri, İran 
kahramanı Zâl, oğlu Rüstem'e şöyle anlatmıştı; 
(Silâhları, başlıkları, elleri, bacakları, yüzleri, bütün 
giydikleri demirden olan bir ulus.) 
Savaşa giderken; (Demir kargı, 
rak, gök çadır olsun) diyen Oğuz'u, (Er dolusu bâde 
içen) ve düşmanına: (Seni bir kılıçta öyle biçerim ki, en 
büyük parçan kulağın kadar kalır.) diyen Türk kah- 
ramanlarırş tanrılar bile ( Pesent) etmiştir. 

Türk kahramanları, gerektiği zaman her hangi bir 
yaratık şekline girerek kendilerini saklamış olurlardı. 

Renklerden dahi ak, gök, boz ve kızıl; kahramanlara 
yakışan, kudret ifade eden renklerdi. Ancak kara renk- 
ti ki, korku ve saygı ifade etmekle beraber, savaşta ye- 
nilen kahramanın adına da eklenir, düşmanlarını ye- 
ninceye kadar bu zillet ifade eden ek onu adı ile 
beraber kalırdı. 

Türk kadınları içinde de kahramanlar çoktur. İyi 
ata binen, ok atan, düşmana saldıran, kahraman koc- 
aları ile birlikte olağan üstü fedakârlıklar gösteren 
Türk kadınları destanlarda büyük yer alır. 


Kahraman hayvanlara da çok değer verilir, bağlılık 
gösterilirdi. 


orman ve güneş bay- 


-266- 
















i kahramanın ko- 
Bunl: yasında at gelir. At a! lie 
Me icabında yn vi — 
i ei adındaki at kahraman Mana 
ar dan tek başına kurtarmıştı. 


! ) € ı : anan | : | i | 


i gelme efsânelerde yer alan hayv bk duyılardu. 
liği kahramanlarına da yi Kirman 
N pi. al başta ir LL) e dikle ri 
bunlar ın (Kaan tag 
Pp 5) , Altaylıların r Türk 
kahraman Kuşlar ile Tugrul ve Sungu 
sânelerinde çok a ii isinde sy 
ii | er mi Miğez ve i ba ar 
İ a milletlerin büyü Eee U 
ği da gülünç olanlarına da rast in Elis Kralı Au- 
arasın kahramanı Heraklis Sea arda birilniş 
bin sığırının otuz yg. ni geçirerek 
Esliklerini, iki ırmağın suyunu bu ahır 
“Dir günde temizlenmiştir gibi... büyüklükleri, 
â e k kahramanlarının a İl. odali kudretleri, 
e Me ikleri, faziletleri, savaşta dolu destan ta- 
cömertlik Lİ manzaralar, b o 
pe çok net ve güzel görüle 9 z kahramanların 
i ka milletlerin e a e e arasında 
ii çok rastlanır. Tü — e Gılgamış, 
ire lı olarak ancak Sümer daki korkunç devle 
beli d ii Enkidu ile Humbaba adım | | 
iğ sonunda öldürmüşlerdi. 


-267- 











ÜNLÜ MİTİK HAKAN VE 
KAHRAMANI.ARDAN 
BİR TAKIMI 


Alalğat- Sü 
ML mer'lerin miti 
Alalin- Sö; n mitik k ii 
len; e mitik am 
, / - Ya e i ıdan biri 
savaşmış, onu © oymağının baş 
rulmuş bir ürk kal etmiş, Ki Butharaç ile 
b a ramanı. Alpağut: neler ku- 
man demektir, iç bir yerinden Ya oz 
Al-Er-Ton Ri, yan kahra- 
övülerek ünlenla ağn de (Ef 
etmişse de GN r-Tonğa, İran'ın kal nn bir 
üzerine (Altun ısı Mira: ve alamadığı 'elerine hücum 
ramanlarından Z Inmemiş, ama al de gökten 
elinden k Mey ı öldürünce ie arı Arap kah- 
Tonğa'nın ürerine ğa (Altun nk 
Saka Türk'lerinin Kalrama uğ 
n 


İran hükümdarı hükümdarı clan Alp- 


M.Ö.624 de öldürü i 
ve Kaz : e e Gul e tarafında 
nda bir kızı vardı Alp kardeşi 

-Er-Ionğa'nın 


-268- 








müne 
e Şö: 
































: | ıyo 
enan Akyüz 
ır ümesinde, 


i 


| atılmaktadır: 


amamak iÇi 


toplayıp, bir as 


savaşa hazırlan 


Nevzer, güneş 
Savaş sırasın 


oldu.) 


Anmeduranki- 


Bicin Kayan- 


bütün Türkler 
Divan-ı Lügat-ü 
de le deniliyor: 
aykırarak yakasını yırtıyor. 
yi ses çıkarıyor, göz yaşları göz 
Profesör Necati Lugal tarafından terc 
Ü tarafından düz 
e Al Er Tonga 
ükümdarı Nevzer'in nasıl esir € 


ttiğini 


(Nevzer, Karenin gi 
yola 


ga) retiyle onun peşi sıra 
as tlamamak ve feleğin 
ğ i diyo 
söllere doğru çıktığını ! 
laştığı sıralarda, bu ka 


padişahı başsız yapmanı 
doğuncaya 
> nda cesur k 
kalkan tozlarla dünya 


Büyük tufi 
Hükümdarından yedincisi. 
“Kâhinlere ilk kehanet de 
din törenlerinde papaslar 
“töreni idâre ederlerdi. 
© Basat Uruzun 
” rafından büyültülmüş, 
“ korkutan, âciz bırakan tepe 
Ergenekon kurtarıcı 


dı. Bu acıları gös 
ürk'te vardır. 

s kurtlar gibi uluşuyor. 
Bazı kere ırl 


oğludur. Çocuk 
kahraman 
gözü öl 


-269- 


üme ve doçent 
en Şehnâme 
dildiği şöyle an- 
duyunca O da olanca 
düştü. Kö | 
muhtemel 
t Efrasyap, onun 
hemen ordusunu 
düştü. Ona yak- 
kaçmasına ra 


rdu. Faka 
haber aldı ve 
lan gibi hızla pe 
dar süratli 
dığını gördü. Bunun 
n yolunu ar 
kadar, bütün gece sa 
ahramanları | 
karardı V £ Nevzer tutsak 
ından önce gelen 
Papaslığı bu kurmuş, 
rsini bu vermiş. ki 


çırılçıplak görevlerini yapar, 


iken bir aslan ta- 
olmuştur. Herkesi 


SI Burtecine'nin 








Yinerek, Göktürk 
ıştı ©, lümene) dir İlk 
r. Bumin, ilk haka ki 


la 
2 ye Eşpekon'dan kurta 
in i / i 
Ma a A Göre de Tibet , ie 
Burtinin. pi Han'ın İu 

al» ia 

Türki) de Şöyle A in eş a b 
ği (Kıyan ile Noğüz'ü de 
-emââtı bir sülâle lı 


in, 


CTE-J 


oğlu, öbürün 


languva'yı büyük d 


va) adlı kız k 
al 
ayan)a Dm 


-270- 


olar. 
n ola rak gi 


an, | 


prenslerine İ | 
olu. rinden ( Dalay Sub 






Deli Dumrul- Dede Korkut hikâyelerinde geçen bir 
ahraman. Azrâil'e meydan okuyan Deli Dumrul, ni- 
yayet yine Azrâil'in önünde boyun eğdi. 

"Deli Dündar- Mitik bir Türk kahramanı. Oğuz boy- 
irından sağ kola kumanda ediyordu. Kıyan Selçuk'un 

























ölu. 

“ Dip Bakuy- Oğuz'un dedesi, Kara Han'ın babası. Dip 
Bakuy'un babası İlçe Han'dır. 

“ Gali Tekin- (Bk: Göç destanı.) 

Gılgamış- (Bak: Gılgamış destanı) 

© Kapang-Po -(Bk: Dokuzoğuz) 

“ Kara Han - Oğuz'un babası. Bunun Gür Han, Güz 
Han, ve Or Han adında üç kardeşi vardı. 

© Kartağa Mergen- Apak'ların üzerine destan ku- 
rulmuş bir kahramanı. Kahramanlık olaylarında çok 
önem verilen at; bu destanda büyük rol oynar. Kartaga 
Mergen atlarının yardımı ile savaşlarında başarı 
gösterir. Sonunda Ay Mökö'nün kız kardeşi, Altun 
Han'ın kızı Altun Arığ'a talip olur, evlenir, mes'ut olur- 


lar. 
© Küyük-Dip Bakoy'dan sonra gelmiş mitik bir Türk 


“Hanı. 
©  Luğal Banda- Tanrılaştırılmış Sümer Krallarından 
biri. Luğal Banda-tanrılar tarafından fırtına tanrısı ve 
“bir dev olan Zu'ya karşı açılan savaşa katılmıştı. 
Manas- (Bk: Manas destası) 
Mete- Efsânelere bürünmüş ünlü Türk Hakanı. Bir 
tahmine göre Oğuz. 
Oğuz Kaan- (Bk: Oğuz destanı 
Semetey- Destan kahramanı Manas'ın oğlu. 
Tan-Şe-Huang.- Sienpileri ilk defa toplayarak 
hükümet kurmuştur. Babası Mo-Lo-Heo adında biri 


-211- 





ii | 

il 

| ON 
İl 
hi | | İ 
evi 

ği 

ti 


ei 

| 
ra 

i 


1 
| 
hi 
ini 
LL 
| 
| 








1 iğ 
iİ 1 | lN 
Al | 
li! 
ll | ila 
110 


hi 
Lu 


olduğu halde, doğumu hakkında şöyle bir 
vardır. 


Bir gün kuvvetli gök gürültüsü olmu 
Huang'ın annesi korkusundan göğe bakmış 
gökten ağzına bir dolu tanesi düşmüş, kadı 
udan gebe kalmış. On ay sonra da bu çocuk doğmuş, 

Teoman- Efsânelere bürünmüş ünlü Türk Hakanı, 

Topal Kaan - Mitik bir Hitit Kralı, Demiri bu 
keşfetmiş. 

Totuluşa- Dip Bakoy'un on altı kardeşi vardı. Bun. 
lardan birinin anası okurt'tur. Bu, rüzgârlara, 

yağmurlara hâkimdi. Düşmanları öbür kardeşlerini 
öldürünce bu çocuk kurtuldu. (Bk: Assena) Bunun bi- 
risi yaz tanrısını, öbürü de kış tanrısını kızı olarak iki 
karısı vardı. Bunlardan ikişer oğlu oldu. Totuluşa bun- 
ların en büyüğü idi. Obürleri bunun emri altına girdil. 
er, 


Urum Kaan- Oğuz Han'ın emrini dinlemeyen bir ha- 
kan. Oğuz onun üzerine yürüdü. Muz dağı denilen 


. Sabahleyin Oğuz'un çadırına 
güneş gibi bir ışık girdi. O ışıktan gök tüylü 


Oğuz, sen Urum'a yürümek istiyorsun. 
önünde yürüyeceğim) dedi. Oğuz çadırını, askerini top- 
ladı. Urum Kaan üzerine yürüdü. Önde bu kurt 
yürümekteydi. Nihayet Müren denizinin kenarında 
Urum Han'la savaşa başladı. Büyük savaş oldu. De- 
nizin Suyu insan kanından kızıl oldu. Oğuz Urum 
Han'ı yendi, öldürdü. 

Uruz Bey - Urum Kaan'ın karde 
Oğuz Han üzerine gönderdi ise de, 
vererek Oğuz'a teslim oldu. B 


şi. Bu Han oğlunu 
oğlu hediyeler de 
abasının ona verdiği emri 


-272- 





Ş, Tan-Şe. 
. bu sırada 
n bu doj. | 












iyerek yurdu harp ettirmediği için Oğuz ona 
dinlemiyerek | | 
(saklap) dedi. 
> Yulun Tekin- (Bk: Göç) 


XITl 


Destanlar, Masallar, Hikâyeler 


liler Al 
ürk destanının temelini kuran ve . 
Ana Tür Yâkut'lara, Uygur lara, vine 
tayh lara, Oğuz'lara ve kısmen Dm in 
N kollari 5 başka, Hititlere, Eti Eg a e 
Mi da, çok yapılmakta olan 
5 D tabletlerde Pe 
3 Türk destanının kolları der 
bütün hâline henüz getirilememiştir. 
an bir kısmının konuları kuru in 
Bunlar 1 . sahifeleri arasında sıkışmış a m mi 
Mn e halk ağzında kalabilen metinle 
“Bir kısmını 
planmıştır. 
İN tan geleneklerinin iadeli 
“surları; bu toplanabilen Mn 
olan tabletlerde destanla 
“ görmek mümkündür. 


Parçalar hâlinde, 


i izlerini itolojik un- 
i izlerini ve mito , 

lerle bir de e lm 
ilgilendiren kısımlarda 


-213- 





| MALIN 
| 1 
ii ill 
m 





deniz aygırl 
ratmıştır, 

























Halk ağzından toplanmış masal ve 


takımının bazı epizotlarında; tatlı bir hikâyelerden bip 


€ser ve destan karakteri çanl mitoloji mel temi 
İ ! anır | 
Bu Destandan 
Her hangi kısımd ; | i Goley ij 
manzaralar veren İlmi olsun buraya; mitolojik BIRINCI LEVHA 


va nı, masal VE 1 İrâ g e | 
temâları özel hâlinde konulmuştur. ln pe 
lil Şu da var ki; Türk destan ve hik 
ll ikiyüz bin mısralık denil 
ld nun Rama adı ile insan şekline girmişi 
Mkü elmde a mayana'sı gibi destan a | 
Yi 5 Daş döndürücü tanmsal hayallere « 
rar dolu hallere ve olagan üsmenu — nayallere, es. 
p agan iü i | | 
ramanlıklara eastİaım az üstünü çi aşmış kah- 


, Türk destanlarında da ola 


“Yukarda gökler daha adsızken, 

. Aşağda yere henüz ad verilmemişken, 

“İlk varlık ve hepsinin babası olan Ab-Su, 

Hepsinin anası olan Mummi, Tiamat, 

“ Bütün sularını tek bir kümede birleştirdiler. 

» Hiç bir gölgeli set yapılmamış, hiç bir bataklık 
keşfolunmamıştı. 

Tanrılardan hiç birisi henüz türememişken, 

Henüz adlar verilmemişken, kaderler daha tayin 
olunmamışken, 

Tanrılar, Ab-su ile Tiamat'ın sinesinden çıktılar. 

» Tanrı Lakhmu ve Tanrıça Lakhamu türediler ve ad- 
ları konuldu. 

- Onlar vücutça büyür ve boyları uzanırken, 

» Anşhar ve Kishar türediler ve onları geçtiler. 

« Günler yayıldılar, yıllar uzadılar. 

» Babalarına eşit olan oğulları tanrı Anu (yaratıldı). 

© Tanrı Anşhar büyük oğulları Anu'yu tam kendi tas- 
virile yaptı. 

» Tanrı Anu ise Nudimmu'yu kendi tasvirile doğurdu. 
Babasını yaratın Anşhar'dan daha çok kuvvetli idi. 
Anlayış kabiliyeti, zekâ ve büyük kuvvetleri çoktu. 
Babasını yaratan Anşhar'dan daha çok kuvvetli idi. 
Kendi kardeşleri olan tanrılar arasında rakibi bu- 


-2170- 


âyelerinde, Hint. 
en Mahâbhârata'sı ile | 


yların olaganüstü gidişi ve 
şık bulunuşu pek tabii ol. 


makla beraber, Türk karakterinin gerektirdiği sınırın 


dışına aslâ çıkılmaz. 


ENUMA ELİŞ 


Bu destan Tiamat'ın- öldün: 
" osamatın; öldürülen kocası Ab-Su'nun ; 
tikamını almak için yaptıklarını gösterir. m 


Bunun ıçin de; Tiamat büyük yılanları, ejderhalar 
arını, akrep insanlar ile deniz koçlarını VE 


-274- 














lunmuyordu. 
Tanrılar arkadaşlığı kurulmuştu. 
Onlar Tiamat'ın rahatını bozdular. 
Tanrısal evlerin içinde gürültü çıkararak, 
Tiamat'ın rahatını altüst ettiler. 
Ab-su onların gürültüsünü dindiremiyordu. 
Tiamat ise ses çıkarmıyordu. 
Fakat onların yaptıkları hoşuna gitmiyordu. 
O zaman, büyük tanrıların ceddi olan Ab-su 


Bağırdı ve evin kâhyası olan Mummu'yu çağırarak 
dedi; 


(Ey Mummu, kara ciğerimi 
kâhyam, 

Gel Tiamat'a gidelim..) 

Gittiler ve Tiamat'ın karşısında oturdular, 


Kendi çocukları olan tanrılar hakkında beraber 
müzakere ettiler, 


Ab-su söze başlıyarak, 

Kutsal Tiamat'a konuyu açtı ve (dedi); 

(Onların hareketi benim için üzücü olmuştur. 
Gündüz rahat etmi yorum, gece uyuyamıyorum. 
Onları yok edecek, hareketlerine son vereceğim. 


Sessizlik tekrar yerine gelsin, o zaman rahat 
edeceğiz.) 


Tiamat bunu duyunca, 

Öfkelendi ve kocasının yüzüne bağırdı. 
Büyük hiddetle bağırdı ve kendinden geçti, 
Duygularına dokunulmuştu: 


(Ne? Kendi yarattıklarımızı kendi 
edeceğiz. 


(Kalbimi) şenlendiren 


elimizle yok mu 


-276- 




















'Mummu, cevap vererek Ab-su'ya fikir verdi. e 
Mummu'nun verdiği fikir düşmanca (?) idi ve 
tanrıların aleyhinde idi. : 

“agg AN i " t 

(Baba, bu ezici hareketleri yok e ; 

C e gerçek olarak, gündüz rahat edecek ve 
- uyuyabileceksin.) ae 

“ Ab-su bunu duyunca yüzü güldü. 

i # 

Kendi çocukları olan tanrılara karşı tertip olunan 
Slıktan dolayı Mummu'nun boynuna sarıldı. 

O ise dizlerine oturdu ve onu öp ağir 

M ecliste tertip ettikleri şey, büyük oğulları olan 
inrılara tekrarlandı. | 

“Tanrılar bunu duyunca hiddetlendiler. 

Sonra seslerini kestiler, sessizce oturdular. Min 

Ni ayış kabiliyeti ile tanınmış, akıllı ve canlı olan 


“Her şeyi bilen Ea, onların birşey yapamıyacağını (?) 


; ii Ee şeyin bir tasvirini yaptı ve ona karşı çıkardı. 
| Onun için kutsal bir efsun icat etti. | 
Okudu ve onu (tasviri) suyun üzerine WAN z 
y Bir mağarada yatmış olan Ab-su üzerine uyku serp- 


Bu suretle) Ab-su'yu yatırdı ve uyku onun üzerine 
çöktü. ii N 

> “Mummu'nun insani kısmı akıntı (?) içinde ğa 
Ea. onun (Mummu'nun kemik bağlarını çözdü. 


-2171- 














Başına giydiğini yırttı. 

Işığını söndürdü, kaderini setâlete çevirdi. 
Ab-su'yu yendi ve onu öldürdü. 

O, Mummu'yu bağladı ve kafasını ezdi, 

Bundan sonra Ab-su üzerine kendi evini kurdu. 
Mummu'yu bağladı ve yularını eline aldı. | 
Ba, düşmanlarını yendikten ve öldürdükten, 
Onların üzerine şanlı zaferini kurduktan sonra, 
Kendi evinde istirahat etti. 

Onu Ab-su diye 

etti, 
Orada gölgeli köşkünü yaptı. 


Bundan sonra gelen ve 


Lâkhmu'ya ve karısına 
Marduk'un rolü ise Asu 
lamak için aşağıdaki 
değişiklikleri yapılmıştır. 


alt olanlar gösterilmektedir. 
ra verilmiştir. Hikâyeyi an- 
fikrada lâzım Olan isim 


Lakhmu ve karısı Lakhamu 
ihtişamla oturdular 
Bir (tasvir) yeri olan kaderler tapınağında, 


En büyük bilgin, tanrıların Apkallu'su olan tanrı 
doğruldu. 


Ab-su içinde Asur ( Marduk) doğdu. 
Onu doğuran, babasi Lâkhmu (Ea) idi. 
Onun anası Lakhamu (Damkina) idi. 
Onu tanrıların memesinden emzirdi. 


-278- 



















isimlendirdi. Kutsal yerleri tesbit 


yirmişbeş satır kadar olan 
asıl versiyon, Â sur'ca hikâyedir. Bu versiyonda. Ha'nın 
ve karısı Damkinanın bayılma versiyonundaki rolleri, 


(Fa ve Daminkina), i 


j 


| tle doldurdu. 
wi büvüten dadı, onu dehşetle 
E. Mi gözleri alevlerle parlıyordu. 


| ıktığı Za- 
Onu yaratan babası Lakhmu (Ea), ona baktığı 


Yüreği sevindi, neşe ile doldu. e ei İNE, 
> e verdi ve ona bir tanrı bünyesinin m 
ini Mi çok boy attı ve hepsini biraz sie li 
b lin ölçüleri anlaşılmazdı. Çünkü ço 
işünülmüştü. 
5 NR k kabil ol- 
İnsan anlayışına uymuyor, gözle kavramak Sa 
insa 
uvordu. 3 
'Dört gözleri, dört kulakları vE 
Kulakları dört kat işitirdi..,. örürdü. 
( i. de aynı derecede her şeyi dört kat li en 
İN yüne onun endamı tannlar aras 
Vükseği oldu. | 
 Âzaları en yüksek ol 
utardı. d zi 
5 d kimin oğlu (2) idi. | 

imin oğlu (?) kimin oğ İ mi İİİ 
le m oğlu, tanrıların a ai kel 
“0, parlak şan ve şerefi giymiş (?) 
0, ak : 
yerinde li : 
© Ona kendi parıltılarını a 

Onu dört rüzgârlar doğur > 
j Ki grubun en kuvvetlisi olan yıl 


anı geçer, onu herkesten üstün 


anı tutarlardı. 


-219- 




























Öyle ki, onların o vücutları kalkabilirdi o ve 
sumlarına karşı hiç bir insan dayanamazdı. 

(© Engerek yılanı, parlar yılanı ve tanrıça Lakhamu'yu 
“Büyük aslanı, kasırgayı azgın köpeği, akrep insanı 
Kuvvetli borayı, balık insanı, boynuzlu canavarı 
aydı. 


Merhametsiz ve 


am Tiamat'ı teşvik eder 
amat teşvik edildi ve ge 

yi e gece gündüz gi Ml. 
> Onan öfkesini aleyke im 
e vi fena plânlar tertip ederlerdi 
ağ ça Sip Tiamat'a dediler; 

dr, Kür VE ' “e a i 

is AM al Su'yu öldürdükleri zaman 
ından yürümiyerek, oturup ağladın savaşta hiç yenilmeyen silâhı ge 
“Tiamat'ın emirleri çok şiddetli idi, karşı gelinmezdi. 
O, bu cinsten onbin devi böylece yarattı. 
'Namat, tanrılar arasında, kendi takımını toplıyan 


| yü k oğlu. 


Birkaç satır eksik 
e li Bu eksik sat | 
e m tanrılarının hal ve mlm im devler 
şikâyetler yapılıyor. Onlardan EN 
ntikam 


alınma : ei 
sı söyleniyor ve Tiamat bu sikayetleri kah 
dDu 
Onu onların arasında en 


ediyor. Tiamat't: 
ta bazı de I li REN y 
e karar ml yaratmaya ve tanrılara Yani Kingo'yu yükseltti. 
ar bir takım teşkil etti iyüğü yaptı. 
şkil ettiler ve Tiamat'a yardım et. Savaşta takımların Ookumandasını, toplumun 


mek için savaşa atıldılar, 


Onlar pek hiddetli i 
etli idil ” 
madan fenalık dpi MR dur. 


Hiddetle bağırarak bir savaş açtılar 


İyi terti e 
; Tup edilmi bii - 
leri çıkarıyorlardı. $ bir savaş açtılar, Düşmanlık ses- 


o Her şeyin ini Gİ 
MW şeklini veren Ummu-Khudur, (Tiamat'ın 
Yenilmeyen silâ 
döunl. yen silâhı meydana getirdiler. İri yılanlar 
Mİ sivri ve merhametsizdir 
a CU! 
Di a ra kan yerine zehirle doldurd 
ç dev yılanlarını dehşetle doldurdu der 


Onları parlak x 
şekle koydu, ak olarak süsledi, onları tanrısal bir 


O . 
yle ki onlara bakan korku ve dehşete kapılırdı 
-280- 


idaresini 

“Her türlü silâhlı insanların savaş görevlerini, 
Taarruzda mızrakların kumandasını 
“Ona verdi. Onu mecliste oturttu. 
(Diyerek), (Senin için bir efsun okudum. 
sanrılar içinde övdüm kutladım. 

. Cümle tanrılarınkudretini senin eline verdim. 

Ulu ol, sen ki benim biricik kocamsın. 

© Anu'daki tanrılar senin şerefini büyük etsin.) 

© Ona, kaderler levhasını verdi. Levhayı onun göğsüne 
yapıştırdı. 

© (Verdiği emir boşa gitmesin, 
sabit olsun.) 

Kingo, yükseldi ve gökle 
ı Kendi oğulları olan tan 
(Diyerek) i 


Seni bütün 


ağzından çıkan her şey 


ri işgal ettiği zaman. 
rıların kaderlerini tayin eti. 


-281- 















































Ağızlarınızı açınız, ateş tanrısı sönsün. 
Zaferde muzaffer olan, kuvvetlisini titresin.) 
Yakın Şark Tarihi: Şemsettin Günaltay 


KUMARBİ 


Bu destan; Eti tabletleri üzerine yapılan incelemeler | 


e ( H-g- Güterbock) tarafından yazılan ve (Sedat 
şeki erp pk çevrilen (Kumarbi efsanesi) 

dlı kıtaptan, bazı yel a ö 
ek em yer © tamam, bazı yerler de özet ol 


- 


GÖKTEKİ KRALLIK 


Bir zaman Alalu gökt idi. A 
| Alalu gökte kral idi. Alalu tahtır i 
Mn birincisi olan kuvvetli Anu a ee 
1 A a a arın i ? ?  , n d Ge 
ela e >) a eğilir ve maşrapaları içmek için 
i sayılı yıl Alalu gökte kral idi. Dokuzuncu 
al Ti u, Alalu ya karşı savaş açtı. Alalu'yu yendi ve 
> u onun önünden kaçtı. Anu onu aşağıya karanlık 
e pe (Alalu) aşağıya, karanlık toprağa git- 
ik da Anu oturdu.Anu tahtında oturur ve kuv- 
iy e bi ona yiyecek (? veya: içecek) verir, onun 
y > İn eğilir ve maşrapaları içmek için verirdi 
undan sonra Anu ile K i kak 
mücadele başlıyor). e ebe ae şandakı 


-282- 





Dokuz (9) sayılı yıl Anu gökte kral idi. Dokuzuncu 
“ida Anu, Kumarbi'ye karşı savaş açtı. Kumarbi (de), 
lalu'nun yerine (gelen) (?) Anu'ya karşı savaş açtı. Ku- 
garbi'nin sözlerine artık mukavemet edemedi. Anu, 
umarbi'nin elinden kendini sıyırdı ve kaçtı, Anu kuş 
gibi göğe uçtu. Arkasından Kumarbi saldırdı ve onu, 
Anu'yu) ayaklarından yakaladı ve (Onu) gökten 
ısağıya çekti. : 
'O (Kumarbi) onun (Anu'nun) (Diz) ini; (Tenasül 
zasını) ısırıyor ve yutuyor. (Anunun erkekliği (Ku- 
yarbi'nin) içine döküldü (?) Kumarbi, Anunun erkek- 
gini yutunca, Anu sevindi ve seviniyorum, çünkü be- 
im erkekliğimi yuttun. 


...İçine bir tohum koydum ve ilkin seni ağır bir 
anrıya gebe bıraktım ve üçüncü olarak seni ağır tanrı 
aşmişu'yu gebe bıraktım. Üç (?) korkunç tanrıyı tohum 
larak senin içine koydum. Geleceksin, sonunda 
dağların kayalarına...başını vuracaksın. 

“Anu sözünü bitirince göğe uçtu ve saklandı. 
“Kumarbi böyle üç tanrıya gebe kalacağını işitince 
tuttuklarını yere tükürüyor. Yer bundan gebe kalıyor 
ve üç tanrı doğuyor. (Bu tanrılar her halde firtina 
lanrısı ile Aranzah denilen Etilerce de tanrı tanınan 
Dicle nehri ve yine bir tanrı olan Taşmişu dur.) 

“(Bu destanın toplandığı tabletlerin bundan sonraki 
çok yerleri kırık ve noksandır. Bu yüzden konu ve olay- 
ar birbirine bağlanamamaktadır.) 

“Bu arada tanrı lâma bir süre gök krallığını ka- 
zanıyor. Fırtına tanrısını yeniyor, ama nihayet fırtına 
tanrısı üstün geliyor.. 
© (Yine kırık parçalar devam ediyor, nihayet Kur- 


-283- 








| İl 

| | 
İl N 
TI İ 
| İl 


EREN! 
| İL 
dil | 
| | 1 | 


Nİ | 
| | 
li 


İ Il | 


“EA 
ili 
| 
mila 
NN 
tl 
I 
Ni 
Do 
iliNI 






























marbi'nin doğan bir erkek çocuğu ağzından Anu'ya 
şöyle deniliyor): 3 
Tanrıların babası (Kumarbi), erkek olarak benj 
dünyaya getirdi... Beni büyüttü. Yedi defa beni ka. 
ranlık toprağa gönderdi ve toprağı (Çektim). Fakat 
yedi defa beni göğe karşı gönderdi ve yedi defa göğü 
(Çektim). Fakat yedi defa dağlara ırmaklara göndergi 
ve yedi defa dağları ve ırmakları (çektim). Kara toprak e e üç defa 
beni doğurdu. “xa verdiler. Bir defa içtiler, iki pa e ii 
Bana Nara'nın aklını verdiler... Bende var. 3 ler dört defa içtiler, beş deta 1Ç  Mukisamu'ya şöyle 
Nara'nın kahramanlığı ve aklı, Anu'nun erkekliği “idi defa içtiler. Kumarbi veziri * leyeceklerim var. 
bende var... <övlemeğe başladı: (Vezirim sana e rakkabılarını giy 
söylem bana uzat, asâyı eline al, ay cağını söylel) 
© ağ benim bir li erdi GEBE. 
ve | | n doğması 
Fanla ler buna sevindiler... Bir oğlu oldu.. (nu 
k ağ a ayım? bu çocuğu bana 1 tsin, Fırtına 
| söle i Kummıya şehrini | 
ını dövsün. Fakat Tanrı Aİ yan 
W #onrâ Gulş, Mah mg 6 di vücudundan 
bu cocuğu veren. ım > Ni adı Ul 
d rek: (1) pe bi hediye yapacak. Çocuğun 
likummi olsun). “va: (İrşırra tanrılarına git 
| İmpalurı ya: (irş he öy! v 
| İl eler siyle Sizi Kumarbi çağınyor. Söyle V 
ve Ş : 
tame EN Kumarbi ZN we iy Ni to- 
1TŞI hediye (?) (yapın) ve luri'nin 
şayan. Hazlanın, acele edin ve onu Upelluri 
prağa : 
7 koyun. i m. onun 
ğ ali e bir eği ee e atsın. 
li a lrammn, DAN vurulan taş, gözlerine 
ir ay ç 


-285- 


ai tirilmiş. 
arlamış, yemekler pişirilmiş, Ki 
0 , z ri 
Gimdi kalsın evime gelsin... ii ktı ve 
ğin bu sözlerin üzerine a ra 
Ne ri beraber olduğu halde denizin yi için iskemle 
şi söyledi: (Kumarbi'ye oturma” Wok ve 

akınlar onun önüne sofra kursunlar... yı 

1 2 ; 
e sk versinler... 


ve 
> Ahçılar yemekleri getirdiler. İçki dağıtanlar şarap 


(Yine konuları bağlanamıyan kırık tabletlerden son- 
ra): 


Kumarbi'nin oğlu olan Ullikummi'nin destanı 
başlamaktadır. i 


ULLİKUMMİ 


Bundan sonra Kumarbi destanı içinde yer alan bu | 
Ullüikummi destanı şöyle devam etmektedir: 

Kumarbi, fırtına tanrısına karşı kötülük tasarlar, 
Ona karşı gelecek bir evlât yaratmaya karar verir. Bu- 
lunduğu şehirde yola çıkar. Bundan sonra ise Ku- 
marbi'nin elçisi olan İmpaluri aldığı emir üzerine de- 
nize gider. Kumarbi'nin tanrılar babası olduğunu 
söyliyerek bazı şeyler anlatır. 

Deniz şu cevabı verir: Git bu sözlerimi Kumarbi'nin 
önünde tekrarla. Neden evime hiddetle geldi. Bu 
yüzden evi bir sarsıntı kapladı ve uşaklarım korktu. 
Halbuki Kumarbi için yakılmak üzere Sedir ağacı 


-284- 














çekilsin, 
İrşirralar, kumarbi'ni 
: | , > nın bu uzun sözleri ü : 
göğüslerina b e A aldılar. Bir elbise gibi 
astıla lc ani 
da Har. Onu kaldırdılar. Ta göklere ka. 
Enlil'in (Sümer T li 
EN | anrısı) dizleri İ lr 
ini kaldırınca çocuğu gördü. we 
iyorit taşından yapılmış al 
Enlil, İrşirra'lara şö li 
tara şöyle dedi. (Bu Ena 
tanrıçalır mı büyüttüler, Büyük kN kimdir?) Onu 
görür?), rılardan kim onu 
Enlil, sözlerini bitiri , | 
uzuna koydular. lüürince, çocuğu Upelluri'nin sağ om- 
Bir da ya başladı. Günde bir arşın boy attı 
çekildi. Onb gan uzadı. Başına vurulan taş, gözlerine 
kar lir e ve denizde çok boy attı. o 
i di ir elbise gibi onun kuşal i 1 
Boyu göklere kadar sö yerine kadar 
(Bu çocuk fırtıni Sin 
yetiştiriliyordu). na tanrısı ile savaşmak üzere 
Bunun üzerine gün | 
; | neş tail 5 
z ri ve şöyle söyledi. Anisi gökten aşağıya baktı. 
(Denizdeki hızlı tanrı kimdi 
| anrı k ? 
e (2) hiç biri Ay 
© Güneş tanrısı denize xi 
hiddetten (....) enıze çıktı ve elini alnına tuttu. Ona 
(Tabletin bumd : 
olma 0 1 an sonraki kısıml 
Mp ıçın arada okunabilen sözler bi harap 
glanamamaktadır.) irbirine 
Güneş tanrısı, firtı 
Li sl, ına tanrısına eeldi. Fırtıı 
emrindeki tanrılardan olan Taşmi iv ee tanrısı, 


Bu konuşma sırasında güneş tanrısı yanlarına geldi 


-286- 


Vücudunun (...) 



























Koydukları sandalyaya oturmadı. İçeceklere ve yiy- 
eceklere elini uzatmadı. (Her halde gördüğü o acâip ya- 
ratığa çok üzülmüştü.) 
© Güneş tanrısının bu hâlinden sıkılan fırtına tanrısı 
da şöyle söyledi: 
(Hangi hizmet memuru kötü bir sandalya koydu da 
oturmadın? Hangi sofra hizmetçisi yemekler getirdi de 
yemedin. Hangi içki dağıtan kötü içki verdi de 
içmedin?) 
(Buradan sonraki tabletler de kırıktır.) 
© Fırtına tanrısının kızkardeşi İştar da oradaydı. 
'Acele kalktılar. Biribirinin ellerinden tuttular, çıktılar. 
'Hazzi dağına gittiler. Oradan bakarken denizden 
göklere yükselen bu taştan yaratığı gördüler. Fırtına 
tanrısı korkmaya başladı ve ağladı. Yaşlar gözünden 
yağmur damlaları gibi dökülüyordu. İştar onu teselli 
“ediyordu. i 
 (Kumarbi, oğluna fırtına tanrısı ve onun emrinde 
“bulunan Taşmişu ile savaşmasını emretmişti. ) 
Fırtına tanrısı yere oturdu. Gözlerinden yaşlar der- 
“eler gibi aktı. İştar'a şu sözleri söyledi: 
(Kim onu bu mücâdelede tekrar görecek? Kim tek- 


rar döğüşecek?...) 

İştar buna bazı cevaplar verdi. 
(Fırtına tanrısı ile Taş arasında mücaâdele başlar...) 

- Nihayet Taş çocuk, Kummiya şehrinin kapısına ka- 
dar gelir ve bütün şehri gölgeye bürür. Fırtına 
“tanmsının karısı Hepat üzüntü içindedir. Takiti 
“ adındaki emir tanrısını haber getirmek üzere gönderir. 
“Ama Takiti hiç bir şey beceremez ve döner... 

© Taşmişu da fırtına tanrısının emrinde bir kuleye 
çıkar. HePat'a fırtına tanrısının gök hâkimiyetini kısa 


. 
Mi 
i 


-287- 











bir zaman için bırakmaya mecbur olduğunu bağırarak 
haber verir, 

Bu haberi alan Hepat az kalsın korkusundan dam. 
dan düşecekti. Bu sırada Taşmişu, Fırtına tanrısına, 


Ea'da yardım istemesini tavsiye ediyor... 

Ea, ilk olarak durumu Enli'e haber veriyor. (Nihayet 
bir karar vererek) Taş omuzunda tutan Upelluri'ya gi. 
diyor. Orada göklere uzayan bu taşı görüyor. (Fırtına 
tanrısını kurtarmayı düşünüyor). Ve Enlil'in gökle yeri 
biri birinden ayıran kazmasını alıyor ve bu taşı, ay- 
aklarının altından vurarak Upelluri'nin omuzundan 
ayırıyor. Bir de büyü yapıyor. Böyle fırtına tanrısını 
dehşetler içinde bırakan Taşın kudretini kırıyor.... 
Bundan sonra Ea, Taşmişu ile tanrıları haber gönderir. 
Taşın zarar vermeyecek bir hale getirildiğini ve fırtına 
tanrısının Taşla yeniden savaşmasını bildirir... 

Nihayet Fırtına tanrısı korkunç Taşı yener ve 
hâkimiyeti eline alır. 


KAAN KEREDE - ERTÖŞTÖK VE ALP 
KARAKUŞ 


Altaylıların Köğütey destanının büyük bir epizodu 
olan Kaan Kerede'nin özeti şöyledir: 

(Kaan Kerede destanın kahramanı Kara atlı Kuz- 
gun; Kara Batır'dır. Kaan Kerede büyük ve kahraman 
bir kuştur. Bu kahramanın kayın babası Kara Atlı 
Hanın at sürüsünden alacalı taylarını çalıp 
götürmüştür. Kara Batır bu tayları geri almak için 
Kaan Gerede ile savaşmaya gidiyor. Ay gidiyor, Yıl gi- 
diyor, Nihayet Altay dağlarının en büyük noktasına 
çıkıyor. Burası gök ile yerin birleştiği noktadır. Işte bu- 


-288- 






















ada kalın gümüş bir kavak ağacının tepesinde 
Za A : yi öp ve iki yavrusunu ia 
favrunun biri hıçkıra hıçkıra ağlayarak (Beni 7 
'edi başlı bir ejder yiyecek) diyor. İkinci yavru e E ia 
la ına kadar daha bir gün yaşayacağım.) diyere 
M.. Kerede ile savaşmaya gelen Kara Batır, bun- 
ların haline acıyor. Yavruyu yemek üzere denizden 
cıkan yedi başlı ejderi öldürüyor. ab 
Yavrular, Kara Batır'a analarının nasıl En 
vuvaya gelen yabancyı yutabileceğini eyi e 
saklıyorlar. bir müddet sonra fırtına, a ipi > 
yağmur yağıyor... Kaan Kerede geliyor. Yavru çiğ 
sağlam bulan ana çok seviniyor. Yavrular Mi? i 
dilerini kurtarın ve ejderi öldüren Kara z Ni 
gösteriyorlar. Kaan Kerede ile Kara Batır e a 
orlar. Kaan Kerede çaldığı alacalı tayları Kara Batıra 
geri veriyor. b 
© Kara Dal yurduna dönerken yolda rakipleri 2 
rafında öldürülüyor, Kaan Kerede ona Ab-ı Hayat vere 
rek diriltiyor). iv a 
Sagay'ların (altun Birkan) ve Kaçların esi 
Mergen) destanları > bu Kaan Kerede destanının ilgi 
tarafları görülmektedir. İ m 
ra (Eröştük) destanının bir epizot'u olan 
(alp Karakuş) un da özeti şöyledir. | N 
© Kahraman (Eröştük bir seferinden Di una 
“dönerken Kaf Dağı'na geliyor. Tepesi göklere u aşmış 
“büyük bir çınar ağacının üzerinde (Alp Be yu” 
'vası vardır. Bu yuvada iki yavru ağlıyor. Çün be ” © 
der bu yavruları yemek için ağaca mt dd 
Ertöştük, ejderi öldürüyor. Bu ejder, eüyli aa 
düşmanı imiş. Neslini yoketmeğe çalışır, her yıl y 


-289- 











or, Ertöştük'e iyilikler yapıyor.) 
Bu Alp Karakuş masalında da, Kaan Kerede'ye 


ben- 
ziyen taraflar çoktur: Abdülkadir İnan'ın yazıların 


dan, 


TUKYU 
(ASSENA) 


Tukyu'ların ceddi sayılan Assena (Dişi Kurt) nın 
üzerinde kurulmuş efsanelerden biri şöyledir: 


Tukyu'ların ataları Çinli'lerin (Si-hayi) dedikleri 
batı denizi o sahillerinde otururdu. 
hükümdarlardan biri bunların 
kadın, erkek, çocuk ve önlerine 
geçirdi. Bunlardan ancak on yaşında bir erkek çocuk 
kalabildi. Bu da elleri, ayakları kesilmiş olarak bir ba- 
taklığa atıldı. Çocuk orada açlıktan, yaralarından akan 
fazla kandan ölmek üzere iken, bir dişi kurt gelerek, 
ona bir parça et getirdi. Kurt her gün böyle yaparak 
çocuğu besledi. Çocuğun yaraları iyileşti. Yaşı iler- 
leyince kurt bundan gebe kaldı. 

Atalarını öldüren hükümdar bir süre sonra bu 
çocuğun sağ kaldığını haber aldı. çocuğu öldürmek 
üzere arattı, buldular. Hükümdar çocuğun bulunduğu 
yere birisini gönderdi. Bu adam bataklığa geldiği za- 
man çocuğun yanında bir kurt gördü, şaşırdı. Adam 
ikisinide öldürmek istedi. Fakat bir tanrı onları ko- 
rudu. Kurt çocuğu sırtlayarak batı denizini doğu ta- 


-290- 


gelenleri kılıçtan 





















| * : n 
k irdi. (Kao- Çanğ) ver “ar- 
. en mağaraya m her tarafi 
yu a bereketli bir ova vardı. i pa akat de- 
açın kayalarla çevrilmişti. Kurt burada sakat †
ni vi çocuk doğurdu. Bunlar ileri zaman 
mağa a) ini © mağaralarına götürdüler. Bu 
kaçırdılar. 
k arla evlendiler. anlar çöğuldi: içlerinden ( A- 
e. ince bun SR ; dan 
İN yemi başlarına geçerek MRK. 
Hien-Şe) Ge n) dağlarına giderek ye ol rinden 
n tatarlarına bağlandılar > kendilerine bu anlamda 
Cen) aş gundan kend R 
bir Pe eler alir delâlet etmek 
ede bayraklarına bir kurt başı yaptılar. 
| Bir Çin tarihçisi de bunu ii ii b larının on 
kavminin (Kapang-po) emek laa olanı 
i e desi vardı. Bunlardan Sk Semer ah- 
© w doğmuştu. (Kapangpo) ve etleri dağıldı. 
kurttan üzünden çok geçmeden kre Tu) sağ 
maklığı a öldüler. Bunlardan Yal derdi. Bunun 
Ken Su, rüzgârlara, yağmurlara hükme ı vardı. Biri 
| OPAR kızları olarak iki karıs ekine gi- 
sy eğ tı, Bunlardan biri kuğu kuşu öncüsü de 
“ or, öbürü (i-ku) isminde mi İkem kuruyor. 
“ riyor,i rında yine bir hüküme 
Şi Çurçe) nehri boyların sinden küçüğü olan (No- 


| ee) babasının yani kapang-p0 ) 


irini i olan (Tsien-se-çe-si 
birinin yeri olan ( Bien: seçe 
Lİ bu dağa geldiği zaman or 


-291- 


“ olduğu oymaki 
dağına çekildi. 








ağlakilere soğuktan don | 
i acak bir halde bu 
karak bunları ısıttı. Erzak tedarik SEM 
NI 


çok 
verdiler, 


(Tu-Kiyu) on kadınla evlendi. 


olan kadının çocuğuda bu isimle çoğaldı. 


No-Tou-Luşe öldük ları ri 
vi u-L ten sonra oğulları içlerir ii 
rini babalarının yerine seçmek üzere bir Nİ iğ 

J d | 


topla i 
plandı. Bu ağaca en çok sıçrayabileni babalarının ye 


rine getirmeyi kararlaştırdılar. En küçükleri olan (A 
i . E | “e İ 
oy birliğiyle seçildi, 


sena) hepsinden çok sı 
a) | çok sıçradığınd 
(A-Hiyen-Şe) adı verildi. Di 


DOKUZOĞUZ-ONUYGUR 
(Ağaçtan doğan çocuklar) 


va ların ceddi olan bir hakanın iki güzel kızı 
lal Mei tanrılara lâyıktı, Babaları in 
e mn 3 undurmak için bu kızları yaptırdı 1 
Mi içine oydurdu ve yalvararak tanrıyı li 
Yeleği İ tanrı bir boz kurt olarak İdi 
Ay endi. Tanrının bu kızlardan Dokuz O e 
ygur evlâdı oldu. Bunlar zamanla çağaldılar “gi 


-292- 



































doyurdu. ölümden ku | 
> en Kurtardı. Bunl > i 
sevdiler kendilerine reis ei (iu Kiya) pi | 
ım 


iy Ya Bunlar i 
çocuklar atalarının âile adını aldı. ie 


| 
(5 Bu dokuzoğul'lardan türeyenler Kumlanço adı verilen 
İkede oturdular. Burada Hulin adında bir dağ vardı. 
u dağdan Tuğla ve Selenka adında iki ırmak akardı. 
u ırmakların arasında da iki ağaç vardı. Bu ağaçların 
ri Kayın, öbürü da Çam idi. Bir gece bu ağaçların 
zerine gökten nur indi. gün geçtikçe ağaçlardan birinin 
arnı şişti. Dokuz ay on gün sonra ağacın karnında bir 
apı açıldı. İçeride ağızlarında gümüş emzikler bulunan 
eş çocuk göründü. 
“Daha çocuklar doğmadan bu ağaçların etrafında 
rümüşten bir daire türemişti. Ağaçlardan müzik sesleri 
zeliyordu. Oradaki Dokuzoğuzdan türeyen Türkler bu 
ocukları büyüttüler; adları Sungur Tekin, Kutur Tekin, 
Fukak Tekin, Or Tekin, Buğu Tekin koydular. Bunlar o 
eş yaşına gelince, baba ve analarını sordular. Halk on- 
ıları iki ağacın yanına götürdü: (İşte bunlardan biri ba- 
banız, biri de ananızdır.) dediler. Çocuklar bu ağaçları 
saygı gösterdiler. (Sevgili anamız ve babamız) diye on- 
lara sarıldılar. O zaman ağaçlar da dile gelerek evlâtları 
yakkında hayırlı duada bulundular. 

Nihayet bir gün halk to lanarak, Buğu Tekin'i hakan 

seçtiler. Çünkü Buğu Tekin Kem zeki hem de her boyun 
dilini, obalarının sayısını biliyordu. Bunun üç kargası 
vardı ki her yerde olup biteni haber verirdi. 
Buğu Tekin bir gece rüyasında; beyazlar giymiş, 
elinde beyaz bir âsâ tutan ak sakallı bir adam gördü. Bu 
adam fistik şeklindeki (Yeşim Taşı) denilen taşı 
gösterdi: (Türk'ler bunu ellerinde tuttukça dört bucağa 
hâkim olacaklardır.) dedi. : 





Buğu Tekin ve Gök Kızı: 
| Buğu Tekin bir gece otağında uyumakta iken, birden 
“ bire pencerenin açıldığını, içeriye gökten gelen güzel bir 


-293- 














kızın girdiğini gördü. Buğu Tekin neye uğradığını 


anlıyamadığından gözlerini kapayarak uyur gibi yaptı. 
Kız, Buğu Tekin'i uyandırmak için çok çalıştı, bir türlü 
uyandıramadı. Ümidini keserek pencereden çıktı, gitti. 

Ertesi gece kız yine geldi. Buğu Tekin kendisini yine 

uykuda imiş gibi gösterdi. Kız bu defa da uy. 
andıramadan gitti. 

Sabah olunca, Buğu Tekin kızı tekrar geleceğini 
düşünerek, buna bir çâre bulmak üzere vezirine açtı. Ve- 
zir dedi ki: (Bunda korkacak bir Şey yok. Belki he. 
pimizin sevineceği hayırlı bir iş vardır. Her halde bunun 
gelişi size kutlu bilgileri öğretmek içindir. Yarın gece ge- 
lirse artık kendinizi uykuda göstermeyin. O zaman niçin 
geldiğini anlarsınız. ) dedi. 

Üçüncü gece kız yine geldi. Ama bu defa Buğu Tekin 
onu karşıladı, saygı gösterdi. Bu kız vezirin tahmin 
ettiği gibiydi. Gerçekten bir tanrıça ve gökten gelen bir 
kızdı, Buğu Tekin'e yeni bir din göstermek için gelmişti. 

Buğu Tekin'e: (Arkamdan gel) dedi. Buğu Tekin kızı 
takip etti. Gittiler. Nihayet (Ak Dağ) a ulaştılar. Buğu 
Tekin'e yeni bir dinin gizli taraflarını anlatmaya 
başladı. 

Bundan sonra kız otağa gelir, Buğu Tekin'i (Ak Dağ) 
a götürürdü. 

Bu hal çok gece devam etti. Buğu Tekin yeni dinin 
esasalarını ve sırlarını öğrendi. 

Bir gece artık bu görüşmelerin sonu idi. Kız vöda 
ederken (Gökte, yerde ne varsa hepsini öğrendiniz. Ben 
artık gelmiyeceğim. Yarından itibaren dünyanın dört 
bucağını fethe başlayın. Gösterdiğim yolda adâlet yapın. 
Size öğrettiğim hakikatleri her tarafa yayın) dedi. 

Sabah olunca Buğu Tekin kardeşlerini çağırdı. Her 
birini bir orduya tâyin ederek bunları dört bucağın fe- 


-294- 

















i e La ile Çin 
E. “nderdi ndisi de büyük bir ordu | 
va : a eri de seferlerini başardılar. 
GÖÇ 
ınlarından (Yu- 
BB in' tuz nesil sonra, torunların Sebe 
R çil o zaman Çin'de (Tang) sülâlesi 
Bi ler; Türklerden korktukları için e 
(df ii ) adlı kızını hakanın oğlu ei 
m yu yen karar verdi. Bir elçi yolda Türk'lerin li 
Me ün Tanrı dağı civarında bulunan ve 
Kaya) adlı büyük birkayadan iler geldiğini ayanpi he 
MM in dedi ki: (Hükümdarım sıze en vi hediye 
a e kızını gönderdi. Siz de ona z ph 
5 d aşi isterseniz, bizce makbule yn en 
(Kutlu Kaya) adındaki kaya parçasıdır. heryer. 
ii : kıymeti alk Bunu hükümdarım 
#“"Yulun Tekin, Çinrlere kaymet veren mil duygular 
| e E bir hakandı. Kutlu Kaya'nın otuz da bir İzin 
even kutsal bir yer olduğunu bilmiyo 1. ei 
bedi larak bu kayayı Çin'e vermekte hiç ei 
— bunu nasıl götüreceklerini sordu. e . 
> dır) dedi. Çin elçisi kayanın aye inle 
NN üzerine sirke döktürdü, odunlara at e 
kayalar parçalandı, dağıldı. Elçi bu parçaları dikka 
© plattı, Arabalarla Çin'e gönderdi... ||| e Her 
3 da sihirbazlar bu parçaları yağm A 
m ii ici bolluk oldu. Bu tarafta e lm 
j ra (Yulun Tekin) öldü, yerine Buğu ie 


-295- 














runlarından biri hakan oldu. Türk Yurd 
reketini kaybetti, yeşillikler sarardı, 
elerin suyu çekildi, göğün 
hayvanlar, memedeki çocuklar: (Göç! Göç! Göç!) 
bağrışmaya başladı. Bir 

insanları kırıyordu. 


(Göç!) sesleri devam ediyordu. Anladılar 
ülkenin (Yer-su) ları artık kendileri 


nin orada kalmasını 
istemiyor. o Çadırlarını yıktılar, eşyalarını, çoluk 
çocuklarını hayvanlara yüklediler Göç etmeye 
başladılar. Akşam olunca ( Göç!) sesleri duruyor, sabahla 


beraber başlıyordu. Türk'ler Turfan ülkesine 
kadar (Gök) sesleri devam etti. 
Göçler de Turfan'da 
şehrini kurdular. 


gelinceye 
Orada artık ses kesildi. 
yerleştiler. Orada (Beş balık) 


ERGENEKON 


Göktürler, Tatar'larla 
Hepsi kırılmış, yalnız İl 
Nogüz sağ kalabilmişti. 

, Savaştan on gün sonra bir 
Çoluk çocuklarını alarak kaçtılar. Savaştan önce ordu 
kurdukları yere geldiler, Burada deve, at, öküz ve koy- 
unları kalmıştı. Onları aldılar. 

Biri, öbürüne dedi: 


(Burada kalsak bir gün olur düşmanlarımız bizi bu- 
lur. Başka bir boya gitsek her yanımız düşmanlarla 
dolu. En iyisi dağların arasında, kimselerin yolu 


-296- 


yaptıkları savaşta yenilmişler. 
han'ın oğullarından Kıyan ve 


gece atlarına bindiler. 





uda bütün be. 
Irmakların der. 
rengi değişti. Bütün kuşlar, i 
diye 

taraftan da salgın hastalıklar | 


ki bu | 
















uralım). 
geri önlerine kattılar, 


gittiler. Geyik 
“bir disi geyik gördüler. Arkasından MEN Orada 
ayların üzerinden Ki ori yoldan başka yol yok. 
DUL re | . Geldi eri ) — Serli . > 
ear. Geniş, çimenlik bir ke görüle Sa, 
B aş 1 ar, pınarlar, m ya çükü ettiler, 
ada akar görünce sevindiler. Tanrıya şükür etti: 
vard ln Kışın DEN e etını Y 
1 er yazın da sütlerini içerler m oğulları No- 
rısını gıy dört yüz yıl kaldılar. Kıy an larına (Kıyat), 
| Burada daha çok oldu. Kıyan'ın oğullar ler), öbür 
guz'unkinden arının bir bölümüne (Nogüzler), 
'Nogüzün OE zula ileen) dediler. ie vereieiiii 
bol aya sığmıyorlardı. Başbuğlar müşavere et 
| İ Rabalarıntızdan me e orada e B 
m >. armış. z giliz. Bir 
gi a dar kapanacak de 
“Bundan 
in bulup buradan vir uldu. Yol aradılar, bu: 
öğle i şu sözleri uygun çi şb ine: (Ben bir yer 
li İçlerinden Demirci Burteçi onu eritirsek yol 
lamadı Me da demir mâdeni var. Eğer ircinin sözünü 
yy dedi O yeri gidip gördüler, demircini 
- buluruz 


lar. » tse gisi kurt görmüşler. 
meler bir gün bir dişi kurt g kurt 


| iğini aramışlar, 
Bu kurdun oraya nereden geldiğini aramış'&, 
kaçmış, 


ismeyecek yerlere gidip 
una karar verdiler, 
ağlara yürüdüler. 


arkasından gri Baka gittikleri RL 
m atladı. Deli örmüşler. ; 
|, mi mâdeni olduğunu TE Ti vergisi koy- 
ine'nin salığı üzerine; odun, in, bir sıra 
dular, Hepsi vergisini ödedi. Bir sıra odun 
lar. 


ini TE kadar: 
© kömür üstüste demir mâdeninin olduğu ye 


-297- 











yığdılar. Deriden yetmiş körük tıl | 

sy il körüklemeye başladılar. en 
. Ancak yüklü bir devenin geçeceği kadar yol açıldı. ü 
dokuzuncu günü oradan çıktılar, o gün bav. 

m m Burteçine eline kurt başlı bir bayrak il 

e sonra Tatar'larla savaşarak yendiler, öclerini 


OĞUZ KAAN 


(Oğuz doğduğu zaman a ibi 
doğduğ i Ü | &zı ateş gibi 
rmızı, gözü ve saçı, kaşları siyahtı. ini ; 
e ilk sütü em EE m, 
n ırdı etmeye başladı. Yiyecek istedi. Kırk günde 
m oynuyordu. Oğuz'un ayakları öküze 
Ne u turda, göğsü ayıya benzerdi. Böğürleri kıllı idi 
il güder, beygire binesek avlanırdı. 
yünler, geceler geçti. Delikanlı oldu. O | 
gri büyük bir orman vardı. A 
öteki Aşa a e işle im Bu ormanda 
Kıyant) üyük avar bulunuyo: , 
e parçalayarak yer, insanları yutardı. e a 
em par verdi. Bir gün mızrak, ok, yay, kılıç ve 
re e Vypire atlayarak gitti. Bir geyik yakaladı. 
zl iğ emel kemeriyle bir ağaca bağlayarak gitti. Sa- 
i > u. Gün doğarken oraya geldi. Lâkin canavar onu 
Si mıştı. Bu defa Oğuz ağacın arkasına saklandı 
anavar tekrar gelince başı ile oğuz'un kalkanına 
ll mızrağı ile canavarın kafasına vurarak 
0 “a Yiğen m kafasını İde Gitti. Tekar geldiği za- 
| 11 n, an 
diğini gördü. Onu da öldürdü, — <rını yemek için gel 


-298- 


yüzü mavi, 





















Bir gün Oğuz tanrıya ibâdet ediyordu. Birden bire or- 
talık karardı: Seyi OY) 
İ © Gökten mavi bir ışık düştü. Bu ışık güneşten yn 
1 orlaktı. Bu ışığın ortasında tek başına bir kız O 
in yordu. Çok güzeldi. Başında kutup yıldızı gibi yanan 
marlak bir işaret vardı. O kadar güzeldi ki gülünce mavi 
sök de gülüyor. Ağlayınca mavi gök de ağlıyordu. 
© Oğuz onu görünce aklı başında gitti. Sevdi, aldı. 
“Günler geceler geçti. Bundan üç çocuğu oldu. Bunlara; 
“Gün, Ay, Yıldız adlarını verdiler. vr 
© Oğuz yine bir gün ava gitmişti. Üz bir gölün Or- 
te İda bir ağaç melağni MET v. bir eye pe. 
O üzeldi ki, görenler bayılırdı. Uğuz on üne 
Mr, Temlik, aldı. Günler, geceler geçti. 
da üç oğlu oldu. Gök, Dağ, Deniz 


i 


| 


aklı başından gitti. 
Oğuz'un bu kadından 
adını verdiler. ii 
Oğuz bir gün avda iken 
baska bir din tuttuğunu haber 
 plandı. o halini anlattı. Oğuzu yola ge- 
“tirmek için etrafa haberler saldı. Karısı gizlice. Oğuz va 
haber yollayarak babasının kararını bildird Birin ” 
etraf boylara: (Babam yea am im yi nie dn 
geliyormuş. Beni isteyenler bana, A n 
Ona gitsin.) yolunda haberler gönderdi.. Kara i 
| e oyuk boyları ile beraber Oğuz tarafina 
geçtiler. Baba ile evlât askerleri savaşa tutuştu. ae 
“tarafi üstün geldi. Bu aralık Kara Hana da mi 
“ değerek öldü. Bu üstünlük üzerine Oğuz gem z 
kinleri, boyları davet ederek şölen yaptı. Şölen m 

tekinlere ve orada bulunanlara emretti, dede &ı: (£ n 
“ artık sizin başınızım.) sonra dört tarafa emirler lde 
“ hanlarından itaat diledi ve: (Bana uyanlara hediye si 
© verip dost bileceğim, uymayanları düşman bileceğim. 


babası Kara Han'a oğlunun 
verdiler. Kara Han bey- 


-299- 








dedi. Bir kısım halk Oğuz'un dinini kabul etmi 
yurtlarını bırakıp doğuya, tatarların ülkesine 
Oğuz bunların arkasından giderek Tatar'ın yur 
di. Tatar'ları yendi, mallarını aldı. O vakitl 
rafta (Altın Kaan) vardı. Oğuz'a hediyeler, 
gümüşler, akikve zümrütler gönderdi. solda 
Kaan) vardı. Bu kaan'ın çok orduları ve şehirleri 


Kırk gün sonra (Buz Dağ eteklerine geldi. 


Bir sabah Oğuz'un yurduna gün ışığına benzer bir 
ışık girdi: İçinden boz tüylü, boz yeleli erkek bir kurt 
göründü. Oğuz'a yol göstermek istediğini söyledi. Ondan 
ran) ken- 


i Orada savaşa 
giriştiler, Nehrin suyu kan damarı gibi kıpkırmızı oldu. 


Urum Kaan kaçtı. Memleketi, hazinesi ve halkı Oğuz'a 
| ey adlı bir kardeşi vardı. 

Ürüuz Bey oğluna dağ tepesinde ( Taranğ Moran) 
em bir şehir ısmarlamıştı. Oğuz o 

şehre doğru yürüdü. Uruz Bey oğlu, Oğuz'a haber 
gönderdi: (Bizim saadetimiz senin saadetindir, Tanrı bu 
toprağı sana bağışlamış, ben sana başımı verir, saa- 
detimi feda ederim.) dedi. Bundan sonar adı (Saklap) 


sonra kurdun arkası sıra gittiler, Kurt (İdil Mo 
arında durdu. Oğuz'un askeri de durdu. 


kaldı. Urum Kaan'ın, Uruz B 


arasında müstahk 


oldu. 


Oğuz, ordusu ile İdil'i geçti. Orada büyük bir hakan 
yaşıyordu. Oğuz onunda ardına düştü. (İdil suyundan 
akacağım) dedi. Orada (ulu ordu Uşyutenğ) isminde bir 
tekinin yeri vardı. Burası çok ağaçlık bir memleket 
olduğundan, onlardan kesti Ağaçların üzerine binerek 
nehri geçti. Oğuz gülerek dedi ki: (Sen de benim gibi bir 
h ol, sana kıpçak densin.) Tekrar yoluna devam 
etti. Bu aralık boz tüylü, boz yeleli kurt tekrar göründü: 
(Ordu ile yürüyerek Tekin'leri, halkı buraya getir. En 


-300- 


önde (Size | 
'n ordusu ile ge 
> olm Oğuz'a geçti. o z 
Onu pek seviyordu. Fakat at çö e olan 
li yük k bir dağ vardı. Tepesi Kar k kederlendi. 
Ye) derlerdi. Oğuz, atının BAŞ e < ökeek dağa 
kabem an bir Tekin vardı. Bu | 
Ordu 


yerek, 
getti. 
duna gir. 
er, Sağ ta. 
altınlar, 
(Urum 
vardı, 
Urum Kaan, Oğuz'un emirlerini dinlemedi. O vakit 
Oğuz ordusunu hazirladı. Sancağını çekip atına bindi. 


| | cere 
Damı altından, P tam ole | a 
Mi akik adam vardı. Oğuz ona: (Bur 

| ç, sonra O nz 
| İNdt: Kalaç adının verilişi 
“ anlatılmaktadır. 


. a» i dü. 
eli kurt birden göründü. 
| İ lukları yer ekili bir ova idi 


gümüşleri, elmasları vardı. 
çıktılar. Ok v 


yol göstereceğim) dedi. Yürüdüler. (İt Barak) 


l nl Yurdu 

Em usu bozuldu. Yur 2 
oy in bir aygıra bindi. 
den kayboldu. Bur 
&undan (Buz 


nra Oğuz'a atını getirip verdi. 


i i ün So bir çok 
arman. ara bembeyaz olduğundan Oğuz ona 
İödiyelerle beraber (Karluk 


'kinlerin üzerine han yaptı. 


) adını verdi, bir çok te- 


YA Yolda bir büyük ev g9 z 
e ei gümüşten ve 
Orduda (Tumur Dok- 


Tekrar yola düz 


i (Kalaç) adını verdi 
rduya gel) Su) ee daha başka 


aş ine bir gün boz tüylü, boz 
, (Çurçit) derlerdi. aran 
lunların çok da atları, inekleri, altınları, 
? Bunların ÇO Bunlar Oğuza ve 
stü 
e kılıçla e Vi ii ük mallar 
'nın başını kesti. Dur akları yek 
geldi. ok ordusunda yük e 
ele iyi A (Parmaklık Çözüm Bilik) vi li ei 
uae li Hemen bir kağnı ye kes onun gibi 
De anl 'da buna koştu. Her Oğuz Han 
durdu. Hayvanları ye başladı. Oğu 


ükleme 
arabalar yaparak Si Ona (Kanklı) adını verdi, 


boz yeleli kurt önde idi. 


-301- 











(Tangut) ve (Şakım) memleketlerine gittiler. Bir çok | 


cenklerden sonra oğuz orayı da aldı. Gayet gizli bir 
köşede çok zengin ve çok sıcak bir memleket vardı 
Adına (Baçak) derlerdi. Burada bir çok vahşi hayvanlar, 


Oğuz Han'ın yanında ak sakallı, pek akıllı, ihtiyar bir 
(Irkıl Ata) vardı. Buna (Uluğ Tü k) de derlerdi. (Irkıl 
Ata) bir gece rüyasında altın bir yay ve üç gümüş ok 
gördü. Bu altın yay doğudan batıya uzanıyor, bu üç 
gümüş ok da gece tarafına uçuyordu. 

Uyanınca bunları oğuza bildirdi ve bir nasihat etti. 
Oğuz onun nasihatini dinledi. Ertesi sabah oğullarını 
çağırdı. Dedi ki: (İhtiyarladım. Benim için artık Ha- 
kan'lık kalmadı. Gün, Ay, Yıldız, siz güneşin doğduğu 
tarafa. Gök, Dağ, Deniz siz de gece tarafına gidiniz.) 

Oğulları bu emri yaptılar. Gün, Ay, Yıldız bir çok 
hayvanlar, kuşlar vurduktan sonra bir altın yay bul- 
dular, babalarına getirdiler. 

Oğuz yayı üçe ayırdı. Parçalarını yine onlara vererek: 
(Yay sizin olsun. Yay gibi oku göğe firlatınız. Adınız (Bo- 
zok) olsun.) dedi. Küçük kardeşleri de bir çok hayvanlar, 
kuşlar vurduktan sonra, çölde bir gümüş ok buldular, 


vererek: (Ok sizin olsun, Yay oku atar siz de ok gi- 
bisiniz. Adını ( Üçok) olsun) dedi. 

Bunun üzerine büyük bir kurultay toplandı. Herkesi 
çağırdı. 900 at, 9000 koyun kestirdi. 90 havuz kımız 
hazırlattı. Şölen verdik. Kendisi için direkleri altın 


kaplı, üzerleri zümrüt, yakut, firuze ve inci ile altın 
-302- 


çirdi Otağın 


i dirip, içirdi. 

| curdurdu. Halkı 2 k diktirdi. Tepe- 
“gine bir li ni na da kırk kulaç uzur ıl 
“bağlattı. YE m 2 
Sirk diktirdi. Tepesine bağlatı. Sağ tara 


ei , tavuğun 
bin çim ave 


ğına bir siyah koyun t uruyordu. Böylece kırk gün, 


oya | tarafta (Üçok) lar o Bundan sonra Oğuz yur 
| ee geçerek eğlendiler. bu 

g 
ei evlâtlati 
yaşadım, çok e 
dim. Düşmanları : 
i a şeyi feda ettım 


ok 
; latlarım! Ço 
7 rdi. Onlara: (Ev a 
e ok attım, çok nn ” 
mik e tm, dostları güldürdü Tan 
Bine de yurdumu veriyorum... 
i 


KAN ŞU 


5 4 & 

ip de Türk ülkesine 

m, Semerkantı gWP * . odındaki 

ol NE “Saka Ki ira e Mbk 

e ma yaklaşıyordu. Bat Balasağun'da sa- 
u 


Şu kalesini bu pa Ek Bavul vurulurdu. 


iy üçyYÜZ altmışn haberi verilmiş 
rayının e yaklaştığı ME urursunuz?) 
Hakan yu a dir, savaş mi edelim, ne ml kenarına 
ve: mi albuki Hakan Hoçant ai haber vermek 
denilmişti. H ak, Zülkarneyn'in e nlar kimseye 
karak han'ı gözcü göndermişti 
için kır 


-303- 











görünmeden gitmişti. Şu endi i 
iii ; .ndışe etmiyordu. 
ci Öl m havuzu vardı. Sefere alaldiniil Ni 
İ r Su doldurulurdu. Sonra kazlar, örd e 
iz m ii Ke pall (Ne buyurursunuz ii d 
m i Ke diği zaman cevap olarak: Şi kazlar: i 
ne ele e nasıl suya dalıyorlar) dermiş ii 
maki iigi bulunan Şu'nun savaş için hakıklladır a 
rp Pa Zülkarneyn Hoçant suyunu geçi > 
maz e i er hemen Şu'ya haber ulaştırdılar “Hakan 
ll lk çaldırarak doğuya doğru vü ödü, 
Mei i ğ için hazırlık görmeden li bö le 
e b ram ümitsizliğe düştü. Bir ürküntü, bir 
a - a Binek bulabilenler hayvanların iri a 
li anın arkasındın koştu. Sabah olunc: Mu 
iz bir ova halini aldı. e 


O sı 
Si in 0 Balasağun ve bunun gibi 
alar halkı göçebe i i ın hepsi sonradan y 
vi vi e. ordusuyla iç sazgardiğ 

> e | 
geceleyin hayvanlarını ri ar kalmıştı. Bunlar 


Bu yirmi iki kişi ya ho 
kalmak & yayan çekilip gitmek, yahu 
le Konuşurlarken iki kişi çıka eli 
çocuklarını kemi yüklemişler, yanlarına çolak 
diyorlardı. e ie di düze gi- 
eni ve ME AMA İİ, erdi. Bu virmi iki kisi 
e lan me ile konuştular, lardır 
durmaz. Bu yeli i dam bir yolcudur, Ba ie 
(Aç kal)d yirmi ikiler onlara (Kal aç) dedil 
emektir. Sonradan bunlara (Halaç) er. 


-304- 





| denilmiştir. 


bir bölük asker gönderdi. 


© denenmiş, yaşlı savaş eri a 
















üzerinlerinde Türk 


Zülkarneyn gelip bunları saçlı, 
(Türk Mânend) 


belgeleri bulunduğunu görünce, onlara: 

demiş (Türk'e benzer) demektir. 
Hakan Şu, Çin'e kadar girmiştir. Zülkarneyn ar- 
kasına düştü. Şu, Zülkarneyne bir bölük asker 
gönderdi. Zülkarneyn de ona gönderdi. (Altun kan) de- 
'nilen bir dağda çarpıştılar. Ama Zülkarneyn, Hakanla 
barıştı, Uğur şehirlerini yaptılar. Bir süre orada otur- 
“dular. Zülkarneyn çekilip gittikten sonra da Hakan Şu 
geldi. Balasağun'a kadar ilerledi. 
© Kendi adını vererek Şu adındaki şehri yaptırdı. 
“(Oraya bir tılısım koydu. Bugün leylekler oraya kadar 
gelir, ondan ileri geçemezler. Tılsım bugüne kadar bo- 
“zulmamıştır. 
(Divan-ı Lügat it Türk tercümesi: 
“Cikl) 
© Yukarda geçen (Altunkan) savaşı yine Besim Atalay 
“tarafından tercüme edilen Divan- Lügat üt Türk'ün bi- 
“rinci cildinde şöyle anlatılmaktadır: 
(Zulkarneyn, Çin'e kadar ilerleyince Türk Hakanı 
savaş için Zülkarneyn üzerine, gençlerden toplanmış, 
Hakanın veziri: (Sen 
gönderdin. Onların içinde 
damların dahi bulunması 
© gerekti.) deyince Hakan yaşlı sınanmış bir kimse 
göndermiş. Bunlar, Zülkarneyn'in ileri kolları üzerine 

- bir gece baskın yapmış, düşmanları yenmişlerdi. 
| Türk'lerden biri Zülkarneyn'in askerlerinden birine 
bir kılıç vurmuş, onu göbeğine kadar parçalamış. 
Öldürülen adamın belinde içersinde altun bulunan bir 
kemer varmış. Kemer de kesilmiş, altunlar kana bu- 
lunarak dökülmüş. Ertesi sabah türk askerleri al- 


Zülkameyn üzerine gençleri 


-305- 











tunları görünce birbirlerini (Bu ne?) demişler. 
kan) cevabı verilmiş. Orada bulunan 
hemen bu adı vermişler.) 


(Altun 


GILGAMIŞ 


Büyük Sümer destanının kahrımanı Gıleamı , Uru 
ülkesinin kralıydı. Anası tanrıça Nineiiidin. gi 
vücudunun üçte ikisi tanrı, üçte biri insan etinde idi 
İdaresindeki insanları çok çalıştırmış, onlara ağır ver- 
giler koymuştu. Uruklu'lar bundan çok buneidi. 
Gılgamış'ı önliyecek, kendilerini onun elinden kur- 
taracak birini yaratmalarını tanrılardan yalvardılar,. 
Tanrılar bu isteği kabul ile tanrıça Aruru'ye" 
Gılgamış'a bir rakip yaratmasını emrettiler. 

Aruru tanrıların dediklerini yapmak için, yaratacağı 
rakibin nasıl olacağını epeyce düşündü. Sonra bir parça 
amur aldı, tanrı En Urta'ya benzeyen bir erkek yaptı. 
smini de (Enkidu) koydu. 

Enkidu ormanlarda yaşar, hayvanlarla düser kal- 
kardı. Bir gün onu bir avcı gördü, korktu, Dönerek ba- 
basına anlattı. Babasının tavsiyesi üzerine, Enkidu'yu 
kendine bağlayacak bir kadın ormana gönderdiler. En- 
kidu kadını gördü, yaklaştı. Kadın onu kandırarak hay- 
vanlardan ayırdı, şehre getirdi. 

Enkidu önce Uruk kahramanı Gılgamış ile kavge 
etti. Nihayet Gılgamış üstün geldi. Ran b lam let 
oldular. 

Günün birinde (Sedir) ormanında bulunan (Khum- 
baba) adındaki dev ile savaşmak üzere ikisi birlikte 
yola çıktı. Ormana gelince Khumbaba'nın bekçisine 


-306- 


büyük bir dağa 






















*astladılar, öldürdüler. Bundan hemen sonra Enkidu 
andı On iki gün koma halinde yattı. İyileşmeye 
başlayınca Gılgamışı bu isteğinden vazgeçirmeye 
çalıştı, mümkün olamadı. Devle aralarında korkunç bir 
Savaş başladı. Nihayet Khumbaba nın başını kestiler, 

” Bu başarı üzerine tanrıça İştar, Gılgamış'a âşık 
oldu, ama Gılgamış iltifat etmedi. Bundan İştar 
öfkelendi. Babası Anu'ya şikâyet ederek, Gılgamışı 
öldürmek için gökten kutsal bir boğa göndermesini 1S- 
tedi. Anu nihayet boğayı gönderdi. Gılgamış ile Enkidu 
boğayı öldürdüler, yüreğini güneş tanrısına sundular. 
İştar buna daha çok öfkelendi, ama bir şey yapamadı. 

© Bundan sonra Enkidu bir rüya gördü. Bu rüyada 
tanrılar Enkidu'nun ölümüne, Gılgamışın affına karar 
verdiler. 

Enkidu bundan sonra tekrar hastalandı, çok 
geçmeden öldü. 
© Gulgamış, Enkidu'nun ölümünden çok acı duydu. 
“ Kendisininde bir gün öleceğini düşünerek çok üzüldü, 
“ve tanrılardan Enkidu'nun ruhunun az bir zaman için 
yeryüzüne çıkmasını istedi. Tanrılar bunu kabul ettil- 
"er. Enkidu'nun ruhunun yeryüzüne çıkmasına izin ver- 
“diler. Gılgamış ondan yeraltı âlemini, cehennemi, in- 
“sanların halini sordu. Aldığı cevaplardan çok sarsıldı. 

Ölümden kurtulmaya, ölmezler arasına girmeye 

p ii bulmak üzere memleketinden çıktı. Gün geçtikçe 
korkusu ve iztirabı artıyordu. 

Bu arada, Tufandan kurtulan ve ölmezler arasına 
katılan Uta-napıştım'i hatırladı. Ondan ölmenin sırrını 
öğrenmek istedi. Onun kaldığı yeri bulmak üzere yola 
çıktı. Sonsuz hayata kavuşmak arzusu, kederlerini gün 

© geçtikçe arttırıyordu. | 

Bir gün (Maşu) dağına geldi. 


-307- 


Bu dağın giriş tarafını 




























akrep insanlar bekliyordu. Gılgamış bunları görünce 


çok korktu. Bu akrep insanlardan biri karısına: (Bu in. 
sanın vücudu tanrılar etinden yapılmıştır.) dedi. Karısı 
da: (Onun üçte ikisi tanrı ve üçte biri insan.) cevabını 
verdi. 


Bunun üzerine akrep insan, Gılgamış'ı iyi karşıladı. 


Gılgamış ona maksadını anlattı: Akrep insan: Bu yol. 


culuğun çok tehlikeli olduğunu, yirmi dört saatte 
aşılabilecek olun bu dağın karanlık taraflarını, kim. 
senin geçemediğini söyledi. 

Bu sözlerden Gılgamış yılmadı, 
On iki saat sonra aydınlık bir yere geldi. Orada güzel 
birmeyva bahçesi gördü. Bu bahçede bulunan güneş 
tanrısına maksadını söyledi. Tanrı onu; beyhude emi 
sarfetmemesini söylediyse de tesiri olmadı. 

Gılgamış, tanrıça Siduri'nin kalesine gitti, onunla 
görüştü. Siduri ona, bu telâşlı ve perişan halinin se. 
ebini sordu. Gılgamışta, ölümden korktuğunu yana 
yakıla anlattı. Bu tanrıça da emeklerinin beyhude 
olduğunu, bu ümitsiz yolculuktan vazgeçmesini söyledi. 
Gılgamış yine yalvararak kendisine bir yol 
göstermesini istedi. 

Sidüuri, Gılgamış'a; önünde bir denizin bul unduğunu, 
o tehlikeli denizi şimdiye kadar kimsenin geçemediğini 
anlattı. Şayet bu denizin önüne varabilirse, Uta 
napiştim'in sandalcısı Ür-şanapi'yi orada bulmasını, bu 
denizi onunla geçmesini, eğer bu olmazsa geri 
dönmesini söyledi. 

Gılgamış, Siduri'den ayrıldı, sandalcıyı buldu. San- 
dalcı, Gılgamış'a maksadını sordu, o da anlattı. San- 
dalcı, Gılgamış'a baltasını alarak ormandan sırıklar 
kesmesini söyledi. Gılgamış, dediklerini yaptı. Sandala 

binerek bir buçuk ay gittiler. Nihayet Uta-napiştim'in 


-308- 


karanlıklara daldı. 





il Uta-naniştim bunları hem 
| i re vardılar. Uta napışlın AM 
Blu gere Yağ ii eli 
MN Gılgamış ona da EA e e 
e iç bir şeyin bâk ai 

İ li ai ölümden kurtulamıyacağını 
ma 1 7 
© Gulgamış israr etti; 
tulduğunu sordu, Tufa 
Mü apiştim 
” Bundan sonra -napıştım, 
MN mem hayatı kimseye vermemiş, 
ayı rmışlardır.) l İ fa Uta-napiştim ona: 
© Gılgamış yine an ak için yere yatma!) 
(Kalk! Yedi gün, ye | 
ini la | | ttı, 
ii. Gılgamış o kadar yorgun idi ki duramadı ya 
hemen uyudu. 
© Uta-napiştim'in karısı, 


kendisinin ölümden nasıl kur- 
nı anlatmasını istedi, Oo da an- 


| ş'a dedi ki: 
ine 


C 


Gılgamış'a acıdı, A 
izni üzerine ona yemek pişirdi. le aş e 
ii. yu Uta-napiştim yedinci ay e 

ö kı Edi Gılgamış hemen uyandı, kalktı. e 
j ıl Di hâlâ ölümden ema © m 
dü du Tekrar eN li 

3 a memleketine dönmesini söyle : e 
resi: kalan Gılgamış, san Se dibinde 
kmazdan önce, Uta-napıştım ona den hayata 
O nduğunu, otu bulup ta alırsa, sonsuz hay 
ereceğini söyledi. ti izim 
| | ağına ağır bi taş bar aya özdü, 
“bi | o eni ğe aldı. iie ere taşı 

p Hüze çıktı. Artık Gılgamışın mi iderlerken bir 
ği imla ile karaya çıktılar, yolda gi 


-309- 











gölün kenarına geldiler. Gılgamış yıkanmak için o göle 
girdi. Bu sırada bir yılan bu otun kokusunu alarak gel- 
di buldu, yedi ve kaçtı. Yılan gençleşmiş, sonsuz hayata 
ermişti. Gılgamış ise duyduğu üzüntüden çok perişan, 
ümitsiz bir halde Uruk'a geldi. Ölümden kurtulmanın 
çâresi olmıyacağını artık anlayıca, kendini kadere 
bıraktı. 
- 
*£ # 


Destan hakkındaki tabletlerin birincisinde Gılgamış 
şöyle anlatılmaktadır: 

(Onun görmediği hiç bir şey yoktur. Dünyanın bütün 
bilgeliklerini bilip torunlarına bırakan bir adamdır. 

Sırları görüp perdesini yırtan bu adamdır. Tufandan 
önce olanın haberini getirdi. Uzun yoldan gelip yorgun 
a amma çökmedi. bütün çektiklerini bir anıt taşına 
kazdı. 

Ulu tanrı Gılgamışı en mükemmel şekle soktu. 
Bütün tanrılar ona en iyi erdemleri vermek için bir bi- 
riyle yarış ettiler. Güneş tanrısı ona, Erdemin en 
yükseğini, yer altındaki tatlı su okyanusunun tanrısı 
Ea, bilgeliği bağışladı. Büyük tanrılar Gılgamış'a şu 
ölçüde yarattılar: | 

Boyunun uzunluğu onbir endaze, göğsünün genişliği 
dokuz karış.... adımlarının genişliği... idi. Sakalı yanak- 
larından aşağı uzamıştı. Güzel biyıkları vardı. 
Başındaki saçlar gümrahtı. Vücudu her bakımdan 
ölçülü idi. Onda üçte ikisi tanrılık, üçte biri insanlık 
vardır. Gövdesi pek iri idi. Bütün ülkeleri dolaştıktan 
sonra Uruk şehrine vardı. Uruk caddelerinde azam- 
etinden kafasını dik tutuyordu. Caddelerde yabani bir 
boğa gibi böğürdü. Eşsizdi. Silâhları kalkıktı. İnsanlara 
dirlik vermemek için eli durmazdı. Dirliksizliği 


-310- 


; ile savaşlarını, Manas'ın, Kanike ile evlenmesini oğlu 
© Semetey'in doğmasına, Manas'ın ölmesini, sonra 


yüzünden Uruk ahalisi gittikçe eksildi...) 


Gılgamış Destanı: Çeviren Muzaffer Ramazanoğlu. 


MANAS 


| Ma 
, kırgız kahramanlarındandır. Üzerini i 
e len Radlık a göre 12452 misradır. Manasın 


ı içi'dir. Yakıp Han ev- 
babası Yakıp Han, anası da Çuriçi'dir | 
iten vi dört sene sonra Manas doğmuştur. 


Doğduğu zaman Manas'ın avucu kanlı idi. Bu işâret 


| i aCi delâlet idi. 
“onun ileride emsalsiz kahraman olacağına 
“Henüz memede iken konuşmaya başladı. iğ 
“üzerine civardan gelen elçiler, onun bir kahr arel ola- 
“ cağını hemen anlamışlardı. Az zaman içinde çok ser- 


ildi, boyu beş metreye kadar uzadı. 
P On yaşına gelince ok atmayı, silâh amele e ee 
binmeyi öğrendi. On beşinde tam bir kahraman o si 
Düşmanların üzerine saldırarak perişan etti. Atların a 


erişemiyor, zırhına ok işlemiyordu. 


| kah- 

Yaku Han, Oğlunun atılganlıklarını, 
anlamı görünce, onu korumak, onunla va 
kadaşlık etmek üzere, Bakay adında birisini on 


katmış tı. 


Destan, Manas'ın doğuşuyla başlar, Manas'ın Gökçe 


rilmesini göstererek sona erer. 
Manas'ın savaştığı düşmanları arasında en ağ 
vetlisi Gökçe idi. Bununla olan mâceraları destan 


epeyce yer tutar. 
-311- 











Bu destanda (Kökütey Han'ın Y ğa 
ea İri (Kökütey Han'ın Yogu) da ayrı bir bi. 
Destanda o savaş hengâmeleri O sırasında aşk 


mâceraları, eğlenceler düğünler, Şamanizmir 
Va , MET, | anızm tkisi 
altındaki inançlar, gelenekler, kâhinlerin li. ia 
larla ilgili bir takım olaylar göze çarpar d 
Manas'ın atları en yakın arkada rl, 
l i 'kadaşları idi. Bunlar 
arasında kul | ii 
li Me Akbudan, Çobar çok ün ka- 
Manas'ın mâceraları sırasında oğlu 
Eee | u Se 
kadaşı Eryolay'ın çok hizmetleri epi am “yi 


TELEPİNU 


(Telepinu, büyük firtına tanrısının oğl 
ele , , | ın oğludur. Bollu 
ve bitki tanrısıdır. Telepinu kağalluğı Vali e 
MM söndü. Tapınaklardâ tanrılar bunaldı. Ağıllarda 
oyunlar boğuldu. Ahırlarda sığırlar öldü. Koyun ku- 
zusunu, inek danasını bıraktı. | 
Telepinu kaybolduğu vakit tarlad 
| inu k ? i ; an ekinl > 
götürdü. Artık arpa, buğday bitmez alel, Kop 
vr nn ve ınsanlar çiftleşmez, gebeler doğurmaz 
0 gaçlar kurudu, filizler çürüdü. Kaynaklar ke- 
Ülkeyi kıtlık bürüdü İnsanlar 
ov ık bürüdü. , tanrılar aclıkt 
ğe ei ei tanrısı bir ziyafet ra 
! a ır | . . i 
zi e m edilerse de doymadılar. İçtilerse 
Bunun üzerine firtına tanrısı, oğl i 
GELE ; T 
araştırdı. Telepinu ise kızarak kaçmış, irani leri 
beraberinde götürmüştü. | ii 


-312- 













Büyük tanrılar, küçük tanrılar Telepinu'yu aramaya 

çıktılar. Güneş tanrı, kartalı öncü gönderdi ve (Git 
yüksek dağları, dereleri, yamaçları araştır.) dedi. Kar- 
tal gitti. Telepinu'yu bulamadı. Geri döndü. Güneş 
tanrıya: (Kudretli tanrı! Telepinu'yu bulamadım.) dedi. 

© Fırtına tanrısı, baş tanrıçaya: (Ne yapalım? Açlıktan 
öleceğiz.) dedi. Güneş tanrıçası, fırtına tanrısına: (Ne 
istersen yap, Telepinu'yu aramaya kendin git.) dedi. 

© Fırtına tanrısı, Telepinu'yu aramaya gitti. Onun 
“şehrindeki evinin kapısını çaldı. Fakat o evde değildi. 
“Kapı açılmadı. Kendi evine dönerke tahtına oturdu. 


Tanrıça, kartalı bir daha gönderdi. Ona: (Git Tele- 
'pinu'yu ara!) dedi. Fırtına tanrısı, tanrıçaya: (Büyük 
tanrılar, Küçük tanrılar onu aradılar, fakat bu- 
lamadılar. Bu kartal mı onu bulacak? Bunun gözü ke- 
“skin ise onların gözleri de keskindir.) dedi. 

Tanrıça yine kartalı gönderdi: (Git, yüce dağları ara, 
tara!) dedi. Kartal uçtu, yüce dağları araştırdı, bu- 
“ lamadı. Şu haberi getirdi: (Ben onu bulamıyorum.) 

Tanrıça bu defa Arı'yı gönderdi: (Git, Telepinu'yu 
sen ara! Bulursan onun ellerini, ayaklarını sok! Onu al 
getir. Mum al, onu yıka, temizle ve bana getir.) dedi. 
Fırtına tanrısı, Tanrıçaya dedi ki: (Büyük tanrılar, 

küçük tanrılar onu aradılar, bulamadılar. Bu arı mı 
onu bulacak?) | 

Tanrıça, fırtına tanrısına dedi ki: (Sen arıyı bırak. O 

gidip onu bulacak.) 

Arı oradan uçtu. Aramaya başladı. Her tarafı 

© dolaştı. Irmakları, kaynakları araştırdı. Sonunda Tele- 


-313- 














pinu'yu (uyurken) buldu. Telenpi i i 
. | 1. pınu acele evine geldi 
> ao Aveş ie ağıllara koyun, Milan İS 
2 İ l Ul i N ; | " 
nasını doğurdu.) ü, Koyun kuzusunu ve inek da. 


İLLUANKAŞ 


Eti ve Hitit efsânelerinden o Fİ 
M.0.1500 de tertiplenmiştir. © Va Mnike efağilesi 


Güneş tanrıçası Arinna ile firtın 

Lanrıças tına tanrı Me- 

zullâ ve Zintuhi adında torunları vardır. Güzellik v 

1ava tanrıçası İnuraş bunların çocuklarıdır ; 
İlluankaş adındaki büyü i , tanrıs 
ad üyük yılan ile fırtına ta 

oem Kiskilussa şehrinde korkunç mücâdeleler 

olmuş, sonunda firtına tanrısı kaybetmiştir. 


İnuraş sevilen, sa il 
n, sayılan bir tanrıça idi. Gö 
atın çektiği araba siyle gezer di. ça idi. Gökte altı kır 


Bir gün İnuraş; Hatusa ir 
| , Hatusaş şehrine geldi. Oradan Zig- 


adında bi in | 
basladı Ir genç gördü, onunla aralarında dostluk 


İnuraş, İlluankaş'i öldü tanrıs 

,, İuraş, ıkaşı öldürerek fırtına | in- 
ar almak istedi. Gence bu arzusunu lat; a 
an yardım istedi. Gençde İnuraş kendisini sevdiği tak- 


-314- 












tirde ona yardım edeceğini söyledi. Nihayet iki taraf 
“karşılıklı teklifleri kabul ettiler. , 


Hupaşiyaş'ın tertibi ile tanrı İnuraş (İnar) bir ziy- 
afet hazırladı. İlluankaş'i bu ziyafete çağırdılar. Buna 
sevinen İlluankaş çocuklarını da alarak ziyafete geldi. 
“İlluankaş ile çocukları o kadar yediler ki döndükleri za- 
man çok şiştikleri için yuvalarının bulunduğu delikten 
sığmadılar. Yarı içerde yarı dışarda kaldılar. Bunu 
gören Hupaşiyaş, İlluankaş ile çocuklarını kuy- 
ruklarından bir birine bağladı. 


Oraya İnuraş ta gelmişti. İlluankaş, kurtarılması 
“ için ona çok yalvardı. İnuraş aldırmadı. Gök tanrısı 
“ Yantanuş'u da oraya çağırdı. Yantanuş ta geldi, elin- 
“ deki kargı ile yılanları öldürdü. İnuraş ta büyük ba- 
© basının intikamını almış oldu. 
© Buefsânenin başka şekli: 
| 2 (Yılan İlluankaş bir gün fırtına tanrısını yener. 
© Onun kalbini, gözlerini çıkararak alır, gider. Fırtına 
3 tanrısı bunları geri alma çârelerini düşünür. As- 
ivanz'ın kızı ile evlenir. Ondan bir oğlu olur. Bu çocuk 
büyüyünce, yılanın kızını alır. Fırtına tanrısı oğluna şu 
© emri verir: 
w. Karının evine gittiğin zaman, onlardan benim kal- 
bimi ve gözlerimi iste. Fırtına tanrısının oğlu yılanın 
© evine gidince babasının kalbini ve gözlerini alır. Oğlan 
bunları babasına götürür. 
Fırtına tanrısı yüreğini ve gözlerini yerlerine kor. 
Vücudü eski şeklini alır almaz çarpışmak üzere denize 
doğru gider. Savaşta yılanı yener. 








iri iki kahra- 
din ya ile serabı getirin) dedi. Bu 
Na ea Aradılar, m ei iy el lm 
m Ee bı ele geçirdi. Xi k 
Mw iğ alin Imedi. Ulu Toyun 1s- 
“geçti. Bir türlü bu iki armağan gelmedi. Ulu 
öd an lan veremedi, Gümeş hanımı alamadı). 


Bu sırada kayınpederi, yılanın yanında bulunan 
oğlu, göklere babasının yanına çıkar. Ve: (Bana da kıy, 
beni bırakma) diye yalvarır. Fırtına tanrısı da yılanla 
beraber oğlunu öldürür. j 








ULU TOYUN 


Ulu Toyun, Ay Toyu'nun kızı Güneş'e aşık olmuş. 
Bir gün Ulu Toyun, anası Secen'e der ki: 

(Ay Toyun'un göğüne çık. Bana onun kızı Güneş'i 
iste. Ne kadar çok ağırlık isterse hiç esirgeme, kabul 
et.) 

Secen, hemen göğe çıktı. Ay Toyun'un otağına gitti 
ve: (Oğlum, kızınızı sevmiş, onu oğluma verir misiniz) 
dedi. Ay Toyun) (Peki veririm, fakat iki nişan isterim: 
Biri dalga; Göl incisi, öbürü serap; Çöl incisi) dedi. 

Secen bu haberi oğluna getirdi. Ulu Toyun istenilen 
iki nişanının tedârikini kolay gördü. Yer üstünde, ye- 
raltında ne kadar cinler, periler, ruhlar varsa hepsini 
dâvet etti. Cümlesi geldiler. Ulu toyun dedi ki: (Ey kah- 
ramanlar! İçinizde benim istediğim iki armağanı bana 
getirmeyi kim üzerine alacak? Bu iki armağanı bul- 
mak, getirmek çok kolaydır. Bunun biri dalga; Göl in- 
cisi; öbürü Serap; Çöl incisi) dir. 

Gelenlerden bu teklifi kabul edecek kimse çıkmadı. 
Ulu Toyun teklifini tekrar etti. Yine cevap veren ol- 
madı. Üçüncü teklifinde bir kurt ile bir karga bu işi 
üzerlerine aldılar, Fakat kurt dalgayı tutabilmek için 
uzun bacaklar istiyordu. Karga ise serabı görebilmek 
için keskin gözlere ihtiyaç gösterdi. Ulu Toyun is- 
tediklerini onlara verdi. ve (Haydi kahramanlarım, gi- 


-316- 


Türk Tarihi, Riza Nur. 


AVCI BİNEGER 


1- in) beyi Gezdok'un oğlu Bineger 4 
pl a (Senin) it hastalığına müptelâdır. 
Ona yarayacak Ak Maralın sütüdür, 
Onu tutabilecek dayının itidir. 
5- Bineger vardı dayısına it dileyerek, 
Onlar, onu orada misafir in yi 
an (Ey, it dileyen ıt olsun, 
e da Bineger gibi öyle 
10- O, oradan çıktı. Geyiklerin yaşadığı dağlara, 
Birden bire çıktı. Üç ayaklı Maral önüne, De 
( Tıpkı) böyle rastlarsın tanıdım, benim y 
manımâ, 
a onlar çıktılar yükseğe. va 
Oraya çıkınca duman bastı, karanlık oldu, 
15- Ak Maral göz önünden kayboldu. Kp 
Zâten (daha da ) bakıp Bineger onu görmüştü. 
Gerçek (bir) Geyik olm adığını farketm sig 
Onun boynuzları, ciğeri sis yapan şiş vs 
Ayakları; eğerin minderini diken biz gibi, 





Şimdi sen bizi bıraksan bile yaratan Allah seni ra- 
hat bırakmasın). | 

O saatte dağı duman bastı, sis bastı, 

Bu Geyik göz önünden kayboldu. 

50- Yukarı tarafı ipin, urganın yetişemiyeceği dağ 


20- Yüz ifâdesi düğünde oynayacak kız gibi, 

Bineger diyor: (Sen şeytan mısın, cin misin? 

Sen Maral isen, bırak beni altunla tüfeğimi atayım 

Devâ için gerektir, memenden iki defa çekeyim!) 

Maral cevap olarak işte bu sözleri söyledi: oldu, 

il 4 Bineger, senin aradığın Maral ben değilim, | Aşağı tarafı derin oldu, uçurum oldu, 
en durarak, sana altunla tüfeğini attırmam, nn İki yan tarafı derin oldu, uçurum oldu, 


Devâdır deyip mememden çektirmem, | Ml | | 
Ben Aspatı'nın aksak Fatma kızıyım, Ni On beş gün o kaya kovuğunda yaşadı, 





Rica ederim, dönüp git, artık gerisin geriye). ui Bütün etlerini bitinceye kadar kesip yedi. 
e e de (daha da) Bineger onu bırakmadan (© 55- Bu (Korkunç) olaya köyler kalkındı, ahali geldi. 
O ml Ne © Kardeşi Umar bunun kaya kovuğunda (olduğunu) 
nun arkasından yüksek kayalara cıktı © farketti 
Tekrar (daha da) Geyik arkasına e söyledi; ©. ni My | ; 
(Gelme Bineger arkamdan, kendim dönerim ) ii m a e e li 
Şimdi durmazsan sana beddua ederim İ, Z Kmapomumyamılan ayrılmıyor (iu) 
35- Bineger söyledi: (Yabâni düşman gözüne pm O, Bineger'e: (kardeşim in!) deyip yalvarıyor (du) 
Yapabildiğini yapmaktan geri kalma, — 60- Bineger ise durduğu yerden kımıldamıyor (du) 
a DAR senin söylediğin sözü). R Umar ona yine de böylece söyleyip baktı: 
nr | 0 4 N : : ; 
(S a aral böylece sey İemeye başladı: © (Sen inmezsen, sana yapacağımı söyliyeyim) 
en çocukluktanberi) bizim etimize doymadın. lu Büyük kı ederi 
40- Biz garipleri dağda yaşamaya bırakmadım zn Bu zını ben doğuda satarım, 
Şimdi dinle, biraz beddua edeyim: z di Küçük kızını da götürüp batıda satarım. 
Senin aşağı tarâfn derin olsun, uçurum olsun © 65- Gözümün önünde karın ile yatarım. 
e tarafın ipin, urganın yetişemiyeceği kadar | Bineger diyor: (O sözlerden hayır yok, 
İki tarafın serçe geçmiyecek kadar dar olsun. | ii ağ e ri 7 e m 
ği ünü iplaile Genie yaşay açağın günler çok ol- kadın, m | 
Senin etine karga, kuzgun doymasın. l 


-318- ie 








Ona varsan obana çabuk erişirdin, Kendi yüreğine keskin hançeri saplamıştı. 
70- Beri gelse bana bir medâr ederdi.) 

Dostuna altı haberci gitmişti. 

(Kadın) işitince yoluna soğuk yolluk hazırladı, 
Sevgilisinin öleceği yerde canını vermeye and içti, 
Yetişip Bineger'e, o, böyle deyip çağırdı: U 
75- (Rezil olmuşsun beyler (in) beyi sevgilim, — 
Seni arzuluyorum, hoplayıp çıkıyor yüreğim, 





Karacay Halk Edebiyatında: 
| Avcı Bineger 
1 Yazan : Saadet Cagatay. 





ana geldim, iki budumu at edip, | ALANGOVA 
Kollarımı onları süren kamçı edip, i i 
Üstüme yayılmış sırma saçımı yamçı edip, İ (Alan-hoa) 
80- Gözlerin göz yaşları ile (damla edip) dolup, 3 | 
(Altınlı tüfeğini ucundan tutup bıraksan a! © Bortecine soyundan Mineklinin oğlu yıldız Hanın 
© iki çocuğu olmuş, bunlar kendisinden önce ölmüş. 


Üstündeki benim diktiğim ipek gömleğini, | 


Ç İakık DEzİ | Büyük oğlu (Dubun) adında bir erkek, ikincisi de 
özüp alarak gözlerine sarsan a! 


(Alangova) adında bir kız bırakmış. 

| Yıldız han bunları evlendirmiş. (bilgutay), 
© (Bekçitay) adında iki erkek çocukları olmuş. Çok 
geçmeden Alangova'nın kocası ölmüş, dul kalmış, ken- 
disini Han'lar istemiş ise de varmamış. 

Alangova'nın gebe kalışı: 

Alangova bir gece sarayında yatarken, seher vaktı 
uyanıp bacadan odaya nurlu bir gölgenin indiğini, bu 
gölgeden beyaz yüzlü, şehlâ gözlü bir adamın çıktığını 
gördü. Yanında yatan ke arel yi 
i n düştü, Bö haykırmak istedi, fakat dili tutulduğundan bir türlü 
MR e yp Şir) isi çıkmadı. Kalkmaya çalıştı, elinin ayağının kuvveti 

EMİ kesilmiş olduğundan kımıldanamadı. Aklı yerinde 

Dostu bu işi görüp durmuştu. — olduğu için her şeyi görüyor, biliyordu. 


öm. 


ğa 


(Kendin) sevgilim, benim ak pamuk gibi göğsümü. 
85- Açıp duruyorum şimdi bana çevril de atlasana!) o | 
Bunu işitince Bineger kımıldandı, canlandı, 

(Altınlı) tüfeğini ucundan tutup bıraktı, 

Gömleğini de iki gözüne sardı, 
Sonra kendisi kaya (nın) kovuğundan atladı, | 
90- Buradan zorlukla çıktı ise de, | 





-320- -321- 














Adam yavaş i i 
yg yavaş yatağa girdi. 
ık i girdi. Son 
ban | ile eler (Bunu söylesem a 7 ilan 
va eğ : i zi gizli tuttu. Adam beş altı 5 lm 
bi aşladı. Alangova ilk geceden gebe kal ir 
sila e iş anlaşıldı. Kardeşleri gebeli ışı, 
ni ai yi O da ne olmuşsa anlattı ve: bar yn 
de, bir BN Mi varırım. Her ne kadar kadın ii A 
cek bir hâli a ilimi, iki oğlumu hâlk içinde rusv d ğ 
etrafında e câız görmem. Bir kaç gece e 
dedi. ırsanız tanrı beni mahçup bırakmaz) 
Herkes Alango'v ii 
go vanın NN a 
rr b o VE kişi evin 
ir kaç gün sonra gö 
e ra gökten seher vakti nurlu bi 
indiğini, Alangova'nın bacasından içeri Mı 
sözünün 6 çıktığını gördüler. Böylece Alang e 
2 n doğruluğunu inandılar. angova'nın 
langova'nın gebe kalı Wen 
nde de şöyle anlatılır. şı (Mogollların gizli tarihi) 
(Alangova'nın, kocas | 
ol Dun. ı Dubun Mergân'dan 
5 A Dubun Mergân dk m3 1 ari 
b çocuk daha doğurdu angova üç 
ubun la 
cası ” ii zi m m annelerinin ko- 
üphelendi 3 Za ocu do; | 
er dedikoduya başladılar. Ğİ ii 
de oöcll e eni çağırarak şöyle dedi: ( Siz bu 
yaptınız. Hakl a ananızdan şüphe ederek dedikod 
evin (Gal ia ama her çocuk hakkında bir e ii 
okşuyor, o ii acasındanı sızan ışıkla girerek k e 
günee veye) b geçiyordu. a 
ön i yın nurları üzerinden, sarı bir kö de, 
sürünerek çıkıyordu. Siz nasıl | ğe an 


-322- 











konuşuyorsunuz? Bu 


onların 
“(Kardeşlerinizi.) Kara başlı 
“nasıl öyle konuşabiliyorsunuz 


“ dedi, onlara nasih 
* güre sonra da Alangova öldü.) 


ğ avı hikâyesi şöyledir: 


© başlar. 


işin üzerinde fikir yürütülürse, 

'oldukları meydana çıkar. 
(Âdi) insarlarla ölçerek 
? Onlar bütün insanların 
Hanı oldukları zaman, âdi hâlk hakikatı anlıyacaktır) 
atta bulunduğu. Onlar da inandı. Bir 


tanrı oOğlu 


GEYİK AVI 


i altında kurulmuş, uygurca ifâde 


Budizmin etkis 
motifleri bulunan bi Geyik 


edilmiş olan, bâzı mitolojik 


öğrencisine, canlıların 


(Hikâye, bir öğretmenin, 
h olduğunu anlatmasıyla 


öldürülmesinin ne kadar güna 


Öğrenci de öğretmeninden bu öldürme günahı 

- karşılığında, tanrı tarafından verilen cezalara bir 

örnek gösterilmesini ister. Öğretmeni, Dantipala'nın 
hikâyesini şöyle anlatır: 

Kral Dantipala adamları ile ava çıkarak bir çok Gey- 
ikler avlar. Başka bir ormanda daha beşyüz geyiğe 
rastlar. Aralarında öbürlerinden çok güzel, altın renkli 
bir geyik vardırki, geyiklerin yol gösterici kralıdır. Bu 

ise geyik suretinde olan Budha'nın kendisidir. Avcılar 
beşyüz geyiği kovalamağa koyuldular. Onları altı defa 
kuşattılar. Olüm korkusu içinde çırpınan geyikler bu 
güzel geyiğin yanına gelerek canlarını kurtarmasını 
rica ettiler, Fedakâr, iyiliği temsil eden fazilet sahibi, 


-323- 








geyiklerin kralı (Budha), onlara yardımda bulunmak, 
icap ederse kendini fedâ etmek istedi. Kral Dan- 
tipala'nın yanına giderek ondan beş yüz maralın 
hayatını bağışlamasını rica etti. Nasihat ederek, iyilik 
etmeğe teşvik etti. Canlıları öldürmenin ne kadar 
günah olduğunu anlatmaya çalıştı. Fakat Dantipala 
bunların hiç birini dinlemedi. Gözleri kanla dolup hid- 
detlenerek keskin kılıcını çekti. Kutsal geyiğin boy- 
aunu kesip, başını yere firlattığı sırada, sağ eli 


bileğinden kopararak kılıcıyla beraber yere düştü. Dan- 
tipala feryada başladı, yaptığı kötülüğe pişman oldu. 
Ama iş işten geçmişte. Yer yarıldı, Aviçi ce- 
henneminden alevler çıkararak Dantipala'nın bütün 
vücudunu sardı, cehenneme götürdü. Avici'den çıkan 
korkunç alevler onu sardıktan sonra yükseldi, göğe 
dayandı. Korkunç bir yankı duyuldu. Yağız yer de- 
prendi. Dört tarafı ateş aldı. Büyük dağlar yıkılarak 
birbirinin üzerine geldi. Dantipala da bu alevler içinde 
kaldı. Ümidi kesildi, dayanamadı, kendisinden geçti. 
Vücudü yanıp kavruldu. Avici cehennemenin şeytanı 
ağzını açıp Dantipla'yı yuttu). 


ETİ HİKÂYELERİ 
Kumarbi Efsânesinden: 


Appu 


© Appu, (Fena insanların işledikleri kötülükleri an- 
latacağına ihtimal verilen bir ön sözden sonra, hikâye: 
Deniz kıyısında Lullu memleketinde, Şudul şehrinde, 


-32d4- 





inni 


—— " 
e 





engin bira dığını, onun bir 
, dında zengin bir adamın yaşa : d 
m başka her şeyi olduğunu anlatmakla başlıyor. 
Appu, yanında yemek için toplanmış, ona > 
ağ ve içkiler getirmiş olan Şudul ihtiyarlarına ? mel 
ee O gider, fotinlerle yatağına yatar. Rarısı, 
uşaklara (Anlayamadığım) ai e b 
i Li gi ” uy , 
da elbiseleri ile yatmaya gıder ppu e in 
i soruyu ona da sorar, Appu şu cevabı toon 
kadın eibi bir (kadın) sın, hiç bir şey biner emk 
nun üzerine Appu kalkar, beyaz bir kuzu le gi 
tanrısına yaklaşır. Bir adam kılığına girmiş 0 ai 
tanrıya şikâyetini söyledikten sonra guneş ye - m 
iyice içmesini, karısı ile yatmasını tavsıye € er. Ön 
ir oğul vereceğini söyler. Pe Şİ | 
mi bir gün Appu'nun ikizleri dünyaya e 
Bunlardan ilki (Kötü), ikincisi (İyi) veya (Doğru) adını 
alır. «Aba 
üyüyü xötü); kal her biri kendi 
ulları büyüyünce (kötü); kardeşine m 
de oturan tanrıları örnek vererek ayrılmayı tek 
, d a .. .. 
ğ in un üzerine malı taksim ederler. (Kötü) çok sığır, 
İyiyi Z irinek alır. 
(İyi) ise yalnız fena bir ine 4 | 
” Her ikisini gözetlemiş olan güne tanrısı km 
Ele geçen şunlardı: (Gitsin) (İnek iyı Olsi 
(Doğursun).... ş 4 
Nihayet sığır iyi oluyor.. Güneş tanrısı içimi e 
bakıyor, sığırın şaşkınlığını görünce ona gidiyor, 
seyler söylüyor... 01 
Ok ay sayılıyor. Sığır bir ınsan çocuk ka 
Sığır kızıyor, şöyle konuşuyor:...... ÇOüei ai iğ NN 
en neden bu iki ayaklıyı doğurdun?) ine > diy 
gördüğü bu yavruyu öldürmek ister, fakat güneş 
tanrısı işe karışarak çocuğu kurtarır... 


-325- 





Balıkçı ii d 

na ekimle çocuğu buluyor, sevinerek, onu Aru- 
adini evine götürüyor. Hemşehrilerinin âdet 
dn e getirmeleri için karısına bir depuim 
elde ediliyor ylüyor. Bu yayılıyor, arzu edilen netice 

an mn | 
kardeşi (Kötü) ile olan müsadelesinde'y: IR i (Burda Dicle nehri şahıs olarak ortaya çıkıyor. Bu, 
yp By ©“ bir kartal gibi uçtu... Akad'ın içine gitti. Nuadu şehrini 

yaptı, merdivenin üstüne oturdu. 

Gurpahanzah ile onun önünde yere eğildiler, Dicle, 
Gurpahanzah a şöyle dedi: (Neden feryat ediyorsun, te- 
KESGSİ | miz gözlerinden yaş akıyor?) Ailanuva kralı olması ih- 
ŞŞ1 NM ali bulunan gurpahanzah ile: Dicle arasındaki 
© konuşma bundan son'a da devam ediyor. 
Konuşmalardan sonra Dicle nehri yine bir kartal gibi 





GURPAHANZAH 


(Keşşi, evlendik R , İ 

meyen bir avcıdır A. ava gitmiyen, kurban kes- © uçuyor, tanrıça Naha'ya gidiyor. Gulş tanrıçaları onu 

avlanmak için d ci diyor. Ü li bi tekrar z yiyecek ve içecek veriyorlar. 
tanmd© olr rd 40 . Uç ay dolaşıyor. Fakat Gurpahanzah, Akat kralı olan kayın babası 
orlar, hiç bir > kararlı avlannmasına engel oluy- © iİmpakru'ya bir yılanın öldürülmesinde yardım ediyor. 
| ki | © Akata girişte, bayram ziyafeti ve yay ile atış 
Bu arada Kessi hic te ivi 2 müsabakası oluyor. Bu müsabakada Gurpapanzah; 60 
ş$i hiç te iyi olmayan rüyalar görüyor.. © Kralı, 70 kahramanı yeniyor. Bunun üzerine İmpakru 


© ile Gurpahanzah yatmaya giderler. Yatak odasında 
Gurpahanzah ile karısı Tatizuli arasında konuşma 


Avdan dönen Keşşi; Av sırasında olanları, gördüğü 
i vardır... (Bundan sonraki tablet kırıktır). 


lm “annesine anlatıyor. Bu rüyaları yorumla 
sir; gi yakında öleceğini söylüyor. Annesi de 
oğlunun yorarak ona tastik ediyor.. 


HEDAMMU 


Bund 
yen sonraki tabletlerin okunması henüz bit- 
| Hedammu obur bir yılandır. Bu yılan vücudu ile 
şehirleri yok etmektedir. Bu hikâyede tanrıça İştar ile 
onun beraberinde bulunan Kulutta da bulunmaktadır. 
Olay sahnesi bir deniz olarak gösterilmektedir. Yılan 


-326- 
-3217- 











İştar arasındaki mâceralar üzerine kurulmuş bir 
hikâye halindedir. Aralarında bazı konuşmalar oluyor. 
Obur yılan artık yiyemez bir hale gelmiştir 
(Hikâyenin sonu bilinemiyor). 


is 


İT BAŞLI ULUS 


, T.T.K.belleteni. 1949 Ocak. Sayı 49 da A. İnan; bu 
(It başlı ulus) un nerelerde söylenildiğini, kimlerin ne 
zaman bundan bahsettiğini yazıyorsa da efsânenin 
metnini açıklamamaktadır. 

Yazı şöyledir: 

(Kuzey ve doğu Türklerinin folklorunda (İt başlı, 
sığır ayaklı) bir ulus bulunduğu hakkında çok yaygın 
bir efsâne vardır. Baş kurtlarda ve Sibirya Türklerinde 
bu efsâneyi bilmeyen yoktur. XIll cü. Yüzyılda da bu 
efsânenin çok yaygın olduğu anlaşılmaktadır. 1243 
yılında Papa İnnocent VI. tarafından Moğolistan'a 
gönderilen Plano Kaprini, Moğol seferlerinden bah- 
sederken, Mokavme rastladıklarını işittiğini Kay- 
detmektedir. C.A.İ.Malein tercümesi. Petersb. 1911, 
5.258. P. Karpini bu efsâneyi kıpçak bozkırlarında ya- 
hut (Başkurt) ülkesinde işitmiş olsa gerekir. Ebülgazi 
Han savaş için toplanan Özbek kalabalığını tasvir 
ederken "It Başlı, sığır ayaklıdan başka ne varsa hepsi 
orada" diyor. (Demaison basımı, S.279; Riza Nur Terc. 
Sah. 294). Oğuz destanında Hikâye edilen it Barak 
Han menkibesi de bu "İt Başlı Ulus" hakkındaki 
efsânenin yankısı olsa gerektir. 

Bu efsânede, destan veya mitoloji motifi olarak eski 
Yunan Edebiyatında da görülmektedir. M.Ö. IV. 
Yüzyılın sonlarında yaşamış olan gramerci ve destan 


-328- 








siri Rodoslu Simmiy bir destanında (Apollon) şöyle 
dn (Adamlarının yarısı Köpek olan garıp bir e 
gördüm. Güzel omuzlarında çeneleri kuvvetli olan 
köpek gibi havlarlar, Başka fânilerin dilinden an- 
lamazlar." | 

Bu (İt başlı ulus) efsânesini Çin kaynakları bi- 
liyor. Van sülâlesi hükümdarlarından Than- açi 
padişahlığının beşinci yılında yanı milâdi 506 yl : 
Phu-an ülkesinden bir adam denizde sefer © e 
rüzgârın sürüklemesiyle biradaya düşmüş. Sahile 
çıkarken Orta Çin ahalisine benzeyen adamlar görm iş 
fakat dillerini anlıyamamış. Erkekleri ınsan pomat e 
olmakla beraber köpek kafalı idi. Sesleri köpek hav- 
lamasına benziyordu. | 

(İt Başlı Ulus) hakkındaki bu efsânenin ey < 
eski çağlarda olsa gerektir. M.O. IV. AM 7 
Simmiy tarafından yazılan efsâne ile M.5. IV. vi — 
Vakanüvis tarafından nakledilen efsâne ik “i 
benzerlik dikkati çekmektedir. XI. yüzyi vi n 
efsâneyi Kıpçak bozkırlarında işitmiş olan Plano e, 
pini buna inanarak kaydetmiştir. Bu efsânenin İskı 
efsânesi olması mümkündür). 


ÖKSÜZ KIZ 


soğuk bir gününde, Oksüz bir Türk kızı, su al- 

Ne dor Vücudu yarı çıplak, ayakları soğutan 
şişkin; karnı aç, gözleri yaşlı bir haldedir. ; 

Elinde bir bakraç var. Birden bir kasırga KOR 7 

ise gökteki sarayından kasırgaya tutulmuş in > ei 

vallı fakir kıza bakmaktadır. Kızın haline acıdı. via 
kendine dedi ki: (Mutlaka üvey anası bu kıza zulü 


-329- 











ediyor). 


Öksüz kız o sırada bir Ü 
 çalılıktan yürüyordu. A 
el me (O ii al, yanıma gel), A bu ii 
zerine çalı hemen bir at oldu. Bir yandan aya gid 
gök yolu açıldı, bir yandan da at haline selen çalı 
ee kız olduğu halde yükseliyordu. Ay'a vardılar 
ız elindeki bakracıyla ayın yanında durdu | 
Ay, bu öksüz kızı sevmişti. İçi ürpe d 
süz İ şti. İçi ürpermeye başladı 
e hale giriyordu. Bundan sonra ay gökte 
şekilden şekle girişi de, bu halden hale girişinin ve se 
gisinin bir neticesidir. ğ 
İlk geceler ay bir gümü ibidir. C 
dik 4 r gümüş yay gibidir. Oksü 
e ay da büyümektedir. Bazı zorlada ii 
zız gökteki ayın sarayından içeri girer, halı dokur O 
a ay sevgilisini görmediği için üzülür hilâle 
öner. Bazan da kızın keyfi gelir, coşar, neşelenir. O za- 
vu ayın da yüzü güler, dolun halini alır. 
yın keyfini kaçıran kuvvetli bir rakibi vard 
vi | birr vardır. i 
gökte bulunan beyaz ayıdır. Bu ayı da öküz .. 
Bu sebeple Ayı tutarak boğmak ister. Ama 
ne de olsa gücü yetmez. Yirmi beş gün ay bu Ayı'ya 
Mi pul onu ezer. Ayı yalnız üç gün aya üstün 
bulunur. Ay | kol | ki 
a y bundan korkar, saklanır, kimselere 


Bu mücâdele her ay böyle devam eder gider. 


ALPAMİŞ (Alp Amiş) 

Alpamiş; Alpamsi , Alpamşi i 
; Iş, A pamşa, Bamsi Beyrek 
LA gibi Türk boyları arasında çeşitli örleni lerle 
geçmekte, üzerine kurulan hikâye de biraz değişik 


-3380- 


sama) — 


© yerde Hızır ile karşılaşıyorlar. 

© vererek kayboluyor. Elmanın birisini Ay Han, diğerini 
“de karısı yıyor. Nihayet bir erkek çocukları oluyor. 
“ Adına da (Bay Böyrek) diyorlar. 





— 


a 





| i rivâyetlerle anlatılmaktadır. 
| “oğullarından Ay Han'ın oğludur. 


Bir anlatışa göre; Alpamış (Bay Böyrek) Oğuz un 


Ay Han'ın oğlu olmazdı. Bunun için de çok üzüntülü 
idi. Bir gün yanına veziri (Balçık Han ) geliyor. Ay 
Han'a seyahat tavsiye ediyor. İkisi yola çıkıyor. Bir 
| Hızır onlara iki elma 


Bir anlatışa göre de; Bay Börü ile Bay Sarı adındaki 


© iki türk Beyinin çocukları olmuştu. Bunlar kırk gün Al- 
* lah'a yalvarıyorlar. Sonunda bay Börü nün, Hakem (Al- 
© pamiş) adında bir oğlu, 


Bay Sarı'nın da (Ay Barçın) 
adında bir kızı oluyor. Aynı yaşta olan bu çocukları 
küçük iken nişanladılar, henüz üçer yaşında iken oku- 
la verdiler. Alpamiş yedi yaşına gelince okuldan alındı. 
Ona beylik usulleri ile, beyler nasıl hareket etmelidir. 
gibi işler öğretildi. Ok talimleri yaptırıldı. Nihayet 
mâceralar başladı: 

alpamiş Kalmuk'larla savaşa girdi. Bu sırada (Aska- 
ra) adındaki dağın tepesini bir ok atarak uçurdu. Ama 
yolda bir ak otağda güzel bir kızla uyum akta iken Kal- 
muk'lar bastılar. Alpamış'ı esir ettiler. Götürüp bir zin- 
dana attılar. Obür taraftan Kalmuk Hanı'nın kızı Al- 
pamış'a âşık olmuştu. Onu kurtarmak yollarını aradı, 
bulunduğu zindana uzun bir ip sarkıtarak onu Zzin- 
dandan çıkarttı. Alpamışın Çobar yahut Benliboz 
adında bir atı vardı. O atı hazır bulundular. Alpamış 
atına bindi. Tekrar Kalmuk'lara hücum ederek onları 
perişan etti. Bundan sonra memleketine dönünce sev- 
gilisi Aybarçini kölelerinden birinin almak üzere 
olduğunu öğrendi. Düğün hazırlıklarının yapıldığı 


-301- 











sırada ve eğlenceler devam ederken, alpamiş bir ozan 
kıyafetine girerek Ayparçın'in bulunduğu çadıra yak- 
laştı. Elindeki sazı çalarak çadıra doğru şiirler 
söylemeye başladı. Bu sırada çadırda Bademca adında 
bir kadın vardı. bu biraz kekeme idi. O da Alpamış'a 
şiirle cevap verdi. Alpamış tekrar söyledi. Sonunda gel. 
inin bulunduğu çadıra alındı. Orada eğlenceler, oy- 
unlar devam ederken, bir köşede yaslar içinde bulunan 
gelin Alpamışı tanıdı. Bundan sonra ikisi birbirine 
atıldı. Herkes şaşırdı. Alpamış ta sevgilisini alarak ba- 
basının yanına gitti, onun yerine geçti. 


CESTENİ BEY 


Cesteni bey (Aslanların yürüyüşü ile yürüyüp) 
(Uçayan) şehrinin arkasında durarak ileri geri dolaştı. 
Ondan sonra dört yol ağzına gelerek bu yolların 
arasından sayısız denecek kadar çok cinler gördü. Bu 
cinler insan etini yiyip kanını içiyor, barsaklarını 
vücutlarına dolandırıyorlardı, Yüzlerini korkunç hale 
getirip pek kuvetli sesle haykırıyorlardı. Ellerinde de 
bayraklar vardı. Ateş gibi kızıl ve örgülü saçlarını 
omuzlamna birakıyorlar, kapkarara büyük dağlara 
benzeyen vücutlarını kaldırıp zehirli yılan gövdeleriyle 
yürüyorlardı. 

Cestenibey bunları görünce yüreğini pek tuttu, bir 
kaplan gibi hiç korkup çekinmeden bu cinlerin arasına 
girdi. O zaman cinler Cesteni beyi görüp.. Etrafına to- 
planarak; (Hey, kimsin sen? Nasıl oldu da kendi ken- 
dine bizim üstlü altlı dağ gibi dişlerimize lokma olmaya 
. geldin.) dediler. 

Cesteni bey bu sözü işittiği halde yüreğini pektutup 
hiç korkmadan cinlere şöyle dedi: 


332- 























(Hey cinler, çabuk söyleyin bana, benim şehrimdeki 
“isanları nasıl öldürüyorsunuz. Sizlere bu şehre girme 
“zinini kim verdi? Benim şü keskin kılıcıma bakın, bu- 
nunla gövdelerinizi keserek parça parça edip e 
“Şehrimizde milletin başına gelen bunca felâket haberi 
“dururken hâlâ tahammül edilecek değildir.) , 
” Cesteni Bey'in bu sözünü duyduktan sonra, cinler 
öfkelenip karma karışık oldular. Od koparıp e 
dilerince bir türkü söyleyerek yumruklarını sıktı e 
“Kolkola girerek, dirseklerinden tutuyor, ie m i 
“kızıl saçlarını arkalarına salıverip alev gibi. a 
“yaklariyle kürz ve tokmakları ellerinde, Cesteni Beyi 
mızraklayıp, vurmaya çalışıyorlardı. | i 
Birbiriyle şöyle söyleştiler: (Daha ne bekliyorsunuz: 
Çabuk bunu mızraklayıp keselim, vücudunu parçalayıp 
öteki dünyaya gönderelim.) | i 
© Bunun üzerine Cesteni Bey var kuvvetiyle atlıyarak 
(Urumki) adlı cini tepesindeki saçların dan yukarı çekip 
tuttu. Kılıcını yukarı kaldırıp, başını kesmek üzere 
vurdu. Böylece cinler Cesteni beyın gucunu, kuvvetini 
“ve talihini görerek ziyadesiyle korktular kaçtılar. 


TEPEGÖZ İLE BASAT 


ir gü z otururken, düşman baskısına uğradı, 
e vak yele göçtü. Beraberindeki (Uruz ği 
“nın küçük oğlu yolda düşmüştü. Hiç farkında 2 
“madılar,. Yollamna devam ettiler. Yolda kalan bu 
çocuğu bir aslan alarak götürdü, besledi. b. 
> Günlerden sonra Oğuz gene gelip yurduna yerleşti. 


308 











O sırada Oğuz Han'ın atlarına bakan çoban bir haber 
getirerek dedi ki: (Ormanda bir Aslan kükrüyor. Uzak- 
tan gördüm, salınarak yürüyüşü insan gibi. Atları ya- 
kalayıp yatırarak kanlarını emiyor) dedi. Çobanın bu 
sözü üzerine Uruz da, Oğuz Han'a: (Hanım belki 
göçtüğümüz vakit yolda düşen benim oğlumdur) dedi. 

, Beyler hemen atlarına bindiler. Aslanın yatak ye- 
rine geldiler. Uruz'un dediği gibi bu, kendi oğlu idi. 
Oğlanı tutturdular. Uruz, oğlanı alıp evine götürdü. 
Hep sevindiler. Ziyafetler oldu. Ama oğlan yine dur- 
madı. Aslanın yatağına gitti. Bir daha tutup getirdiler. 
Bunun üzerine (Dede Korkut) geldi ve: (Oğlum sen 
insansın, hayvanlarla düşüp kalkma, gel iyi ata bin- 
meyi öğren. iyi yiğitlerle beraber yaya. Büyük 
kardeşinin adı (Kayan Selçuk) tur. Senin adın da (Ba- 
sat) olsun dedim. (Adını ben verdi. Yaşını tanrı versin) 
dedim. 

Oğuz bir gün yaylaya gitti. Uruz'un bir çobanı vardı. 
Adına (Konur Koca Sarı Çoban) derlerdi. 

(Uzun pınar) diye ün alan bir pınar vardı. O pınara 
periler konmuştu. Ansızın koyunlar ürktü. Çoban da 
bunu keçilerden bilerek onlara kızdı. ilerleyince gördü 
ki, peri kızları kanat kanata vermişler, uçuyorlar. 
Çoban gepeneğini üzerlerine attı. Peri kızlarından bi- 
rını tuttu. 

Zaman geçti.. Oğuz yine yaylaya gitti. Çoban da 
pınara geldi. Yine koyunlar ürktüler. Çoban ilerledi, 
yerde bir yığın gördü. Bu yığın gittikçe büyüdü. Çoban 
korktu, bıraktı, kaçtı, Ürken koyunların peşine düştü. 

Meğer o zaman Bayındır Han ile Beyleri gezmeğe 
çıkmışlardı. Bu pınarın yanına geldikleri vakit garip 
bir şeyin yattığını gördüler. etrafını aldılar. İçlerinden 
bir yiğit, ayağı ile bunu tekmeledi. Tekmeledikçe yığın 


-334- 





J 
İ 
İ 


büyüdü. Uruz Koca da merak etti, altından inerek tek- 
meledi. 

Fakat mahmuzu dokununca bu yığın yırtıldı, 
içinden bir oğlan çıktı. Bu oğlanın gövdesi adam 
gövdesi gibiydi. Ancak tepesinde bir gözü vardı. Uruz 


'bu oğlanı alarak eteğine sardı ve: (Han'ım bunu bana 


verin, Oğlum Basat ile beraber besleyelim) dedi. 
Bayındır Han da : (Senin olsun) dedi. 


Uruz, Tepegöz'ü aldı. Evine götürdü. Bir süt nine ge- 
tirdiler, Kadın memesini Tepegözün ağzına verdi. 
Oğlan bir emdi, süt ninenin olanca sütünü aldı. İkince 
emişinde kanını aldı. Üçüncüde de canını aldı. Birkaç 
süt nine getirdiler. Hepsini böylece öldürdü. Baktılar ki 
olmayacak sütle besleyelim) dediler Günde bir kazan 
süt yetmezdi. Beslediler, büyüdü. Gezmeye, oğlan 
çocuklariyle oynamaya, oynarken de bunlardan bi- 
risinin burnunu, öbürünün kulağını yemeye başladı. 


Nihayet herkes onun yüzünden çâresiz kaldı. Uruz'a 
şikâyet ettiler, ağlaştılar. Uruz her ne kadar Tepegöz'ü 


. dövdü ise de bu hareketlerini önleyemedi. Nihayet 


evinden kovdu. 


Bunun üzerine Tepegözün peri olan anası gelerek 
oğlunun parmağına bir yüzük taktı ve: (Oğlum sana ok 
batmasın, vücudunu kılıç kesmesin.) dedi. 

Tepegöz, Oğuz ilinden kaçtı. Bir yüce dağ vardı. 
Orada yol kesti, Adam esir etti. Büyük eşkiya oldu. 
Üzerine bir kaç adam gönderdiler. Onlar Tepegöz'e ok 
attılar, batmadı. Kılıç vurdular, kesmedi. Hepsini yedi 


-330- 











bitirdi. Oğuz ilinden bile adam yemeye başladı 


Oğuzlar toplandılar, üzerine yürüdüler. Bunu gören 


Tepegöz kızdı. Bir ağacı yerinden koparıp atarak elli 
altmış kişiyi öldürdü. 


Nihayet Basat bu Tepegözün üzerine gitti. Tep- 
esindeki tek gözüne şiş saplayarak kör etti. Bundan 
sonra da kafasını kesti. 


Bütün Beyler sevinç içinde kaldılar. 


SON 


-3d36- 








KISALTMALAR 
Akkat O<Ak 
Altaylı o :Al 
Elaml : El 
Eti : Bt. 
Etrüsk :Etr. 
Göktürk : Gök. 
Hitüt Hit, 
Huri Oo:Hur 
Kırgız : Kır 
Oğuz (O:OB 
Sümer :5üm 
Saman :Şam 
Tukyu Tuk 
Urartu r Ur 
Uygur :ÜY 
Yakut : Yak 


-337- 











Yer yüzündek dinler tarihi : Ömer Riza Doğrul 
Dinler tarihi : Çev. Samih Tiryakioğlu 
tarih-i Edyan: Ahmet Mithat 
Dinler Tarihi (Cilt: 1) : A. hilmi Ömer Buda 
Budizmin tarihi: Çev. Abidin İtil 
Mi Kozmogonisi, Türk Mitolojisi: Hilmi Zi ya 
Türk Efsâneleri : Hüseyin Namık Orkun 
Esâtir : Şemsettin Sami 
Oğuz Destanı: Çev. Dr. Ahmet Temir 
Çalgamış Destanı: Çev. M. Ramazanoğlu. 
Türk Tarihi: Şemsettin 
Çin tarihi : Dr. wolfram Eberhrad 


-338- 


Mogolların gizli Tarihil : Çev. Dr. Ahmet Temir 
Sam'al (Kısıml) B. Lanrdsberger. 


Şamanizm: Abdülkadir İnan 

İran Tarihi: Ş. Günaltay 

Tanrılar, Mezarlar, Bilginler: W. Ceran Çev. 
Yakın Şark tarihi (Cilt: LILIN.) : Şemsettin Günaltay 
Türk Tarihi: 

Umumi Tarih: A. Refik 

Milli Tetebbular Mecmuaları 

Türkiyat mecmuaları 

Etnoğrafya Dergileri 

Türk Tarihi, Arkeolojya ve Etnoğrafya Dergisi 
Şehname tercümesi 

Türk Dil ve Edebiyat Dergisi 

Tarıh Dergisi 

T.T.K. Bültenleri 

Ülkü Dergileri 

Halk Bilgisi Haberleri 

Dârülfünun Edebi yat Fakültesi Mecmuaları 
Dârülfünun İlâhiyet Fakültesi Mecmuaları 
Türk Ansiklopedisi 

İslâm Ansiklopedisi 

Sanat Ansiklopedisi : Celâl Esat Arseven 
Eti dili Sözlüğü : Çev. Münir B. Çelebi 


-309- 





Kırgız Sözlüğü : Çev. Abdullah Taymas 
| Burhan-ı Kaati 
|| Türkçülüğün esasları : Ziya Gökalp 


Divan-ı Lügat-üt Türk : Kâşgarlı Mahmut 

Türkler ve Medeniyet : Dr. İbrahim Kefesoğlu 

Küçük Türk Tetebbular : Avram Galanti 

Türk San'atı : Oktay Arslan Apa 

Türk Medeniyeti : Şemsettin 

Türk Halk bilgisine dair âraştırmalar: Şakir Ülkü 
Taşır 

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Rehberleri 

Fuat Köprülü Aramağanı 

Sibirya: Rodlaftan Tercüme 

Folklor ve edebiyat: Pertev Naili Boratav 

Histoire des Religions : Deniz Saurat 

Histoire de LExtröme : Rene Grousset 

Histoire de L'Antiguite orient 

Die Kunst Der Hethiter : E. Akurgal, M. Hirmer 


-340-